@kazelina1
|
Aksel "Ağzını kapat, sinek kaçacak." Bora'ya tip tip baktım, şu an ona 'Sen şaka mısın?' diye bağırmak istiyordum. Burası tam anlamıyla sanat eseriydi. O kadar imkan vardı ki insan hangisini kullanacağını düşünürken akademi biterdi. Poligon, kadın-erkek-karma olmak üzere üç havuz, dev gibi bir kütüphane, resim odası, bilgisayar odası, dinlenme odaları -bu arada odalar lüks oteller gibi-, müzik odası, kostüm odası, makyaj odası, yazı odası, çizim odası, mutfak -evet akademimizde mükemmel bir mutfak var!-, spor bölümü -futbol sahası, voleybol sahası, basketbol sahası, golf sahası, tenis kortu, boks ringi, bisiklet sürme yeri, at çiftliği -evet burada at çiftliği de var ve bu çok tuhaf!- çatıda altı helikopter pisti, akademinin hemen yanında sadece öğrenciler için satın alınıp tasarlanmış bir mahalle... Söylemiştim burası tam bir sanat eseri! "Ben de şok oldum Aksel ama artık lütfen içeri girebilir miyiz?" Kendime gelmeye çalışıp içeri girdim. "Cüneyt Arkın Sanat Akademisinin binası girişten hemen sağa döndüğümüzde gördüğümüz bina bizim binamız yani." Onu onayladım, içeri girdiğimde ise bizi dijital camlar karşılamıştı. Bize akademi hakkındaki bilgilendirmeleri yapıyordu. Rektör, Dekan ve Akademisyenler gösteriliyor ve onlar hakkında bilgiler veriliyordu. Rüya baktığım yerin aksini göstererek, sınıflar üst kattaymış asansörle gidebilirmişiz. Binada üç tane -biri akademisyenlere tesis edilmiş- asansör varmış. Sınıflarımız da K-kadın-, E-erkek-, K-karma- olmak üzere üçe ayrılıyomuş ayrılıyomuş. Kadın sınıfının tabelası pembe erkek sınıfının tabelası mavi karma sınıfının tabelası ise yesilmiş ve ilk ders karma sınıfında yapılacakmış." Onu onaylayıp asansörlere bindik, karma sınıfında girdiğimizde ikinci şoku da yaşamış oldum. "Akademi akademi değil saray mübarek!" Tan'ın dediklerine kesinlikle katılıyorum. Sınıf bizim salondan büyüktü. Sınıfta her şey çok temiz ve düzenli görünüyordu. Sıralar duvarlara monte edilmişti, tahta olarak ise bizi kağıt gibi ince olmasına karşın dev gibi olan bir akıllı tahta karşılıyordu. Sıranın üstündeki tabletlere değinmiyorum bile! Arkaya doğru yine duvara montelenmiş uzun ve bize ait dolaplar bizi karşılıyor ve bu lüks bana buranın kısa bir süreliğine devlete ait bir akademi olduğunu unutturuyordu. Yirmi sıranın on tanesi duvarın bir tarafına sabitlenmişken diğer on tanesi ise diğer duvara sabitlenmişti. "Sıralardan sıra beğen." Berke Han'ın söylediği söze gülümsedim. "Sağ duvardaki ikinci sıra benim diğerlerini aranızda paylaşın." Kısa bir süre sonra tüm sıralar paylaşılmış ve dün başlayan sohbet sıcak bir şekilde sınıfta da devam etmişti. Ta ki eğitmenimizin geldiğini görene dek. İçeriye muhtemelen 1.90 boylarında ve tahminen otuzlarının başında, esmer, kahverengi gözlü, kahverengi, kıvırcık saçlara sahip bir erkek eğitmen girmişti. Ayağa kalktığımızda gülümseyerek eliyle bize 'Oturun' demişti. Hareket yapmadı hayır bunu işaret diliyle söyledi. Bu bana Hatice teyze ile olan ufak tefek tartışmaların bir sonucu sahip olduğum bir ilim olmuştu. Bana 'Senin çığlığına rağmen seninle evlenmek isteyen kişi muhtemelen duyma engelli olur.' dediğinde sinirle 'O zaman ben de işaret dili öğreneyim de evlendiğimizde anlaşma konusunda sıkıntı olmasın!' diyerek ona kızmış ve işaret dili