Yeni Üyelik
2.
Bölüm

💎1. Bölüm💎

@kedinindelisi

Merhaba yeni hikayem ile uzun zaman sonra sizlerleyim lütfen düşüncelerinizi benimle paylaşın yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum 🫶

Yağmur yağıyor,gökyüzü yine kara bulutların üzerinde dünyadan bir haberken sokaklarda birikmiş sulara bata çıka yürüyen insanların telaşı yansıyor gözbebeklerime. Elimdeki kahvenin dumanı çoktan fincanı terk ettiğinde ayaklarımı biraz daha toplayıp yumuşak pikenin altına iliştim,gözlerim hala pencerede. Kimisi pahalı marka çantalarını giyisilerinin altına sıkıştırıp ıslanmaktan koruyor kimisi ucuza aldığı çantasıyla kendisini yağmurdan koruyor kimisi de hayattan boş vermiş yağmurun altında sudan çıkmış balık gibi bir yerlere gidiyordu. İşte insanları toplumun içinde ayırt etmek bu kadar kolaydı.

Ben kendimi hiç bir toplumdan saymadım hep kendimi farklı bir evrenden gelmiş gibi yabancı hissettim. Tabi ki de böyle hisseden tek kişi değilim.Sadece kendimi bir yere ait hissetmek nasıl bir duygu bilemediğimden olsa gerek.Her neyse öz eleştiri kısmı için akşamı beklemeliyim yoksa içine bürüneceğimm karamsar ruh bütün gün kene gibi içimi sömürecekti.

Küçük ama şirin bir evim vardı bir oda bir salon olsada benim için saray kadar konforlu.Gözü aç bir insan hiç olmadım neyle yetinmem ve nerde ne zaman durmam gerektiğini hep bildim kendimi böyle yetiştirdim. Kendi kendime konuşmayı bırakıp bir an önce mideme bir kaç lokma yiyecek yollamam gerek ,buzdolabı gözüme hiç cazip gelmedi acı zulüm açtım ama içerisinde sadece 1 yumurta, yarım somun ekmek, bir kaç dilim peynir .Allah bilir kaç hafta önce aldığım kara delikli elmalarla da bakışıyordum. 1 hafta eve gelmedik diye bu kadar da olunmaz ki canım . Şahsen ,hiç yumurta da yiyecek havamda değilim ama dolap tam takır kuru bakır bu gün alışveriş yapsam çok iyi olacak. Eve böcek falan girse hayvan aç açına arkamdan söver yahu.

Biraz peynir biraz ekmek atıştırıp üzerimi değiştirmem gerek her sabah aynı terane gardolabın karşısına geçtiğimde ufaktan patronumun günlük planına göz gezdirdim. Bu gün pek bir tempoluydu. Gerçekten tam bir suratsız herifin teki.

Neredeyse 2 yıldır beraber çalışıyoruz ama hala ilk gün ki gudubetliğini bozmamıştı ,bir insan hiç mi gülmez arkadaş adamın azıcık dudakları kıvrılacak diye ödü kopuyor.Yabani şey ne olacak. Görende bütün mücevher piyasasını o yönetiyor sanacak . Yönetmiyor mu Maral ? Yani tamam bir 20 -30 ülkeyle çalışıyor ama bu kadar da kasıntı olunmaz iki güler yüz gösterse pırlantaların mı dökülür. Haspam sende.Ama şimdi bu güne kadar kötü bir söz söylemişligini görmedim en azından bir patron olarak çalışana nasıl davranması gerektiğini biliyor.
Bu nasıl bir dengesizliktir Maral ? Dönek karının tekisin.

Daha fazla oyalanmadan üzerime işime uygun kıyafetler geçirip şemsiyemi aramaya başladım ama Nerde bu kör olasıca!?

Gardolabın içi resmen savaş alanı burada ben bile kaybolacağım! Niye şemsiye dolabın içinde demeyin çünkü vestiyerimi ev sahibi aldı neymiş anneannesinden kalmaymış sanki bende çok meraklıyım senin nenenin kurtlu vestiyerine sinir herif. Al başına çal sapık it.

En son üzerime bir de krem rengi kabanımı atıp aşağıya indim az sonra gelen otobüse binip yola koyulmayı düşünüyorum ama bir yandan insanların arasına girip onun bunun kıçına başına değmeden ortalara ilerlemek tam bir işkence. Ben her sabah bu insanlarla akraba olmak zorunda mıyım abi! Şimdi bekle ki yol bitsin.

5 oldu 10 oldu. Arkamda ki teyzenin kolu resmen börümü deldi ama dayan kızım son bir durak.

İşte özgürlük !

"Teyzecim bir kay da ineyim."

Kadın iki milim kıpırdayınca sanki bana otoban yolu açtı Allahım ya sabır.

" Geç evladım işte ."

"Teyze Tarzan mıyım ben ? Üstünden mi atlayayım otobüs gidecek hadee ! Kapıda dikildin inemiyorum !"

"PÜÜÜ! Zamane gençleri hem yer vermezler hem de saygısızlık diz boyu!"

"Sabahtan beri hem kolunla yandan yandan dürtüyorsun hem de yol vermiyorsun Allah Allah ! "

Kendimi zar zor otobüsten resmen aşağı attım . Daha kadın otobüsün kapıları kapanana kadar saydırıyordu. Bu zamane yaşlılarının da hiç de gençlere saygıları kalmamış.

Bir ara soluklanıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. Yağmur da durmuşdu ama şirketin ihtişamlı binası gökyüzüne kadar ulaşıyordu mübarek."SİRİUS" Kocaman harflerle yazılmış logo gökyüzünden kopup gelmiş gibi ışıl ışıl parlıyordu. Seviyorum burada çalışmayı her insana nasip olacak türden de değildi Allah var. Bayağı yüksek tecrübe istiyorlardı.

