@kediuss
|
Can'ın gözünden: İşlerim bittikten sonra rahatça yatağıma uzandım. Telefonumu elime aldım ve instagrama girdim. Aras'ın stroy paylaşmış olduğunu görünce, direkt storysine tıkladım. Gördüğüm üstü çıplak fotoğrafı ile kaşlarım çatıldı. Bütün bedenimi kıskançlık duygusu kaplarken, yatakta oturur pozisyona geldim. Ardından Aras'a mesaj gönderdim. (3. Bölümde mesajlaşmaları yazmış olduğum için, bu bölümde yeniden yazmama gerek olmadığını düşündüm. Eğer mesajlaşmaları unuttuysanız, önceki bölüme geri dönüp okuyabilirsiniz.) Hızla yataktan kalkıp üstüme siyah bir tshirt, altıma da siyah bir eşofman geçirdim. Apartmandan çıkarken, Aras'ın bana atmış olduğu konumu açtım ve arabama bindim. Yol boyunca sadece attığı storyi düşündüm. Bu çocuk cidden beni deli ediyordu. Bu hissettiğim duyguların farkındaydım fakat farkında olmak istemiyordum. Bu duyguları bir öğrencime karşı besleyemezdim. Bu çok yanlış ve aptalcaydı. Bu cümleler kafamda dönüp dururken çoktan bara gelmiştim. Arabayı park ettikten sonra çabuk adımlarla bara girdim. Bütün masalara göz gezdirirken, gördüğüm tanıdık yüz ile gözlerim orada durdu. Alkölün etkisiyle yanakları pembeleşmiş, etrafa sarhoş bir şekilde bakan Aras'ı görünce ona doğru ilerledim. Beni görünce bir kaç saniye suratıma baktı ardından konuştu. "Sana gelme demiştim. Bir bok anladığın yok, ihtiyar." dediği şeyi umursamadan telefonunu istedim. Biraz tereddüt etsede, telefonunu çıkarttı ve bana uzattı. Telefonunu elime aldığımda şifresi olduğunu fark ettim. "Kilit şifren ne?" diye sorduğumda, yanıtladı "2006" Şifreyi yazdıktan sonra ana ekran açıldı. Direkt olarak instagrama girdim, paylaşmış olduğu stroyi sildim. Telefonu kapayıp, cebime koydum. Gözlerim Beratların üstünde gezindi. Ardından yine önümdeki çocuğa baktım. "Kalk." dedim düz bir tonla. "Kalkamam, uykum var." dediği gibi kafasını masaya koyunca Allah'tan sabır diledim. Derin bir iç çekip, masadan ayrıldım. Bir çalışanın yanına gidip "12. masanın hesabını ödeyeceğim." diyerek cüzdanımdan kartımı çıkarttım. Pos cihazını bana uzattı. "Okutabilirsiniz." kartı okuttum, iyi akşamlar diyerek arkamı döndüm. Masaya doğru ilerledim. Masaya vardığımda, uyuyan Aras'ı gördüm. Sinirlenmek istedim ama sinirlenemedim. Tatlıydı. Fakat Aras'ın karşısında uyuyan iki çocuğa aynı şeyi söyleyemezdim. İkiside hayvan gibi horluyor, aynı zamanda birbirlerini ezerek uyuyorlardı. Onlara yöneldim ve dürttüm. Homurdanarak uyandıklarında "Kalkın." diyerek bıkkınlıkla bir bakış attım. Ne dediğimi anlamamış olacaklar ki hiç bir tepki göstermediler. Ardından daha sert ve yüksek bir tonla yeniden söylediğimde hızla kalktılar. Baran birkaç saniye sonra "Hocam siz ne alaka ya?.." diye homurdandığında "Konuşma Baran." dediğimde sustu. İki çocuktan gözlerimi çekip, masada uyuyan çocuğa baktım. "Bismillah.." diyerek Aras'ı gelin gibi kucağıma aldım. Ağırdı. Berat ile Baran şaşkın bakışlarla bana baktıklarında konuştum. "Bakacağınıza yürüyün." Direkt olarak yürümeye başladılar. Barın kapısından çıktık ve arabama doğru yürüdük. Saniyeler sonra