@kedili_limon
|
Larayı annesi ile kaldığı yere kadar bırakmıştı. Elinin sıcaklığını hissetmek iyi geliyordu Laraya. Kapının önüne geldiğinde sarılmıştı Umut. “Kendine dikkat et” diyip dudaklarına yapıştığında Işıl Lara’nın gelip gelmediğini kontrol etmek için camdan bakıyordu. Onları gördüğü gibi perdeyi geri kapatmıştı. Kapıyı açtığında Umutla göz göze gelmişlerdi. Lara’nın boyuna gelmek için eğildiğinden duruşunu düzeltmişti. “Yemeğin hazır olmasına az kaldı, hadi gir içeri” dediğinde el sallayıp eve girmişti. Arkasından gülümserken. “Gel sende oğlum kapıda kalma” derken “Teşekkürler ama” dediğinde bakışı değiştiğinde “Geliyim” kapıyı biraz daha açmıştı. Ufaktan bir öksürüp içeriye doğru ilerlemişti Umut. İçerdeki gaz lambalarının manasını tazeliyordu Lara. Masanın yanındaki sandalyeye oturmuştu. Etrafa bakınıyordu. İki kişi için geniş bir evdi. Larada yanına oturduktan sonra yemek tabağını ilk Umut’un önüne koymuştu Işıl. Dışarıda ne zaman görse selamlaşsalarda ilk kez evlerine giriyordu. Onun heyecanı vardı üstünde. Diğer tabaklarda konduktan sonra yemeğe başlamıştı Işıl. O başladığından kaşığını tabağa daldırıp azına atarken “Ee evlilik ne zaman” sorusu ile öksürmeye başlamıştı. Masadaki suyu ona doğru itmişti Lara onun sırtına vururken. Öksürüğü kesilip normale bindiğinde konuşmak için kafasında cümlesini toplamaya çalışmıştı. “Askerliğini yaptın, hatta yaptınız, yirmi yaşını ikinizde geçtiniz” Lara ona bakıyordu. “Yıllardırda berabersiniz, bir ad bi yüzük falan tak en azından oğlum” diyip yemeye devam etmişti Işıl. “Takarız, yüzük” diyip Laraya bakmıştı oda “Dimi” diye sorduğunda sessiz şekilde gülmüştü Lara. Ardından başıyla onayladığında “Yüzük takalım, evet” derken heyecanını bastırmaya çabalıyordu… …Yemek yemeleri bittikten sonra Umut evden çıkmıştı. Arkasını dönüp ilerlerken aklında tek bir soru vardı. “Nasıl bir yüzük hoşuna gider” diye mırıldanıp şehrin sokaklarında dolaşmaya başlamıştı. Sarrafın birine girip yüzüklere bakarken yanına kadın bir görevli gelmişti. “Hoş geldiniz bayım” dediğinde elinde tuttuğu yüzüğü ona göstermişti. “Bu nasıl sence” Kadın biraz düşünmüştü. “Tüm ürünlerimiz çok güzeldir efendim, kime almayı düşünüyorsunuz ona göre yardımcı oluyum” dediğinde “Ben nişanlanıcam ama sevgilim nasıl bir yüzük sever bilmiyorum, turkuaz mavisi olan şeyleri sever genelde ama yani öyle bir şey görmüyorum yüzükler arasında” dediğinde başı ile onaylamıştı. “İsterseniz özel yapım yüzüklerden yaptıra bilirsiniz” Umut ona özel olacak bir yüzüğün fikrini daha hoş bulmuştu. “Olur” dediğinde kadın kasanın önündeki koltukları göstermişti. “Bir süre bekleyin lütfen hemen geliyorum” demesinin ardından uzaklaşmıştı. Gösterdiği yere oturup onu beklemeye başlamıştı. Kadın elinde bir kaç dergi ile gelmişti. Masanın üzerine dizerken etraftaki kadınlar onu süzüyordu. “Çok yakışıklı, Prens falan mı acaba, daha önce sarışın bir Elf görmemiştim” Onların konuştuklarını duymuyordu dergideki görsellere bakmaktan. Kafası fazlası ile karışmıştı, hepsi onun için aynı gibiydi. Dergiyi kapatıp derin bir nefes almıştı. Sayfalarından rasgele birini açarken tek gözünü kapatmıştı. Karşısında büyük bir şekilde duran yüzük çizimine bakıyordu. Dört ufak pırlantanın büyük kırmızı mücevheri sardığı, kenarlarına detay olsun diye konulmuş lalelere kadar çok güzel gözüküyordu. “Bunun turkuaz taşlısını yapabilirsiniz değil mi bayan” diyip ona göstermişti. “Tabiki” derken gülümsemişti kadın. Altında yazan mana miktarına bakmamıştı bile. Önündeki dergileri alıp başka bir görevliye vermişti. “Siz ödemeyi yapın biz yarına yüzüğü hazır ederiz bayım” diyip başını hafiften eğmişti. “Teşekkürler” dedikten sonra ödeme yapacağı mana taşının yanına gelmişti. Elini onun üzerine koyduktan kısa bir süre sonra başı dönmüştü. Mana taşları çok hızlı şekilde manayı kendine çekerdi. Mana taşı tamamen parladığında elini çekmişti. “Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz” diyip başını tekrar eğmişti kadın. Umut gülümseyip kuyumcudan çıkmıştı. Kendi evine doğru ilerliyordu mutlu bir şekilde. Tavana doğru bakıp derin bir nefes almıştı. Başı hâlâ dönüyordu. “Lara” diye mırıldanırken dengesi bozuldu. “İçtin mi ne yaptın be kardeşim” diyip onu tutmuştu Barkın. Gözleri kararıyor gibiydi. Barkın onu kenardaki bir banka oturtmuştu. Banka iyice yayılıp etrafa bakmıştı. Festival yapılacağı için ön hazırlık yapıyorlardı. “Lara” diye mırıldanmaya devam ederken “Noldu be ayrıldınız mı” Mal mal gülümsüyordu. “Yüzük” derken banktan yere doğru süzülmüştü. “Ha sen ondan böylesin” dedikten sonra parmağını eline alıp dişiyle kesmişti. Çita türündendi. Kendi parmağınıda kestikten sonra bir birine bastırmıştı bir süre. Kendine geliyor gibi olduğunda parmağını çekmişti. Dişinde kalanı yalayıp bankta onu doğrultmuştu... |
0% |