Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@kelebeginekseni

 

 

 

 

3.BÖLÜM

 

Yüzümdeki büyürken, camdan bakıma devam edildi. Yaz yağmuru o kadar güzel ki, kafeye gitmeyecek olsam çıkar yağmurun altında ıslanırım. Tatlı tatlıyı ısıtıp yağmuru izleyerek bir süre daha ve usulca pencereden çekildim. Ben, yaz mevsimini tüm mevsimlerden daha çok seviyorum. Onun bulunduğu yerin cıvıl cıvıl oluşu o kadar güzel ki, bir de kuş cıvıltıları tamamiyle ruhumu dinlendiriyor.

"Ali" merdivenleri erken yaştakilerin evinde duyuldu. Mutfağa girdiğimde herkes masada toplanmıştı. Yüzümdeki gülümseyerek yerde kaldığım yerde saklandım.

"Sabah şerifleriniz hayırlı olsun."

Babam bana içten bir gülümsemeyle gönderdi. "Hayırlı sabahlar güzelleşiyor." İçim sevinçle dolarken kahvaltıya başladım. Bugün kafeyi dokuzda açacağız bu yüzden hiç hızlanmıyoruz.

"Ali sen geç kalmadın mı?" Babama baktım ve ardından Ali'ye döndüm. Demek ki Ali bugün işe başlıyor.

Yok baba, dedi hızlı bir şekilde kahvaltı yaparken. Gözlerimi Akif'e çevirdiğimde o da yavaş yavaş kahvaltı yapıyor. "Patronum dokuzda gel dedi."

"Kıtlıktan çıkmış gibi yeme," diye ifadenin annem çayları tazelerken. Ali kimseyi duymamış gibi kahvaltısına hızlı bir şekilde devam etti ve ben sadece onları kaybettim.

"Baba kitaplık işleri hakkında konuştun mu?"

"Bugün konuşacağım Gökşin." Anladım dercesine liderliğimi aşağı yukarı salladım. "Hatta iki kardeşinde mahallede dükkânı var." Umursamazca omuz silktim. Allah haklarında hayırlısını nasip etsin.

"İyi baba, sen konuşunca bana haber verirsin."

"Tamamen, komşuların dışında da söylüyorum." Gülümseyerek masadan kalkıyorum. Otobüse binip kafeye gidene kadar iyi zaman geçecek. Neyse ki Meltem yakın olduğu için kafeyi o dolduruyor.

"Aman baba, sen söyle parası halledilir. El emekleri çıktı."

"Aferin benim ürememe. Ne güzel yetiştirmişiz değil mi Sema?"

Anneme gülümsüyordu. "Çok şükür Emin, bu devirde çok iyi yetiştiriyoruz."

Anne ve babama öpücük attıktan sonra evden çıktım. Çantamı koluma takıp sokağın sonuna kadar doğru ilerlemeye başladım. Yağmur hala usul usul yağıyor, bu süreçte yürüyerekten devam ettiniz.

Gözlerim mahallede gezinirken, mobilya mağazalarını gördüm ve kaşlarımı çattım. Babamın elindeki bu mu acaba diye düşündüm ama emin değilim, çünkü hem burada hem de sokağın diğer ucunda dükkân var. Karşıya geçmezse ilk ben konuşabildiğimi düşünüyordum, babamın konuşması daha düzenli oluyor. Kafamı onume tercümesi sürdürüldü.

Kafeye erişime doğrudan giriş yapın. Meltem masaları silerken, Hakan gelenlere yönlendiriliyordu. Arka yerde devam etmeden çantamı erteleme süresinden sonra önlüğümü giyindim. Bugün kasada ve mutfakta duracağım. İki tane aşçımız var; Asmin teyze hemen hemen annemin yaşlarında. Tuğba abla ise otuz yaşlarında. İkisiyle de çok garip tanıştık ve iyi ki tanıştık. Gelen müşteriler yemeklerden ve tatlılardan çok memnun.

Kafe git gide kalabalıklaşırken yetişmek epey zor oluyordu. Yorgunlukla sandalyeye oturduğum an telefonum çaldı. Oturduğum yerden kalkıp çantamı aldım ve telefonumu çıkardım. Arayan babamdı.

"Baba," telefonu cevaplayıp kulağıma tuttum. "Nasılsın kızım?"

"İyiyim baba, sen nasılsın?"

"Çok şükür kızım, ben konuştum mobilyacıyla."

"Tamam baba, gelip baksınlar ölçü falan alınsın net karar verelim."

