@kedili_limon
|
Gökhan dinlenmek için biraz kenara oturduğunda Defne ona su getirmişti. Tüm krallığa zindan büyüsü yapıp siaları uzak tutmayı planlasalarda sayıları çok olduğundan yaptıkları büyüyü anında tüketiyorlardı. Levent yer üstüne çıkmıştı. Maral onu karşıladıktan sonra Eccaddaki gelişmeleri anlatmıştı. Göksunun yerin üstüne çıkamaması için her türlü büyüyü yapmışlardı. Levent onun anlattıklarını dinledikten sonra ülke hazinesinden büyük bir miktarda Klow taşı alıp yerin altındaki Göksuna götürecekti. Elflerin yok olmasını ondan daha çok istiyordu. “Bir daha onu öldürmeye kalkma, bu onu durdurmaz aksine kışkırtır” dediğinde başı ile onaylamıştı. “Aklımda tutacağım efendim” Eğmeni bir süre hiçlikte mahsur bırakacaktı Levent. İyice gelişip kısıtlama olmadan çalışa bilmesi için. Hiçlikteki kişi istediği gibi büyü yapsada rüyasına girdiği kişiler mana kullanamazdı. Hâlâ on üç yaşında bir çocukta olsa zihin okuya bildiğinden öğrendiği şeyler onun olgunlaşmasına ve üzerine büyük bir yükün binmesine sebep olmuştu. Bir çok kişiden daha bilgili olmasınada yol açmıştı. Peri olmasıda onun manasının hızlı yenilenmesini sağlıyordu. Mükemmellik kavramını Levent Eğmende bulmuştu. Laradan sonra en çok emek harcadığı öğrencisi olacaktı. “Karanlıktan geldi, yanımıza mı” diye Maral’a dönmüştü. Gene bir şiir okuyordu. “Işığa yöneldi, hiçliğin ötesinden” diye devam ettirdiğinde gülümsemişti Levent. “Devamı pek hoşuma gitmiyor” derken gök yüzüne bakmıştı. “Karşıydı yönü, varlığın içinden” kaşlarını çatmıştı Levent. “Karanlığın yanına dönmez, hiçliğin ötesine geçmez” Maralında onun kadar bilgili olduğunun farkındaydı. “Efendim Eğmen inandığınız yazıtlara göre pek bizden değil, Lara gibi, size bağlı ama soyunu önemseyip vaz geçecek, Lara’nın yapamadığını” ima ettiği şey Levent’inde yanlış yolda olduğuydu. Eğite bileceği daha yetenekli kişiler vardı. “Yazar ilkerin tüm eserleri sadece Göksundan bahsetmiyor, buzdan çıkacağını biliyordu, siz zaten soğuk toprakları onu uyandıran kişi olmak için dolaştınız” elini kaldırmıştı. “Daha fazla ileriye gitme, sözlerine değer veriyorum Maral ama bunlar fazla” kırmızı gözlerindeki Levent’in tek gördüğü endişeydi. Başı ile onaylamıştı. “Emredersiniz efendim” güneş batıyordu. Yapraklar yerlere dökülüyordu yavaş yavaş. Yine bir son bahar. Yerin altına dönüp Göksuna Klow taşlarını vermesi gerekiyordu. “Efendim” dediğinde ona bakmıştı. “Akşam yemeği yemek ister misiniz” kısa bir süre düşünmüştü. Hiçlikte hiç yemeğe ihtiyacının olduğunu düşünmemişti. Başını sallayıp. “İyi olur” dediğinde Maral kenardaki ufak zili çalmak için yanından uzaklaşırken Levent avludaki tekli koltuğa oturmuştu. Kuşların göç edişini saraydan çok net bir şekilde görüyordu. Havanın kokusunu içine çekerken düşünmek için fazlası ile zamanı olacaktı Levent’in. Getirilen dumanı üstünde yemekle Maral’a bakmıştı. “Bana yapmazsın dimi” dedikten sonra gülüp yemeğe kaşığını daldırmıştı. “Efendim ben” dediğinde daha sesli gülmüştü Levent. Zehirlemeyeceği konusunda güveniyordu Maral’a. Şakasına desede Maral ciddiye almıştı onu. Kendini açıklamaya çabalıyordu. Sialar yer altında Rikherin girişini zorlarken buz büyüsünü daha güçlü yapmaları gerekiyordu. Bunuda manasız yapamazlardı. Gökhan İlkere rapor vermek için savaş alanından ayrıldığında Umutu bir adamla konuşurken görmüştü. Konuşmaya devam ederlerken Umut onu fark etmişti. “Dediğim gibi tilkiler, sen bulursun” diyip onun omzunu sıvazladıktan sonra Gökhanın yanına gitmişti. “Baba iyi gözükmüyorsun” diyip cebinden bir mendil çıkartmıştı. Elinden alıp anlını silerken “Sialar çok baskı yapıyorlar, savaş uzayacak” dedikten sonra Umut’unda morali biraz bozulmuştu. “Bende gelip savaşacağım” dediğinde Umutu süzmüştü. “Burda kalman daha önemli, ablanın ve” dedikten sonra sırıtıp “Eşinin” dediğinde Umutun yüzünde bir gülümseme olmuştu. “Güvenliği daha önemli” |
0% |