@kedili_limon
|
Şehrin her yanında tehlike çanları duyulurken Gökhan yerden kalkmaya çabalıyordu. Umut Larayı şehirden uzaklaştırmak için ışınlanmaya çabalıyordu ama oda yaşlanıyordu. Lara onun yanaklarına elini koymuştu. “Son kalan her saniyen benimle olsun” derken gülümsemişti. Çoktan kabullenmişti Lara. Umut yutkunmasının ardından dudakları buluşmuştu. Yer altında büyük boşluklar oluyordu sialar önüne gelen her şeyi yediğinden dolayı. Bom boş olan bu alanda onun ruhuna katılan kişilerin yoğunluğu uykusunu getirmişti. İlerlediğinde ayak sesleri yankılanıyordu Göksunun. Hiç olmadığı kadar yorgun ve bir o kadarda huzurlu hissediyordu. Gök yüzünden bir su damlası düşmüştü. Bratsondaki Ruh gölüne giden suyun kaynağı Rikherden geçiyordu. Ağızını açıp yavaş yavaş dalmayan suyu içine alırken ırkı yanına toplanmaya başlamıştı. Suyun toplana bilmesi için bir oyuk şeklini almıştı. “Bir süre uyusam sorun olmaz” diyerek suyun yanına kıvrılmıştı. Pembe taşlar onuda etkiliyordu. Ağır ağır. Farkında bile olmadan ırkı yok oluyordu. Yorgunluğu bu yüzdendi. Cansızın kaynağı Klowların gömülmesi yüzünden ortaya çıkmıştı. Onların kemikleri toprakla birleştiğinde meydana geliyordu. Maral bu taşların boyutlarını büyüterek gücünü artıra bilmişti. Kendi halkına kullanmaktan çekinmemeye başlaması suç oranının artmaya başlamasıydı. Bir tür idam yani. Maral yer altına giden tüm deliklere cansız taşını koydurtmuştu. Bu masum halkını etkiliyor olsada Göksundan kurtulması için bu şarttı. Masasındaki bardağı sonuna kadar kafasına dikmişti. “Bana hiç ama hiç güvenmedi” diyip kıkırdarken masanın üzerindeki tablolara bakmıştı. Kendi kızının resimleriyle karışmış olan Lara’nın resimleri bir aradaydı. Açık kahverengi saçlarını düşünmüştü Maral. Kendi çocuğunun büyüdüğüne şahit olamamıştı. Klow yasasının ilk kurbanlarından olmuştu Alya. Laraya bakma hevesi ondan gelmişti Maral’a. Benzemiyorlardı bile. “Sen bana güvenir miydin tatlım” demişti soluk bir gülümseme ile Alyanın resmini tutarken. “Evet ben olsam bende güvenmem” diyip kıkırdadı. Tablodan kendi yüzünün buruştuğunu görüyordu. “Yanına gelmek istiyorum” diye mırıldanırken masanın üzerindeki bardak yere düşerek kırılmıştı. Eccadın ikinci yöneticisi tarihe pembe taşların gücene kapıldı olarak yazılacaktı. Onun gidişinden sonra bir çok şey deneyimi olmayan Defneye geçmişti. Maralın yazdığı kitaplara bakarak yönetmeye çabalarken onun yanıt bulamadığı araştırmalarını suçlular üzerinde deniyordu. Yeni doğan bebekleri kuzeye gönderiyorlardı cansızdan etkilenmemesi için. Bir çoğu bu seferde soğuktan ve ilgisizlikten ölmeye devam ediyordu. Cansızın etkilerini azaltmanın yolunu bilmediğinden git gide dahada fazlalaşıyordu pembe taşlar. ><><><><><><><><><><><><><><><><><>< Olayları fazla uzattığımı düşünüyorum bu yüzden hepsini öldürdüm. Devam ettirirsem Eğmenin yaşadıklarından ilerler.
|
0% |