Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@kediuss

Hafta sonuydu. Uyandığım gibi duşa girmiş, üstümü giyinip, kahvaltı etmiştim. İçimde bir rahatlık vardı. Hafta içleri okuldan dolayı stres oluyordum. Hafta sonu olunca bu stresim yok oluyordu. Fakat evde tek olduğum için genellikle sıkılıyordum. Bu yüzden hemen hemen her hafta Ateş evime geliyordu. Ateş ortaokuldan beri arkadaşımdı. Canımdan çok seviyordum onu.

Bugün yine evde sıkılmamak için Ateş'i çağıracaktım.

Ben: Ateşş bomba dedikodu var gelsene benim eve. Çabuk gel ama hemen anlatmam lazımm.
(Görüldü)

'Hemende görür mesajımı Ateş'im benim' diye söylenmemle yukardaki ismi görmem bir oldu. Ulan Koray'a yazmışım lan ben! Gerizekalı Melis. Bir insan bakar değil mi? Gerçekten malsın Melis.

Kendi kendime konuşmam bitince hemen sildim mesajımı. Görmüş olsada silmesem içim rahat etmezdi

Bir kaç dakika yaptığım mallığı düşündükten sonra Ateş'e mesaj yazdım.

Ateş'imm<3 :

Ben: Ateş hemen evime gelmen lazım. Anlatacağım çok şey var çabuk ol.

Bu sefer doğru kişiye yazdım diye kendi kendime konuşurken, duyduğum zil sesi ile duraksadım. Ateş'im sen ne ara geldin be? Oturduğum koltuktan ayağa kalktıp, kapıya doğru yürümeye başladım. Ateş'in gelmediği kesindi, belki komşu falan gelmiştir diyerek kapının önüne geldiğim gibi kapıyı açtım.

Koray?

Koray neden burdaydı be. "Neden burdasın?" dedim kafamı kaldırmış, yüzüne bakarken. O ise ifadesiz suratıyla "Beni çağırdın geldim Küçük hanım. Gelmemem mi lazımdı?" diyerek yanıt vermişti bana. O an yeniden gelmişti aklıma yanlışlıkla ona mesaj attığım. Gözlerimi bir kaç saniyeliğine kapatıp, derin bir nefes aldım. Gözlerimi geri açtığımda hala bana bakan Koray'la bakıştım. "Mesaj Ateş ismi ile başlıyordu. Yanlışlıkla attığımı anlamışsındır diye açıklama yapmamıştım. Açıklama yapmaya gerek varmış demek ki.." "İsmimi karıştırmış olduğunu düşündüm küçük hanım. Biraz sakin mi olsan?" "Sakinim ben, sen sinirimi bozuyorsun Koray." "Senin sinirini bozmam için nefes almam yetiyor zaten küçük hanım." Tam ona cevap verecekken, duyduğum tanıdık ses ile kafamı sola doğru çevirdim. Evet, Ateş'im gelmişti. "Melis çabuk ol dedin hemen geldim. Ama sanırım pek müsait değilsin." diyerek yanıma geldi Ateş. Bir bana bakıp, bir de Koray'a bakıyordu. "Yok Ateş, müsaitim. Sen içeriye geç bende bir kaç dakikaya gelirim." "İyi peki. Ben geçiyorum içeriye." Ateş içeri girdiği gibi yeniden konuşmaya başladım Koray'la.

"Gitsen mi acaba? Yeter bu kadar durduğun" dediğimde ağzından hoşnutsuz bir ses çıkartıp "Gidemem. Kapına kadar gelmişim, evine de alabilirsin bence." "Alamam. Hem Ateş var, hem de sana güvenmiyorum. Bu yüzden git." "Güvendiririz sıkıntı yok. Ama öncelikle daha çok vakit geçirip, bana güvenmeni sağlamalıyım değil mi?" Fazla mantıklı konuşuyordu mafya bozuntusu.

