@kazelina1
|
Ömür Abim beni içeri almayı başarmıştı. Hastane koridorları ürkütücü bir sessizliğe bürünmüştü, sadece arada bir duyulan tıbbi cihazların sinyalleri bu sessizliği bozuyordu. Odasına adım attığımda içimde garip bir his vardı. Daha önce böyle bir durumda hiç bulunmamıştım. Abdurrahman’ı uyurken görmek, onu böyle savunmasız görmek garip bir duyguydu. Sanki her zamanki güçlü, kararlı adam gitmiş, yerine kırılgan birisi gelmişti. Ama bir yandan da, onun bu zorlu durumu atlatacağını biliyordum. O hep güçlüydü, zorluklarla başa çıkmayı bilirdi. Abim yanımda durdu, kolunu omzuma koydu. "Bak, şu an durumu stabil," dedi sakin bir sesle. "Zamanla toparlayacak. Ama uzun bir iyileşme süreci olacak." Sessizce Abdurrahman’ın yatağının başucuna oturdum. Yüzü solgun, gözleri kapalıydı. Ancak derin nefes alıp verdiğini görmek bile beni biraz olsun rahatlatmıştı. Bu, onun hayatta olduğunu ve bu savaşı kazanacağını gösteriyordu. Ona bakarken, zihnimde bir şeyler netleşiyordu. Bu zorlukları birlikte aşmamız gerektiğini artık iyice anlıyordum. Onun bu yolda yalnız yürümemesi gerekiyordu. Ve o anda fark ettim: Onu sadece bir dost, bir lider, bir rehber olarak görmüyordum. Abdurrahman, hayatımın önemli bir parçası olmuştu, hatta ondan çok daha fazlasıydı. Abim hala yanı başımda duruyordu, ama aklım bambaşka bir yerdeydi. Abdurrahman’a daha önce hiç düşünmediğim bir gözle bakıyordum. Onun yanında olmak istiyordum, sadece bu zor zamanlarda değil, hep. Bu düşünceler beynimde dönüp dururken, içimden ona bir şey söylemek geldi. Ama ne söyleyecektim? Şu an bilinci kapalıydı, duymayacaktı bile. Ancak ona evlenme teklif etme düşüncesi zihnimde netleşiyordu. Bu kadar ani, bu kadar belirsiz bir durumda böyle bir adım atmak doğru muydu? Bu sorular beni rahatsız etse de, bir yandan da içimdeki hisler çok gerçekti. Abime dönüp, "Biraz yalnız kalabilir miyim?" diye sordum. Ömer bana şaşkınlıkla baktı, ama bir şey demedi. Sadece başını salladı ve odadan çıktı. Onun çıkışıyla birlikte, odadaki sessizlik iyice derinleşti. Birkaç dakika boyunca Abdurrahman’ın yüzüne bakarak oturdum. Kalbim hızlı hızlı atıyordu, ellerim soğumuştu. "Abdurrahman," diye fısıldadım, sesim titrek çıktı. "Biliyorum, şu an beni duymuyorsun ama... ama sana bir şey söylemem gerekiyor." Gözlerim dolmuştu. "Seni hep takdir ettim. Seninle aynı yolda yürümek hep bir onurdu benim için. Ama şimdi anlıyorum ki, bu sadece bir dostluk değil. Ben... ben sana karşı daha derin hisler besliyorum." Sözlerim dudaklarımdan dökülürken, her kelimenin ağırlığını hissediyordum. Kalbimde bir şeyler çözülüyordu sanki. "Bu kadar zor bir zamanda bunu söylemek tuhaf biliyorum ama... Seninle evlenmek istiyorum. Hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum." İçimde bir boşluk hissettim. Belki de şu an onun bilincinde olmaması, bu itirafta bulunmamı kolaylaştırıyordu. Ama yine de içimde bir umut vardı. Abdurrahman’ın bu sözlerimi bir gün duyacağına, beni anlayacağına dair bir umut. Bir süre daha onun yanında sessizce oturdum. Onun derin nefes alışlarını dinlemek bile içime biraz olsun huzur veriyordu. Zaman kavramını yitirmiştim. Dakikalar saatlere, saatler belki de günlere karışmış gibiydi. Ne kadar süre orada kaldım bilmiyorum ama bir noktada abim tekrar odaya girdi. Yüzünde hala o ciddiyet vardı. “Ömür, artık eve dönmelisin,” dedi yumuşak bir sesle. "Burada beklemenin bir anlamı yok. Durumu stabil, ama uzun bir iyileşme süreci var önünde." Abime karşı çıkacak halim yoktu. