Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@kelebeginekseni

 

 

ikinci bölümle geldim umarım severek okursunuz. Keyifli okumalar💖

 

 

2.BÖLÜM

 

Yatakta öylece uzanmaya devam ettim. Bugün kafeye gitmek istemediğim için dün akşamdan Meltem'i arayıp, haberdar ettim çünkü gerçekten hiç halim yok. Hatta bütün günü uyuyarak geçirebilirim. Gözlerimi tekrar kapatıp yan tarafa döndüğüm anda annemin sesini duydum. Alt kattan sesleniyordu ama ne dediğini anlayamıyorum.

"Gökşin," odamın kapısı aniden açılınca hiç kıpırdamadım. "Kızım duymuyor musun?" Başıma kadar geldi.

"Bugün uyumak istiyorum." Annemin elini alnımda hissettim ama hiç oralı olmadım çünkü gerçekten uyanmak istemiyorum.

"Hasta mısın?"

"Değilim."

Ben sustuğum anda üzerimdeki pikeyi çekti. Usulca gözlerimi aralayıp, kaşlarımı çatarak anneme baktın. Ellerini beline koymuş başımda dikiliyor. Bu hali gülmeme sebep oldu.

"Ne oldu Sema Hanım?"

"Kafeye gitmiyorsan, kalk bana yardım et." Oflayarak pikeyi üzerime çekiştirdim. Bilsem bana iş yaptıracak hiç evde kalmazdım. Zaten akşamları yapmadığımız şey kalmıyor, bir de evde kalınca evle uğraşıyorum.

"Keşke gitseydim," diye mırıldandığımda. "Gökşin," diye çıkıştı. Üzerimdeki pikeyi tekrar çekip yere attı. "Hadi kalk kız, yeni komşularımız gelecek."

"Şaka yapıyorsun değil mi? Anne daha buraya taşınalı bir hafta oldu." Annem kocaman gülümsedi.

"Vallahi kızım bu mahalleyi şimdiden sevdim. Buradaki insanlar öyle diğer komşular gibi değiller. Burada hala komşuluk yaşıyor. Yardıma gelelim dediler de ben istemedim." Omuzlarımı umursamazca kaldırıp indirdim. Ben sadece uyumak istiyorum. Uykuya ihtiyacım var. Şöyle bir uyusam birkaç gün mis gibi olacak.

"Ne güzel anne," gözlerimi kapattım ama annem yine bana engel oldu. Ya bir huzur versen anne!

"Kalk artık Gökşin," elimi tutup beni çekiştirdiğinde sesli bir şekilde ofladım. "Hadi kız, işleri bitirelim komşularla tanışacağız."

Yüzüm asılırken isteksiz bir halde yataktan kalktım. "Hiç huzur verme sen anne. Hatta hiç götümün üstüne oturmama müsaade etme."

"Şunu," derken ayağındaki terliği çıkardı. "Kafana yemek istemiyorsan kalk." Uyuşuk bir halde yataktan kalktım ve annemin arkasından odadan çıktım. Asık yüzümle banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda gülesim geldi. Kendimi çok güzel hissediyorum ve kendime bakıp gülümsedim. Siyah saçlarımı tepede topuz yapıp banyodan çıktım.

Şimdi mutfağa geçip anneme yardım edeceğim ve öğlene kadar bana huzur vermeyecek. Misafirler gelince odama gitmeme de müsaade etmeyecek. Umarım görücü falan çıkmaz çünkü o olayı hiç ama hiç kaldıramam. Eski mahallede üç tane görücüm çıkmıştı fakat babam hiç istemedi bende hiç oralı olmadım.

Mutfağa girdiğimde annem yemek yapıyordu. Gözlerimi mutfakta gezdirdim ve oflayarak tezgâha yöneldim. Yine poğaça yapmak bana kaldı. Asık yüzümle mutfak dolabından orta boyda kap çıkardım ve poğaça hamurunun malzemelerini koydum. Ben hamuru yoğururken annem bana alttan alttan bakıyordu. Kesin tatlıyı da bana yaptıracak hatta sarma sarmak da bana kalacak. Şuracıkta ağlayabilir miyim biraz.

