Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. BÖLÜM

@kelebeginekseni

 

5.BÖLÜM

 

Hayat güzeldir. Yaşamak için her zaman güzel nedenler bulmayı becermek ise ağır zahmetlidir. Ben hayata hep olumlu bakmaya çalışıyorum. Elbette benimde çok kez engellere takıldığım, hatta belki de kaybettiğim günler bile oldu ama bilirim ki rahmetiyle kalbime dokunan bir el vardı. İnanç; Bu hayattaki en gerçek oluşum.

"Olmuş mu?" Göz ucuyla anneme baktım. Yine de beni izin gününde bırakmaktan vazgeçtin. Neymiş gelin görmeye gidecekmiş. Yahu, düğününe gittiğimiz insanların gelin görmesinde ne işi var! Annem mahallesindeki kadınlarla iyiye yakınlaşmış.

"Gökşin" dedi kolumdan çekil. Ya izin günümde bari bana huzur ver anne. Bari şu bir günde bir rahat bulayım. "Elini çabuk tut. Geçen sürede yaptıkların poğaçaları çok beğenmişlerdi."

"Tamam anne." İçten içte ise söyleniyorum. Annem beni herkesle tanıştırmaya çalışıyor. Elbette sürekli bazı şeyler tanıyacak ama şu an benim izin günüm ya, ben bugün sadece uyuyacaktım.

"Nermin'de geliyor", bir duraksama fiyatı. Nermin teyze Ulaş'ın annesi. Annem onunla sıradan bir yakınlaşmış. Ara sıra birbirinin kahve içmeyeler gidiyor, hatta akşamları eşiyle çay içmeye geldiği de oldu.

"Bayağı yakınsınız" alttan alttan anneme lafı vurdum. Nermin teyze pamuk gibi ama oğlu tam bir vahşi. Hatta vahşi bir kenarda dursun, buz dolabı. Yani buz dolabınında güzel yanları var ama o Ulaş delisinin hiç güzel bir yanı yok. O hiçbir tabiri hak etmiyor.

"Tam benim kafadan" derken tülbentini düzeltti ve tezgahtaki saklama kaplarını poşete koydu. "Nermin'i çok sevdim. Tam dünür olacak insanlar." Tamam. Annemin arasındaki muhabbet de kendini açıkça belli etti. Çok şükür ne benim yaşımdaoğlu var ne de bekar. Düşüncelerimi bir anda başka bir düşünce tekmeledi. Ulaş delisi bekar.

"Ay" diye bağırarak bağırdım. Hızlıca anneme döndüm. Hanımefendi bir de keyifli keyifli görülüyor. "Sakın anne, susturucunun değil mi?"

"Nasip oranları." Yüzündeki güller büyürken usulca mutfaktan çıktı. Ben ise sonra bakakaldım. Ben onunla sohbet etmek dahi istemiyorum. Hatta onları bile görmek istemiyorum ama bir dakika ya o kadar abartmaya lüzum yok.

"Bak Gökşin" dedi evden çıkarken. Annemin yanında devam ettim. "Babanla öyle aşk evliliği falan yapmadım ama evlendikten sonra âşık oldum." Bana baktı ve tekrar önüne döndü. "Eğer sevdiysen yoksa görücü bir şekilde düşünebilirsin. Sonuçta senelerce birlikte olduğun insan bile tanıyamıyorsun. Her şey kısmet oldu." Sustum ve bir şey söylemedim. Annem belki bu konuda bir nebze doğru ama bilemeyiz. İnsanları tanımak zor.

Ben, bazen sevginin de yetmediğini belirtiyorum. Ailedeki sevginin her yaştan yaşta geliştiğini ama tarayıp ki sadece bir kişiyi sevmediğini henüz bilmiyor. Karşılıklı sevgi her şeyin gelişimi gelir. İnsan tek başına savaşamaz. Bir başına çabalamak zor ve tek başına ayakta tutacağım bir sevgiye ihtiyacım yok.

Annemin sözleri aklımda dönüp dururken, misafirliğe geldiğimiz evin kapısındaydık. Kapıyı bize açan genç kadına gülümsedim. Sanırım bize kapıyı açan evin gelini.