öğrenmeye başlamıştım. Kursa gittiğim her gün sadece şaka yaptığını söyleyip özür dilemişti ben de onu affettiğimi söylemiştim çünkü aksi takdirde muhtemelen işaret dili öğrenmek için çabalayan biri olmayacaktım. Gülümseyerek sordu. "Aranızda işaret dili bilen var mı?" Benimle beraber iki kişi daha elini kaldırdı. Yüzünü bozmamaya çalıştı ama belliydi, hoşuna gitmemişti. "Anladım, arkadaşlar ben Ayaz TÜRKOĞLU, ben sizin Tarihi Dizilerde Entegrasyon dersi mualliminizim. Yani sizin tarih dizilerinde tarihe entegre olmanızı sağlayacak adamım ama muhtemelen siz bana entegrasyoncu diyeceksiniz." Onun söyledikleriyle herkes gülümsedi. "Filoloji ve Tarih bölümlerini bitirdim, aldığım opsiyonlar sayesinde de burada öğretmen olmaya hak kazandım. Ek olarak latinceyi, antik ve şu an kullanılan yunancayı çinceyi ve arapçayı biliyorum." İşaret dili konusunda parmak kaldıran üçümüze baktı. "Mors alfabesi ve işaret dili de biliyorum ve işaret dilini size de öğretmeye niyetliyim. Çünkü işaret dili bana göre öğrenilmesi zorunlu bir şey olmalı. Sormak istediğiniz bir şey var mı?" Sesi yumuşak olsa da karakteristik olarak netti yani bu dersinden taviz vermeyeceği anlamına geliyordu. Elimi kaldırdım. "Efendim?" "Bizler oyuncu olmak istediğimiz için sınavlarımızın pratik olacağını duyduk?" Gülümsedi. "Adın ne?" "Aksel" "Doğru duymuşsunuz Aksel, sınavlarınız pratik olacak ama bir yanlışını düzeltmek istiyorum siz oyuncu olmayacaksınız siz sanatçı olacaksınız. Sanatınızı en iyi şekilde icra edecek ve bunu yaparken de kimsenin tasmalı köpeği olmayacak ve sizi yetiştiren devletinize küfretmeyeceksiniz." Onu onayladık, istediğimiz şey de tam olarak buydu zaten. Kadriye elini kaldırdı. "Efendim" "Hocam bu dersin sonunda öğreneceğimiz şeyler sadece tarih dizilerinde mi işimize yarayacak?" "Büyük çoğunluğu evet sadece bu tarz dizilerde işinize yarayacak çünkü dizi kurguların bölünerek işlenmesi gerektiğini düşündüğümüz için dersleri bu şekilde böldük ama hiç merak etmeyin diğer kurgularda da işinize yarayacak bilgiler edineceksiniz. Beş senelik eğitiminiz bittiğinde buradan farklı bir kişi olarak çıkmanızı istiyoruz -tabii ki iyi anlamda- bu yüzden de biz yapmamız gerekeni yapacağız. Sizden de yapmanız gerekeni yapmanızı istiyoruz, umarız ki yaparsınız." Hepimiz onu onayladık ve tahtaya dokundu. "Bu bizim ders takvimimiz. Öncelikle filoloji hakkında birkaç sıkmayan bilgi ve ardından Türk tarihi ve dilinin zaman içerisindeki yolunu anlatacağım, daha sonrasında ise Türklerin temas kurduğu uygarlıklar, onların tarihi ve dillerini anlatacağım, bu ders Yunus Emre Sanat Akademisi ile işlenecek olan ortak derslerinizden biri şu an tek girmenizin sebebi tanışma ve tanıtma içerikli olduğundan dolayı iki sınıf ortak alınmadı. Sonraki dersimiz ortak olacak." Ah işte bu farklı bir haberdi. İlk dersimizin kırk kişi şeklinde işleneceğini öğrenmiştik. Acaba bu dersten ne kadar verim alabilecektik? Tamamen merak konusu... *** Bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler? Yunus Emre ve Cüneyt Arkın Tarihi Dizilerde Dilbilim ve Entegrasyon dersinde birleşiyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Dersi nasıl buldunuz? Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Bölümlerin devamı için takipte kalın. Allah'a Emanet Olun |
0% |