Yeni Üyelik
41.
Bölüm
@kedili_limon

İyice akşam olduğunda bir oda ayarlamışlardı Helenle Laraya. Işıl konağa girdiklerinde bir süre daha onlarla beraber kalmıştı. “Bu kolye çok güzel değil mi” derken beşinci kolyesini göstermişti. Ulaça göre hepsi aynıydı. Taş ve ipti onun gözünde sadece. “Evet çok güzel” diye Lara Işılı onayladıkça içi daha çok daralıyordu. “Sence nasıl Helen” dediğinde ona dönmüştü. “Mükemmel” diyip gülümsemeye zorlamıştı kendini.

Çenesi ağrıyordu. Gece çoktan olmuştu ama hâlâ odada takı seçiyorlardı. Ulaç yatağa uzanıp tavana bakmıştı. Avizelerin üzerindeki Klow taşlarını gördüğünde geri kalkmıştı. “İğrenç” diye mırıldanmıştı. Bir türlü seçemiyorlardı kolyeyi. Ulaç kalkıp onların yanına oturmuştu. “Bak bu çok güzel” diyip kolyeler arasındaki en taşlı olanı boynuna tutmuştu. “Evet buda güzel”

Ulaç elleri ona yakın olduğundan büyü yaptığını anlamayacaktı kimse. Kolyeyi kenara koyduktan sonra esnemişti. “Hadi beraber uyuyalım Lara” dediğinde “Olur” diye sevinçle söylerken Ulaçın gözü seğiriyordu. “O pek biriyle uyumaya alışkın değil” diyerek sarılmak için Işıla yakınlaşan Laranın kulağın. “Görüşmen var senin ne yapıyorsun” diye fısıldarken Işıl onun ellerini tutmuştu.

“O zaman seninle uyuyalım” o arkadaş canlısı olduğunda pek sorun olmasada karşısındaki Ulaçtı. “Ne” dedikten sonra Laraya bakmıştı. “Çok güzel olur” diyip sırıtmıştı. Onla uğraşma fırsatı varken kaçıramazdı. Işıl ellerini çırpıştırıp Ulaçı kaldırmıştı. “Bende bir kurabiye alıp gelirim” diyip odadan çıkarken Ulaç bakışları ile yardım çığlığı atıyordu.

Işıl yatağa yatıp gözleri kapanıyor gibi olmuştu. “Gel sende yat” dediğinde Lara’nın odadan çıkışına bakıyordu. Işıla o yatağa oturana kadar uyku büyüsü yüzünden uyuya kalmıştı. Koltuğa oturup kollarını dolamıştı. Nereye baksa Klow taşlarından yapılmış şeyler görüyordu. Lara çoktan Eccada ışınlanmıştı saraya girip Levent’in odasına doğru gidiyordu.

Kapısını tıklattığında hiç bir ses duyamamıştı. İçeriye yavaşça girdiğinde Levent’i koltukta uyuya kalmış şekilde bulmuştu. Onun karşısındaki koltuğa oturup etrafa bakınmıştı. “Sessizce gelmek pek senlik değil” demişti gözlerini açmadan. Lara onun sesini duyduğunda irkilmişti. “Uyuduğunuz düşünmüştüm majesteleri” dediğinde gözlerini açıp yattığı yere oturmuştu.

Bir süre sessizlik olduktan sonra “Beni neden çağırmıştınız majesteleri” diye sorduğunda gözlerini yerden çekip ona bakmıştı. “Rikher toplarını sence neden istiyorum” dediğinde Lara duraksamıştı. “Eccadın sınırlarını büyütmek için diye biliyorum” dediğinde gülmüştü Levent. “Oda var” diyip ayağa kalkmıştı. Kitaplığından kırmızı deriye sahip bir kitap elime almıştı.

Ufak bir öksürükten sonra ilk sayfayı açmıştı. “Soğuk topraklar, her iz her yön her yer. Işığın sesi, çağırmış mıydı bizi” diyip Laraya bakmıştı devam etmeden önce. “Sana bu şiiri ezberletmiştim, devam et” Lara’nın aklına aniden söylediği için gelmiyordu. Levent gülümseyip “Pekala” demişti sadece kitaba bakarak. “Karanlığımızın izleri, hiçliğin yolları. Gök teki yerler, çağırmış mıydı bizi”

Lara sessizliğini koruyordu. “Kabul edildik mi, göktekilerin yanına. Kapılar açıktı, çağırmış mıydı bizi” ne zaman ezberlettiğini hatırlamaya çalışıyordu Lara. “Göktekiler” diyerek kitabı kapatmıştı. “Farkında mısın bilmem ama her büyüde bu sözler yerleri değişsede, içine farklı kelimeler konsada söyleniyor” konuşması bitikten sonra kitabı onuna fırlatmıştı.

Onun biraz uzağına. Yanına düşmüştü kitap. “Bu yazılar yerin altında yazıldı, Rikherin altında” diye bağırdığında Lara’nın gözleri titriyordu. İlk kez onu bu kadar sinirli görüyordu. “Sana Rikheri yık dedim ve sen Talpolde oyalanıyorsun” diye bağırmaya devam etmişti. “Elfleri gök yüzüne çıkmaya zorlayan her neyse, yukarıya çıkıyor”

“Gökler burası Lara, ben soğuk toprakları kutuplarda aradım” diyerek ona doğru yürümüştü. “Yerin altıda soğuktur, bunu sana Rikheri bu gece yok et diye anlatıyorum” Lara konuşacakken azını kapatmıştı. “Elflerin ölmesini değil, yerlerini yıkmanı istedim” dişleri arasında konuşuyordu. Kapı tıklatıldığında Laranın azından elini çekmişti. “Gir”

Sakin gibi gözüküyordu içeriye bir şövalye girdiğinde. “Majesteleri Bayan Necla geldi” dediğinde gözlerini kapatıp derin bir nefes almıştı. “İçeri al” diyip Laraya bakmıştı. “Görüşmemiz bitmiştir” diyerek gülümsemişti. Kendi masasına doğru ilerlerken Lara yutkunup ayağa kalkmıştı. Karşısındaki tanıdığı ustası değil gibiydi.

Başını eğip çıkacakken içeriye Necla girmişti. İkisi bir anlığına bakışmıştı. Göz devirip Levent’in önündeki koltuğa oturmuştu. Odadan çıkıp koridorda ilerlemişti. Rikherin tamamını yıkmak fazlası ile mana kaybetmesi demekti yinede yapması gereken buydu...

Loading...
0%