Dediğim her şey olmuştu. Annem sadece kısırı yapıp mutfaktan çıktı. Önce poğaça hamurunu yoğurdum sonra kek yaptım ve hamur dinlenene kadar sarma sardım. Neredeyse ağlayacaktım fakat eninde sonunda bitirdim. Ben mutfaktayken annem içeriyi temizledi. Evimiz temizdi ama, Sema Hanım titiz olduğu için yine her yeri süpürüp sildi.

"Ay," dedi kapı çalınca. Mutfağın kapısından bana baktı ve hızlıca hole çıkıp kapıya ilerledi.

Sarma güzel pişmişti. Kek olmuştu ve ben keki dilimleyip tezgâha bıraktım. Poğaçaları fırına atmıştım onlar pişerken hızlıca duş alabilirim çünkü terledim.

"Anne," diye seslendim mutfak kapısından. "Ben odama çıkıyorum." Bir şey söylemesine izin vermeden hızlıca merdivenleri aşıp odama geçtim. Dolabımın önüne geçip kendime elbise baktım. Yazlık elbise giymeyi çok seviyorum bu yüzden evde de rahat bir elbise giyebilirim. Bileklerimde biten sarı elbisemi askıdan çıkarıp yatağa bıraktım.

Çabucak duş aldıktan sonra üzerimi giyindim ve havluyla saçlarımı kuruladım. Nemli saçlarıma saç bakım yağını uyguladıktan sonra aynanın karşısına geçtim. Saçlarım kururken, hafif bir makyaj yapıp aynanın karşısından çekildim. Saçlarımı evde açık bırakmayı sevmediğim için alttan örgü yapıp bıraktım ve odamdan çıktım. Alt kata inip mutfağa geçtiğimde sarma hala pişiyordu ve annem poğaçaları fırından çıkarıp masaya bırakmış.

Mutfaktan çıkıp yavaş yavaş salona ilerledim. Salonun kapısından içeriye adım attığım anda tüm bakışlar bana döndü. İçerisi epey kalabalık ve bu beni biraz şaşırttı çünkü daha önce evimize hiç bu kadar komşu gelmemişti. Yüzümdeki gülümsemeyle içeriye geçtim.

"Hoş geldiniz," derken herkesle tek tek selamlaştım.

Annem bana bakıp gülümsedi. "Kızım Gökşin."

"Maşallah," dedi içlerinden bir tanesi. Kimin dediğine bakmak için kafamı çevirdim ve tebessüm ettim. "Kızın çok güzelmiş Sema."

"Allah razı olsun Nermin," annemin konuştuğu kadın bana bakıp gülümserken ben boş yere geçip oturdum. Nermin dediği kişi orta boylarda balık etli bir kadın ve gülümsediği için kahve gözleri kısılmıştı. Sanırım yaşı annemden büyük.

"Ben hemen yan tarafınızdaki evde oturuyorum." Konuşan kişiye döndüm. Yan tarafımız derken hangi evden bahsediyor acaba. "Tek katlı olan ev." dedi ve düşündüğüm soruyu yanıtladı. Bu kadın daha genç birine benziyor. Taktığı baş örtüsü gözleriyle aynı renk ve yüzü çok şirin.

"Bende bakkalın birkaç ev ilerisindeyim." Bu konuşanda bana maşallah diyen kadın. Ona da bakıp gülümsedim. Annem bacağımı cimcikleyince kendimi geriye çektim. Ay bu kadın konuşmak yerine beni cimcikliyor. Başıyla mutfağı işaret ettiği için çabucak ayağa kalktım.

