@kedinindelisi
|
"Maral ! Neredesin bebeğim? Bak sana elma şekeri getirdim. Hadi gel yanıma." Küçücük ayaklarını yatağın altında biraz daha kendine çekti. Sanki görünmez olmak ister gibi. Sanki dünyadan kaybolmak ister gibi biraz daha küçüldü. Kalbinin sesi ürkek bir ceylan yavrusu gibi kulaklarında atıyordu. Nefesini bile tuttu , nefesinin sesi bile duyulsun istemiyordu. O adamın her cumartesi kulaklarında çınlayan iğrenç sesini duymak istemiyordu. Kulaklarını kapattı. Beyaz duvar kağıtlı odanın kapısı aralandı. Adamın gözleri odayı taradı. Her yer bembeyazdı. Küçük kızın oyuncak bebeklerinin elbiseleri bile beyazdan başka renk taşımıyordu. Adamın dudakları kıvrıldı. Odanın içine adımladı. Her köşesini çoktan ezberlemişti. Her hafta sonu elinde bir adet elma şekeri ile ziyaret etmeyi ihmal etmiyordu. "Küçük elma şekeri neredeymiş ? Yine saklambaç mı oynayacakmış ?" Maral yatağın altından kendisine yaklaşan adımları fark ettiğinde gözyaşları çoktan sicim gibi dökülmeye başlamıştı. Yatağın örtüsü havalandı. Bir çift kahverengi göz küçük kızın ela gözleri ile buluştu. "Sobe !" 💎 2 yıl koskocaman 2 yılın ardından her şeyin düzeldiğine kendimi o kadar çok inandırmıştım ki kendi kurduğum hayali dünyanın penceresinden düştüğümü hiç fark edemedim. Düştüğüm yer bir bataklıktan beter , gökyüzü karanlık , tutunacak yerim yok. Kendimi kurtarmak için büyüttüğüm sarmaşıklar şimdi bataklığın dibine çekmek için kocaman ellere dönüştü. Nefesim daraldı sanki arabanın içi bana dört duvarlı zindan olmuştu. Dudaklarımın kuruduğunu hissettim, ne dilim tutuyordu ne de ellerim. Bir pencere bile açacak durumda değilim. Ne ara bu kadar aciz düştüm ? Nerede kaldı benim korkusuzluğum ? Sikerler böyle işi! Bir bok bile becerebilmiş değilim tek avuntum her şeyi unutmuş gibi yapmaktı. Geçmişin gölgesi beni sessizce takip ederken nasıl bu kadar savunmasız bırakmıştım kendimi ? Kulaklarımın uğultusu beni sağır edecek raddeye geldi. Ciğerlerim sıkıştı. Elimi bir şekilde kapı kulpuna atıp açtım. Dışarda deli bir yağmur vardı. Rüzgarla beraber daha inmeden yüzüme vurmaya başlamıştı. Zar zor kendimi dışarıya attım.Şimdi ıslaklık saç diplerime kadar inmişti. Arkamdan gelen sesleri umursamadım tek derdim kendime güvenli bir bölge yaratmaktı. Bir kaç sokak lambasının altından geçtim. Yanımdan geçen arabaların farları gözlerimi alıyordu. Umursamadım. Deli gibi çalan korna sesleri bile ayıktıramadı zihnimi. Benim için güvenli yer neydi ? Neredeydi ? Bilmiyorum ki ... Geçecek sokak lambası kalmamıştı. Şimdi kapkaranlık bir sokakta kedi yavrusu gibi dikiliyordum. Benim bir evim yoktu.Sığınacağım ,güveneceğim bir annem de yoktu. Ya da varlığına bile sığınacağım babam... İşte tam o anda kimsesizlik hiç bu kadar koymamıştı.Artık bacaklarım da tutmaz oldu. Duvarın köşesine çömeldim. Korkuyordum,bir yerleden çıkıp gelecek diye çok korkuyordum. Dizlerimi kendime çekip başımı yasladım. Kendimden başka kimsem yoktu. Gözyaşlarıma hıçkırıklarım da katıldı. Maral kimdi ki ? Kimin kızıydı ? Maral yedi düvene reklam olmuş bir anne ile oruspu çocuğu bir babanın kızıydı. Maral beslemeydi. Maral 'ı kimse sevmedi kimse ona merhamet etmedi. Peki