
Sabah, dün gece evime giren kedi ile yatağımda uyanmıştım. Mırıldarak yatakta oturur pozisyona geçtim ve gözlerimi avuşturdum. Yastığımın altından telefonumu aldım, saate baktım.
Yediyi çeyrek geçiyordu.
Yataktan kalktım. Lavaboya gidip yüzümü yıkadım, ardından mutfağa gittim.
Ekmek arası kaşar yiyip odama geri döndüm. Üstüme siyah tshirt, altımda siyah bir eşofman giydim. Saçımı elimle karıştırıp, düzelttim. Boynumdaki morlukları da kapattıktan sonra parfümümü sıktım. Son bir kez daha aynaya bakıp, içi boş olan çantamı sırtıma geçirdim. Kediye bir kaba mama ve su koydum.
Ayakkabılarımı giyip direkt olarak evden çıktım. Hava kapalıydı, yüksek ihtimalle yağmur yağacaktı. Her ne kadar yağmur kokusunu sevmesemde yağmurun yağmasını, ıslanmayı seviyordum.
Dakikalar sonra okula vardım. Sınıfa çıkarken Can'ı gördüm. Bir hoca ile konuşuyordu. Bir kaç saniye bakıp geri merdivenlerden çıkmaya devam ettim. O gece sarhoş olup kızla yatmam değil, Can'ı arayıp yanıma gelmesini sağlamalıydım. Ama ben her zaman ki gibi yanlış olanı yapmıştım.
Derin bir iç çekip sınıfa girdim. Sırama doğru ilerledim ve çantamı yere koydum. O sırada Baranlar yanıma geldi. Günaydınlaştıktan sonra Berat "İyi, kapanmış morluklar. Hiç belli olmuyor." dediğinde sırıttım. "Aynen öyle."
(...)
Her zaman ki ağacın arkadasına yaslanmış sigara içiyordum. Burası herkesten uzaktı, sigara içmek daha kolay oluyordu.
Yaktığım ikinci sigaramla birlikte yağmur bir anda yağmaya başladı.
Ne oluyordu amına koyayım?
Sigaramdan hemen büyük bir nefes alıp okula hızlı adımlarla yürüdüm. Tabii okula girene kadar sırılsıklam olmuştum. Tuvalete gittim ve birkaç tane peçete aldım. Saçlarımı, yüzümü, boynumu, her yerimi sildim.
Hassiktir..
Peçeteye baktığımda ten rengi boyayı gördüm. "Ulan beyin yerine sik mi var lan benim kafamın içinde." diye mırıldanarak kendime sövdüm. Birde şimdi ki ders matematikti. Can boynumdaki morlukları görünce emin ki soracaktı. Onunla uğraşmak istemiyordum.
Birkaç saniye sonra zil çaldığında kendime bela okuya okuya sınıfa doğru ilerledim. Bir anda yanımda beliren Can ile irkildim.
Ne ara yanıma gelmişti lan?
Bana göz ucuyla bile bakmayıp sınıfa girdi. Bende hemen arkasından girip, sırama ilerledim.
Dakikalar sonra derse başladık
(...)
Tahtaya soru yapmak için kalktığımda Can'ın gözleri direkt olarak boynuma takıldı. Anında kaşları çatılırken birşeyler mırıldandı. Masaya dayalı olan elleri, masayı daha sert kavradı. Bu hareketlerini izlerken bir yanda soruyu yapmaya çalışıyordum.
Ve tabii ki yapamamıştım.
Yavaş adımlarla geri sırama ilerlerken Can beni kendisine çekip kulağıma fısıldadı. "Tenefüste benimle geliyorsun." Ona baktığımda, o bana bakmayı kesmiş ve tahtaya odaklanmış bir şekilde sorunun nasıl yapılacağını anlatmaya başlamıştı. Hiç birşey demeden yerime oturdum.
Ders boyunca sürekli bana baktı, daha doğrusu boynuma. Ulan ne olmuş yiyiştiysem? Boynuma bu kadar tepki veriyorsa birde sırtımı görsün.
