@kedili_limon
|
Eğmeni hapisanenin en alt katına kilitlemişlerdi. Kanatlarını bile delip zincir takmışlardı. Zaman taşının olduğu oda normal kişiler tarafından korunmuyordu. Ahsenin eğitim verdiği kuyruklu bir kaç kişi tarafından korunuyordu. Gökhan eve doğru yürürken Lale dizlerinin üzerine çöküp ağlarken yüzünü elleri ile kapatmıştı. “Neden, neden yer altından kurtulacağına inandın benim tatlım” Gökhan onun sesiyle duraksamıştı. Aynı olayı farklı bir şekilde yaşamıştı. Çocuğunu gözünün önünde kaybetmek. Gece Lale hiç odasından çıkmamıştı. Gökhan ise Umut bir delilik yapar diye başında beklemişti bir süre. Elinde gaz lambası ile çıkıp merdivenlerden inerken karşısında Nalanı gördüğünde irkilmişti. “Sen uyumadın mı, saat çok geç oldu” diyip gülümserken biraz garip durduğunu fark etmişti. “Nalan, iyi misin” Üzerindeki elbisenin üzerinde ufak delikler ve uzun otlar vardı. Ona cevap vermiyordu. Duvara doğru yığıldığında Gökhan onun dengesinin bozulduğunu düşündüğü için giderken tehlike çanları duyulmuştu. Duvardan ona doğru geliyordu. “Yemek” diye boğuk bir ses duyduğunda dona kalmıştı. “Hayır” diyip başını sallarken Umut onu zindan küresinin içine almıştı. Nalan zindan küresine elini koyup parçalar yemeye çabalıyordu. Elinin üzerine elini koymuştu Gökhan. “Onu içeriye almalısın” diye söylediğinde evden uzaklaştırıyordu Umut. “Nalanı burda bırakamayız” diye bağırıp zindan küresinden çıkmıştı. Umut onun kolundan tutmuştu. “Annem” diyip duraksamıştı. Söylemeye dili varmasada “Çoktan onlardan birisi oldu” Gözleri titriyordu Gökhanın. “Hayır” diyip başını sallamıştı. Kabul etmek istemiyordu. Nalanın olduğu tarafa bakmıştı. “Yaptığım hiç bir şeyin anlamı kalmadı” diye mırıldanırken kürenin içine girdirmişlerdi. Gözünden yaş süzülmüyordu. Yere kitlenmiş durumdaydı. Talpolden onları çıkartıp Rikhere ışınlanmaya hazırlanırken Gökhan dişlerini sıkıyordu. “Ailemi koruyamadım” dediğinde Lale ona bağırmıştı. “Yeni mi fark ediyorsun, İlkerin buzunu çözdürtmesen ablamı zaman taşı ile çoktan durdurmuşlardı, öyle onu kurtara bilirdin, iki çift laf edip oğlumu gittiği yoldan vazgeçmesi için iknada edebilirdin” yüzüne bakamıyordu Gökhan. “Anne mi istesen kurtarırdın baba” dediğinde gözünden yavaşça yaş süzülmüştü. Hak veriyordu. “Daha fazla ileriye gitme abla, istesede kurtaramazdı” dediğinde onada bağırmıştı. “Sen bizim ailemizin bir parçası bile değilsin, kapının önüne konmuş birisin, seni dinleyecek değilim” Gökhan sessizliğini korurken Larada araya girmişti. “Sen iğrenç birisin, acını anlayan insanlara bağırarak çözüm bukduğunu sanan bir zavallıdan fazlası değilsin” dediğinde Umut onu durdurmuştu. O kardeşi olarak görmesede ablasıydı Umut için. Laraya hak versede ona bağırması gerektiğini düşünmüyordu. “Tatlım araya girme lütfen” diyip elini öpmüştü. Çizdiği sembollere manasını aktardıktan sonra Rikhere varmışlardı. Sarayın önüne ışınlanmışlardı. Kapının önünde onları Defne karşılamıştı. “Hoş geldiniz baş komutan Gökhan Ünver” diyip başını eğmişti. Gökhan dik bile duramıyordu. “Efendim iyi gözükmüyorsunuz” diyip iyileştirme büyüsü yaparken Gökhan içeriye doğru yürümüştü. Defne onla ilerlerken farklı bir elf onların yanına gelmişti. “Hoş geldiniz Ünver ailesi, sizin için misafir odalarını ayarlayacağız” derken içeriyi göstermişti. Umut Lara’nın elinden tutup saraya ilerlerken Lale uzakta olsa peşlerinden geliyordu. Sarayın içine yapılmış olan büyülerin boğunluğu baş ağrıtıcı seviyedeydi. Umut bunun için Lara ve Laleye kalkan yapsada azda olsa hâlâ etkileniyorlardı. İkisinide odalarına kadar bıraktıktan sonra Gökhanın yanına çıkmıştı Umut. Çalışma odasına girdiğinde koltuğa uzanmış bir haldeydi. Tavana bakıyordu Defne ona büyü yaparken. Elindeki kitabı daha önce görmemişti. Kırmızı ciltli kitaplar fazla halka açık olmazdı. “Tamamdır efendim aklınızdaki anıları sildim” diyip sandığın içine iki tane taş koymuştu. Başını tutarak kalkmıştı Gökhan. “Sen mi gelmiştin Umut, geç otur” diyip koltuğu gösterirken oturuşunu düzeltmişti. Komutan olduğundan dolayı mana akışını engelleyecek her anıyı almalılardı. Duygu geçişinden manada etkileniyordu. Umut bunu bildiğinden sesini çıkartmamıştı. Gökhanında zorunda olduğu bir durumdu. Nalan onun aklında yer altına indiklerinde hâlâ aradığı biri olarak kalacaktı. Tamamını silmek zaten mümkün olan bir şey değildi. Kesit kesit anılardan Nalanı çıkartmıştı Defne. “Daha iyi misin baba” diye sorduğunda başı ile onaylamıştı... |
0% |