"Tamam Gökşin, ben adresi vereceğim gün içinde gelir."

"Sağ ol baba."

"Görüşürüz kızım."

Telefonu kapattıktan sonra ayağa kalktım. Kafenin hala kalabalık olması çalışmamız gerektiğini gösteriyor ve daha fazla beklemeden müşterilerle ilgilenmeye başladım.

🌠

Mahallede göz gezdiren Emin yavaş adımlarla mobilya dükkanına girdi.

"Selamın aleyküm," onu karşılayan genç adam hemen yanına yaklaştı.

"Aleyküm selam, buyrun." Emin kısaca etrafta göz gezdirdikten sonra tebessüm etti.

"Nasılsın Tekin?" dediğinde genç adam hemen arkasına baktı. Babası elindeki işle ilgileniyordu.

Göz ucuyla Emin'e bakan Tekin hemen cevapladı. "İyiyiz Emin amca, şunu bitireyim yanına geleceğim."

"Baba," dedi tamamiyle arkasını dönüp.

Tekin hemen oğluna bakıp konuştu. "Sen Emin amcana çay koy ben geliyorum Batur." Emin ona getirilen sandalyeye geçip oturdu. Dün Ali ile beraber hem buraya hem de diğer dükkâna uğramışlardı. Tekin ve Ulaş ile tanışıp çay içmişlerdi. Genç adamların babası Musa ile de mahalleye geldikleri zaman tanışmıştı.

Tekin elindeki işi bitirir bitirmez Emin'in yanına geldi. Oğlu Batur hemen onlara çay ikram edip işinin başına geçti. Batur, küçüklüğünden beri babasıyla dükkâna gelip yardım ederdi. Hem işi öğrenmiş hem de okul okuyordu.

"Hayrola Emin amca?"

Tekin su bardağına soğuk su soldurdu ve Emin'e uzattı. "Yok Tekin, sen iç." Suyu içtikten sonra derin bir nefes aldı. Yeni bir sipariş almıştı. Mutfak dolabı yapıyordu ve epey yorulmuştu.

"Bizim kızın kafesi var," dediğinde Tekin dinlemeye devam etti. "Onun kafeye kitaplık yaptıracağız."

Emin susunca Tekin konuştu. "Şimdi ölçü almadan net bir şey söyleyemem Emin amca. Hem komşumuzsun ona göre bir şeyler yaparız. Ufak bir şeyse ben öylesine de yaparım."

"Yok," dedi Emin tebessümle. Bu genç adamları çok sevmişti. Hepsi işinde, gücünde, terbiyeli çocuklar ve bu onu epey memnun ediyor. "Kafe büyük Tekin, ölçü alman lazım." Tekin usulca sakalında elini gezdirdi.

"Gün içinde ölçü almam zor Emin amca, Batur'u gönderemem, Ulaş bugün kapalı. O gidip ölçü alsın ben ona göre bir şeyler ayarlarım." Emin babacan bir tavırla gülümsedi. Bu mahalleye geldiğinden beri tanıdığı herkes iyi insanlardı. Elbette insanların da iyisi ve kötüsü var ama şu anlık tanıştıkları herkesi sevmişti.

"Tamam Tekin, ben sana adresi atarım sen haber edersin." Emin ayağa kalkınca Tekin'de ayaklandı.

"Eyvallah Emin amca." Selamlaştılar ve Emin dükkândan çıktı.

Biraz dinlenen Tekin telefonunu çıkarıp kardeşini aradı. Kardeşi sipariş verilen takımı götürdüğü için dükkânı erken kapatmıştı. Onunda biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Normalde pazar günleri dükkânı açmazdı ama kardeşi evde durmadığı için pazar günü öğleden sonra gidip dükkanını açıyordu.

"Efendim abi,"

"Ne yapıyorsun Ulaş?" Genç adam uzandığı yerden doğruldu.

"Evdeyim abi, uzanıyorum."

"Sana işim düştü Ulaş, bir ölçü alman lazım."

"Ne ölçüsü abi? Batur yok mu?"

"Var oğlum da biz mutfak dolabı yapıyoruz. Bizim bu yeni taşınan komşular var ya, kafeye kitaplık yapılacakmış. Sen müsaitsin bi' ölçü alıp gelsen," dediğinde kardeşi ikiletmedi ve ayağa kalktı. Canı sıkkındı zaten bir şeylerle uğraşması iyi gelirdi.

"Tamam abi, sen adresi at ben ölçü almaya giderim."