"Hoş geldiniz Sema teyze," annemle birbirlerine sarıldılar. Annemden sonra bana baktı ve içtenlikle gülümsedi. "Hoş geldin," birbirimize gülümsedik.

"Gökşin," derken içeriye geçmiştim. Ardımızdan kapıyı kapattı.

"Salona geçin Sema teyze." Annem salonu biliyormuş gibi ilerledi ve gerçekten de biliyor. Salona girdiğinde bende arkasından geçtim. Annemin kadrosu tam takır burada. Kısaca hepsinin üstünde göz gezdirdim.

"Hoş geldiniz Sema." Şükran teyze ayağa kalkıp bize yaklaşıp annemle birbirilerine sarıldılar. "Sende hoş geldin Gökşin," bana yöneldi ve bizde kısaca sarıldık. İlk defa bu mahallede böyle her misafirlikte sarılma görüyorum. Bizimkilerde böyle samimiyet yoktu, hatta yolda görüp selam verme bile yoktu. Burada ise mahallede denk gelince selam verilip, hâl hatır soruluyor.

"Gökşin çalışmıyor musun kızım?" Kısmet teyzeye döndüm. Kendisi pek meraklı maşallah.

"İzinliyim bugün Kısmet teyze." Oturuşunu düzeltip şaşkınlıkla bana baktı. Niye şaşırdı anlamadım ama neyse.

"E kafe senin değil mi yavrum?" Hafifçe gülümsedim. Benim olması izinli olmayacağım anlamına gelmez ki. Bende normal bir çalışan gibiyim kafemde.

"Benim. Haftanın yedi günü açık bu yüzden çalışanlar dahil olmak üzere hepimizin izin günleri var." Bana bakıp tebessüm etti. Bu tebessümü çok memnuniyet doluydu.

"Aferin kızım sana." Gülümseyerek annemin yanındaki boş yere geçip oturdum.

"Gelinim Sevda ile tanıştın mı Gökşin?"

"Tanışmadım daha Şükran teyze." Annem elindeli poşeti bana uzattı.

"Dur Şükran, Gökşin bunları mutfağa götürsün hem gelinle tanışır hem de yardım eder." Annemin elinden poşeti alıp ayağa kalktım. Sema Hanım emrini vermişti bana ise uymak düşer. Her gittiğimiz yerde illa mutfağa girip yardım edeceğim ha illa.

"Kız olur mu öyle şey."

Annem eliyle Şükran teyzeyi geçiştirdi. "Sen sus kız," ikisi güldü. Ben salondan çıkıp etrafıma bakındım çünkü mutfağın nerede olduğunu bilmiyorum.

"Buradayım," koridorun sonunda bana bakan genç kadına bakıp gülümsedim. Hızlı adımlarla ilerleyip yanına gittim.

"Sevda ben," derken ocaktaki çayı kontrol etti. Gözlerim mutfakta gezindi. Çeşit çeşit yiyecek hazırlamışlar ve mutfak hafif boğuk gibi. Ben daha çok ön cephede ve açık tonlarda mutfak severim. Burası geride olduğu için bir tık boğucu geldi. Kahverengi ve krem tonlarındaki mutfak dolabı yeni gibiydi. Mutfak küçük olduğu için masa daha küçük gösteriyor. Penceresi ise arka bahçeye bakıyor ve hiç aydınlık değil. Evler sık olduğu için arka cephesi pek aydınlık değil.

"Bende Gökşin," ikimiz gülümsedik. Kalçamı tezgâha yasladım. "Yeni gelinsin anlaşılan." Kıkırdayarak bana baktı ve başını olumlu anlamda salladı. Mutlu görünüyor.

"Evleneli bir ay oldu." Çayları usulca bardakları doldurdu. "Sen?" dedi bana bakıp.

"Bekarım." Hafifçe gülümsedi.

"Güzelmiş, okuyor musun yoksa çalışıyor musun?"

"Mezunum. Çalışıyorum, kendi işim var."

Hafifçe kaşlarını kaldırıp konuştu. "Maşallah, ne güzel."

"Teşekkür ederim."

