Yeni Üyelik
28.
Bölüm
@kedili_limon

Gözleri uykulu olan Umut’un burnuna dokunuyordu garip sesler çıkararak severken. “Çen büyüyecen mi çen oy” diyip çalışma odasının kapısını açmıştı. Odasına girdiğinde eşya portalından beşiği çıkarıp Umutu içine koymuştu. Kitaplığındaki kitaplardan birini eline alıp kurabiye yerken rasgele bir sayfa açmıştı.

“Hmm bu güzel olur, şehirleri ile gömülmek onların hoşuna giderdi” diyip kısa bir süre gülümsemişti. Aklına Kralın yazdığı mektuptaki “Bize merhamet etmeyeceğinizi biliyoruz” sözü gelmişti. Elindeki kitabı yerine koyup “Farklı bir şey bulmam lazım” diye mırıldanmıştı.

Kitaplarının arasında acısız bir şekilde öldüren çok az büyü vardı. Ve acısız şekilde öldürenler engellene bilir olanlardı. “Çok yorucu” diyip koltuğa uzandığında Umut ağlamaya başlamıştı. Ona bakıp iç çekmişti. “Senin halkın için uğraşıyorum ufaklık, ağlama” desede Umut bir bebekti. Yerinden kalkıp onu eline almıştı.

Aklında bir sürü düşünce vardı. “Annem daha iyi bilir” diyip kendi etrafına semboller çizmişti. Rikher Krallığını ışınlandığında Umutun üzerine bir kağıt bırakmıştı. “İsmi Umut, umarım güzelce büyümesinde yardımcı olursunuz” yazıp kapının önüne koymuştu. Kendi diktiği ağacın o tarafa geçmişti. Bebek zaten ağladığından onu bulmaları kısa sürmüştü.

Nalan elini azına koyup bir süre şaşkın kaldıktan sonra kolları arasına almıştı. Etrafa bakınıyordu annesi yakınlarda mı diye. Evin içine alırken dal kırılma sesi duyduğundan arkasına bakmıştı. Lale ona uzaktan bakıyordu. “Benim bebeğime basıyorsunuz” dediğinde ayağını kaldırmıştı Lara. “Görmemişim”

Bebeği eline alıp çırptıktan sonra ona uzatmıştı. Lara’nın elinden alıp sarılmıştı. Tebessüm etmişti. Bir süre bakıştıktan sonra uzağa doğru yürümeye başlamıştı. “Şey adınız nedir” dediğinde onun siyah gözlerine bakmıştı Lara. Klow olduğunu bile bilmeyen kardeşine bakıp “Lara” demesinin ardından yoluna devam etmişti.

Kuş sesleri çekirgelerinki ile karışıyordu. İlk baharın nemli kokusunu içine çekerken arkasında birinin onu takip ettiğinin farkındaydı. “Lale eve dönmelisin” dediğinde bebeğini sıkmıştı. “Adımı nerden biliyorsunuz bayan Lara” dediğinde ona dönmüştü. “Eve dön baban seni göremezse üzülür”

Lale ona yakınlaşmıştı. “Tanışsaydık hatırlardım bayan, ismimi nerden” derken onu evin o tarafa ışınlamıştı avucunu açıp. “Küçükler fazla meraklı” diye mırıldanıp yürümeye devam etmişti. Rikherin tamamını yıkana kadar Eccada dönmek zorunda değildi. Yıkmaz istediği zamanda şuan değildi.

Yorulduğunda Minnakı çağırıp onun dikenlerinin üzerine dikenlerinin arasına bir hamak kurmuştu. İçine yatıp güneşi izlerken kirpi patikayı takip ediyordu. Bir süre sonra uykusu geldiğinden gözlerini kapatmıştı doğanın sesleri eşliğinde. Hafif esen rüzgar onun hamaktan sarkan uzun saçlarını yavaş yavaş dalgalandırıyordu.

Etrafındaki sesler çoğaldığı için uykusundan uyanmıştı. Hafiften esneyip Kaslem adlı şehrinde olduğunu aşağısındaki insanların konuşmalarından öğrenmişti. Gözlerini siyaha çevirip hamaktan kalkmıştı. Minnakın üzerinden inip onu içine aldığında hamağın ipleri kolları arsına düşmüştü. Onu eşya portalına koyduktan sonra şehirin içine doğru ilerlemişti.

Çok az insan vardı. Ordaki bir pastaneye kurabiye almak için girmişti. “Kolay gelsin tarçınlı kurabiye alıcaktım” diyip etrafa göz gezdirip “Niye durgun buralar, genelde çok kişi olurdu” derken kasiyer kurabiye paketini masanın üstüne koymuştu. “Başkenti Klowlar yıkıldığından canlarının güvenliğinden endişe ediyorlar, düşman krallıklara bile sığınanlar var”

Şaşırır gibi yapıp eline göğüsüne koymuştu. “Bu çok kötü bir olay” demişti endişeli gibi konuşup. “Gezmek için yanlış bir zaman seçmişsiniz gibi duruyor” diyip Lara’nın uzattığı keseyi almıştı. Onu turist sanmıştı kasiyer. Pastaneden çıkıp paketin içinden bir kurabiye almıştı. “Düşman krallıklar diyorsun” diyip kurabiyesinden bir ısırık almıştı.

“Rikher bir süre beklemeli öyleyse, Minnak” dediğinde yanında belirmişti. Kafasının üstüne çıkıp çıkışı göstermişti. “İleri” demesinin ardından ağır adımlarla şehirden çıkmıştı…

Loading...
0%