"Tamam kardeşim, nasıl bir şey istiyorlar onu da sor."

"Tamam Tekin Reis."

Tekin kardeşine gülerek telefonu kapattı ve Emin'in attığı adresi kardeşine gönderdi. Üzerini değiştiren Ulaş, gerekli malzemeleri alıp evden çıktı. Yanına metre ve not defteri alması yeterliydi. Abisinin attığı adrese doğru gitmek için evden çıkıp arabasına bindi. Arabasını daha alalı birkaç ay olmuştu. İşleri düzelir düzelmez ilk önce araba aldı çünkü en ihtiyacı olan şeydi. Telefondaki adrese bir kez daha baktıktan sonra yola koyuldu.

🌠

Kafe biraz olsun sakinleşmişti. Şu an tek tük müşteri olduğu için Meltem ile bir köşeye geçip kahve içiyorduk. Babam az önce arayıp birilerinin kitaplık için ölçü almaya geleceklerini söyledi. İç çekip kahvemi içmeye devam ettim. Kitaplığın acelesi yoktu ama mobilyacı abi ölçüyü alalım gerisini hallederiz gibisinden şeyler söylemiş. Oturduğum yerden kalkacağım anda kafenin kapısı açıldı. Kafeden içeriye giren adama bakakaldım. Bu adamın burada ne işi var!

"Meltem," diye söylendim memnuniyetsizce. "Gelen müşteriyle ilgilenir misin?" Meltem kahvesini masaya bırakıp hızlıca ayağa kalktı ve o mahalledeki saygısız adama yaklaştı. Gözlerim üzerlerindeydi. Bir süre bir şeyler konuştular ve Meltem bana bakıp eliyle gel diye işaret etti. Şu an yanlarına hiç gitmek istemiyorum.

"Sen gel," diye mırıldandım. Kaşlarını çatan Meltem bana doğru yaklaştı. "Ne oldu?"

"Kitaplık yaptıracağız ya, adam ölçü almaya gelmiş." Gözlerim şaşkınlıkla büyürken kafamı çevirip o adama baktım. Babamın dediği mobilyacı bu mu yani! Bu nasıl esnaf olabilir o üslupla!

"Sen ilgilen Meltem,"

"Saçmalama Gökşin, ben niye ilgileneyim. Kafenin sahibi olarak sen karar vereceksin." Huysuzca o adama baktım. Ben onunla asla muhattap olmak istemiyorum.

"Sen yan tarafa götür ölçü alsın, ben geliyorum."

Meltem bana garip garip bakarken masaya geçip kahvemi içmeye devam ettim. Bu adamdan o kadar çok nefret ediyorum ki, onu görünce sinirleniyorum. Sözleri beni çileden çıkarmıştı. Hem bana çarpıp hem de manyak demişti. Hayır özür dileyeceği yerde utanmadan manyak diyor. Asıl manyak kendisi.

Gözlerim onların üzerindeydi. Meltem sabredemeyip tekrar beni çağırdı ve pes edip oturduğum yerden kalktım. Yavaş adımlarla yanlarına ulaştığımda beyefendi hala ölçü alıyordu. Hayır altı üstü birkaç ölçü alacaksın ne uzattın ya!

"Ne oldu Meltem?" Omzunun üstünden bana baktı ve kaşlarını çattı.

"Gökşin Hanım, ölçü alındı nasıl bir model istiyorsunuz?" Meltem bana Gökşin Hanım dediği için sinirlendim ve hızla ona döndüm.

"Gökşin Hanım ne ya, arkadaşız biz Meltem." Sinirle ona söylenmekten geri kalmadım. O adam ise bana baktı ve resmen göz devirdi. Bayık bir bakış atması beni çileden çıkarırken sessizliğimi korudum çünkü ben onun gibi kaba saba biri değilim.

"Sizi dinliyorum hanımefendi," dedi bana dönerken. Yutkundum ve birkaç adım geriledim. Bakışlarım daha önce yaptırdığım kitaplıkta gezindi. Kafenin adını en üstte yazdırmıştım ve rengi kafeyi daha ferah gösteriyordu. Her zaman tercihim beyazdan yanadır.

"Öncelikle," derken o adama döndüm. "Beyaz olsun." Başını anladım dercesine salladı. "Kafenin adı diğer kitaplıkta olduğu için en üstte yazılsın." Söylediklerimi elindeki deftere not etti ve tekrar bana baktı. Onun bakışlarında hiçbir şey yoktu ama ben ona nefretle bakıyordum. Memnuniyetsizce omuz silktim.