"Ayıptır sorması ne işindesin?" Gözlerim usulca Sevda'nın üzerinde gezindi. Üzerinde uzun ve açık tonlarda bir elbise vardı. Siyah saçlarını örmüş ve yüzüne hafif bir makyaj yapmış. Onu dışarıda görsem kesin yeni gelin derim o derece gelin olduğu belli. Minyon tipli bir kadın ve epey şirin.

"Kafe, kafem var."

"Ya ne güzel."

"Teşekkür ederim."

Sevda tabakları içeriye götürürken ben çay tepsinin aldım. Herkese ikramlıkları dağıtıp tekrar annemin yanına oturdum.

"Sema," dedi Münire teyze. Annem çayını yudumladıktan sonra Münire teyzeye baktı. "Yok mu Gökşin'e talip birileri?" Birdenbire ağzımdaki çayı püskürttüm. Annem hızla bana döndüğünde öksürmeye başlamıştım.

"Münire, kızımın maşallahı var. Talipleri var da babası olumlu bakmıyor ya da kızım istemiyor." Sakince çayımı sehpaya bıraktım. Şimdi ne gerek var böyle bir konuşmaya teyzeler. Hepiniz yiyip, içip başka konular konuşun.

"Evlenmek istesem elbette evlenebilirim Münire teyze," saygımı ve çizgimi bozmamak için sakinleştim. "Eğer nasibimde bir şeyler varsa er ya da geç bana ulaşır." Sesi kesildi ve bende onu daha fazla umursamadım. Herkes kendi arasında sohbet ederken tabağımdakileri yavaş yavaş yemeye devam ettim.

"Ne iyi yaptın Gökşin," hafifçe güldüm. Sevda ile mutfağı topluyorduk. Ben bulaşıkların kirini alırken o bulaşık makinasına diziyordu.

"Hayır, her seferinde soruyor bu ilk değil."

Sevda kapıyı kontrol ettikten sonra bana döndü. "Benden duymuş olma ama Münire teyzenin bekar üç oğlu var. Bence anneni yokluyor." Şaşkınlıkla duraksadım. Ay bana talip falan olmasınlar.

"Bende uzak olsunlar. Kendi işimin patronuyum ve mutluyum." Sevda gülerek makinayı kapatıp ardından ellerini yıkadı.

"Bende hiç evlenmek istemiyordum ama bak," elindeki yüzüğü gösterirken kocaman gülümsedi. "Evliyim ve mutluyum."

"Ya ne güzel, mutluluğunuz daim olsun."

"Çok âmin Gökşin. Gel oturalım," masaya yönlendirdiğinde sandalye çekip karşılıklı oturduk.

"Eşinle nasıl tanıştın?" Bana baktıktan sonra gözlerini yüzüğüne dikip usulca parmağında çevirdi. Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm yer aldı. O anı düşündüğüne adım kadar eminim.

"Görücü usulü oldu bizimkisi. Ömer askerdeyken annesi beni görmüş, tabi benimkiler çok karşıydı. Herkes okumamı istiyordu ama benim hevesim yoktu, derslerim kötüydü bir de Şükran annem talip olunca ben olumlu baktım."

"E lise falan okumadın mı?"

Hafifçe gülümsedi. "Okudum canım, hatta üniversite sınavına girdim iki kere sonra baktım istemiyorum evlenmeye karar verdim." Anladım dercesine başımı salladım. "Ama abim nasıl karşıydı." Sanki o anlar gözlerinin önünde canlanmış gibi gülümsedi. "20 yaşındayım, Şükran annemde abimin düğününde beni görmüş. Abim Ömer'i uzaktan tanıyordu." Sevda'nın benden küçük olduğunu anladım. "Okumamı istediği için çok karşı çıktı lakin ben en sonunda ikna ettim." Yüzüğünü bırakıp başını kaldırdı ve bana baktı.

"Ömer ile ilk konuştuğumda hiç yabancılık çekmedim bilakis sanki hayatımdaki biri gibiydi. Bir sene nişanlı kaldık bu sene de evlendik." Derin derin nefes alıp verdim. Bir sene boyunca birbirlerini eminim tanımışlardır. Bende böyle evliliği mantıklı buluyorum ama bu zamanda karşımıza nasıl insanlar çıkacak hiç bilmiyoruz.