Bir kaç saniye düşündükten sonra "İyi tamam gel. Ama sadece on beş dakika kalabilirsin, fazla durursan götünü tekmeler-" cümlemi tamamlamama izin vermeyerek, sahte bir öksürükten sonra konuştu. "Ağzınız bozuk küçük hanım. O bozuk ağzınızı düzeltmek lazım." "Koray yani pardon ama göt dedim popo mi deseydim?" "Direkt birşey demeyebilirdin." "Cidden beni bunaltıyorsun, içeri gelceksen gel. Gelirken kapıyı kapatmayı unutma." diyerek kapıdan içeri girdim.

Bir kaç adım atıp, salona vardığımda Ateş'in oturduğu ikili koltuğun karşısındaki üçlü koltuğa oturdum. Saniyeler sonra Koray'da salona girip, yanıma oturdu. Sağımda oturan Koray'a bakıp "Tekli koltuk var" dedim oraya geçmesini ima ederek. "Biliyorum. Gördüm" Koray elimde kalacaksın bir gün.

Derin bir nefes alıp, bize baktığını fark ettiğim Ateş'e bakıp, tebessüm ettim. Oda aynı şekilde bana ufak bir tebessümde bulundu. Ardından Ateş konuşmaya başladı. "Sevgili misiniz?" dediğinde gözlerim anında irileşti. Allah korusunde be. Ağzımdan sesli bir gülme sesi çıktıktan sonra konuştum. "Ateş sence sevgilim olabilir mi?" "Evet olabi-" "Olamaz" diyerek ucunda oturduğum koltukta dikleşip, arkama yaslandım.

"Olamazmış.."

Yanımda mırıldandığını duyduğum Koray'a baktım fakat ne dediğini duyamamıştım. Yüzüne baktığımda garip bir ifade takınıyordu. Fazla kafama takmadan ayağa kalktım. "Birşey içer misiniz?" diye sordum. Bir zahmet sorayım yani. Ateş "Ben kahve içerim." diyerek yanıt vermişti. Koray'da "Sen ne yaparsan içerim. Fark etmez yani." dediğinde onaylar anlamda kafamı sallayarak mutfağa doğru yürümeye başladım. Mutfağa vardığımda ikisinede kahve hazırlamaya başladım.

Bir kaç dakika sonra kahvaleri hazırlamıştım. O sırada aklımdan malca birşey geçti.

Koray'ın kahvesine tuz mu atsam?

Tuz atarsam iki anlamı olabilirdi. Ya sinirimi bozduğu için yapmış olacaktım ya da.. Her neyse yapmayacaktım böyle birşey, çocuk muyum ben?

Kahveleri tatlı, kedili bir tepsiye koyduktan sonra salona doğru ilerlemeye başladım. Salonun kapısına geldiğimde Ateş'le Koray'ın konuşması anında durmuştu. Dedikodu mu yapıyorlardı lan? Biraz kaşlarımı çatarak tepsiyi Ateş'e uzattım. Ateş teşekkür ederek kahveyi aldığında Koray'a doğru bir iki adım atarak önüne geldim. "Teşekkür ederim küçük hanım." oda kahveyi aldıktan sonra tepsiyi ortada olan masaya koydum. Yeniden Koray'ın yanına oturdum.

...