"Tevafuk yazısını biraz daha modelli yazarsanız sevinirim," tekrar not defterini aldı ve sanırım kafenin adını not etti.

"Diğeri pek modelli değil," dedi kinayeli bir tonda.

Sinirden ellerimi yumruk yaptım. "Olabilir, ama bu istediğim gibi olursa sevinirim." Bana göz ucuyla baktıktan sonra önüne döndü. Şimdi kafasına fincanları geçirsem belki sinirim geçer. "Onun dışında diğer kitaplık gibi düz bir şeyler olsun. Öyle abartılı bir şey olmasına lüzum yok. Babam sizinle iletişimde, geri kalan her şeyi ona söylerseniz o bana iletir."

Kaşlarını hafifçe çatıp konuştu. "Abim ilgileniyor. İşim bitti, iyi günler." Başka bir şey söylemeden hızlıca kafeden çıkıp gitti. O çıkıp gitmese bu sinirle kesin ben kovardım.

"Ne hoş çocuk," Meltem'in sesiyle arkamı döndüm. Hemen arkamda durmuş o adamın ardında bakıyordu. Kendisi biraz hayran gönüllü olduğu için herkesi hoş buluyor.

"Hiç hoş biri değil."

Hızla bana döndü. "Delirme istersen Gökşin. Adam uzun boylu, beyaz tenli, kara kaş, kara gözlü. Hey maşallah." Yüzümü buruşturdum ve Meltem'i kitaplığın yanında bırakıp kasaya ilerledim.

Kafeyi kapattıktan sonra durağa kadar yürüdüm. Umarım sinirle o adama kötü davranmamışımdır. Çünkü ben onun gibi biri değilim ve tanımadığım kimseye önyargılı yaklaşmam. Bakkalda bana çarpan o ve haklı olmaya çalışan yine o'ydu. Hele üzerine su döktüğüm gün; eğer o gün bana manyak demeseydi ben özür dilerdim ama bana manyak dediği için hiçbir şekilde ondan özür dilemem.

Düşüncelerime sinir olup otobüse bindim. Ben neden bu saçmalıkları düşünüyorum anlamadım. En iyisi eve gidene kadar şarkı dinleyip, camdan dışarıyı seyretmek. Eve gidince güzelce dinlenirim. Yol çabuk geçmişti. Mahalleye girdiğim anda yorgun argın bir halde eve ilerledim. Gözlerim etrafta gezinirken yüzümde oluşan gülümseye engel olamıyorum.

Usulca evimizin kapısını açınca gözlerimi kapatıp gülümsedim. İnsanın evi gibisi yok. Dışarıya çıkıp eve geleceğimi bilmek beni hayatta daha mutlu bir insan kılıyor. İstediğin kadar uzağa git, biliyorsun ki bir gün evine döneceksin. Geride bir evin var ve burası sana ait.

"Gökşin," beni kapıda gören annem ile karşı karşıya kaldık. Elindeki tabakları oturma odasına taşıyordu. Çantamı kapının çaprazındaki dolaba koyduktan sonra ayakkabılarımı çıkardım.

"Yemek mi yiyorsunuz?"

"Geldiğini gördüm, uyuşuk uyuşuk yürüyordun. Dedim sen gelene kadar sofrayı kurarım." Tebessüm ettim. Evet uyuşuk uyuşuk yürüyordum ama yorgunum. Bugün kafe çok kalabalıktı.

"Sen beni mi gözetliyorsun Sema Hanım?"Annem bana manidar bir bakış attı.

"Geliş saatin hiç değişmiyor ve dikkat ediyorum da mahalleye girdiğin anda yavaş yürüyorsun." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Annemde ne göz varmış, mahalleye girince yavaş yürüdüğümü bile fark etmiş oysa ben bilincinde bile değilim.

"Çok acıktım," diyerek konuyu değiştirdim. Annem bana bakarken, ben hızlıca banyoya ilerledim.

Elimi yıkayıp saçlarımı topladıktan sonra oturma odasına geçtim. Bugün mutfak masasında değilde yer sofrasında yemek yiyeceğiz. Bana kalsa hep yer sofrasında yeriz ama annem sabahları oturma odasını süpürmeden bir şey yemek istemiyor. Sofraya geçtiğimde Akif ile göz göze geldik.

"Okul nasıl gidiyor Akif?"

Ekmeğini bölüp biraz ağzına attı ve çabucak çiğnedi. "Çok iyi abla. Bir an önce mezun olma çabasındayım." Usulca başımı salladım.