Herkese ikramlıkları dağıtmış ve çayları servis etmiştim. Tam oturduğum anda annem yine bana baktı. Allah aşkına bu kadın bana neden nefes aldırmıyor anlamıyorum. Gülümseyerek anneme döndüm.

"Kızım 24 yaşında," annemin sözlerinin ardından çatal elimde kaldı. "Kendi kafesi var hem üniversite mezunu." Zorlukla gülümsedim. Bu kadın beni niye tanıtıyor! Hayır oldu olacak T.C. kimlik numaramı da söylesin.

"Ay bende okudu mu diye soracaktım," diyen kadına baktım. Güler teyze bu konuşan kişi ve o da bizim karşımızdaki evde oturuyor.

"Ne okudun kızım?" Bu konuşan ise Fatma teyzeydi. O da birkaç ev ilerimizde oturuyor geliniyle beraber. Dediklerine göre geliniyle hiç anlaşamıyor ama oğlu da annesi tek olduğu için evini ayırmak istemiyor. İç çekip kadına döndüm.

"Gastronomi okudum."

Anladım der gibi başını salladı. "Aman kızım," dedi tebessümle. "Mesleğin var kolunda altın bilezik gibi, evinizi de aldınız sıra taliplerinde." Kıkır kıkır güldüğünde gözlerimi devirdim.

"Valla," dedi Nermin teyze. "Benim oğlanda bekar, işi gücü var. Evlen diyorum, ısrar da ediyorum ama yok."

"Kaç yaşında?" diyen annem lafa daldı.

Nermin teyze bana bakarak konuştu. "25 yaşında. Aralık'ta 26'ya basacak."

"E zamanı geldi gençlerin. Kızıma da çok görücü çıkıyor ama babası pek olumlu bakmıyor. Tek kız olunca yanaşmıyor." Annem bana bakıp güldü. Ben mutfaktayken bunlar kesin bir şeyler konuştu. Sinirlenmemek için gülümsedim.

"Nasip," derken oturduğum yerden kalktım. "Ben tabakları toplayayım." Ortamdan uzaklaşmak için boş olan tabakları toparlayıp mutfağa geçtim. Oflayarak kirlileri makinaya dizdikten sonra pencereye ilerledim. Camı açıp başımı çıkardım ve derin derin nefes aldım. Pencerenin mermeri tozlanmış, biraz su döksem ne iyi olur.

Sürahiye su doldurup cama çıktım ve mermere suyu dökmeye başladım. Bir sürahi daha döktükten sonra kalan suyu aşağıya dökmek için biraz geriye çekildim ve hızla döktüm. Dökmez olaydım. Pencerenin önünden geçen kimdi bilmiyorum ama üzerine su gitti.

"Yuh," diye seslendi. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp adama baktım. "Manyak mısın? İnsan önce aşağıya bakar biri var mı diye!" Gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Düzgün konuşsana sen."

Islanan saçlarını geriye savurup bana baktı. "Sen gerçekten delinin tekisin."

Kaşlarımı çatarak gidip bir sürahi su doldurup tekrar pencerenin önüne geldim. Evimiz yüksek olduğu için pencerenin altından geçen kişiyi görmedim daha doğrusu aşağıya bakmadım. Hiç düşünmeden bir sürahi dolu suyu kafasından aşağıya boşalttım. Bana çarpıp özür dilemediği için ve üstüne saygısızlık yaptığı için hak etti.

"Deli kız," diye söylendi. "Elimdeki kumaşlar ıslandı. Sen manyaksın! Hatta zır delinin tekisin," derken söylene söylene yürüyüp gitti bense keyifle ellerimi göğsümde topladım.

"Hadi birader hadi, işine bak." Arkasını dönüp bana baktı ve hiçbir şey söylemeden yürüyüp gitti. Oh, iyi olsun bunu çoktan hak etmişti. Bana bakkalda söylediklerini hala unutmadım ve intikamımı aldım. Gülümseyerek mutfağın perdesini çekip içeriye geçtim.