🌠

Ter içinde kalan Ali çalışmaya devam ederken göz ucuyla ustasına baktı. Ulaş ise koltuğun yüzünü döşemekle meşguldü. Dükkânın kapısı açılınca Ali o tarafa döndü.

"Hoş geldin Ömer abi," Ömer kapıyı kapatıp Ulaş'ın yanına yaklaştı.

"Hoş buldum Ali, nasılsınız?"

"İyiyiz çok şükür abi, sen nasılsın?"

Ulaş elindeki işi bırakıp doğruldu. Arkadaşına baktı. "Hoş geldin kardeşim."

"İyiyim bende Ali çok şükür. Hoş buldum reis," ikisi el sıkıştı ve Ulaş'da dinlenmek için sandalyeyi çekip oturdu. Hiç dinlenmemişti bu yüzden şu an dinlenmesi daha mantıklıydı hem Ömer gelmişti.

"Yoğunsunuz," derken Ulaş'a baktı. "İki gündür mesai yapıyoruz. Takımların haftaya yetişmesi lazım." Ömer başını salladı ve Ali'ye baktı. Ali ise koltuğun kol kısmıyla uğraşıyordu.

"Yetiştirirsiniz kardeşim. Bende işten çıktım bir sana uğrayayım dedim."

"Hafta sonu gidiyor muyuz?"

Ömer sırıtarak Ulaş'a baktı. "Yengen müsaade ederse gideceğiz." Ulaş kahkaha attı.

"Ne hanımcı oldun lan."

Ömer keyifli keyifli güldü. "Hanımcı ol mutlu ol kardeşim." İkisi birden sesli bir kahkaha attı. Ömer evlendiği için epey mutluydu ve bu Ulaş'ı sevindirdi. Arkadaşının aşk acısı çektiği anlarını hatırlıyordu ve şu an Ömer'in eşini sevip, mutlu olması Ulaş'ı da mutlu ediyordu.

"Hayırlısı birader."

"Evlen sende kardeşim. Küçük Ulaşları sevelim." Ulaş arkadaşına ters ters baktı.

"Kız çocuğu rahmettir kardeşim. Önce kız çocuğu gerisi nasip."

Ömer güldü. "Bir evlende oğlum gerisi nasipse olur zaten."

"Sus Ömer. Senin çocuğunu sevelim önce."

"Hayırlısı kardeşim." Ulaş Ömer ile atışırken ayağa kalkıp işinin başına geçti.

"Hayırlısı tabi ama seninde yengeden korktuğunu görmek isteriz." Ulaş ters bir bakışla Ömer'e bakıp önüne döndü.

"Boş boş konuşma birader," Ömer sırıttığında Ulaş ona tahta parçası fırlatıp işine baktı ama Ömer bu kez kahkaha atmaya başlamıştı.

🌠

Bazen benimde pes edesim geliyordu fakat pes etmek için erkendi. Çabalamıştım. Bu hayatta şu an sahip olduğum her şey için; ben her şey için çok fedakârlık yaptım. Çoğu kez düştüm ve ailemin gücüyle ayaklandım. Eğer şu an durumumuz bu kadar iyi ise bizim çabamızın karşılığıydı.

"Ali bayağı çalışkanmış." Anneme göz ucuyla baktım. Ali, Ulaş'ın yanında çalışıyor ve onu epey sevmişti. Eve geldiğinde Ulaş hakkında sohbet ediyor ve sürekli övüyor. Acaba bana karşı davranışını bilse patronunu hala böyle över mi? Adam bana gelince resmen Ebu Cehil'e döndü. Tamam biraz abartmış olabilirim ama onunla kapışır.

"Okumuyorsa çalışsın, bari elinde mesleği olur." Annem başını sallarken geriye yaslandı.

"Senin işler nasıl kızım?"

Derin bir nefes aldım. "Çok şükür iyi anne. Kafe epey kalabalık oluyor hatta yer bile kalmıyor." Annem bana bakıp gülümsedi.

"Maşallah annem, Allah rızkınızı artırsın."

"Âmin anne. Bakalım, eğer böyle devam ederse kafeyi büyütmeyi düşünebilirim."