"Helal olsun sana canım. Hayırlısıyla mezun olursun."

"Hayırlısı abla."

Gözlerim hemen yan tarafımda oturan Ali'ye döndü. O ise yemek yemeye başlamıştı.

"Senin işler nasıl beyefendi?" Bana yandan bakıp yemeğe döndü.

"İyi gidiyor abla. Sen kitaplık yaptırıyormuşsun?"

"Evet," derken Ali'ye bakmaya devam ettim. Acaba o dengesiz kardeşimin yanında abuk sabuk bir şeyler mi konuştu.

"Niye sordun?"

"Ölçüyü benim ustam almış. Kitaplığı abisi yapacak." Biraz şaşırdım ama kimseye belli etmedim. Madem abisi yapacak ne diye o dengesiz ölçü almaya geldi. Başkası gelseydi daha iyi olurdu. "Benim ustam iyidir," dedi Ali ayranını içerken. Herkes yemek yemeye başlamıştı ama benim canım hiç istemiyordu. Kafede bir şeyler atıştırdığım için tok hissediyorum.

"Hadi konuşmadan bitirin, mahallede nişan başlamış."

"Ne nişanı anne?"

"Hatice'nin kızı nişanlanıyor. Aslında gitmeyecektik ama çok ısrar ettiler. Gider görünür geliriz." Umursamazca omuz silktim ve ayran dolu bardağımı aldım.

"Ben uyurum," diye söylendim sofradan kalkarken.

"Ne uyuması Gökşin, sende gel. Oradaki yaşıtlarınla tanışırsın."

"Ne işim var anne ya, tanımıyoruz hiç kimseyi. Hem nişanda ne işimiz var?" Annem yüzünü astı.

"Kız daha geçen gün buradalardı. Tanıştık çok ısrar etti. Hem yarın bir gün sizinki de olursa onlar gelir." Bunaldığım için ayranımı içip bardağı sofraya bıraktım.

"Duş alıp uyuyacağım. Size iyi eğlenceler."

"Kız Gökşin." Arkamdan söylenen annemi duymazdan gelip odama çıktım. Hızlıca pijamalarımı çıkarıp banyoya geçtim.

Duş almış ve yatağıma geçmiştim. Mahallede nişan başladığı için çalgı sesi odama kadar geliyor. Ben bu seste uyuyamam ki. Yataktan kalkıp pencereye çıkıp nişanın olduğu tarafa baktım. Bütün mahalleli nişana gelmiş. Tebessümle nişanı pencereden izledim.

"Gökşin."

Odamın kapısı açılınca hızla arkamı döndüm. "Anne," yanıma doğru gelip pencereden benimle beraber dışarıya baktı.

"Ay," dedi gülümseyerek. "Baksana ne güzel değil mi? Darısı sizlere kızım."

"Hayırlısı," derken nişanı izlemeyi sürdürdüm. Evlilik fikri hiç aklıma gelmedi. Aslında birini sevince insan onunla bir gelecek düşünebiliyor. Evliliği düşünmem için birini sevmem gerek. Biriyle bir yaşam paylaşmam için onu delicesine sevmem gerek. Ve ben birini sevebilir miyim hiç bilmiyorum.

"Hadi giyin, beraber gidelim Gökşin." Anneme yüzümü asarak baktım. Tanımadığım insanların nişanında ne işim var. Hayır selamlaşmadım bile kızla, bir de nasıl nişanına gideyim. Şimdi mahallede herkes birbirini tanıdığı için hepsi nişana gelmiş ama biz kimseyi tam tanımıyoruz. Belki evimize gelmiş olabilirler fakat yine de nişana gidecek kadar arada samimiyet yok.

"Olmaz anne," dedim huysuzca.

Ama Sema Hanım ısrarını sürdürüyor. "Hadi Gökşin. Kız nişan olacak. Hem bakarsın etrafına azıcık." Şaşkınlıkla gözlerimi büyüttüm. Yok daha neler canım.

"Ne münasebet Sema Hanım." Annem kıkır kıkır gülerek dolabıma yöneldi. Hayır, illa çirkeflik yaptıracak. Gelmek istemiyorum be ne bu ısrar!

"Çıkarma kıyafet falan asla gelmem." Beni duymazdan gelip dolabımdan elbise bakındı ve sade mavi elbisemi çıkarıp yatağa bıraktı. Gözleri çabucak ayakkabılarımda gezindi. Topuklu ayakkabılarımı pek giymediğim için kutularının içinde dolabımdaydı ve annem içlerinden siyah olanı çıkarıp kenara bıraktı.

