Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Suikast

@kazelina1

Ömür

Aklıma gelmeyenin başıma geldiği bir dönemden geçiyordum. Evlendiğim günün ertesi günü kocam başka bir kadınla evlenmişti. Ona kızamazdım çünkü bunu kabul etmiştim.

***

 

"Ömür" şu an karşımda son görmeyi beklediğim kişi Abdurrahman'dı ama o gelmişti işte. "İçeri davet etmeyi isterdim ama evde yalnızım."

 

Abdurrahman sorun yok anlamında elini kaldırdı. "Buraya teklifini kabul ettiğimi söylemek için geldim ama bazı şartlarım var."

 

Kaşlarımı çattım. "Şartlar mı?" Başını salladı. "Biliyorsun ben cumhurbaşkanıyım ve ülkede bazı radikal değişikliklere gitmek istiyorum. Bu yüzden ülkemize İslam'ın ruhsat verdiği bir durumu hatırlatmak istiyorum. Tabii başka bir nedeni daha var ki bu neden sana söylediğim nedenden daha önemli."

 

Anında anlamak benim cezam mıydı yoksa ödülüm mü?

 

"Üstüme eş alacaksın." demiştim kırık bir sesle. Abdurrahman da anlamış olacak ki konuştu. "Bu siyasi bir evlilik olacak ve ben bu evliliği yapmaya mecburum. Bu yüzden eğer evlenmek istemezsen anlarım."

 

O kadınla evlenecekti, benimle evlenmese bile o kadınla evlenecekti. Ona baktım, kırılmıştım ama belli etmek istemedim. "Anlıyorum, ben sana haber gönderirim."

 

"Peki öyleyse" dedi ve gitti.

***

 

Evet kabul ettim çünkü bunu yapmak zorundaydım. Türk derin devleti tarafından görevlendirilmiştim ve derin devletin bazı şartları vardı. Her dediklerini yapmamız gerektiği gibi...

***

 

"Bunu nasıl kabul edebilirim?" Sümeyye Hatun gözlerini devirdi. "Neyi, ruhsat olduğu ve Çin ile bağlantı kuran Atlantis'e ulaşmak için Mei Ling Zhang ile senle evlendikten bir gün sonra evlenecek olmasını mı?"

 

Gözlerimi halıya diktim. Elbette ben de Üç Hilal medresesinin sahibi Ahmet Aslaner'in kızı ve bir medrese hocası olarak ruhsat olduğu halde evlenmesini gururuna yediremeyen biri olmayı kendime yakıştıramıyordum. Üstelik Abdurrahman siyasi bir hamle yapıyordu, benim şu an ona destek olmam gerekirken bunu yapamıyordum.

 

"Arada kaldığını biliyorum ve inan bana seni anlıyorum ama duygularının görevinin önüne geçmesine izin veremezsin Ömür, bu Teşkilatın sana bir emri. Sen Abdurrahman'a bu sebepten de evlilik teklifi ettin, unutma."

 

Başımı salladım, bunu yapmak zorundaydım ve yapacaktım da...

***

 

Ona haberi abim ile göndermiştim. Haberi aldığı günün ertesi günü çoklu resmi nikah kanununu çıkartıp muhalefetin radarına girmiş akşamıma bana nikah kıymıştı. Şimdi de Mei Ling Zhang ile evlenmişti.

 

Bu karar halkı özellikle de feministleri öyle sinirlendirmişti ki Abdurrahman ve Mei Ling linç edilmeye calışılmıştı. Bu sefer korumalar hazırlıklıydı da çok şükür kimseye bir şey olmamıştı.

 

Yine de muhalefet bunun peşini bırakmamış erken seçim isteyip durmuştu. Abdurrahman ise Mütedeyyinlerin bile tepki verdiğini görünce -kapalı kızların muhalefetin haşa Arap nikahının Türkiye'de yeri yok dediği mitingde bulunması gerçek anlamda büyük bir rezillikti- açıklama yapmaya karar vermiş ve Mütedeyyinlere ayet, siyer ve tarih ile yanıt vermişti. Bir hafta sonra referanduma gidileceğini 'Peygamberimizin yolundan gittiğim için yanlış yaptığımı düşünenler seçimi istediklerini belirtebilir.' diyerek meydan okumuştu.

