Acil bir şekilde yemek hazırlamam lazımdı. Babam her an gelmek üzereydi. Bu endişelerim kapı çalana kadardı. Babam gelmişti. Celladım gelmişti. Beni diri diri toprağa gömen , diri diri ateşlerde yakan gelmişti.
Kapıyı açtım.
"Hosgeldin baba."
"Sus da bana yemek koy ."
"Baba ben yemekleri yetiştiremedim . Ama ocakta şimdi hemen pişer biraz beklesen olmaz mı baba." dedim korkarak. Ama belliydi o yapılmayan yemek onun bahanesi benim de yeni bir yaram olacaktı.
" Ben sana demedim mi küçük şeytan o yemek ben gelmeden hazır olacak diye!!!"
"Baba özür dilerim . Dersim bugün geç bitti ondan gecikti. Bir daha olmaz söz veriyorum yapma baba lütfen. "
Ayakkabılığın yanındaki her zaman kullandığı sopayı eline aldı ve bana vurmaya başladı. Canım acıyordu ama hiçbir şey yapamıyorum. Evin içini benim acı feryatlarım dolduruyordu. Annem ve kardeşim karşı koltuğa oturmuş mutlu mutlu bizi izliyordu. İnsan nasıl evladına vurabilir. Ya da bir anne , evladına vurulmasını nasıl kaldırabilir ? Hiç mi sevmedin beni anne ? Hiç mi senin evladın olmadım ben ? Kalbinde ufacık yerim olmadı mı? Ya da erkek değilim diye mi sevmediniz beni ? Çok yorgundum ayrıca bir o kadar da üzgün . Dayanamıyorum artık Allah'ım sen beni lütfen buradan kurtar. Ve sonra gözlerime bir karanlık çöktü...