Dakikalar sonra zil çaldı. Can bana bir bakış attı. Bende sıramdan kalktım ve arkasından gittim. Odasına geldiğimizde, içeri girdik. Kapıyı kapatmıştı.
"Ne var?" dedim umursamazca. O ise çatık kaşları ile cevap verdi "Kim yaptı?"
Anlamamazlıktan gelmeyecektim, boynumdaki izlerden bahsettiğini biliyordum.
"Seni ne ilgilendirir?" "Cevap ver." biraz daha yaklaştı. "Hayır. Bende bir bok söylemeden bakacağım sana, bana yaptığın gibi." "Aynı şey değil Aras." Sırıttım. "Hm, öyle mi?" dedim alayla. "Öyle."
Çok daha yakına geldiğinde geriye doğru gittim. Sırtımın duvara çarpmasıyla küfrettim. O ise bir kaç adım atarak yeniden dibime gelmişti. Bir elini duvara koydu, diğer elinide boynuma. Benle aynı boya gelmek için eğildi. "Şimdi konuş. Kim yaptı?" Vücudumu ateş basarken ifadesizce bakmaya çalıştım. Fakat bu pek mümkün durmuyordu. Gözleri boynuma odaklanmışken, baş parmağını morluğu silmeye çalışırmış gibi bastırdı.
Bir anda gözlerini gözlerime kitledi. "Sarhoş oldun ve bir kızla yattın.. değil mi?" Daha fazla uzatmamak için cevap verdim. "Evet." Ellerini çekip cebine yerleştirdi, bir tık geriye gitti.
"Üstünü çıkart."
"Ne?"
"Duydun beni." Kaşlarımı çattım "Çıkartmayacağım." "Ben mi çıkartayım?" "Siktir git Can." "Direnme Aras. İlla ki çıkartacaksın o üstü." "Siktiğimin.."
Üstümdeki tshirt'i çıkarttım.
O hala ciddiyetini korurken vücudumu süzdü. "Arkanı dön."
Ulan sikecek misin?
"Ne yapacaksın Can? Sikecek mi-" "Aras." Sesindeki uyarıyı anladım ve susup arkamı döndüm.
Bir kaç saniye hiç birşey demedi. Parmakları sırtımdaki çiziklerde dolaşıyordu. "Vücudunu ikiye bölmediğine şükret." Hafiften sırıttım. "Tırnakları biraz daha uzun olsa bölecekti zaten." "Herneyse.. tamam. Giy üstünü." Yüzümü ona döndüm.
"Emretmeyi bırakmayacaksın değil mi?" dedim üstümü giyerken. "Cevabını bildiğin sorular sorma Aras." Göz devirdim.
"Gidebilirsin." kapıya doğru ilerken durdum. Biraz onunla uğraşmam lazımdı. Yeniden yüzümü ona döndüm. "Sen bana o kadar soru sordun, bende sana sormazsam ayıp olur." Hafifçe sırıtarak yanına gittim. Hiç birşey söylemeden sadece beni izliyordu. "Madem beni sevmiyorsun.. o zaman neden delirecek kadar kıskanıyorsun Can?" Bakışları değişti. "Kıskandığımı kim söyledi?" dediği şeyle kahkaha attım. "Siktir bok yalanını sikeyim. Ne demek kim söyledi ulan her hareketinden belli" "Küfretme." "Delireceğim şimdi Can. Birşeyi itiraf etmek bu kadar mı zor?" "Aynı konuyu bin kere konuşmanın anlamı yok Aras." Derin bir iç çektim.
"Tamam. O halde bana hesap sormayacaksın, bana emir vermeyeceksin, bana dokunmayacaksın, bana o gözlerle bakmayacaksın. Bende sana öğretmenimişsin gibi davranacağım. Bir dahada bu konuyu açmayacağım." "Tamam." dediğini duyduğumda ona son kez bakıp odadan çıktım.
Canla bir dersimiz daha vardı.
(...)
Dersin bitmesine on dakika kalmıştı. Ders boyunca sıranın altında telefona bakmıştım. Bakmayada devam ediyordum ki telefonum bir anda elimden alınınca, alan kişiye baktım. Can'dı. "Derste telefona bakmıyoruz değil mi? Çıkışta alırsın." O giderken arkasından küfrettim.