 

Açıkçası ben o elim tablodan sonra bir erken seçim bekliyordum ama referandumda %50.2 oyla erken seçim olmamasına karar verilince mecburen herkes kabul etmek zorunda kalmıştı.

 

Tabii ki bu konu şimdilik kapatılmış gibi görünüyordu ama eminim ki muhalefet bunu gündem etmeye devam edecekti.

 

Mei Ling Zhang'ı görmüştüm, sinir bozucu, bencil, pisliğin tekiydi. Onu Türk tarihindeki Türk kağanları ile evlenen Çinli prenseslere benzetiyordum.

 

Gülüşleri sahte, duruşu kibirliydi. Ondan nefret etmiştim.

 

"Ömür'üm, iyi misin?" Abdurrahman'ın sorusu ile düşünmeyi bırakıp ona döndüm. "Hayır bir sorun yok. Sadece halk seni eskisi gibi benimsemeyecek diye endişeliyim."

 

Abdurrahman başını salladı. "Elbette bu hareketim onları kızdırdı ama vereceğim diğer kararlar onları memnun edecek. Çatalca'da 2+1 evler yaptırıyorum. Bütün Çatalca'da bu evler yapılacak ve iki yıl içinde bitecekler."

 

Merak içerisinde sordum. "Peki bunları neden yapıyorsun." Cevap verdi. "Biliyorsun Çatalca deprem bakımından İstanbul'daki en tehlikesiz ilçe aynı zamanda da çok büyük bir ilçe eğer evleri buraya yapar ve fay hatlarında yaşayan kişileri o ilçelerden Çatalca'ya taşırsak olası bir depremde az hasarla atlatabiliriz."

 

Bu mantıklı bir fikir olsa da bazı sorunlar vardı. "Abdurrahman KAF'tan geçen ilçeler yani Adalar, Avcılar, Beylikdüzü, Bakırköy, Ümraniye, Küçükçekmece, Kartal, Maltepe, Üsküdar, Sultanbeyli, Zeytinburnu, Fatih, Ataşehir, Büyükçekmece'nin, Sancaktepe'nin, Esenyurt'un belirli bir kısmı gibi yerler İstanbul'da merkez ve gelişmiş konumda Çatalca ise bu konumdan biraz daha uzak yani diğer ilçelere göre bu aradaki ayrımı nasıl kapatacaksın."

 

"İki yılımız var Ömür'üm hem sadece bu binaları Çatalca'da yaptırmıyorum. Silivri, Arnavutköy, Eyüp ve Sarıyer gibi yerlerde de bu çalışmalar olacak sadece Çatalca özellikle de Karacaköy mahallesindeki evler biraz daha fazla olacak. Buraları merkeze çevirmek adına özellikle çalışacağız. Sultan 2.Abdulhamid Sanat Yüksek Akademisi'ni bu yüzden Arnavutköy'de inşa edilmesini istedim. Spor Akademisi ise Çatalca'da olacak. Eyüpsultan zaten bir merkez diğerleri için de projelerim var. İki yıl içerisinde inşallah deprem tehdidinden kurtulacağız."

 

Ona sarıldım. "İnşallah"

 

Abdurrahman saçlarımı okşarken durgun bir sesle konuştu. "Ömür?" Merakla ona baktım. "Efendim canım." "Bu beş yıl bizim için zorlu geçecek biliyorsun değil mi?" Derin bir nefes aldım. "Biliyorum ama merak etme ben her zaman senin yanında olacağım." Gülümsedi. "Biliyorum."

 

O an cam parçalandı ve saçlarımdan kan akmaya başladı. Endişe ile Abdurrahman'a baktım, vurulmuştu! İkinci bir silah sesi duyduğumda çığlık attım. Endişe içinde Abdurrahman'a baktım ama ne ona ne de bana bir şey olmadığını fark edince korumalar tarafından tetikçinin indirildiğini anladım.

 

Baş korumamız Rıdvan abi içeri girdi ve benim şok içinde kalakalmış bir şekilde Abdurrahman'a baktığımı ve onu vurulduğunu gördü. "Ambulansı aradılar, geliyorlar." Sonrasında bir daha bağırdı. "Elif, Ömür Hatun'u götür." Elif hızla geldi ve beni çıkardı.

 

"Ömür Hatun, iyi misiniz?" O an gözlerim kararmaya başladı, cevap veremedim ve kendimi karanlığa teslim ettim. ​​​​

Loading...
0%