"Çabuk hazırlan," derken odamdan çıkıp gitti.

Aslında gidip eğlensem benim içinde güzel olur. Ben böyle düğünleri falan seviyorum hatta çekinmeden oynarım. İsteksiz olsam dahi üzerimi değiştirip mavi elbisemi giydim. Elbisem oldukça sade ve dizlerimin altında bitiyordu. Kolları omuzlarımdan dirseklerime kadar dökülüyor. Belden aşağısı ise boldu. Saçlarım nemli olduğu için kurutup el çabukluğula düzleştirdim çünkü kabarmıştı. Son olarak hafif bir makyaj yapıp odamdan çıktım. Bir yanım gitmek istemezken diğer yanım git değişiklik olur diyordu.

Alt kata indiğimde annemler hazırdı. Babamın dahi gelecek olması beni bir miktar şaşırttı çünkü pek böyle şeyleri sevmezdi. Akif evde kalırken ben, annem, babam ve Ali evden çıktık. Ali gelmek için epey heyecanlıydı çünkü nişanlanan kız, ustasının kuzeniymiş. Nişan sokağın sonunda olduğu için o tarafa doğru ilerledik. Nişan yerine vardığımızda gözlerimi etrafta gezdirdim. Anlaşılan herkes eğleniyor. Hatice teyze bizi gördüğü anda yanımıza doğru gelip annemle birbirlerine sarıldılar.

"Hoş geldiniz, gelmenize çok sevindim," bana bakıp gülümsedi. "Kızında gelmiş. Sema vallahi gelmeniz beni çok mutlu etti." Kadın gerçekten de sözlerinde samimi. Annemlerle gelmekte iyi yapmışız. Kadın bizi görünce gerçekten de sevindi. Hatice teyze bizi kadınların olduğu masalara doğru yönlendirdi. Babam ve Ali karşı tarafta oturan erkeklerin olduğu yöne giderken bizde Hatice teyzenin ardından gittik. Nermin teyze ve Fatma teyzelerin olduğu masaya varınca boş olan sandalyelere kurulduk. Bakışlarım nişan alanında gezindi. Sokağı çok güzel süslemişlerdi. Gelinle damadın olduğu masaya baktım ve tebessüm ettim. Birbirilerini sevdikleri yüzlerindeki gülümsemeden dahi anlaşılıyor.

"Hoş geldin kızım."

Nermin teyzeye döndüm. Bana diyordu, ona hafifçe gülümsedim. "Hoş buldum, nasılsın Nermin teyze?" Bana sıcacık gülümsemeye devam etti. Buradaki insanların kanı epey sıcak bu beni şaşırtıyor.

"İyiyim kızım, sen nasılsın?"

"Çok şükür bende iyiyim."

Kısa selamlaşma ve hâl hatır faslından sonra etrafa bakınmaya devam ettim. Gözlerim etrafta gezinirken onu gördüm. Dengesiz beyefendi epey keyifli bir halde çevresindekilerle konuşuyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Ben bu adama epey gıcık olmuştum. Hatta ona hiç kanım ısınmadı.

"Oğlum," diyen ses beni şaşırttı. Sanki onu incelerken yakalanmış gibi oldum. Utançla bakışlarımı konuşan Nermin teyzeye çevirdim.

"Anlamadım?"

"Ona bakarken genç adam benim çocuğum." Gözlerim gözleriyle büyürken Nermin teyzeye baktım. "Ulaş" dedi oğluna bakarken. "Ulaş benim en küçük çocuğum. Evin en küçük çocuğum hatta sizin Ali onun yanında çalışmaya başladı." Şaşkınlığım artarken yüzüm donuklaştı. Ulaş, peh ne Ulaş ama tam bir gıcık. Hatta çoğunun tek kendisi.

Umarım bununla hiçbir şekilde daha fazla ileti geçmem çünkü bana göre iletişim çokağı. Çok çöpçü ve kesinlikle ondan hiç hoşlanmıyorum.

Nermin teyze "Evet" dedi gülümserken. "O da sana bakıyorum." Hızla bakışlarımı çevirdiğimde onunla göz göze geldik. Kaşlarım çatılırken onun içinde mimik bile oynamıyordu. Ona ters bakmayı sürdürdüm. Gözlerimde ona karşı bariz bir nefret var. İnsan hiç tanımadığı birinden nefret edebilir mi? Ben ondan kesinlikle nefret ediyorum.

 

 

Loading...
0%