arabama geldiğimizde Berat'a döndüm. "Cebimde anahtar var, onu al." "Tamam hocam.." elleri cebime gitti, anahtarı çıkarttı ve arabanın kilidini açtı. "Ön kapıyı açın" dediğimde, Baran kapıyı açtı. Aras'ı uyandırmamaya çalışarak koltuğa oturttum. "Siz arkaya geçin." dedim iki çocuğada. Berat bana yeniden arabanın anahtarını verdi ve arabaya yerleştiler. Bende şöför koltuğuna oturdum, arabayı çalıştırıp sürmeye başladım. "Evinizi tarif edin." "Hocam, Baran bende kalır, direkt benim evi tarif edeyim." diyerek orta koltuğa oturdu Berat. Ardından yeniden konuştu. "Burdan sağ dönün..." ... "Teşekkürler hocam. İyi geceler." diyen çocukları "Rica ederim." diyerek yanıtladım. Berat ile Baran arabadan indiklerinde yan koltuğumda uyuyan Aras'a baktım. Baştan aşağıya süzdüm. Ardından gözlerim yüzünde gezindi. Elmacıkkemiğinde, dudağında, kaşında ve son olarak gözünün hemen yanında yara izleri vardı. Dudağında ki ve kaşındaki iz diğerlerine göre oldukça belirgindi. Bunlar nasıl olmuştu? Nasıl olduğunu düşünmek beni delirtiyordu. Düşünmeyi bıraktım ve saate baktım. Saat 01:10 geçiyordu. Aras'ı eve bırakmam lazımdı. "Aras." dedim omuzuna dokunarak. Mırıldanarak uynan Aras, kısık gözlerle baktı bana. "Aras, evini tarif edebilir misin? Ya da nerede olduğunu söyler misin?" "Eve gidemem şimdi.." "Neden?" "Babam eve almaz beni.. Hem uyuyordur.." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Ne demek baban almaz seni? Neden almazmış?" dedim biraz sorgular bir tonla. "Babam zar zor alıyor zaten eve.. Genelde sarhoş olduğu için beni tanımıyor, eve girincede yabancı biri zannedip bıçak çekiyor bana.. Bende sabaha kadar sokakta sigara içiyorum.." Duyduklarım yüzünden oldukça sinirlenmiştim. "Annen ne yapıyor peki?" diye sorduğumda hafifçe gülümsedi. Acı bir gülümseymeydi. "Annem öldü benim.. Ama arada sırada görüyorum onu, rüyama geliyor genelde. Sarılıyor bana, öpüyor saçlarımdan. Bütün yaşadığım şeyler aklımdan çıkıyor, gülümsemek için bir sebebim oluyor annem sayesinde.." Sustum. Sadece sustum ve dinledim. Şu an kendinde değildi, sorduğum herşeyi cevaplayabilirdi. Ama sormayacaktım. Babasının ona ne yaptığını, annesinin neden öldüğünü sormayacaktım. "Neden sustun?" diyen sesini işittiğimde konuştum "Benim evime gidiyoruz." Arabayı yeniden sürmeye başladım. ... "Aras, giy şunları. Mızmızlanma." dedim kıyafetleri ona uzatarak. Şu an yatak odamdaydık. Aras'ın üstü leş gibi içki koktuğu için çıkartmıştım ve şimdide yeni bir üst giymiyordu. "Giymeyeceğim diyorum sana. Hem ben üstsüz yatıyorum." "Tamam, giyme. Çocuk gibi uğraştırıyorsun beni sabahtan beri." "Uğraşma o halde. Uğraş diyen mi var?" "Sus Aras. Yat, uyu." "Emrin olur." dedi alayla. Ardından yatağa yattı. O uyuyana kadar bekledim. Yaklaşık onbeş dakika sonra uykuya daldı. Aras'ın üstünü örtüp odadan çıktım. Salona geçtim ve koltağa uzanıp bende uyudum. -- Aras'ın gözünden: Sabah uyandığımda başım çatlıyordu. Sanırım dün fazla içmiştim. Oldukça rahat bir yatakta oturur pozisyona geldim. Ardından etrafa bakındım. Burası bizim ev değildi.. Burası bizim ev