🌠

"Bu manyak nasıl bizim mahallede oturur?" Diye söylene söylene yürümeye devam etti. "Hayatımda ilk defa görüyorum ama görmez olaydım." Küfür ede ede dükkanına vardı. İçeriye girer girmez ıslanan kumaşı kenara bırakıp üzerine baktı.

"Manyak kız, suyu başımdan aşağıya döktü. Şansımı sikeyim." Huysuzca söylendi ve üzerindeki tişörtü bir çırpıda çıkarıp kenara bıraktı. Çalışırken terlediği için yedek tişörtleri vardı ve hızlıca birini alıp giyindi. Pantolonu da ıslanmıştı ama yedeği olmadığı için o üzerinde kalacaktı. Hava sıcak olduğu için sorun etmedi.

"Selamın aleyküm Ulaş," kapıdan içeriye giren arkadaşına baktı.

"Aleyküm selam Ömer," kısaca arkadaşıyla selamlaştı. Ömer onun mahalleden çocukluk arkadaşıydı ve bayağı yakınlar. Ömer daha yeni evlendiği için burada yoktu. Bir haftadır balayındaydı, bugün geri gelmişler. "Ne zaman geldin kardeşim?" Derken ıslanan kumaşa baktı. Koltuk takımının yastıkları içindi ve yeni dikip yengesine yıkattırmıştı. Normalde temiz olduğu için yıkamaya gerek yoktu ama yanlışlıkla kumaşa yemek dökmüştü ve yıkatmak zorunda kaldı. Eve gidip kumaşı aldıktan sonra sokağın başında abisinin dükkanına uğramıştı. Oradan çıkıp dükkanına gelirken başına gelen gelmişti.

"Bugün geldik. Hayırdır sinirlisin?" Nemli saçlarını dağıtıp kısık bir küfür mırıldandı.

"Manyağın biri pencereden üzerime su döktü kumaşlar ıslandı."

Ömer hafifçe güldü. "Bilerek mi döktüler?"

Ulaş hatırlayınca sinirlendi. "Yok ilk başta görmedi," tekrar o anları hatırladı ve kaşlarını çattı. "Biraz atışınca bir sürahi suyu başımdan aşağıya döktü."

Arkadaşı kahkaha atarak sandalye çekip oturdu. "Çocuk muydu?"

Ulaş sinirle söylendi. "Manyağın tekiydi."

Ömer daha çok güldü.

"Mahalleye yeni birileri taşınmış annemler oraya gitti," Ulaş göz ucuyla arkadaşına baktıktan sonra ıslanan kumaşları sandalyenin üzerine dizip kuruması için bıraktı.

Kaşlarını hafifçe çattı. "Nereye taşınmışlar?"

"Mahmut abilerin evine. Evi satmışlar." Tek kaşını kaldırıp düşündü ve anladım dercesine başını salladı. O evi biliyordu ve başından aşağıya su döken kızın yeni taşındığını anladı. "Oğlu asker olunca satıp gittiler." dedi arkadaşının ardından. Mahmut Bey oğlu asker olunca onunla beraber başka şehire taşındı ve buradaki evlerini satmaya karar verdi. Gökşin ve ailesi artık ev sahibi olmak istiyordu araya giren birkaç kişi sayesinde, Mahmut Bey ile görüşüp evi satın aldılar.

"İyi," diye mırıldandı. "İnşallah iyi insanlardır. Yıllardır bu mahalledeyiz herkesi tanıyoruz nihayetinde."

Ömer sırtını geriye yasladı ve arkadaşına baktı. "Babam adamla tanışmış iyi birine benziyor dedi. İki oğlu varmış yirmili yaşlarda; onlarda çok saygılı dedi." Ulaş sadece başını salladı ve sessiz kaldı.

"Eleman arıyorum," derken konuyu değiştirdi. "Epey takım siparişleri almaya başladım." Ömer gülümsedi. Arkadaşının küçüklükten beri hayaliydi ve sonunda dükkân açmıştı.

