Yeni Üyelik
40.
Bölüm
@kedili_limon

Lara Atlasın sorusuna cevap verecekken Işıl saçlarını savurarak yeni elbisesini giymiş şekilde gelmişti. Üstü bembeyazken eteğinden aşağıya doğru kırmızı Klow taşları iniyordu. Buğday tenli olduğundan beyaz onun yüzünü boğuyordu. Yinede gayet iyi taşımıştı elbiseyi. “Bu nasıl” diye sorduğunda Lara azı açık şekilde bakıyordu.

Işıl onun tepkisine gülerken ayağa kalkmıştı. “Çok güzel” derken iki eli ile azını kapatmıştı. Güneşin batan ışıkları elbiseye farklı bir hava katıyordu. Gözü camdan dışarıya kaydığında Ulaçın faresini görmüştü. “Ben bi hava almaya çıkıyım, senin nişanlandığını düşündükçe heyecan basıyor” diyip eli ile git git yapsada kendini serinletiyor gibi gözüküyordu.

“Tamam sen önden git, bende değiştirip geliyim Lara” diyip eteğinden tutarak içeriye girmişti. Farenin gittiğini gördüğünde rahatlamıştı. Odadan çıkıp koridordan hızlıca ilerlerken Ulaç onu kendine çekmişti. Bağırmaya hazırken azını kapatmıştı yine. “Çığlık atmak alışkanlığın olmuş” derken etrafta biri var mı diye bakıyordu.

Ulaçın elini azından çekmişti. “İçerde ne işin var senin” dediğinde Laraya bakmıştı. “Efendim sevgili majesteleri Levent sizi geceye kadar bekleyemeyeceğini söyledi” diyerek gülümsemişti kısa bir süre. “Onlar uyumadan ben gelemem” dediğinde Ulaç şaşırmıştı. “Ne demek gelemem, altı üstü Talpollü yap büyünü çık krallıktan, ben mi götürüyüm” derken eşya portalından ışınlanma parşömenini çıkartmak için hazırlanmıştı.

Lara onun kafasına iki üç kere vurduğunda eşya portalını kapatmıştı. “Gece gelicem ya, lütfen sen git” derken vazo kırılma sesi gelmişti. Larayla Ulaç oraya baktığında Heleni görmüşlerdi. Parmağı ile onu gösterirken “Klow” diyerek kekelemişti. Çığlık atıp uzaklaşacakken Ulaç onun boğazından tutup bir deri bir kemik bırakmıştı.

“Sen naptın” diyerek onun yanına geldiğinde Helenin yanına koşmuştu. Teni soğuktu. “O benim arkadaşımdı” diye dişleri arasında söylerken Ulaç ona doğru gelen kişileri hissetmişti. “Çabuk onu eski haline getir” derken ağlayacak gibi duruyordu Lara. Ulaç onu kolundan tutup kaldırmıştı. “Sadece bir Elf koruyucu, çok mu Klow olduğunu saklamak istiyorsun Lara”

Işıl ve abileri koridorun ucunda gözüktüğünde yelpazesini sallıyordu. “Vazo düştü de bir an korktum, çığlık atmak istememiştim ama aniden olduğundan ürktüm biraz” Lara Helenin vücuduna bürünmüş olan Ulaça sinirli şekilde bakıyordu. “Kötü bir şey oldu sandık” diye Okan dediğinde yelpazeyi kapatmıştı. “Niye olsunki, hadi bahçeye çıkalım arkadaşım” diyip kirpiklerini kırpıştırırken Lara’nın koluna girmişti. Gülümsüyordu.

Lara bunu ölüye saygısızlık olarak görüyordu. Ulaçın ise tek umurunda olan ayağındaki topukluların rahatsız edici olduğuydu. “Gidişte bana babet alalım” diye fısıldadığında Lara’nın sinirine daha çok dokunmuştu. “O ayakkabıları sana yediricem” derken arkasına bakmıştı Ulaç. Abileri ile arkadan geliyordu Işıl. “Çok komiksin canım arkadaşım” diye yüksek sesle demişti onlar duysun diye.

Bahçedeki çiçeklere falan baktıktan sonra bir çardağa oturmuşlardı. Ulaç yelpazeyi sallamaya devam ediyordu. İlk baharda olsa sıcaklığını gösteriyordu hava. Lara’nın kulağına yakınlaşıp. “Bu Helen fakirmiş, iki tane elbisesi bide kitabı var” dediğinde Lara masanın altından ayağı ile onun bacağına vurmuştu. Yalan mı der gibi bakarken Esatın ona baktığını görüp gülümsemişti.

Masaya çay getirdiklerinde üzerinde yüzen papatyayı gördüğünde Laraya bakmıştı. Onun içtiğini gördüğünde fincandan tutup bir yudum almıştı. Acı bir papatya kullanmışlardı. Bunun tadını Larada sevmesede sadece bakışarak eleştirmişlerdi. “Çay güzel değil mi ben demledim” diye Işıl dediğinde Lara fincanı eline alıp. “Çok güzel yapmışsın” diyip bir yudum daha alırken Ulaç şaşkınlıkla bakıyordu.

Daha fazla içmeye korkuyordu. Işıl ona gülümseyerek bakıyordu. “Aynen” diyip oda bir yudum alsada mimiklerini kontrol edemiyordu. “Fazla sıcak ben sonra içiyim” derken yelpazesini tekrar açıp sallamıştı. Lara çayın hepsini bitirmişti o ara. Onun kulağına tekrar yaklaşıp “Kral zehir iç dese böyle içmezsin” dedikten sonra gülmemeye çalışıyordu.

“Ne zamandan beri siz arkadaşsınız” diye Işıl sorduğunda Lara “Gezgin olmaya karar verdiğimde kaldığım bir evde rastladım, sonra o beni bırakmadı” dediğinde “Haydutlardan falan korkmuyorsunuz” derken Ulaç araya girmişti. “Haydutmuş, bu kız seni beni hepimizi gömer, arkadaşım diye demiyorum bir büyü yapar gökten taş bile yağar”

Lara onun kolunu çimdiklediğinde susmuştu devam etmek istesede. “Evet büyüde yetenekli birisi Lara” diye Ulaçı desteklemişti. İkisi bir birine gülümsüyordu. Abileri çaylarını içip sessiz duruyorlardı. Buda Ulaçın sıkılmasına sebep oluyordu. Lara bahçeye bakıyordu. Her ona bakana gülümsemesi lazımdı. Tüm ömrü boyunca gülümsediğinin yanında bu günki gülümseme sayısı fazla kalıyordu.

Loading...
0%