Burası bir mücevher tasarım atölyesi dünyanın her bir köşesinden ayrı ayrı toplanıp getirilen mücevherler Giray Erarslan 'ın ellerinde tasarlanıp can buluyordu.Tek bir pırlanta bile zirveye ulaşmak için en dipten yükseliyordu. Her bir katın amacı ve işlevi farklıydı.

1. kat : Ham madde atölyesi .Elmas ,yakut,zümrüt ,safir ,platin,altın, gümüş gibi madenleri arındırma işlemi burada gerçekleştiriliyordu.

2. Kat : Mıhlama. Arındırılıp 2. kata çıkan mücevherler şekillendirilip montürlerine yerleştiriliyor bir üst kata yollanıyordu.

3.Kat: Parlatma. 2. kattan gelen kalıplanmış taşlar gerek özel dokuma ipek kumaşlarla gerek kimyasallarla parlatılıp en zirveye ulaşıyordu.

Zirve, Giray Erarslan'ın cenneti. Son halini alan mücevherler 6 kat ara bina atladıktan sonra büyük patrona sunulup onayından geçiyor. O arada kalan 6 katın içerisinde pazarlama,satış ve geri kalan tasarımcılar, ve tasarım stüdyosu bulunuyordu. Şimdi sunmak kelimesi her ne kadar dile çok kolay geliyor olsa da Giray'ın gözüne batan ufacık kusur tüm şirketi birbirine katıyordu. Her ayın 9 'u sunum günüydü herkes el ayak bağlamış gergin gergin o günün hatasız atlatmak için dua ederdi. Sirius şirketinin en büyük kuralı kalite ve işçilikten ödün vermemekti herkes hak ettiğini her zaman alırdı gerek maddi gerek manevi olarak ve her müşteri kaliteli bir hizmeti hak ediyordu. Sirius 'un sloganı müşterilerimizin bizi neden tercih ettiğini her seferinde hatırlatıyordu. Kapının girişine özenle yerleştirilmişti.


"Her canlı ruhunda taşıdığı bir parça kömür ile yaşar. Sirus'un ışığı altında her insan bir pırlanta olarak yeniden doğar."


Evet kulağa ilk başta anlamsız gelse de altında yatan derin anlamın farkına varmak kolay değildi biraz üzerine düşünmek gerekiyordu. Bir mücevheri işlemek onu yeniden yaratmak her insanın harcı degildi.


Giray her bir mücevheri titizlikle incemesi kusursuzluk algısını sonuna kadar somutlaştırmak içindi her sunum gününde gözümü dört açıp her adımını izlerken gözlerinden filim şeridi gibi geçen duyguları yüzünden okumak o kadar zordu ki onu çözebilmem neredeyse 1.5 yılımı almıştı. O eşsiz kolyeleri, küpeleri ,bilezikleri incelerken gözüne batan ufacık bir eğrilik bile işine gösterdiği kaliteli özenden dolayı resmen onun için başlı başına imalat hatasına dönüşüyordu. Ardından bütün katları tek tek gezip bir güzel fırçalıyordu. Bir hatadan tek bir kişi değil herkes sorumlu tutuluyordu ekip işini benimsek onun için en önemli kuraldı.Hep söylüyorum onu memnun edebilecek bir insanın daha dünyaya gelmiş olduğunu görmedim. Böylesine kusursuz bir adamı memnun edebilecek tek kişi yine kendisidir eminim.Adam başlı başına obsesifti.

"İçeriye girmek için gökyüzünden vahi inmesini mi bekliyorsunuz Maral hanım ?"

Kendi düşüncelerimin içinde ahestelenirken kulaklarımı yine kızartan sesle bir çarpıldım .Arkamı dönmeden önce göz kapaklarım usulca kapandı yine mi ? bu kaçıncıydı artık sayamadim . Yahu ben bu adamla her sabah aynı manzarayı yaşamak zorunda mıyım? Ne zaman şu şirketin önünde azıcık dikilsem arkamda beliriveriyordu Hadi bul şimdi, ne diyeceksin ? Şirketinize bakarak kendi kendimle sizi çekiştiriyorum mu diyeceksin ? Ya da yorulduğum manyak işkolik kişiliğinizden ?

"Giray bey ben girecektim-"

"Bahanelerinle kafamı meşgul edecek değilim. Kendine göre mantıklı gelen sebeplerini lütfen kendine sakla ve ben odaya gelmeden önce ağustos ayının tasarımlarını alıp 1. kata gel. 5 dakika içinde bekliyorum."

5 dakika mı ? Kıçımda jet motoru yok benim bayım ! Ah bide arkasını döndü gidiyor haspam !

"Ama asansörün 11 kat çıkması inmesi zaten en az 5 dakika sürüyor !"

Ups! Sesim fazla mı yüksek çıktı ne Bir ara yankı yapıtı hissetim.
Durdu mu o ? İlerleseydi keşke.

Giray bey arkasına döndüğünde tek kaşı kaldırmış bana bakıyordu.

"Şey tabi ben bir gidip geleyim. Ama siz yine de çok hızlı yürümeyin maazallah düşersiniz falan-"

"5 dakika !"

Hangi ara 8 merdiven çıkıp kapanmak üzere olan asansör kapısından içeriye uçtum bilmiyorum orası hayal gibiydi.
Kabindeki bir kaç personelin garip bakışları normal miydi ?

" Günaydın iyi çalışmalar. Sorun yok hava da pek bir güzel oh mis !"

Rezillik diz boyu . Neyse battı balık yan gider.

Loading...
0%