değildi! Siktir. Biriyle mi sevişmiştim? Bir yerimde ağrımıyordu aslında, yorgunda değildim. Ama bu işte bir terslik vardı. Hızla ayağa kalktım, yavaş adımlarla evde gezindim. Bir ses geldiğinde, sese doğru ilerledim. Kapının kenarından içeriye baktığımda buranın mutfak olduğunu anladım. Birkaç saniye bekledikten sonra içeri girdim. Gördüğüm kişi ile küfrettim. "Hassiktir. Can?" gözleri beni bulduğunda "Küfürlerinden bıktım." "Can, hiç lafı ağzımda dolandırmayacağım. Biz seviştik mi?" sorduğum soru ile yüz ifadesi birden değişti. Beni öldürecek gibi bakıyordu. Elindeki bıçağı bıraktı ve bana yaklaştı. "Ne dediğinin farkında mısın sen Aras? Ne sevişmesi? Mantıklı düşün, düzgün konuş. Sinir etme adamı." Tamam abim, sen ne dersen o. "Tamam ama-" "Aması yok Aras. Geç masaya otur, kahvaltını et." homurdanarak karşımdaki adamın biraz omzuna çarparak masaya geçtim ve oturdum. Şu an önüme yemek gelmesini bekleyen bir çocuk gibiydim. Adam karizma bırakmıyordu ki. Konuştuğunda aldığım nefesi götüme sokuyordu direkt. Birkaç dakika sonra masaya omlet, salatalık, dometes vb. kahvaltılıklar koydu. Önümdeki sandalyeyi çekti ve oturdu. Ona kaçamak bakışlar atarken çatılan kaşlarını gördüğüm gibi omleti yemeye başladım. "Dün instagramda üstü çıplak bir fotoğrafını paylaştın." gözlerim onu buldu. Benim konuşmama izin vermeden "Fotoğrafı sana atıp hesap sorduğumda, verdiğin cevaplardan sarhoş olduğunu anladım. Konum atmanı istedim fakat atmamaya israr ettin. Seni aradım ve en sonunda konumu attın. Yanına geldim Baran'ı ve Beratıda aldım. Hesabınızıda ödedim. Bardan çıktık, Beratları bıraktım. Sana evini sordum ama.. cevap vermedin. Bende seni evime getirdim. Üstün leş gibi içki koktuğu için çıkarttım, yeni üsttü giymedin. Üstün çıplak yatacağını söyleyip, uyudun. Aramızda herhangi bir temas geçmedi, merak etme." dedi. Ne diyeceğimi bilemediğim için sadece 'tamam' dedim ve yeniden yemeğime döndüm. Ne diyebilirdim ki? Adama sorduğum soru aptalca ve saygısızcaydı. Nasıl sevişebilceğimizi düşünebilirdim? Salağın tekiydim. - "Can kendim giderim eve. Uğraşma sen." "Eve girdiğini görmem lazım Aras. Ben bırakacağım seni." "Eve gidince fotoğraf atarım sana. Bırak, kendim gideyim eve. Küçük çocuk değillim, kendim gidebilirim." "İyi, tamam. Dikkatli ol." Kapıya yöneldim ve ayakkabılarımı giydim. "Görüşürüz, herşey için teşekkür ederim." "Rica ederim. Fotoğraf atmayı unutma." "Tamam.. unutmam." diyerek evinden çıktım. Bir kaç dakika yürüdükten sonra metroya bindim. Eve vardığımda, kapıya anahtarı soktum ve çevirdim. İçeri girip, etrafa baktığımda babamın evde olmadığını anladım. Umarım sarhoş bir şekilde gelmezdi. Onunla kavga etmekten bıkmıştım. Odama geçtim ve umursamazca bir fotoğraf çektim. Can (matematikçi): Ben: Ben: evdeym Saniyeler içinde baktı. Can (matematikçi): Daha karanlıkta çekemedin mi? Ben: çok biliyon. Can (matematikçi): Şu an seninle tartışamam Aras. Zaten sabahtan beri kafamın etini yedin. Can (matematikçi): iyi geceler. Ben: sg. Ben: ii gclr ------------------- Umarim begenmissinzdir. gorusmek uzeree<3 |
0% |