@kedili_limon
|
Heleni kucağından indirirken hizmetliye bakmıştı. Onun çığlık sesine odaya girmişti. “Sorun yok sadece büyü denemesi yapıyordu” diyip ufaktan gülmüştü. Bunu söylemesi Helenin yanaklarının kızarmasına sebep olmuştu. “Peki efendim” diyip odadan çıktıktan sonra Helen Lara’nın omzuna vurmuştu. “Ah çok acıdı” diye numaradan sızlansada ağrıtmıştı biraz. Koltuğa oturup kitabı aradığında. “Kitap yok” demişti endişeli şekilde. “Portalı bir daha aç gelir o sana” diyip yatağın üstüne oturmuştu. “Hiçliğin kapısı açıl” demişti yerden biraz daha yukarıya avucunu tutarak. Gök yüzünde açıldığını gördüğünde daha çok heyecanlanmıştı. Boşluğun içinde ona doğru süzülen kitabı gördüğünde elini almıştı. “Ben içindeykende böyle olur mu” dediğinde Lara saçmalama der gibi bakıyordu. “Benim portalımda olsa öyle olabilirdi belki ama kendi portalında süzülemezsin, sadece hiçlik olur” derken Helen ayağa kalkmıştı. “Deneyelim lütfen” gözleri kocaman olmuştu. Lara bunu denemeye pek meraklı değildi ama onuda kırmak istemiyordu. Kendi portalını yere açtığında Helen içine atlamıştı. Süzülüyordu kendisinkindeki gibi yere doğru düşmüyordu. Yanından bir sürü altın kesesi geçerken o kurabiye kavanozunu almıştı. Yanındaki kesler yukarıya çıkıyordu. O tarafa doğru baktığında Lara’nın düşündüğünden daha zengin olduğunu fark etmişti. “Vay canına” diyip o tarafa doğru süzülürken beyaz bir maske bulmuştu. Yüzüne takıp denediğinde nefes alamamıştı çok fazla. “Çok bunaltıcı” diyip hoşlukta süzülmesine izin vermişti. “Rahat mısın orda” diye girişten seslendiğinde “Evet burası çok güzel” dediğinde gülmüştü Lara. Kurabiyesini yerken rafların olduğu bir alana doğru ilerlemişti. “Böyle düzenlemek mümkün mü” İçeriye girdikçe dahada büyüyordu. “Lara burası inanılmaz” diye ona seslenmişti. “Öyledir” diyip yatağına uzanmıştı iyice. Rafların arasında kaybolmuştu Helen. Bir sürü parlayan kitaplar vardı. Rafların bittiği yerde Klow taşlarından yapılmış gelinlik benzeri bir elbise vardı. Kendi göz yaşlarından tek tek emek vererek yaptığı özel bir tasarımdı. Kolsuz ve sırt bölgesini kaplamayan en ufak ışıkta bile güneş gibi parlayan bir elbiseydi bu. Helen ona dokunduğunda “Çok güzel” diye bilmişti sadece. Onun dışındada Klow taşlarından elbiseler olsada en gösterişli duranı oydu. Hiç birinde kumaş kullanılmamıştı. Sadece göz yaşları. “Sen Klow avcısı mısın” diye sorduğunda Lara onun elbiselerin olduğu tarafa geçtiğini anlamıştı. “Sayılır” diyip gülümsemişti ufaktan. Eccada Klowları getirirken herkes kendinden bir parça vermişti onları getiren komutanlara. Ellerinde olan tek şeyleri. Kandan yapılmış olanlar beyazların arkasında kalıyordu. “Bunlar muhteşem, biri benim olabilir mi” dediğinde bir süre düşünmüştü. “Kendi Klowunu yakalarsan hepsi senin olabilir” Helen onun ne dediğini anlamasada Lara gayet farkındaydı dediğinin. Eşya portalının sahibi öldüğünde eşyaları onu öldürenin eşya portalına geçerdi. Lara onların eşyaları için ayrı bir alan yapmıştı. İşine yarayacakları göz önüne koymuştu. Helen bir süre sonra portaldan çıkmıştı. “Fazla geniş, daha sonrada geze bilirim öyle değil mi” Başıyla onaylamıştı. “Öyleyse yemek yiyelim, hadi kalk” dediğinde gülerek ayağa kalkmıştı. Lara onun göz yaşından yapılmış olan elbiselerden bir kaçını aldığının farkındaydı. Ama bu onun için bir kayıp değildi. Odalarından çıkıp yemek salonuna ilerlerken Helen onun koluna girmişti. “Aslında bir Yiğitle konuşsam iyi olur Helen” dediğinde kolunu çekmişti Helen. “Onla ne konuşacaksınki” Lara zaten onla hekim getirdiğinden beri konuşmak istiyordu. “Teşekkür etmek için” dediğinde Helenin yüzü buruşmuştu. “Çoktan bunu bir kaç kez dediniz” dendiğinde sesin sahibine bakmıştı. Yiğit ona gülümsüyordu. “Bende tam sizinle konuşmaya geliyordum” diyerek ona yaklaşmıştı Helen uzaktan izliyordu. Yiğit bir süre duraksasana. “Olur konuşalım, ne hakkında” diye sorduğunda “İyileşene kadar burada kalacağımı söylemiştim, ben gezgin bir insanım ve size çok zahmet olduk” dediğinde Yiğitin yüzü düşmüştü. “Anlıyorum” diyip bir kaç kez öksürmüştü. “Lafı bile olmaz bayan Lara, tekrar görüşmek isterim sizinle” diyip elini tutmuştu. Elinin üstünden öptüğünde. Fazlasıyla şaşırmıştı Lara. Duruşunu düzeltip gülümserken Yiğitin yüzüne bakamıyordu. “Şey o zaman gidelim” derken beyaz tenli olduğundan yanaklarının kırmızılı hiç olmadığı kadar belli oluyordu. Önden hızlı şekilde gidiyordu Lara. Elini ilk kez biri öptüğünden acayip şekilde garipsemişti... |
0% |