@kazelina1
|
Mei-Ling Zhongnanhai’de ağırladığımız bu adam birkaç gün sonra kocam olacaktı. Bunu bana çok sevdiğim(!) babam söylemişti. Bu evlilik Atlantis menfaatine yapılacak bir evlilikti. Atlantis beni pek sevmezdi çünkü Hristiyan olan biriydim; onlarsa şeytana tapardı. Umrumda mıydı? Tabii ki de hayır! Babam ise onlara hizmet etmekten geri durmazdı çünkü o sadecegüce tapardı, güç uğruna herkesi harcardı. Atlantis ise ona bu gücü vereceğini vadetmişti. Bana gelince ben de Atlantis’e hizmet ediyordum, çünkü Müslümanlardan nefret ediyordum ve Atlantis’in en büyük amacı Müslümanları yok etmekti. Yoksa onlar için kılımı bile kıpırdatmazdım. Karşımdaki adamın kendini zeki zannetmesi beni güldürüyordu; benimle evlenmek onun için bir lütuftu, çünkü beni kullanmaya çalışacaktı. Ama onunla evlenmek benim için bir cezaydı, çünkü onunla aynı ortamda nefes almaya çalışacaktım. Kullanma işine gelirsek, işte buna içimden bir saattir gülüyordum. Bu evliliğin Atlantis ve MU arasındaki bir savaş olduğunu biliyordum ve güya bu adam beni etkileyerek Atlantis’e ulaşmaya çalışacaktı. Bunu benim fark etmediğimi düşünüyordu. Beni aptal sanan aptalların hepsini öldürmek istiyordum. Babam ise sinirliydi, çünkü her şey istediği gibi ilerlemiyordu. Abdurrahman denen bu iğrenç Türk, kendisi gibi bir Türk ile evlenip üstüne benimle evleneceğini söylüyordu. “Bu kesinlikle kabul edilemez! Bunu nasıl kızıma yakıştırırsınız?” O an gözlerimi devirmek istedim. Şeytanın sağ kolu, Atlantis’in sadık köpeği, Atlantis’in verdiği bu emri sırf kızının huzuru bozulacak diye yerine getirmeyecekti, öyle mi? İşte buna çok gülerdim. Abdurrahman ise kartlarını açık oynamaktan yanaydı. “Şartlarım bunlar; şayet kızınız bu evliliği kabul etmek istemezse ben buna saygı duyarım ama ederse siz de buna saygı duymak zorundasınız.” diyerek topu bana attı. Tabii ki de fikrime saygı duyduğu yoktu. Onun amacı babamı ekarte edip bana fikrini kabul ettirmekti. Aslında sırf yüzündeki ifadeyi görmek için “Hayır” demek istesem de sonrasında babam ve Atlantis tarafından işkenceye maruz kalıp bu acınası adamın kapısına dayanarak “Ne olur benimle evlen” dememek için mecburen evet demek zorundaydım. “Benim için bir eşinizin daha olması sorun olmaz, ne de olsa sizin de şehvetinizi tatmin etmeniz lazım.” Tek kaşını kaldırdı, ne sanıyordu, elini tutsam midemin bulanacağı bir adamla cinsel ilişkiye gireceğimi mi? “Kararınıza saygı duyacağımdan emin olabilirsiniz, öyleyse cumartesi günü nikahımızı kıyalım.” Gülümsedim. “Tamam, kıyalım.” *** Türkiye’den de Türklerden de nefret ediyorum. Bu adamın ikinci karısı olmam yetmiyormuş gibi bir de bu aşağılık ırk tarafından lince maruz kalıyorum. Güvenliğim açısından Beştepe Külliyesine yerleştirilmiştim. Yüzümdeki çiziklere pansuman yapmaya başladığım sırada kapım tıklatıldı. “Girin.” İçeri girenin sevgili kocam olduğunu gördüm. Sinirden onu öldürmek istesem de gülümsedim. “Hoş geldiniz.” Abdurrahman da gülümsedi. “Resmi konuşmak zorunda değilsin. Ben sadece iyi misin diye bakmaya geldim, büyük bir badire atlattın.” Dişlerimi sıkıp gülümsemeye devam ettim. “Ben iyiyim, merak etmeyin. Sadece yüzüm biraz çizildi.” “Anladım, bir şeye ihtiyacın var mı?” Pekala, her ne kadar bu adamdan midem bulansa da onu etkilemek ve onun üzerinden MU’ya ulaşmak zorundaydım. “Aslında yüzüme pansuman yapabilirseniz çok mutlu olurum.” Gülümseyerek başını salladı ve karşıma oturduktan sonra pamuğu eline aldı. Tentürdiyotu yavaşça pamuğa döktü ve yüzüme hafif bir şekilde bastırmaya başladı. Bunlar romantik anlar olabilirdi, ama normal insanlar için… Benimse ona karşı nefretimi arttırıyordu. Muhtemelen kaşlarımı çattığım için konuştu. “Acıyor biliyorum ama geçecek, merak etme.” Cidden mi, bu adam mı benim üzerimden Atlantis’e ulaşacaktı? Benim acı eşiğim çok yüksekti. Üç hafta boyunca Atlantis tarafından işkenceye maruz kalmıştım; üstelik babam denen pislik bu işkenceler olurken sadece gülerek izliyordu. Yani ben bedenen de ruhen de dayanıklı biriydim ve bu şefkat oyunlarına da gelmezdim. Ama gelmiş gibi davranabilirdim. “Teşekkür ederim, Abdurrahman.” Gülümsedi. “Rica ederim.” Pansumanı yaptıktan sonra gitti. *** Düzleştiriciyi açmaya ve saçımı düzleştirmeye başladım. Bugün Abdurrahman, Ömür’de kalacaktı. Onun sırasıydı. Az çok düzene alışmıştım; Abdurrahman ailesinde kalan iki tane müstakil evi bize ayarlamıştı. Birinde ben, birinde de Ömür kalıyordu. Ömür... O da kocası gibi ezik ve iğrenilesi biriydi. Bana olan bakışları beni sevmediğini gösteriyordu. Sanki ezik bir Türkün beni sevmesine ihtiyacım varmış gibi… Abdurrahman olmadığı zamanlarda mutlu oluyordum ve bu mutlulukla kendime bakım yapıyordum. Saçımdan sonra cildime de bakım yapacaktım. Kapım tıklatıldı ve içeriye telaşla kadın korumam Gamze girdi. “Mei Ling Hatun, başkanımız vurulmuş!” Endişe eder gibi cevap verdim. “Ne? Sen git, ben hemen hazırlanıp geleceğim.” Gamze başını salladı ve hızla arabaya doğru koştu. Abdurrahman ile evleneceğimi öğrendiğimden bu yana ilk defa gerçekten gülümsüyordum. Mutlu bir şekilde ıslık çalmaya başladım. Umarım geberirdi. |
0% |