Yeni Üyelik
49.
Bölüm
@kedili_limon

Kürenin içinde oturuyorlardı. Gökhan Nalanın dizlerine yatmış onun yüzüne bakıyordu. Yanındaki kirpiyle oynuyordu Umutta. Eli ona her değdiğinde garip bir his kaplıyordu içini. Gökhan o kadar huzurlu hissetmesinin yanında iki gündür uyumuyor olması eklenince gözleri yavaş yavaş kapanmıştı. Beyaz bir alanda gözlerini açtığında rüyasına girmiş olan kişiye bakmıştı. “Yine buradasın”

Elindeki beyaz maskeye bakıyordu. “Gideceğini söylemiştin” dediğinde kırmızı gözleri ona dönmüştü. “Lara’nın manasını sizin yanınızda daha rahat şekilde hissediyorum, kısa bir süre daha buralarda olacağım galiba” derken ufak taşlar yerde yuvarlanıp ondan uzaklaşıyordu. “Hep böyle diyorsun” diyip yattığı yerden kalkıp onun yanına yürümüştü.

Ölmeden önce kendini hiçliğin içinde bulmuştu. İntikam almadan yok olmak istemiyordu. Bunda kararlıydı. Gökhan ona bakıp gülümsüyordu yanına otururken. “Kızıma benden daha çok değer veriyor gibisin” dediğinde burnunu çekmişti. Başıyla onaylamıştı ardından. “Ben onu koruyamadım” derken boşluğa bakıyordu. Sanki biri yürüyüp ona gelecekmiş gibi.

“Bilsemde koruyamadım” derken hıçkırıklarında boğuluyordu adeta. “Bende farklı sayılmam Ulaç” diyip elini omzuna koymuştu. “Bazen olmayınca olmuyor, toprağın altını görmekte varmış” demesinin ardından kısa bir süre gülmüştü. Ağladığından kızarmış olan gözleri ile bakmıştı. “Değiştirmenin bir yolu vardır” diye sözüne devam ederken Nalan onu uyandırmıştı.

Dizinden kafasını kaldırıp karşısında duran şövalyeye bakmıştı. Zindan büyüsü etraflarında yoktu. “Etraftakilerin hepsi temizlendi içiniz rahat olsun” diye genel bir konuşma yapıp yanlarından uzaklaşmıştı. Uyuduğundan dağılmış olan saçlarını düzeltmişti Nalan. Gökhan onun yanında oğlu gibi duruyordu Elf olduğundan.

Barkın Umut’un yanına gelmişti. “Hadi oyun oynayalım” başıyla onaylayıp kuyrukluların arasında bir birlerinin peşinde koşuyorlardı. Ayağa kalkıp vakıfın oraya doğru ilerlemişti Nalan. “Yeni bir ev lazım” dediğinde ona gülümseyerek bakan yüze dönmüştü. Oda gülümsemişti…

(13 yıl sonra)

Sialar hakkında bir çok deney yapılmıştı. Buzdan uzak durduklarını anladıktan sonra bir çok ateş komutanın yerine su komutanlarına yoğunluk göstermişlerdi. Krallıklar artık daha genişti. Bir çok okul, iş yeri. Toprağın üstüne çıkamasalarda burda yaşamayı kavramışlardı. Büyü yapa bilmek ayrıcalık haline gelmişti.

Askeri gelişim okulunun önündeydiler. Umut’a el sallıyorlardı. Oda onlara el salladıktan sonra taktığı şapkayı düzeltmişti. “Okulumuzun yeni mezunları, hepinizin başarılarını tebrik ederim” kalabalığın arasından gözleri Larayı bulmuştu. O zaten Umut’a bakıyordu. Müdürün söylediklerini duymuyordu. Sırada olduğundan onun yanına gidememişti.

Etrafındakilerin şapkalarını attığını gördüğünde kendiside yukarıya atmıştı. Kalabalığın içine tekrar baktığında Larayı görememişti. İzleme alanından insanlar kendi çocuklarının başarısını kutlamak için etrafı sardığından dahada kalabalık olmuştu. Koluna biri dokunduğunda aşağıya doğru bakmıştı. Omzuna anca gelen Bartının ablasını görmüştü. “Kardeşimi bulamadım sen nerde biliyorsundur Umut”

Kalabalıktan sesi duyulmuyordu. Ona yaklaştığında “Bartın nerde Bartın” dediğinde “Bende bilmiyorum Nazan abla” dedikten sonra yanaklarını sıkmıştı. “Aferin sanada komutan olmana az kaldı” demişti. Sonra sarı saçlarınının arasına elini daldırmıştı. “Sağol abla” diyip gülerken Lara onlara bakıyordu. “Neyse ben Bartını buluyum” diyerek yanından ayrıldıktan sonra Lara onun yanına ışınlanacakken biri koluna girmişti.

“Kızlar ne çok sana geliyor” dediğinde ona gülümsemişti. “Lale abla” demişti imalı bir şekilde. Ona doğru eğilirken yüzünü tutup yanağından öpmüştü. “Sen büyüdünde komutan mı olucaksın” derken oda saçlarını dağıtmıştı. Nalan ve Gökhan’da tebrik ettikten sonra okulun avlusundan uzaklaşmışlardı. Lara Laleyi fazla dışarıya çıkmadığı için tanımıyordu.

Umutu tebrik edememek içine oturması bir yana başka insanlarla konuşması daha çok gözüne batıyordu…

Loading...
0%