bu hayatı Maral mı istedi ? Siktiğimin ailesini Maral mı seçti!? Maral 'a kimse fikrini sormadı. Yağmur yavaşladı ama benim gözyaşlarım durmadı. Şimdiye kadar herkesten sakındığım göz yaşlarım şimdi akmaya devam ediyordu.Sel olup yağsa bile yıkayamazdı küçük kızımın kanlı avuçlarını , o kanı bulaştıranlar utanmadı , yağmur bile o kadar temiz değildi. Gece bile örtemezdi koskoca dünyanın çirkefini... Acıyor, çok acıyor nine. 23 yaşında kocaman kadın oldum ama ruhum hiç büyümedi 8 yaşında takılı kaldı geçmişin tozlu sayfalarına.Kalbim çok acıyor.Ruhum üşüyor. Pamuk ellerin silmiyor gözyaşlarımı,okşamıyor saçlarımı. Neden tek bıraktın beni? Bak yine yapayalnızım , şu koskocaman şehrin kalabalığında ,yapayalnızım nine. Beni de alsaydın ya yanına. Kara toprak bile kucak açar ama Ademoğlu bile bakmaz acına, yakar ciğerini cayır cayır kızgın demirler basar kaburgalarına... Yağmur bir anda kesiliverdi. Bir el saçlarıma dokundu. İrkildim başımı kaldırmadan kendimi geriye çektim. "Hey ,saki ol! Korkma benim ." Başımı kaldırıp baktığımda Giray elinde bir şemsiye ile yanıma çömelmişti. "G-Giray-" "Seni küçük yaramaz. İki dakika yalnız bırakıyorum hemencecik kayboluyorsun." Giray kolumdan nazikçe tutup ayağa kaldırdı. Beni baştan aşağıya taradı.Gözleri ayaklarıma takıldı. "Hem de bu soğukta çıplak ayakla ? " Bakışlarım ayaklarımı buldu. Ne ara ayakkabılarımı çıkardın farkında bile değildim. Burnumu çektim . "Ben ş-şey-" "İkimizde iyice enik yavrusuna dönmeden götürelim seni. Ama önce ayakkabılarını giydirelim. " Giray şemsiyeyi elime tutuşturup ayak uçlarıma çömeldiğinde geriye adımlamak istedim .Eli ayak bileğime dolandı. "Uslu dur." "L-lütfen yapmayın. Çok utanıyorum." Bana aldırış etmedi nerede bulunduğunu bilmediğim ayakkabılarımı titizlikle ayağıma geçirdi. "Sindirella mısın sen ne bu arkanda ayakkabı bırakmalar. Ya peşinde düşecek bir prens bulamasaydın ? Şuracıkta bal kabağına mı dönüşecektin ?" Bir yandan ayakkabılarımı giydirirken bir yandan da söylenmeye devam ediyordu. Alaycı tavrı beni sakinleştirmeye yetmişti. Yoksa beni o bulduğu için mi dinmiştim ? Kalbime bir damla sıcaklık düştü. Yağmur durdu.Rüzgar durdu.Zaman durdu... O bana aşağıdan ben ona yukarıdan bakakaldım. Gökyüzünde iki yıldız kaydı. Biri onun birisi de benim avuçlarıma.İki dilek tuttum birisini ona birisini bana. Kırmızı pamuk ipliği belirdi parmaklarımda ,uzattım bir ucunu kendime bir ucunu ona , ben bir yemin ettim. Tövbesi sadece onun dudaklarında. Günahı da sevabı da benim boyunma... Giray doğruldu üzerindeki paltoyu çıkarıp Maralın omuzlarına geçirdi. Genç adam kaşlarını çattı.Ufacık kalmıştı koca paltonun içinde. "Araba sokağın başında ,yürüyebilecek misin ?" "Y-yürüyebilirim." Giray yerdeki şemsiyeyi alıp koluma girdi. Tek başıma ağlayarak koştuğum sokakta şimdi iki kişi usul usul yürüyordum. Onun varlığı bende sebepsiz güven duygusu yaratıyordu. Dakika başı kafasını çevirip beni yokluyordu. Bakmasa olmaz mı ? Zaten yeterinde utancımdan kızarıyordum. Üstüne bir de soğuk havanın payı ekleniyordu. Dışardan bakanlar bizi kol kola gezen iki çift olarak gördüklerine eminim. Ben içinde bulunduğum durumun aksine ,babasından