@kedijedi
|
Sıraya giren insanları izlerken, her birinin bu işlemi son derece doğal karşıladığını fark ettim. Sanki bu rutin bir uygulamaymış gibi davranıyorlardı. Ben de sıraya girmeye karar verdim. Sıra bana geldiğinde, beyaz önlük giymiş bir kadın beni karşıladı ve gülümseyerek "Merhaba Nihan Hanım, kan tahliliniz için hazır mısınız?" diye sordu. Kafamda bin bir türlü soru vardı, ancak itaat etmeyi seçtim. Kolumu sıvayıp kanımı verdikten sonra, kadın "Sonuçlarınız birkaç gün içinde çıkacak. Eğer bir sorun olursa hemen bilgilendirileceksiniz" dedi ve beni nazikçe uğurladı. Eve dönerken, bu kasabanın ne kadar farklı ve gizemli olduğunu bir kez daha düşündüm. Bu kadar organize ve düzenli bir yapıya sahip olması hayranlık uyandırıcıydı, ancak aynı zamanda rahatsız edici bir tarafı da vardı. Evin kapısını açıp içeri girdiğimde, kendimi rahatlatmaya çalışarak, yeni hayatıma uyum sağlamam gerektiğini tekrar kendime hatırlattım. Belki de zamanla, Dreadmoore'un sırlarını çözebilir ve buradaki yaşamın gerçekten ne anlama geldiğini anlayabilirdim. Ancak şu anda yapmam gereken tek şey, buraya alışmak ve karşıma çıkan her şeyi sorgulayıp, anlamaya çalışmaktı. *** Okulun ilk günü bu gerilim romanından fırlamış gibi duran kasabada heyecanımı bastırmaya çalışarak binaya doğru ilerledim. Epigenetik dersine girmek için hazırdım. Öyle görünüyordu ki benden önce derse gelen 20 kişi de hazırdı. Herkes sıralara dağılarak oturmuştu. Amfi değil de bir derslik olması beni şaşırtmamıştı çünkü küçük bir kasabadan büyük bir üniversite beklemiyordum. Boş bir yere geçip profesörü beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra, dersin başlamasına yakın, genç bir adam sınıfa girdi. Elinde birkaç kitap ve not defteri vardı. Yakışıklı, uzun boylu ve dalgalı koyu kahverengi saçları olan bu genç, kendine güvenen bir şekilde ön sıraya ilerledi. Gözlerinde derin bir ifade vardı ve yüzünde sıcak bir gülümseme belirdi. "Merhaba arkadaşlar, ben Dorian. Profesör Hamilton'un asistanıyım. Profesör bugün maalesef burada olamayacak, bu yüzden dersi ben devralacağım," dedi. Dorian'ın etkileyici bir konuşma tarzı olduğunu ve kendinden emin duruşunu hemen fark etmiştim. Dorian, ders hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra konuyu anlatmaya başladı. Ders bitiminde yanına gitmek için can atıyordum ve öyle de yaptım. "Dorian..." diyerek seslendim o kitaplarını toplamaya başlamışken. Ela gözlerini aniden bana çevirdi. "Nihan... değil mi?" "Evet." dedim adımı bilmesine şaşırdığımı gizlemeye çalışarak. "Etkileyici bir dersti, acaba epigenetik değişikliklerin kansere neden olma mekanizmalarını detaylandırabilir misiniz, diye soracaktım." dedim bir çırpıda. "Tabii ki, hatta bu konuda yaptığımız çalışmaları görmek istersen seni laboratuvara götürebilirim." "Çok isterim." diye atıldım hemen. *** Günler içinde okulda gezmediğimiz yer kalmamıştı, fakat en çok laboratuvarda vakit geçiriyorduk. Kasabada sonunda bir arkadaş edinmiş olmak çok hoşuma gitmişti. Dorian hem bana yardımcı oluyor hem de yanımda olmasıyla beni daha az yalnız hissettiriyordu. "Dorian." diye seslendim yine arkasından ilerlerken. Adını sesli söylemek hoşuma gidiyordu. Arkasını döndü ve cümleme devam etmemi bekledi. "İstersen benim evime gidebiliriz, bence bu kadar çalışmanın üzerine birer kadeh şarabı hak ettik." dedim. "Şarap mı?" diye sordu. Sanırım Türkiye'den geldiğim için alkol almadığımı düşünmüştü. "Şarap yok kasabada." dedi. Buna şaşırmıştım fakat ben daha ağzımı açmadan nedenini de söyledi. "Kanımızda yabancı madde olmamalı." "Bu kan verme konusunda soracağım çok şey var..." dedim arkasından ilerlemeye devam ederken. Fakat beni duymamayı tercih etti. *** Koltukta oturmuş kahvemi yudumlarken aklıma takılan sorulardan birini daha söyledim. "Dorian, bu kasabaya gelmeden önce neler yapıyordun?" Dorian, fincanını elinde tutarak, "Aslında şehirde yaşıyordum. Profesör Hamilton ile çalışmaya başlamadan önce birkaç farklı araştırma projesinde yer aldım. Ama burası, küçük ve huzurlu bir yer olduğu için tercih ettim. Senin buraya gelme sebebin neydi?" diye yanıt verdi. "Türkiye'deki yaşamımı çok seviyordum ama burada yeni bir başlangıç yapmak istedim. Farklı bir kültürde, yeni insanlar tanımak ve bilimsel çalışmalara daha fazla zaman ayırmak istedim, fakat bu kadar küçük bir kasaba beklemiyordum doğrusu." dedim. Sohbet derinleştikçe, ikimiz de birbirimize daha yakın hissetmeye başladık. Dorian, bana daha fazla yaklaşarak, "Seninle tanışmak gerçekten harika, Nihan. Buraya geldiğimden beri kendimi hiç bu kadar rahat hissetmemiştim," dedi. Dorian'ın iri ela gözlerine baktım. "Ben de aynı şekilde hissediyorum, Dorian. Seninle konuşmak, burayı daha az yabancı yapıyor," dedim. Biraz daha yaklaşarak elini elimin üzerine koydu. Dokunuşunu hissettiğimde tüm bedenimde bir elektrik çarpıntısı oldu. Aramızda olan güçlü bağ bizi birbirimize daha da itti. Dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettim. Unutulmaz bir an yaşayacağımı anlamıştım. Üzerime doğru eğildi ve beni öpmeye devam etti... ____________________ |
0% |