Dakikalarca sessiz kaldık. Arada Ateş konu açmaya çalışıyordu ama Koray'la ikimiz kavga ettiğimiz için konu hemen kapanıyordu. Gerçekten çocuk gibiydik. Her dakika kavga mı edilir ya? Bunları düşünürken Koray'ın sadece on beş dakika duracağı aklıma gelmişti. Saate baktığımda 15:00'e geliyordu. Koray buraya 14:00 gibi gelmişti. 1 saat mi olmuştu? Hemen Koray'a laf etmek için birden ona döndüm. Ve bana bakan gözlerle karşılaştım. Beni mi izliyordu? "Koray" sanki dalmış gibi bir anda irkildi. "Hm? Efendim" "Hani sen on beş dakika duracaktın? Bir saat olmuş" "Cidden buna mı takıldın. Zaten birşey yaptığım yok öylece oturuyorum, dursam ne olur. Ayrıca bana güvenmiyorsun. Birlikte zaman geçirelim ki güvenini kazanayım değil mi?" dediğinde susmaya karar verdim. Doğru söylüyordu. Ayrıca fazla çocukça davranmaya başlamıştım onun yanında. Sadece benim için değerli olan insanların yanında çocuklaşırdım ben. Yani sadece Ateş'in yanında. Birde kardeşimin.. kardeşimle uzun süredir görüşmediğimiz için öldü mü, kaldı mı biliyordum. Fazlada kafaya takmamaya çalışıyordum. Cidden şu an ne yapıyordu? Merak ediyordum. Her neyse şimdi bunları düşünmemem gerekiyordu.

Artık sessiz durmaktan sıkıldığım için ortaya bir fikir sundum. "Dışarı çıkalım mı?" sessizliği ben bozduğum için direkt ikisinin gözleride beni buldu. Ateş "Sen ne dersen bana uyar." dedi. Ardından Koray'da "Bana da uyar" dediğinde "Tamam o zaman, ben hemen üstümü değiştirip geliyorum siz aşağıya inebilirsiniz." diyerek salondan çıkıp, odama girdim. Kapıyıda kapattıktan sonra dolabıma yöneldim. Dolabı açıp üstüme siyah crop, altımada gri bir şort giydim. Yanıma siyah, küçük bir çanta alarak odamdan çıktım. Ayakabılarımıda giyip, evin anahtarını alıp çıktım. Ateş gitmişti, Koray ise tam karşımdaydı. "Neden inmedin aşağıya?" diye sordum. Artık çocukça davranmayacaktım. "Seni bekledim küçük hanım. İçime sinmedi seni beklemeden inmek" "Peki teşekkür ederim beklediğin için." "Rica ederim."

Asansöre aşağıya indik. Ateş'te bizi bekliyordu. Onun yanına vardığımızda birlikte yürümeye başladık. "Ateş sen arabanla gelmedin mi?" dediğimde onu Uygar'ın bıraktığını söylemişti. Uygar iyi çocuktu seviyordum onu. Beyefendi ve kibardı. Yani Ateş'imi üzecek biri değildi. "Koray sen motorla mı geldin? Eğer geldiysen o mavi gözlü Göktuğ'unu çağırman gerekcek." "Bu sefer motorla gelmedim. Arabayla geldim, yani Göktuğ'ya gerek yok." diyerek cevap verdi.

Bir kaç dakika sonra arabaya vardık. Ateş arka koltuğa geçmişti, bende onun yanına geçmek için sağ arka kapıyı açtım. Tam binecekken Koray "Yanıma gelsene sıkışmayın orda." "Nasıl sıkışalım, kos koca araba. 2 ayı biner resmen" "birşey olmaz gel yinede yanıma" "iyi peki" fazla itraz etmemiştim bilerek.

Ön koltuğa oturduğumda Koray'da şöfor koltuğuna oturdu. "Nereye gidelim?" diye sordu Koray. "Bir alışveriş merkezi var yakınlarda. Ben sana tarif ederim, oraya gidelim." diyerek yanıt verdiğimde 'tamam' diyerek arabayı çalıştırdı.

-

Alışveriş merkezine gelmiştik. Yürüyen merdivenlerden aşağıya iniyorduk. Bir mağazadan toka almam gerekiyordu. Kedim sürekli tokalarımla oynayıp, mahvettiği için saçımı bağlayacak bir tokam kalmamıştı. Yürüyen merdivenlerden inip, toka satan bir mağaza aramaya başladım. Daha kolay bulmak için Koray'la Ateş'e "Toka satan bir mağaza görürseniz söyleyin. Toka almam lazım" diyerek yürümeye devam ettim.
...