"Cama as ilan kardeşim, elbet gelen olur."

"Bugün asacağım. Çok şükür git gide işim iyiye gidiyor."

"Çok şükür kardeşim. Darısı evlenmene artık."

Bu kez Ulaş memnuniyetsiz bir ifade takındı. "Bir sen kalmıştın birader."

Ömer sırıtarak doğruldu. "E yeter oğlum, işin var, gücün var; bir de evin, eşin olsun kâfi." Ulaş kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Buket'ten sonra kimseyi istemiyorum Ömer. Bütün hislerimin anasını sikti." Arkadaşı elini umursamazca salladı.

"Geçmişi geçmişte bırakacaksın Ulaş. Ona bakarsan benimde sevdiğim vardı ama nasip olmadı. Bak evlendim karımı da seviyorum. Sende annenin söylediklerine bak, konuş belki içine siner."

Başını olumsuz anlamda iki yana salladı. "Annemin söylemesi bile beni sinirlendiriyor."

Ömer sırıttı. Ulaş bu konuda çok peşin hükümlü davranıyordu bu yüzden ona kızdı. "Olmaz birader böyle, Nermin teyzem güzel bir nasip bulur sana hayırlısıyla."

"Ömer," diye uyardı.

"Ne var oğlum? Ömrünün sonuna kadar bekar kalmayacaksın."

"Belki kalırım."

Ömer arkadaşına bakıp güldü. "Bende öyle söylüyordum ama bak Sevda'yı görüp, tanıyınca akan sular duruldu. Vardır seninde kısmetin. Ben Nermin teyzemi az doldurayım da seni evlendirelim." Ulaş sinirle gözlerini etrafta gezdirip atacak bir şeyler aradı ama bulamadı.

"Hadi birader işim var."

Ömer kahkaha atarak oturduğu yerden kalktı. "Kolay gelsin kardeşim." İkisi selamlaştıktan sonra Ömer dükkândan çıktı.

Ulaş kendi kendine söylenerek masasına ilerledi. Bir kâğıt alıp eleman alınacak diye yazı yazdı ve gidip dükkânın camına astı. İlanı astıktan sonra işinin başına döndü.

🌠

Komşulara kahve dağıtıp tekrar yerime geçtim. Herkes birbiriyle sohbet ederken onları dinledim. Aslında hepsi gerçekten cana yakın insanlar ve mahallede de epeydir oturuyorlar. Buranın en eskisi Nermin ve Songül teyzeler. Buradaki insanlar hep birbirini tanıyor ve yabancı kişileri hemen fark ediyorlarmış. Mahalleyi ilk gördüğümde ve evi gezdiğimde içime sinmişti.

Sanki yıllardır aradığım yer burasıymış gibi hissettim. Hani insan yönünü kaybeder ya sonra kaybolur ve hep bir çıkış yolu arar. Ben buraya geldiğimde çıkış yolunu bulmuş gibiydim. Mahalleye adım atmamla içim sıcacık oldu. Hele babamla evi gezdiğimizde çok sevinmiştim. Evi devraldığımızda şok olmuştum çünkü hep kiracı olacağımızı düşünüyordum. Malum bu devirde ev almak çok zor.

"Ellerinize sağlık," dedi Fatma teyze tebessümle. "Tanıştığımıza çok mutlu oldum. Allah razı olsun sizlerden." Annem de herkesle beraber ayaklandı.

"Cümlemizden razı olsun Fatma. Yine bekleriz hepinizi, bende sizleri tanıdığıma çok sevindim."

"Bizde sizi bekleriz," diyen Nermin teyze annemle bana bakıp gülümsedi.

Annemle beraber komşuları uğurlayıp içeriye geçtim ve kendimi koltuğun üzerine attım. Annem odaya girdiğinde karşıma geçti. Gözleri üzerimde olduğu için bakışlarımı ona çevirdim.

