Yeni Üyelik
42.
Bölüm
@kedili_limon

Rikhere ayak bastığında eski evlerine bakmıştı. Uyarmak istiyordu onları ama görmeye ne yüzü vardı nede gönlü el verirdi. “Laram” demişti arkasından içten bir sesle Gökhan elindeki gaz lambasını ağacın dalına asarken. Gördüğüne mutluydu Lara üzgün olsada. İkisininde gözleri doluyor gibiydi. Gökhan ona yakınlaşıp daha önce sayılamadığı gibi sarılmıştı.

Lara kafasını onun omzuna gömüp ağlamaya çabalıyordu kendince. Saçını okşarken kokusunu içine çekiyordu. “Baba” diyip ona sarılmayı bırakmıştı. Gökhanın onu bırakmak gibi bir niyeti yok gibiydi. “Rikherden uzak durmanız lazım bir süre” dediğinde dertli bir nefes vermişti. “Kızım yapmak zorunda değilsin, yarım yamalak anlatmıştır o herif yaşanan olayları”

Sessizliğini korurken ondan iki adım uzaklaşmıştı. “Sizi ikinci kez kaybetmek istemem baba” diyip arkasını dönüp ışınlanacakken Gökhan onun omuzlarından tutup sarsmıştı. “Yapacağın büyü nereye gidersek gidelim etkileyecek” yeşil gözlerinin titrediğini görüyordu. “Hayır sadece” derken Gökhan devam etmişti. “Göklerin kapısını açmayı planlıyor o adam”

Sesi yüksek çıktığından irkilmişti Lara. “Yer altından o şey çıkarsa bırak korumayı çabaladığın bizi dünyada bize benzer hiç bir şey kalmayacak Lara” babasının ne demek istediğini anlamıyordu. Klowların koruyucu dediği kişi aslında zaten Laranın ta kendisi değildi. Gökhanın dediği gibi yarım yamalak anlatmıştı bu olayı. Levent’in yine ona yalan söylediğini düşünmek istemiyordu yinede.

Gökhanın ellerini omzundan itmişti. “Benim efendim yer altının kapısını açmamı istediyse açıcam, yapmam lazım” sesini Laradan daha çok yükseltmişti “Zorunda olduğun bir şey yok” Nalan evin önünden Gökhanın sesi yüzünden çıkmıştı. Karşısındaki Larayı tanımamıştı. “Sadece Rikherden gitmeniz için uyarmaya geldim ve sen hayatınızı kurtarmama karşılık bağırıyor musun”

Kenarda onlara bakan annesini fark ettiğinde onun yüzündeki korkuyu görmüştü. Yabancı bir Klowdu onun gözünde. “Bir yaratıktan daha fazlası olmaya çalışıyorum baba” diyip arkasını dönüp uzaklaşırken “Lara” diye bağırmıştı. “O benim kızım olamaz” diye mırıldanmıştı Nalan. Rikherin baş kentine sarayın üstüne geldiğinde Levent’in ona gitmeden önceki verdiği kitabı eline alış açmıştı.

“Yerleri kaplayan tüm kapılar” dediğinde bir sarsıntı olmuştu. Daha büyünün tüm sözlerini bile söylememişti Lara. “Saklanan ışığı gök yüzüne kabul edin” dediğinde yerin üstünde çatlaklar oluşmaya başlamıştı. Kendi üzerinde durduğu havalanma büyüsü bile titriyordu. Manası çekiliyordu. Ensesinde bir nefes hissettiğinde göz ucuyla bile bakmaya korkuyordu.

Saçındaki el öne doğru ittirmişti tuttuğu saç tutamını. “Güzel bir beden” demişti boğuk ve anlaşılması güç bir ses. Elfçe olduğu belli olsada biraz garip konuşuyordu. “Işığı gök yüzüne çıkarttığın için teşekkür ederim” yüzünü kaplayan saçlarını kulağının arkasına verirken Göksu’nun vücudunu bir arada tutan böceklerin ayaklarını hissediyordu.

Laranın manası gök yüzüne saçıldığında Krallıklardaki tüm komutanlar son toplantı için Rikherden en uzak olan Wiskosa gelmişlerdi. Her ağızdan bir ses çıkıyordu. Kraliçe Eslina masaya vurmuştu. “Tek tek konuşun” demişti sakinliğini korumaya çabalarken. İnsanları temsil eden komutan Necla ayağa kalkmıştı. “Onun geleceğini zaten biliyorduk, kaçmanın yada savaşmanın bir faydası yok”

Onun ardından baş komutan Tunç ayağa kalkmıştı. “Kaçmak bir çözüm değil” dediğinde “Doğru kaçmadığınız için bunlar başımıza geliyor şuan” demişti imalı bir şekilde. Levent’le olan konuşmasında savaşmamaya ikna etmesi lazımdı herkesi. Göksu’nun önüne her ne çıkarsa zaten manasını kullanamadan yok olacaktı. “Komutan Tunç haklı” demişti peri komutanda. Kuyruklular konuşmuyordu.

Masadaki gerginlik esnasında Gökhan Tunç’un arkasında duruyordu. Toplantı başlamadan önce konuşmaması için kendisini fazlası ile uyarmıştı. “Zaman taşını kullanalım” demişti Necla. “Değiştire biliriz, klowların kurban olarak verdiği kişiyi bulup geleceğini değiştire biliriz” değinde Gökhan ona sinirli bir şekilde bakıyordu. Konuşacakken Tunç ona bakmıştı. Karışmaması lazımdı.

“Burdada komutan Necla haklı” demişti peri komutan. Kuyruklular sadece kendi aralarında konuşuyorlardı. Kraliçe Krallara bakıyordu. Elflerin Kralı zaten yoktu bu yüzden Tunç’un dedikleri önemliydi Rikher için. “Zaman taşı iyi bir fikir” diyerek onaylamıştı Talpollün baş komutanı Naci. “Zaman taşı zaten daha önce kullanıldı” diye sesini yükselttiğinde Gökhan’a dönmüşlerdi.

Ne demek istediğini anlamamışlardı. “Nerden biliyorsunuz komutan” diye Naci sorduğunda Tunç konuşmaması için başını sallıyordu. “Kurban olarak verilen kişi yani Lara Ünver” dediğinde Necla susması için büyü yapacakken Gökhanın ayağının üstüne bir kirpi çıkmıştı. “O benim kızım, Klow Kral Levent onu bizden ayırmadan önce zaman taşının kullanıldığından bahsetti”

Masadaki gerginliği herkes hissediyordu. “Ya ne yapmamızı istersin komutan Gökhan” diye Kraliçe Eslina sorduğunda ona dönüp “Klowlar onu kurtarıcı olarak görüyor ama onların sonunda bizden farklı değil” dediğinde Neclanın gözleri titriyordu. Kendiside bir Klowdu ve bu söylediği doğruysa hiç işine gelmeyecekti. “İlker Soların buzdan çıkartılanını öneriyorum”

Masadaki sesler yükselirken Kraliçe elini kaldırmıştı. “O adam delirmiş bir şair sadece” derken herkes sessizliğini koruyordu. “Yapmamız gereken bir deli ile uğraşmaksa, bence küçük bir bedel” demişti kendinden emin bir şekilde...

Loading...
0%