Mağazayı bulmaya çalışırken yorulmuştuk. Hiç doğru düzgün toka satan mağaza olmaz mıydı ya? Yani toka satan mağaza olsada hepsi sert lastikli toka satıyordu. Sert lastikli tokayla nasıl bağlayayım saçımı? Artık ayaklarım ağrıdığı için bir yere oturduk. "Hiç doğru düzgün toka satan bir yer yok" diye homurdandım. "İstersen ben bir yerden buldurur, getirtiririm." dedi Koray. Zengin adam olunca tabii böyle şeyler dersin.

Ama kötü fikir değildi, getirtirebilirdi. "Olur aslında, tabii parasını ben verirsem" "Küçük hanım bir toka bin lira olmayacağına göre, benim almamda sakınca yok bence. Ayrıca bin lira olsa da alırım, senin para vermene gerek yok" "Dedi zengin adam.." mırıldanarak söylemiştim bunu. Duymamış olacak ki "birşey mi dedin?" diye sormuştu. "Tamam dedim. Yani sen alabilirsin." "Tamam ben bulursam senin evine gelir, veririm sana tokalarını."

(*10-20 dakika sonra*)

Şuan bir kafede oturuyorduk. Ateş yanımda oturuyor, Koray ise karşımda oturuyordu. Yiyeceğimiz şeyleri seçip, garsona söylemiştik. Ateş birisiyle konuşması gerektiğini söyleyip gitmişti. Şimdi ise Korayla her zaman ki gibi sessiz sessiz duruyorduk.

Dakikalar sonra sessizliği bozan Koray olmuştu. "Sigara içsem rahatsız olur musun?" "Hayır olmam, içebilirsin. Ve bir dahada sormana gerek yok. Rahatsız olmuyorum." "Tamam." diyerek sigarasını yaktı. Etrafa bakarak sigarasını içiyordu. Yani biraz yakışıklı gözüküyordu tabii.

Onun yüzünü incelerken, kaşları çatıldı. Nereye baktığını görmek için kafamı onun baktığı yöne çevirdim. Hemen yan masadaki adama bakıyordu. Adamda bizim masanın altına bakıyordu. Yani sanırım altına bakıyordu. Tam nereye baktığını çözememiştim açıkcası. Gözlerimi geri Koray'a çevirdiğimde ise baya ciddi bir ifadeyle adama bakmaya devam ediyordu. Çenesi kasılmıştı. Adama neden böyle bakıyordu? Yani bana birisi böyle baksa altıma sıçardım sanırım.

Koray "2 dakikaya gelirim." dediğinde açıkcası biraz endişelenmiştim. Benim konuşmamı beklemeden sigarasını kül tablasına bastırıp, hızla masandan ayrıldı. Bir kaç adımdan sonra yan masadaki adamın yanında vardı. Adam bizim masamızın altından gözlerini ayırıp, Koray'a baktı. Koray ise adamın kulağına birşey söyleyip, adamla birlikte dışarı çıktılar. Cam kenarında otursamda hava karardığı için Korayları pek göremiyordum, görünürde de yoktular. Sanırım ara sokağa girmişlerdi. Gözlerim Koray'ı ararken Ateş masaya gelmiş, yanımdaki sandalyeye oturmuştu. "Koray nereye gitti?" diye sorduğunda gözlerimi ona doğru çevirdim. "Bilmiyorum yan masadaki adamla çıkıp gitti. İki dakikaya geleceğini söylemişti, hala gelmedi." sesim endişeli çıkmıştı. Ateş "Şu Koray değil mi?" diyerek kapıdan giren adamı gösterdi. Evet Koray'dı.

Masaya geldiğide "Üzgünüm biraz geç geldim" diyip, karşıma oturdu. Ellerinde minik minik kan izleri vardı. "Sorun değil." diyebildim sadece ama bir çok soru sormak istiyordum. Sanırım sonra sormam gerekcekti.

...

-------------------

Loading...
0%