azar işiten küçük kız çocukları gibi duruyordum. Bir ara birbirimizi yoklamak için bakışlarımız anlık olarak kesişti. Neydi o bakışlarındaki ? Şefkat mi ? Adımlarımız duraksadı ama bakışlarını ayrımadı pınarlarımdan. Bir damla yaş daha süzüldü yine yanaklarıma.Uzun parmakları usulca gezindi,bir damla yaşı yere düşmeden yakaladı , sakladı kendi avuçlarına. Bu gece bir kez daha onu kendi gözlerinden tanıdım. Herkese karşı ördüğü duvarlarını bu sefer de benden gizleyemedi. İki gencin arasından zaman su gibi aktı. Adam farkında olmadan umut tohumları serpmişti küçük kızın gönül tarlasına... Arabaya vardıklarında Giray Marala kapıyı açtı. Genç kızın binmesine yardımcı olduktan sonra kendisi de yanındaki yerini aldı. "Nereye gidiyoruz efendim ?" "Benim evime Turgut. " Maral'a itiraz hakkı bile doğmamıştı. Ağzını açmaya yeltense bile Giray bir bakışı ile onu ikna etmeye yeterdi. Onun evinde ilk defa kalmayacaktı 1.5 yıldır aynı evi paylaştıkları olmuştu. Araba ilerlemeye başladı. Bu sessizlik beni hurusuz ediyor. Sanki kendimi bir açıklama yapmak zorunda gibi hissediyorum. Ama ne diyeceğim. Neden bir anda kaçıp gittin dese ne cevap verecektim ? Benim özel hayatıma dair pek bilgisi olduğunu sanmıyorum. Ama bu bir açıklama hak etmediği anlamına da gelmiyor.Kim olsa merak ederdi.Titrek bir nefes ile ciğerlerimi doldurdum.Ona yalan söylemek istemiyorum. Ama gerçeği de bilmesi mümkün değil. "Giray bey ben-" "Şimdi değil pisicik . Sonra,çok daha sonra sen ne zaman kendini hazır hissedersen." "Pisicik mi ? Ben mi ?" "Elbette sen. Yavru kedi gibi duvarın dibine tüneyen ben miyim ?" "Ama-" "Turgut Galatasaray bu sene şampiyon olacak diyorlar sen ne diyorsun bu işe ?" 💎 Eve geldiklerinde Giray Maralı evindeki odasına gönderdi. Onun daha fazla kendini açıklama yapmak zorunda hissetmemesi için bir arada durmamaları gerekiyordu. Maralın odasına çıktığına emin olduktan sonra salondaki kanepeye kurulup Turgut aradı.Her ne kadar davet salonundan çıktıktan sonra ne olup bittiğini anlatamadan Maralın sadece koşarak uzaklaştığını söylemişti. Şimdi etraflıca konuşmanın vakti gelmişti. Turgut kapıyı aralayıp içeriye girdi. Girayın karşısına geçip beklemeye başladı. "Otur Turgut. Bana ne olup bittiğini etraflıca anlat.Bu kız neden bu hale geldi ? Gözünü ondan ayırma demedim mi ben sana ?" "Giray bey siz salondayken garsonlardan birisi Maral hanımın eline kağıt turuşturup gitti. Ben garsonun peşinden gidecekken Maral hanım dışarıya çıkıtı. Arabayı açmak için yanına gittim kendisi de arabaya binince ben salona garsonun yanına döndüm.Adamı o kadar sıkıştırmama rağmen notun kimden geldiğini bilmediğini söyledi. Kamera kayıtlarına baktım ama sadece siyah motorlu birisinin garsona not bıraktığını gördüm adamın başında kask var ve motorun plakası yok.Sonra zaten Maral hanımın yanına döndüm ama kendisi benden çok uzaklaşmıştı arabaya vardığımda sonra da siz geldiniz zaten." "Anladım. Sen yine de neyin nesi olduğunu araştır. Ve bir dahaki sefere gözünü on dört aç Turgut.İkinci bir hata kabul etmem. Bu kız bize emanet. Gözümüz gibi koruyacağımıza söz verdik.Anladın mı ?" "Anladım Giray bey. İkinci bir hata olmayacak." |
0% |