(...)
Okuldaki herkes çıkmıştı. Ben ise okul dışında ki bankta Can'ın çıkmasını bekliyordum.
Dakikalar sonra gördüğüm tanık bedenle ayağa kalktım. "Hiç gelmeseydiniz hocam." "İşim vardı Aras." sesi sertti. Elini cebine götürdü ve telefonu çıkartıp bana uzattı. "Sağ olun hocam." O ise hiç bir bok demedi. Bende arkamı dönüp gittim.
İnsan görüşürüz der pipi balığı.
-
"Senin ismin ne olsa?.." diye sordum kendi kendime. Ellerimle havaya kaldırdığım kedi geri kucağıma koydum. Ardından aklıma gelen isimle sırıttım. "Zifir olsun ismin." Pek yaratıcı bir isim değildi ama aklıma sadece bu gelmişti.
Zifir ile oynaşırken telefonu bir bildirim geldi. Bildirime baktığımda Can'dan bir mesaj gelmişti.
Can (matematikçi):
Can (matematikçi): dışarı çık.
(23:49)
Okuduğum mesajla kaşlarım çatıldı. Ayağa kalktım ve camdan aşağıya baktım. Arabasına yaslanmış bir şekilde bekliyordu.
Direkt olarak ayakkabılarımı giyip, anahtarı cebime koyduktan sonra evden çıktım. Neden gidiyordum bilmiyorum ama niçin geldiğini merak ediyordum.
Apartmandan çıkıp yavaş adımlarla yanına gittim. Beni gördüğünde arabaya yaslanmayı bıraktı. Yakınıma geldi ve konuşmama izin vermeden "Sadece beni dinle, tek bir kelime bile etme." dedi. Sustum.
Yeniden konuşmadan önce derin bir iç çekti. Sanki söyleyeceği şeyi söylemekle söylememek arasında gidip geliyordu. "Öncelikle biraz sarhoşum.. ama kafam yerinde." Ona bakarken bir sigara yaktım.
"Bak, ne diyeceğimi bilmiyorum. Yani, kelimeler hep kafamda dönüp duruyor ama dilime gelmiyor. Günlerdir içimde bir fırtına dönüyor, susturamıyorum. Ama bunu söylemeden daha fazla duramayacağım, yoksa delireceğim. Her ne kadar kendime engel olmaya çalışsam da senin yanındayken hep bir şekilde... farklı hissediyorum. Seni umursuyorum, Aras. Belki haddinden fazla. Ve ne kadar kaçmaya çalışsam da, yolun sonunda yine sana varıyorum. Sana karşı böyle hissetmemem gerektiğini çok iyi biliyorum ama olmuyor, yapamıyorum. Şu ana kadar bunları itiraf etmememin nedeni öğrencim olman. Ama artık geri adım atamam. Seni seviyorum, her ne kadar yanlış olsada seviyorum Aras."
Söylediği şeylerin gerçek olup olmadığını algılayamazken yüzüme doğru eğildi ve dudaklarımızı buluşturdu. Sigaram elimden düşerken bende ona karşılık verdim. Öpüşmemiz daha da derinleşirken bir kaç saniye sonra nefes alabilmek için hafifçe onu ittirdim. "Sana doyamayacağım sanırım Aras." Yeniden dudağıma yapışırken bir eli belime gitti.
Dakikalar süren öpüşmenin ardından ayrıldık. "Yarın okulda görüşürüz." dedim kısık bir sesle. "Görüşürüz, Allah'a emanet ol."
Arabasına bindi ve gitti. Hafif bir sırıtmayla, yavaş adımlarla eve doğru ilerledim.
İlerken bana seslenen tanık sesi duyduğumda arkamı döndüm. Haftalarca eve gelmeyen babamdı.
"Aras."
"Baba?"
İlk defa sarhoş değildi..
-----------------------
uzun suredir bolum atamadim her zaman ki gibi. Kusura bakmayiin.
umarim sevmissinizdir.
bir sonra ki bolumde gorusmek uzeree
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |