@kediuss
|
Sabah uyandığımda 09:54'tü. Birşeyler atıştırıp evden çıktım. Sinir bozucu adamla görüşmem lazımdı. Konum atması için bir mesaj yazdım. Mafya bozuntusu: Ben: konum at. Yanına geleceğim. Sanki mesaj atmamı bekliyormuş gibi hemen cevap yazdı. Mafya bozuntusu: 'atar mısınız' ? Ben: gerçekten bunun tartışmasına mı gireceğiz şimdi? Hadi konum at geleyim işte. Mafya bozuntusu: biraz kibar olmayı deneyin küçük hanım. Mayfa bozuntusu: *konum* Maalesef benim bir motorum olmadığı için taksi ile gidecektim. Tam taksi çağıracaktım ki mayfa bozuntusundan yeni bir mesaj geldi. Mafya bozuntusu: bu arada sizin evinizin önüne bir araba gelecek, lütfen ona binip yanıma gelin. Taksiyle uğraşmanıza gerek yok. Benim evimi nereden biliyordu lan bu? Ben: beyefendi evimin nerede olduğunu kimden öğrendiniz? Ben: Beyefendi? Size diyorum. Ben: şuanda bana görüldü atıyorsunuz ya, o görüldüler götünüze girsin. Ardından ne yazdığımı anlayıp mesajı sildim. Fakat mesajıma görüldü atmıştı bile. Dakikalar sonra evimin önüne pahalı bir araba geldi. Pahalı arabanın camı açıldı ve "Melis Uğurlu sizdiniz değil mi?" diye soran mavi gözlü adama cevap verdim. "Evet benim" "Tamam o halde arabaya binebilirsiniz" sorgulamadan arabaya bindim. O adamın yanına gidene kadar camdan dışarıyı izlemeye başladım. Bir kaç dakika sonra mavi gözlü adam birşey mırıldandı. "Koray abinin dediği kadar varmış.." Ne dediğini duymadığım için "Birşey mi dediniz?" diyerek camdan gözlerimi ayırıp adama baktım. "Yok hanımefendi. Size birşey demedim, kendi kendime konuşuyordum. Kusura bakmayın" "sorun değil" dedim tebessüm ederek. Adama bakarken, mavi gözlerinin altındaki yara dikkatimi çekti. Derin bir yaraydı. Neden olduğunu sormak istiyordum fakat sormamam gerekiyordu. Eğer önemli bir anlamı varsa, ona bu anısını hatırlatıp üzmek istemezdim... - Sonunda sinir bozucu adamın yanına gelmiştim. Yani en azından içinde olduğu villanın önündeydim. Pardon önündeydik, evet önündeydik çünkü burda neredeyse otuz tane adam vardı. Hepside birbirinden kaslıydı. Bana bir tanesi vursa yeri öpebilirdim. Bu yüzden biraz tedirgin olmuştum fakat fazla belli etmemeye çalıştım. Villanın bahçesinin kapısında duran kaslı adam, mavi gözlü adamla konuştuktan sonra kapıyı açtı. Sonunda villaya girebilmiştik. İleriye doğru baktığımda, villanın kapısına yaslanmış mafya bozuntusunu gördüm. Yine ifadesizdi. Bir kaç adım attıktan sonra artık karşısındaydım. Öylece yüzüme bakıyordu salak herif. "Kolyemi vermeyi düşünüyor musunuz?" dediğimde arkamdaki mavi gözlü adama 'git' anlamında elini oynattı. Mavi gözlü adam gittiğinde konuşmaya başladı. "Bilmem düşünüyor muyum?" bu adam neden bu kadar sinir bozuydu? "Dalga geçmenin sırası değil beyefendi. Kolyemi verin." "Küçük hanım kibar olmanızı söylemiştim değil mi? Lütfen kibar olur musunuz?" "Beyefendi kolyemi verir misiniz?" "Veririm küçük hanım. Siz isteyin yeter ki." villaya girdi. "İçeriye gelin" dediğinde bende içeriye girdim. Güzel bir villaydı. Sade ve şıktı. Saniyeler sonra mafya bozuntusu salona girdi, bende onun arkasından gelmiştim. Salondaki çekmeceyi açıp, küçük bir kutu çıkartı. Beyaz bir kutuydu. Üstünde pembe, minik bir kurdele vardı. Tatlı kutuyu eline alıp yanıma geldi. "Alın küçük hanım kolyeniz" dedi kutuyu bana uzatırken. Uzattığı kutuyu aldıktan sonra gözlerine bakmak için kafamı kaldırdım. "Teşekkür ederim beyefendi" "Koray" dediğinde, ne dediğini anlamayarak gözlerine baktım. Oda ne dediğini anlamamış olcak ki "İsmim Koray Demirarslan" diyerek açıklamada bulunmuştu. "Peki, teşekkür ederim o zaman Koray." "Rica ederim Melis" ufak bile olsa tebessüm etmişti. Artık onun gözlerine bakmaktan boynum ağrıdığı için göz temasını kestim. "Tamam o halde ben gideyim" dedim salondan çıkarken. Arkamdan onun sesi geldi "Bir kahve içseydin" kahveyi severdim, fakat daha tanımadığım bir adama bu kadar güvenmek istemiyordum. "Yok teşekkür ederim ama işlerim var. Gitmem lazım." diye mırıldandım. Ardından hemen arkamdaki ses "Peki, bir sonrakine kahve içmeden gitmezsin o zaman" dediğinde "bir daha gelceğimi nereden biliyorsun?" diyerek yanıt verdim. "İlla ki geleceksin" "Bu kadar emin olmayın Koray bey" "Sizde bu kadar emin olmayın küçük hanım" "bana küçük hanım demeyi keser misin?" "Kesemem" "sinir bozucusun.." diye homurdanarak villanın kapısını açtım. Bu seferde bahçenin kapısına doğru yürümeye başladım. Neden bu kadar büyük bir evde yaşıyordu ki? 'Adam zengin ne bekliyorsun. Tabii ki büyük bir evde yaşayacak' diyen iç sesim yine haklıydı. Kendi kendime konuşurken çoktan bahçenin kapısına gelmiştim. Kapıyı açtım ve hemen arkamdan Koray geldi. "Hadi iyi bak kendine taksi çağırır giderim ben." bilerek görüşürüz dememiştim, görüşmeyecektik çünkü. "Yok, olmaz öyle şey. Ben bırakacağım seni." Aslında beni bırakması iyi olurdu. Üşeniyordum taksi çağırmaya. "Peki tamam" yüzümü Koray'a doğru çevirdim. O ise ilerde bekleyen mavi gözlü adama "Benim arabayı getirsene Göktuğ" demişti. Demek ki mavi gözlü adamın ismi Göktuğ'du. Güzel bir ismi vardı. En azından yüzüne yakışıyordu. Bir kaç dakika sonra Göktuğ arabayı getirdiğinde, şöför koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum. Saniyeler sonra Koray'da şöför koltuğuna oturup, arabayı çalıştırdı. "Şarkı açmamı ister misin? İstediğin bi' şarkı var mı?" diye sorduğunda kafamı olumsuz yönde salladım. "Hayır yok ama sen istersen açabilirsin" "Benim şarkılarla pek aram yoktur" dediğinde birşey demedim. Bir insanın nasıl şarkılarla arası olmayabilirdi? .. Yaklaşık 5-10 dakika geçmişti. İkimizde tek bir kelime bile etmemiştik. Ve tam bunu düşünürken Koray konuşmaya başladı. "Sigara içsem rahatsız olmazsın değil mi?" yoldan bir kaç saniyeliğine gözlerini ayırıp bana baktı. "Yok rahatsız olmam, içebilirsin sigarını" dediğimde sigarasını çıkartıp, ucunu yaktı. Camı biraz açıp, sigarasını içmeye başladı. Onu baştan aşağıya süzdüm. Aslında yakışıklıydı. Fakat bu sinir bozucu, salak ve mayfa bozuntusu olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. "Ne düşünüyorsun öyle bana bakıp? Umarım kötü şeyler düşünmüyorsundur." duyduğum sesle irkildim. Melis sen salak mısın ya? Adama bakacaksan fark ettirmeden baksana. "Kötü şeyler derken?" nasıl kötü şeyler düşünebilirim Koraycığım. Şey düşünüyordum ya ben, ikimiz aynı yatakta.. sen üste, ben alta.. Cidden bu adam salaktı! "O anlamda söylemedim. Sapık bir adam değillim ben merak etme." Umarım değilsindir Koray. "Birşey düşünmüyordum bu arada. Dalmışım sadece" "İyi tamam. Öyle olsun bakalım" dediğinde yine konuşmamız bitmişti. Yine ölüm sessizliği.. - Evimin önüne geldiğimizde arabayı durdu. "Teşekkür ederim" dedim ona bakarken. Oda "Rica ederim." dediğinde arabadan inmek için kapıyı açtım. Tam araban indip, kapıyı kapatacaktım ki. Yeniden onun sesini duydum. "Allah'a emanet ol. Dikkat et kendine" "Sende" diyerek kapıyı kapattım. Binanın içine girip, asansöre bindim. Asansörden indiğimde Batuhan'la karşılaştım. "Merhaba Melis abla" ondan 2 yaş büyüktüm. Abla dememesini söylesemde abla diyip duruyordu. "Merhaba Batuhan. Dün geceden yorgun değil misin? Nereye gidiyorsun." dediğimde kafasını yere eğdi ve ensesini kaşıdı. Utanmıştı. "Ya abla çok mu ses geldi?" "Resmen sizi izledim oğlum o derece ses geldi yani." "Kusura bakma abla ya sarhoştum" "her hafta sarhoşsun herhalde" "abla.." "neyse tamam tutmayayım seni. Hadi görüşürüz." "Görüşürüz" Koridorda bir kaç adım atarak evimin kapısına geldim. Anahtarı soktum ve kilidini açıp, eve girdim. Kapıyı kapattıktan sonra direkt salona geçtim. Koltuğa yayıldıp, Koray'ın bana verdiği kolyemin kutusunu açtım. Nasıl düşürmüştüm bunu? Oysaki hiç boynumdan çıkartmıyorum. Hemen geri taktım boynuma kolyeyi. Ardından aklıma başka bir şey daha geldi. Koray'a evimi nereden bildiğini sormayı unutmuştum. Her şeyi unutuyordum zaten. Benim için önemli olan şeyleri tuttardım aklımda. Birde kötü anılarımı.. ------------------ Biraz bolum kotu oldu. Yani icime sinmedi acikcasi. Ama umarim begenmissinizdir. Göktuğ'muz bu:
Batuhan'ımız: Batuhan Karabay Koray'ımızın tam bir modeli yok suanlık ama soyle bir vibe veriyor:
Koray Demirarslan -------------------- |
0% |