"Maşallah," dedi kendi kendine. "Vallahi insanlık hala var çok şükür."

Kıkırdayarak doğruldum. "Çok güzel bir yerde ev aldık değil mi?"

"Çok güzel kızım. Çok dua ettik bak nasip oldu Allah'ın izniyle." Gülümseyerek geriye yaslandım. "E Gökşin Hanım," dedi annem bana bakarak. "Sıra sana geldi."

Kaşlarımı çattım. "Ne sırası anne?"

"Yok mu kızım?" Annem düşünceli bir halde bana baktı.

Neyden bahsettiğini hemen anladığım için sessiz kaldım. Yok. Daha önce sadece biriyle konuştum ama onunla da hiç anlaşamadık. Okuldan da birkaç teklif aldım lakin içime sinmedi. Bilmiyorum ama ne bilim onlara hiç ısınamadım.

"Yok anne. Hayatımda hiç kimse yok."

Annem yüzünü astı. "Nasıl yok? Sevdiğin yok mu?"

Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. "Yok anne."

Ağır ağır başını salladı. "Bak," dedi tebessümle. "Ben seni zorlamıyorum annem. Eğer görücü çıkarsa ve içine de sinirse bir konuşursun."

Oflayarak ayağa kalktım. "Şu an sadece hayatımın tadını çıkarmak istiyorum. İleride belki düşünebilirim ama şu an hiç ama hiç düşünmüyorum."

Annem bana göz ucuyla baktı.

"Kız sevdiğin var da söylemiyorsan?" Tereddütle bana baktı. Olsa elbette söylerim çünkü 24 yaşındayım.

"Yok Sema Hanım, yok," son kelimeyi epey uzattım. Annemin daha fazla konuşmasını dinlemeden odama çıktım. Çabucak üzerimdeki elbiseden kurtulup pijamalarımı giyindim. Kendimi yatağıma atıp gözlerimi kapattım. Annem beni sabah sabah uyandırıp bir sürü şey hazırlatmıştı ve onlar yetmezmiş gibi sürekli hizmet ettim. Artık güzelce dinlenebilirim.

Uykumun en tatlı yerinde babamın ve Ali'nin sesini duydum. Sesli bir şekilde konuşuyorlardı ve sesleri odama kadar geliyor. Usulca gözlerimi araladığımda hava daha aydınlıktı. Esneyerek ayaklarımı yataktan aşağıya indirip yere bastım. Dağılan saçlarımı güzelce topladıktan sonra yataktan kalkıp pencereye ilerledim. Yüzümde beliren hafif tebessümle mahallede göz gezdirdim ve perdeyi çekip odamdan çıktım. Bunu her sabah yapıyor olmak o kadar harika hissettiriyor ki; artık odama her çıktığımda ilk önce pencereye çıkıyorum ve etrafta göz gezdirip gülümsüyorum.

Alt kata indiğimde Ali hevesli hevesli babama bir şeyler anlatıyor, babam ise pür dikkat onu dinliyordu. Oturma odasına girip yanlarına yaklaştım. Babam bana bakıp gülümsedikten sonra Ali'yi dinlemeye devam etti.

"İznin var değil mi baba?" Hevesliydi ama neye bilmiyorum.

Babam gülerek ayağa kalktı. "Sınava çalışıyorsun Ali."

Ali huysuzca söylendi. "Baba okuma isteğimin olmadığını biliyorsun."

"Önce bir sınava gir oğlum, sonra karar verirsin."

"Baba lütfen."

Babam gülümseyerek pes edip Ali'ye döndü. "Tamam izin veriyorum ama sınava gireceksin."

Hızla ayağa kalktı. "Söz baba, söz sınava gireceğim." Babam gülümsemekle yetindi.

