Yeni Üyelik
26.
Bölüm
@kedili_limon

Lara nefesini düzenlerken kendini sakinleştirmeye çabalıyordu. Işınlandığı yer ormanın içiydi. Ağlaması ağaçlarının arasından sesi yankılanıyordu. Kirpisinin ayak sesleri yakınlaşırken Ulaç onu bulmuştu. Onun yanına çömelip “Efendim isterseniz geri dönüp onu öldüre birim” dediğinde kafasını olumsuz anlamda sallamıştı Lara.

Levent Lara’nın yanında dura bilmesi için ailesinin Wiskoslular tarafından katledildiği yalanını söylemişti. Ulaç onu nasıl sakinleştireceğini bilmiyordu. Ve ilk kez ağladığını görüyordu. Gözünden düşen yaşlar yerini ufak mücevherlere bırakmıştı. Yağan yağmurdan daha fazla ıslanmaması için üzerine kalkan açmıştı.

Yüzünü elinin tersi ile silerken “Ulaç beni Rikherin başkentine götür” demesinin arından başı ile onaylayıp yere sembolleri çizerken Minnakı içine almıştı Lara. Levent’e olan sinirini Elflerden çıkartmakta kararlıydı. Baş kentteki tüm insanların ruhlarını göz yaşlarına doldurduktan sonra onların sarayındaki taht odasına girmişti.

İntihar etmiş olan Kral ve Kraliçe ile karşılaşacağını düşünmemişti Lara. Tahtın ordan bir bebek ağlaması geldiğinde yutkunmuştu. Yavaş adımlarla tahta doğru ilerlemişti bebeğe. Üzerinde bir mektup vardı. Eline alıp açarken elleri titriyordu Lara’nın. Bir bebeği dünyada tek başına bırakmaları içine oturmuştu.

“Sevgili Klow komutan, ismini öğrenmeye zamanımız olmayacak, bize merhamet etmeyeceğini biliyoruz, oğlumuza belki merhamet edersiniz” diye cümleleri sesli şekilde okurken ağlamaya devam eden bebeğe bakmıştı. “Elf kanı taşıyor olması bir sorun olacak ise yanımıza gök yüzündeki yıldızlardan biri yaparsınız”

Elindeki mektubu sıkarken Ulaç ona seslenmişti. “Ne yapmamı istersiniz” dediğinde Lara mektubu bir kenara atıp bebeği kucağına almıştı. Susmuş olması Larayı daha çok etkilemişti. “Çok tatlı” diye mırıldanıp daha yeni yeni çıkan saçlarını okşamıştı. “Efendim o bir Elf” demişti dişleri arasında. “Hayır o bir çocuk”

Kendisine yapılmış olanı bebeğinde yaşayacak olmasından korkmuştu ona dokunup severken. “Elf bir çocuk” diye üstlenmişti Ulaç. “Sana güzel bir isim lazım ufaklık” diyerek duymamazlıktan gelmişti Ulaçı. Bir süre düşünüp “Umut” demişti heyecanla. “Umut güzel bir isim olur sana” diyip burunlarını bir birine sürterken Ulaç bu görüntüden çok fazla hoşlanmamıştı.

Saraydan çıksalarda Lara bebeği elinden bırakmamıştı. “Eccada gidelim” demişti durgun bir şekilde uzağa bakarak. “Peki efendim” diyip portalı açmıştı. İçine girip sarayın önünde belirmişlerdi. Bahçenin içinden Levent’in kahkahası duyururken kendi hizmetlisine bebeği uzatmıştı. “Umutla güzelce ilgilen” demesinin ardından sarayın kar bahçesine ilerlemişti.

Levent Lara’nın geldiğini gördüğünde yudumlamak üzere olduğu çayı masaya geri koymuştu. “Kısa sürdü” diyerek Laraya gülümserken konuştuğu kadın ona dönüp biraz süzmüştü. Ulaç Levent’e kaş göz yapıyordu Lara’nın olayı öğrendiğini ona açıklamaya çabalasada bir şey anlamıştı. “Konuşmamız lazım”

Masanın yanındaki sandalyeyi göstermişti. “Konuşalım” demişti yüzündeki tebessümü korurken. “Yalnız” diyerek kadına döndüğünde “Bayan Necla sizle tekrar görüşürüz umarım” diyerek elini uzatmıştı. “Umarım” diyip elini sıkıp ayağa kalkmıştı. Lara’nın yanından geçerken gözlerini devirip ilerlemişti.

Eşya portalından bir bardak daha çıkarıp çay koyarken Lara onun yanına değil direkt karşısına oturmuştu. “Yalnız dedim” diye tekrar ettiğinde Ulaç başını eğip uzaklaşmıştı. Çay fincanını Laraya doğru uzatırken “Kötü bir şey olmuş olmalı” demişti. Gözlerini onun yüzüne kitlemişti Lara. “Bana dürüst olun”

Levent onun ciddi olduğunu yeni fark ediyordu. “Ailem cidden peri baskınında öldü değil mi” dediğinde yutkunmuştu. Ulaçın uyardığı şeyin bu olabileceğini düşünmüştü. Masanın üstündeki ellerini birleştirip konuşmuştu. “Lara o zamanlar” dediğinde sözünü kesmişti. “Ölüler mi” diye tekrar ettiğinde “Hayır” diye bilmişti sadece Levent.

“Sizden açıklama beklemiyorum, şuan doğruyu söylemeniz benim için yeterli” diyerek ayağa kalkmıştı. “Lara ben seni kandırmak istememiştim” derken masadaki fincan devrilmişti. “Olaylar sana öyle söylememi gerektirdi” derken yüzüne bakmıyordu Lara. “Sen benim en iyi öğrencimdin ve eğer o zaman Rikhere girseydin öldürülürdün”

Levent kendini açıklamaya çabalarken sessizliğini koruyordu. Neden yaptığını sözlerle anlatamayacağının ikiside farkındaydı. “Efendim” dediğinde susmuştu Levent. “Ben Rikherde insan olduğumu hissettim, bir Klowdan çok insan olduğumu efendim” dediğinde ne demek istediğini anlamamıştı.

Lara ciddiyetini koruyordu. “Göz yaşı su gibi akar mı efendim” diye sorduğunda “Bizim için hayır” demekle yetinmişti. “Anlıyorum” diyip arkasını dönüp giderken Levent arkasından seslenecekken devam etmişti konuşmaya. “Koruyucu olmaya devam edeceğim, Ailem ve bir çok aile için majesteleri Levent”

Loading...
0%