Yeni Üyelik
39.
Bölüm
@kedili_limon

At arabası ilerlerken Lara Işılın yanında oturuyordu. “Sen kimsin acaba” diye sorduğunda “Ben Helen” diyip gülümsemişti. “Çok güzel bir ismin var” derken Laraya dönmüştü. “Seni bu gece bırakmam, hayatta bir yere gidemezsin” derken elini daha sıkı tutmuştu. At arabası Işılın abilerinin açtığı portaldan geçip konağın önüne gelmişti.

Süs olsun diye at arabası var. Arabadan inip konağın içine girmişlerdi. Misafir ağırlama yerine oturmuşlardı. Üç abisi karşı koltukta oturup Helenle Larayı süzüyordu. Onlar ise konağın duvarlarındaki tablolara bakıyorlardı. Işıl elbiseyi giyip geldiğinde abileri bu seferde onu süzmüşlerdi. “Çok güzel değil mi, Lara kendisi yapmıştı”

Hepsi Laraya dönmüştü. “Fazla taşlı olması sorun değil, Klowların kendisinden yapılmış olması cidden güzel” diye Esat konuştuğunda tek kaşı kalkmıştı Lara’nın. Işıl konuşacakken devam etmişti. “Yinede fazla açıp üstüne bir şey al” demesiyle. “Tilki kürkü iyi gider” diyip gülümsemişti. Esat ayağa kalkacağı sırada büyüle oturtmuştu.

“Sakin olur musunuz” diye Işıl sesini yükseltirken Esat Laraya büyü yapamadığını fark etmişti. Omzundaki kelebek kişisel her büyüyü engelliyor. İşine yarayacak iyileştirme büyüsü hariç her yapılan büyü için kullanılan manayı emip Laraya aktarıyordu. “Demek o ufak şey sana ait değil” diye zindan süsüne bakarak mırıldanmıştı.

Lara Işıla bakıyordu. “Abi Klowlar hakkındaki görüşlerini sonra söyle, nişanım için giyeceğim elbiseyi gösteriyorum burda” dediğinde “Bu nişan için mi ben gelinlik sandım” demişti Okan Esata bakarak. “İkisindede giyerim, konu bu değil ama, sakin olmanız önemli” diyerek giyinme odasına ilerlemişti. “Tilki kürkü cidden yakışırdı”

“Yaa bak hâlâ tilki kürkü diyor” diye kalkmaya çabaladığında Lara onun kalkamıyor olmasına ufaktan gülmüştü. Helende onla beraber gülüyordu. Işıl üzerini değiştirip yanlarına geldiğinde Lara’nın yanına oturmuştu. Yüzü gülsede abisinin ondan hoşlanmadığını anlaya biliyordu. Önlerindeki masaya kurabiye ve çay konulduğunda Lara kurabiyeden bir tane almıştı.

Kurabiyesini yerken Işıl ona soru sormuştu.“Talpolle gelmeden Rikhere uğramışsındır, Nalan teyze nasıl” dedikten sonra gülümsemişti. “İyi, çocuk bakıyor” diyip gülmüştü ikiside. “Ee madem kıyafeti abin pek beğenmedi” derken yüzünü Işıla yaklaştırmıştı. “Diğerlerini görmek ister misin” gözleri parlamıştı. “Başkalarıda mı var” diyip ellerini tutmuştu heyecanla.

Başıyla onaylayıp yere eşya portalını açmıştı. “Helen sen onunla gitte kaybolmasın aşağıda” dediğinde “Olur” diyip ayağa kalkmıştı. Işıldan önce atlamıştı. “Ay çok heyecanlı” diyip koltuktan kalkıp içine atladığında abileri Laraya bir garip bakıyordu. “İsterseniz sizde girin” diye teklifte bulunduğunda Okan’la Atlas Esata bakmıştı. O bir şey demeyince tereddüt etselerde içeriye girmişlerdi.

Baş başa kaldıklarında uzun bir sessizlik olmuştu. Lara o ara kurabiye yiyordu. Işıl elbiselerin içinde kendini kaybetmişken abileri kütüphanesini inceliyorlardı. “Bizden zengin” diyip söylediklerinde kurabiyesi boğazına kaçsada gülmüştü. “Klow avcısısı mısınız” diye Esat sorduğunda “Hayır” diyip başını sallamıştı. “Avcı olan arkadaşlarımda Klowlar hakkında kötü konuştuğumda sinirlenir”

Bunu duyduğuna şaşırmıştı. Dikkatini tamamen Esata vermişti. Ama o konuşmak yerine dinlemeyi seven biriydi. Oda Lara’nın konuşmasını bekliyordu. “Niye sinirlenirler” diye bir süre sonra sorduğunda gülüp “Nasıl desem, onların hayatlarına girdiklerinden avlasalarda pişman oluyorlar belli bir zaman sonra, bizim gibiler diye bir çok avcının azından duydum”

Kurabiyesinden bir ısırık daha alsada yavaş yavaş yiyordu onu dinlediğinden. “Eccada girenler bile var, üzerlerindeki tüm büyülere bakıyorlar, eşya portallarına bile” dediğinde Lara gülmüştü. Eşya portallarına bakılmasını Lara istemişti özellikle. Her eşyasını orda sakladığından başkalarındanda aynısını yapa bileceğinin farkındaydı. “Aslında anlaşıla bilecek birisiniz Bay Esat”

Esat bir süre duraksamıştı Lara bunu dediğinde. Işıl elinde iki üç tane elbise ile çıktığında kaşı havaya kalkmıştı. “Bende sizde bir avcısınız Bayan” dediğinde tekrar gülmüştü. “Hayır hayır, ben avcı değilim dediğim gibi, hobi olarak taşları birleştiriyorum” o esnada portaldan bir çığlık yükselmişti. “Yıllardır bunu arıyorum ben” diyerek portaldan çıkmıştı Atlas.

Lara’nın dizlerine kapanmıştı. “Nolur bana bu kitabı satın, ruhu mu bile veririm” dediğinde hangi kitabı bu kadar abarttığını haliyle merak etmişti Lara. Kırmızı deriyle kaplanmış Büyüyünün Sınırı ve Ötesi adlı kitap olduğunu gördüğünde aklına Levent gelmişti. On beşinci yaş gününde hediye etmişti bu kitabı.

Dört elementide kullan ve ilk Elf olarak bilinen İlker Solar tarafından yazılmış aşırı eski bir kitaptır. Kendi el yazısı ile yazdığından paha biçilemez bir eserdir. “Bir şey vermenize gerek yok, hediyem olsun lütfen ayağa kalkın” Lara bu kitabın tarihini bilmesede içindeki tüm büyüleri kendi günlüğüne çizdiğinde onun için pekte bir önemi yoktu.

Atlas kafasını kaldırıp “Siz bir meleksiniz” derken Lara onun gözünde parlıyordu. Işıl onun kafasına vurmuştu sert olmayacak bir şekilde. “Larayı rahat bırak” demişti sinirli bir şekilde. Elbiselerini denemek için arkasını dönüp giderken Atlas onun yanına oturmuştu. “Siz bu kitabı nerden buldunuz bayan” derken gülüşünü kitapla kapatıyordu…

 

  

Loading...
0%