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Son bir kez Abdurrahman’a bakıp odayı terk ettim. *** Günler, haftalar geçmişti. Abdurrahman yavaş yavaş iyileşmeye başlamıştı, ama hala tamamen eski haline dönmemişti. Onun iyileşme sürecini yakından takip ediyordum. Her fırsatta hastaneye gidip onu ziyaret ediyordum. Ancak hala ona evlenme teklif ettiğimi bilmiyordu. O anı bekliyordum. Bir gün uyanıp gözlerini açtığında, ona tüm hislerimi açıkça anlatmayı planlıyordum. Bir gün hastaneye gittiğimde, Abdurrahman’ın gözlerini açık buldum. Kalbim heyecanla atmaya başladı. Onun uyanık olduğunu görmek, bana dünyaları vermiş gibiydi. Gözleriyle beni izliyordu, ama hala biraz bitkin görünüyordu. “Ömür,” dedi zayıf bir sesle. “Buraya kadar geldiğin için teşekkür ederim.” Sesini duymak beni çok duygulandırmıştı. “Tabii ki geleceğim,” dedim. "Senin burada olduğunu bilip nasıl gelmem?" Abdurrahman hafifçe gülümsedi. "Bu kadar zor bir dönemde, seni yanımda görmek iyi geldi." Bir an sessiz kaldım, içimde bir dalgalanma vardı. Ona şimdi mi söylemeliydim? Tam zamanı mıydı? "Abdurrahman," diye başladım, sesim biraz titriyordu. "Sana bir şey söylemek istiyorum." Gözlerini bana dikti, merakla bekliyordu. Kalbim hızlanmıştı, ellerim soğumuştu. Onun iyileşme sürecinde böyle bir şey söylemek doğru muydu, emin değildim. Ama içimdeki hisleri daha fazla tutamayacaktım. "Ben... seni seviyorum," dedim sonunda. "Bu süreçte fark ettim ki, sadece bir dost ya da bir lider olarak değil, seni hayatımın bir parçası olarak görmek istiyorum. Seninle evlenmek istiyorum." Sözlerim odada yankılandı, birkaç saniye boyunca sessizlik hakim oldu. Abdurrahman bana şaşkınlıkla bakıyordu. Yüzünde birden farklı duygular belirdi, sanki ne diyeceğini bilemiyordu. Ama sonra hafif bir tebessümle bana baktı. "Ömür," dedi, sesi hala zayıf ama daha kararlıydı. "Bu çok beklenmedik bir itiraf. Seni her zaman değerli bir dost olarak gördüm. Ama şu an bu teklife bir cevap veremem, bunu etraflıca düşünmem gerek. Şu an hayatımın en zorlu dönemlerinden birini yaşıyorum, ve bu durumda senin gibi birini üzmek istemem." Onun sözleri beni hem sevindirmiş hem de biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. Ama anlıyordum. Abdurrahman hala toparlanmaya çalışıyordu ve böyle bir konuda hemen karar vermesi doğru olmazdı. “Anlıyorum,” dedim sakin bir şekilde. "Senin için en doğru zamanı bekleyeceğim. Ama şunu bil ki, her ne olursa olsun, yanında olacağım." Abdurrahman hafifçe başını salladı. "Senin desteğin benim için çok önemli. Şu an bunu söylemek bile bana moral verdi. Ama şimdilik iyileşmeye odaklanmam gerekiyor." O an, onun yanında olmanın benim için yeterli olduğunu anladım. Onu zorlamadan, destek olarak onun iyileşmesini bekleyecektim. Kalbimdeki hisler oradaydı ve bir gün, belki de doğru zamanda, bunlar karşılık bulacaktı. |
0% |