@kedili_limon
|
Umut büyü kullanmadan ordan çıkartmaya çabalasada buna mecbur etmişti Lale. Eğmenin yeşil gözleri karanlıkta azda olsa gözüküyordu. Laleyi zindandan çıkartıp odasına getirdikten sonra kendi klonunu onun yanına koymuştu. Ayrılmaya kalkarsa haberinin olması onu korumayı kolaylaştırırdı. Odasında ağlamaya devam ederken Lara’nın yanına girmişti. Koltukta kitap okurken uyuya kalmıştı. Ona gülümseyerek bakarken onun yanına gidip önünde diz çökmüştü. Yüzündeki saçları kenara itmişti. Lara huylandığından kulakları bükülüp geri kalkmıştı. Sevimli olduğundan kırkırdayım onu yattığı yerden kucağına almıştı. Yatağa koyup üstüne yorganı örttükten sonra yanına oturmuştu. Aklına bir kaç gün önceki yaşananlar geldikçe düşünmemeye çalışıyordu. Lara bir şeyler mırıldanıyordu. Umut onun ne dediğini anlamak için yaklaşmıştı. Gözleri bir anda açtığında hafiften geriye çekilmişti. Lara etrafa bakıp gülümsemişti. “Bende diyorum niye bu kadar yumuşak burası” derken yatakta doğrulmuştu. “Uyandırmak istememiştim” derken kenarda duran tarakla kuyruğunu taramaya başlamıştı. Kıkırdayıp bir süre sonra tarağı ona uzatmıştı. “Sen yapmak ister misin” dediğinde mavi gözleri parlamıştı Umut’un. “Olur” demişti elinden alırken. Yavaşça tararken kuyruğun uç kısmı sallanmaya devam ediyordu. Lara İlk kez kuyruğuna dokunmasına izin veriyordu. “Hoşuna gitti gibi” diyip gülerken ona bakmıştı Umut. “Evet, çok güzel” demesinin ardından okşamıştı. “Fazla güzel” Uçlarını taramasıda bittikten sonra bile Umutun gözleri kuyrukta kalmıştı. “Beni dinliyor musun Umut” diye hafiften sesini yükselttiğinde başıyla onaylamıştı. “Dediğim gibi ben ailemin iyi olup olmadığından emin olmak istiyorum” derken odağını gözlerine vermeye çabalıyordu. “Ama nasıl yapıcamı pek bilmiyorum, sen onları bulursun yani en azından annemi bulursun değil mi” “Evet” derken kuyruğuna uzanmıştı. Lara onun eline vurduğunda dudaklarını büzmüştü. “Ben ne diyorum sen ne düşünüyorsun Umut” dediğinde “Kuyruğunu” diye bir yanıt almıştı. Yanındaki yastıkla kafasına vurmuştu. “Şakaydı şaka” diyip yataktan kalkmıştı gülerek. “Git bul onları, bulmadan dönme” diyip kapıdan çıkan Umutun arkasından yastığı fırlatmıştı. Umut ellerine bakıyordu. “Kuyruğunu taradım” diyip yumruğunu sıkıp “Evet” diyerek koridorda dans ederek uzaklaşırken diğer yastığı kucağına almıştı. Sıkıca sarılıp orda duran vazoya bakmıştı Lara. “Sapık herif” derken yanakları odadaki güllerin rengine özenmişti. Sınırdaki siaların sayıları git gide artıyordu. Durdurmak için daha fazla çaba sarf etmesi lazımdı herkesin. Gökhan hiç durmadan büyü yaparken askerlerin sayıları git gide azalıyordu. Geriye kalan komutanlar çaba sarf etmeden ölmenin daha iyi olacağını düşünüyordu. Gökhan kılıcını savunurken Göksun sadece onları izliyordu. Siaların soğuktan koruna bilmesi için bir şey yapması lazımdı. Yer altında ölen ruhların birleşimi olduğundan büyü yapmayı bilsede manası olmadığından yapamıyordu. Etraftan kendisinede mana çekemiyordu. Tüm ırklarda ona yardım ederse sonraki ölecek olanın kendileri olacağını bildiğinden sialar ile ittifak kurmuyorlardı. Klowlarda ajanları hariç yer altına yoklardı. Olsalardı bile Maral çoktan Göksunun yok olduğunu düşündüğünden yardım edemezdi. Etmezdide. “Ortalıkta hiç bir şey bırakmamışsın” dendiğinde uzatılan bardağı almıştı. “Sen hiç hoşuma gitmiyorsun” diyip savaşan Gökhan’a bakmıştı. Sesli şekilde gülmüştü. “Hiçlik burdan daha sıcak Göksun, istersen yardım edebilirim” demişti Levent diğer elindeki bardağı onunki ile tokuşturduktan sonra. “Sen ordan nasıl çıktın” diye geri ona döndüğünde. “Ufak bir dost sağ olsun benim yerime orda kalmayı kabul etti” Göksunun pek hoşuna gitmesede cidden yardıma ihtiyacı vardı Rikheri yok etmek istiyorsa. “Ne yapacaksan yap” dediğinde “Hediyemle sana eşlik etmekten onur duyarım” savaş alanının biraz uzağındaki boşluğa kartalı konmuştu. “Aydınlığın kapıları, karanlıkta kalmış ışığınızı kabul ediyorum” diye sesi yükseldiğinde yerin altı çatlamaya başlamıştı. Çıkmaya başlamış olan lavları söndürseler bile siaların sayısının artışı anormal bir hıza ulaşmıştı. Onların yoğunluğundan büyü yapmayı bile unutmuştu bazıları. Ufacık kalan kartalını içine aldıktan sonra Göksuna bir kese uzatmıştı Levent. “Afiyet olsun, umarım Maralın hatasını bir süre unutursun” kesenin içindeki mana ile doldurulmuş olan Klow taşlarına bakmıştı Göksun. İki bir birine sırıtırken Irklar Rikhere doğru geriye çekilmişlerdi. “Bir süre” diyip azına Klow taşlarından birini atmıştı. Levent yanından ayrıldıktan sonra Göksun “Nefret edilesi yinede bu benim işime gelir” diyip yemeye devam ederken sialarını ısıtıyordu manayı kullanarak... |
0% |