Ali'nin dersleri en başından beri iyi değildi ve şu an babama işe girmek için yalvarıyordu. Hoş okumuyorsa bari meslek sahibi olsun. Akif ise akıllıydı. Dersleri hepimizden iyi ve hukuk okuyor. Ara sıra yarı zamanlı işlerde çalışıp bize destek oldu lakin ben daha fazlasına müsaade etmedim. Çok şükür kafeden kazandığımız ve babamın emekli maaşı bize yetiyor.

"Nerede iş buldun?"

Hevesle bana döndü. "Sokağın başında abla. Abi çok iyi birine benziyor ve elim işe yatkın." Kaşlarımı çattım. Çalışmadan nasıl elinin işe yatkın olduğuna karar verdi anlamıyorum. Meslek lisesinde okumuştu ve ne okuduğunu dahi hatırlamıyorum. Geçen sene mezun olup sınava girdi fakat puanı çok kötü olduğu için tercih yapmadı. Bu sene babamın zoruyla tekrar sınava hazırlanıyor.

"Mobilya abla," dedi gülümseyerek. "Benim çalışacağım yer koltuk takımı falan yapıyor sokağın diğer başında ise patronumun abisi var, orada da onun dükkânı var." Anladım dercesine başımı salladım. Umarım dediği gibi eli yatkındır yoksa kimse bir şey yapamayan elemanı yanında tutmaz.

Akşam yemeğinin ardından çay içtik. Babam annemle sohbet ederken ben telefonuma bakıyordum. Sosyal medya hesaplarımda gezindim fakat sıkılınca telefonu kapatıp sehpaya bıraktım.

"İyi insanlar," diyen babama kulak verdim. "Yarın ben bi' konuşurum Ali deli doldu Sema."

Annem meyve tabağını babama uzattı. "Öyle Emin, okumak istemiyorsa iş sahibi olsun. Zorla da okutamayız ya, olmuyor işte."

"Gökşin," babama bakmaya devam ettim. "Senin işler nasıl? Var mı bir eksiğin?"

"Yok babam. Ama bir şey söyleyeceğim,"

"Söyle kızım."

"Kafe için kitaplık yaptırmak istiyorum. Yeni kitap getirenler oldu onlar için kitaplık lazım."

Babam bir süre düşündü.

"Aslında şu aşağı tarafta bir mobilya dükkânı var oraya sorabiliriz."

"Yarın bir sorsan baba, sonra bana haber verirsin."

"Tamam kızım, ben yarın uğrar sorarım."

"Tamam babam."

Saat epey geç olunca odalarımıza dağıldık. Bugün yeterince uyuduğum yetmemiş gibi yine uykum geliyor. Uyumadan önce dişlerimi fırçalayıp saçlarımı taradım ve odama geri döndüm. Hava sıcak olduğu için cam açık uyuyorum. Yatağa geçmeden önce cama çıktım. Mahalle sessiz ve birçok evin ışığı kapalı. Bakışlarımı mahallede gezdirdim ve lambası açık olan balkon gözüme çarptı. Genç bir adam balkonda oturmuş öylece karşı kaldırıma bakıyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Acaba ne derdi var da böyle kitlenmiş gibi kaldırıma bakıyor. Uzaktan ona bakıp iç çektim ve kalın perdeyi çekip yatağa yöneldim.

Yarın erken uyanıp kafeye gideceğim bu kadar tatil yeterli. Bir de yarın Hakan'ın izin günü olduğu için Meltem'e yardım etmem lazım. Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimi kapatıp başımı yastığa bastırdım. Huzur dolu bir halde gözlerimi sıkıca kapattım. Her şey çok güzel... Hayat her şeye rağmen yaşamaya değer...

Kendimi çok mutlu bir kitabın içerisinde baş karakter gibi hissediyorum. Her şey gözüme o kadar toz pembe geliyor ki, hep gülümsemek istiyorum. Ben bu kitabın her cümlesinin altını çizmişim ve her cümlesi hep anlamlı...

 

 

 


Bölüm sonuuuu💖

 

 

Bölüm hakkında düşüncelerinizi bekliyorum. 🤍

Loading...
0%