@kedili_limon
|
Onları kurdukları vakıflardan birine yerleştirip yanlarından ayrılmıştı şövalyeler. Lale odanın bir köşesine geçip ağlamaya devam ederken Nalan Eğmeni susturmaya çalışıyordu. Camdan dışarıya bakıyordu Umut. İlk kez kuyrukluları görüyordu. Kulakları en çok dikkatini çeken şeydi. “Çok güzeller” diye mırıldanırken Nalan bağırmıştı “Ağlama artık, gelme şansı olsa gelirdi” Sesi sonlara doğru kısılıyordu. Lale hıçkırıkları arasında kaybolurken konuşmuştu. “Sen anlayamazsın, babam hâlâ yaşıyorken” Nalan onu Eğmenin ağlaması yüzünden duymamıştı. Umut camdan dışarıya bakmaya devam etmişti. Onların kavga etmesine alışık değildi. Meydandan geçenleri sayıyordu kendince. Onların sesini duymamak için. Kızı uyuduktan sonra Eğmeni onun yanına koyup üzerine yorganı örtmüştü Nalan. Umut’un parmak ucunda camdan baktığını gördüğünde onun yanına gelmişti. “Sevimliler değil mi Umut” diyip saçını okşamıştı. Başı ile onaylarken “Onlardan birini istiyorum” dediğinde şaşırmıştı. “Ne” diyip gülerken saçını tekrar sevmişti. “Onlar sahip olabileceğin bir tür değil” “Onlar hayvan ama” dediğinde Nalan daha sesli gülmüştü. “Hayır hayır onlar sadece, nasıl desem, onların durumu biraz karışık ama yinede tam hayvan değiller” gözlerini kırpıştırıp “Yani hayvan” diye söylediğinde Nalan gülmeye devam ederken “Hayır” desede Umut onu pek anlamamıştı. Çünkü anlatamamıştı. Gözünden yaş gelene kadar gülmüştü. “Artık normal gözle bakamayacağım sanırım” Yer altında zamanın ne kadar geçtiğini bilmediklerinden çanları kullanıyorlardı saatlerin kaç olduğunu anlamaları için. Her çalışlarında Lale uyanıyordu uykusu hasas olduğundan dolayı. Eğmende ondan farklı sayılmazdı. Dinlendiğinden iyice emin olduktan sonra Nalan onu yürüyüşe çıkartmıştı kafasını dağıtması için. Yavaş yavaş etrafı keşfederken su sesi geliyordu çevreden. Umut onlardan ayrılıp suyun sesine doğru geldiğinde suyun içine ufak taşlar atan bir kız görmüştü. Kuyruğu yavaş yavaş sallanıyordu. Ona doğru yaklaştığında kulağı sağa doğru kıvrılıp Umut’a bakmıştı. “Sen bir Elfsin” dediğinde onu anlamamıştı Umut. Kafasını hafif yana yatırıp ona bakmaya devam ederken annesi ona seslenmişti. “Lara yere oturmamalısın” onun yanına gelmişti Işıl. Oturduğu yerden kaldırıp üstünün tozunu alırken Umutu görmüştü. “Anne bir elf var burda” diye neşeyle söylerken Işıl ayağa kalkmıştı. Nalan Umut’un arkasındaydı. Ellerini azına koyup. “Nalan teyze” diyip ona yaklaşmıştı sarılmak için. Nalan’la bir süre sarıldıktan sonra bir birlerine gülümsemişlerdi. “Evlendiğini bilmiyordum” dediğinde Laraya bakmıştı. Başıyla onaylayıp. “Evet sekiz yaşına girdi” diyip Umut’un boyuna gelmek için eğilmişti. “Bu yakışıklı kimmiş” derken kulakları bükülüyordu. “Umut” demişti ensesini kaşırken. “Kuyruğunuz kocaman” dediğinde Işılın gülmüştü. “Biraz öyle” bu söz fazla tanıdık gelmişti Işıla. Saçını okşarken Lara onların ne konuştuğunu anlamaya çalışıyordu. Nalan ve Işıl sohbet ederken Umut Lara ile suda kendilerine bakıyorlardı. Ordan düz bir taş bulduğunda üzerindeki çamuru temizleyip Laraya uzatmıştı. Onun gibi bir taş daha bulduğunda iki üç kere suyun üstünde kestirmişti. Yapa bildiği için gururlanırken Lara kulakları diklenmişti. Elindeki taşla beraber ellerini çırpıştırmıştı. Kendi elindeki taşı attığında suyun dibine doğru ilerlemişti. Kulakları bükülürken ona yeni bir taş daha uzatmıştı. İkiside bir birine gülümsüyordu. “İkiside iyi anlaşıyor gibi” diyip Nalan’a dönmüştü. Başıyla onayladıktan sonra devam etmişti. “Yiğit bir kaç çocuğun büyüyünün nasıl yapıldığını unutmamaları için eğitiyor, isterseniz Umut adına onla konuşa bilirim” dediğinde bir süre düşünmüştü. “Onun için iyi olur” Bir kaç denemeden sonra iki kere sektire bilmişti. Umut onu alkışlarken kuyruğunun sallandığını fark etmişti. “Seninkide kocaman” derken büyülenmiş gibi bakıyordu. Yerden bir taş daha alıp daha fazla sektirdiğinde “Yaptım yaptım” diyerek zıplıyordu. Yer kaygan olduğundan düşerken Umut onu tutsada ikiside suyun içine düşmüştü. Suyun içinden kafasını kaldırıp Laraya bakarken o kafasını sallayıp yüzündeki suları çırpıyordu. “Lara daha dikkatli oynamalıydın, hasta olursun böyle” diyip suyun içinden çıkartmıştı onu. Işılın kızının adını Lara koyması Nalan’ı eskilere anılarına itiyordu. İlk adımları, ilk sözleri ve bir çok diğer ilkleri. Garip bir şekilde Lara aynı ona benziyordu. Düz saçlarından siyah gözlerine kadar. Kuyruğundaki hafif kızıllıklar sonlara doğru siyaha kayıyordu. Umut sudan çıkmadan önce eline bir kurbağa almıştı. “Anne bak kurbağa” diye sıkarken Nalan hafiften gülmüştü… |
0% |