"Bekle kızım, hemen öyle bir işe kalkışma. Babanla da konuş." Sırtımı geriye yasladım. Elbette hemen öyle bir şey yapmayacağım biraz bekleyip duruma bakacağım. Belki yeni bir yer açabiliriz bu fikir daha olumlu en azından olmazsa kapatabiliriz.

"Hayalim ne biliyor musun anne?" Bana tereddütle baktı. Sanırım bir fikri var ve elbette fikri doğru.

"Başka şube açmak değil mi?" Usulca başımı olumlu anlamda salladım. Düşünüyorum da bu kafemi olduğu gibi bırakıp başka yerde yeni bir şube açabilirim.

"Keşke bir de evlenmeyi düşünsen," anneme ters bir bakış attım. Bu konu aklımın ucundan dahi geçmiyor. Aklım fikrim işimde ve benim daha hayallerim var.

"İşimi büyütmek dışında bir isteğim yok." Annem yüzünü asarak ayağa kalktı.

"Hiçbir şeyin fazlasında gözümüz yok kızım. Elinde işin var, okulunu da bitirdin. Şöyle güzel bir kısmet çıkarsa evliliği düşün." Omuz silkip koltuğa uzandım. Evlilik gibi bir düşüncem yok.

"Hayır anne."

Başucuma geldi. "Sana bir şey söyleyeceğim."

Gözlerimi kıstım. "Sakın düşündüğüm şeyi söyleme Sema Hanım."

"Gülten teyzen var ya," Devam etmesi için gözlerimi kapatıp açtım. "Hıh, işte onun bir oğlu var."

"E olabilir, varsa var bize ne bundan." Annem kolumu sıkıp bana sinirle baktı.

"Dalga geçme kız."

"Anne ben görüşmek istemiyorum."

"Çocuk memur kızım. Bir görüşüp konuş olmazsa olmaz." Oflayarak doğruldum. Ben gerçekten şu an kimseyle görüşmek falan istemiyorum. Gülten teyze kim ve onun oğlunu ne bileyim. "Bak annem," yanıma oturdu. "Seninle uzun uzun çok kez konuştuk. Hemen evlen demiyorum ama bir konuş. İstemezsen yine isteme." Annemin böyle ikna edici konuşması dikkatimi çekti ama yine de içime yatmıyor. Ben birini sevmek istiyorum. Birini sevip ona göre hareket etmek istiyorum.

"Anne ya."

Annemin hemen yüzü güldü. "Ben haber verip sana söyleyeceğim."

Yüzümü asarak ayaklandım. "Odama gidiyorum." Annemi oturma odasında bırakıp kendi odama geçtim. Ne kadar istemiyorum desemde annem yine allem edip kabul ettirdi. Kafeme gelsin orada konuşup bir bakarım.

Yatağıma geçip uzandığımda içim huzursuz oldu. Bu görüşme benim hiç kafama yatmadı. Sanki görüşürsem pişman olacakmış gibi hissediyorum ve bu çok saçma. Tanımadığım bir insanla tanışmak neden pişmanlık olsun. Gözlerimi sıkıca kapattım. Hayır, hayır kesinlikle çok saçma.

🌠

Nermin sinirle odada tur attı. O kadar sinirliydi ki, gidip oğlunu dövmek istiyordu.

"Gördün mü Aslı?" Küçük gelinine döndü. "Gülten ne fena." Siniri çok fazlaydı. Gülten ile bu konuyu konuşmuştu ve Gülten ondan önce davranmış. Nermin çok sinirli.

"Anne bir sakin olur musun? Ulaş abi kimseyi istemiyor." Nermin sinirle koltuğa oturdu.

"İsterdi annem, vallahi isterdi. Kızı tanısan ne kadar naif, akıllı ve hanım hanımcık biri." Aslı tereddütle annesine baktı. Dediği gibi var mıydı acaba dedi kendi kendine. Fakat Nermin için saygı çok önemliydi ve anlaşılan o kız annemin gözüne girmiş diye düşündü.

"Sen kızı çok beğendin herhalde anne."

"Evet, tam Ulaş'a göre bence." Aslı sesli bir şekilde güldü.

"Ya anne, sen öyle diyorsun ama Ulaş abiye sormak lazım. Buket'ten sonra," dediği anda Nermin gelinine dönüp hemen lafını kesti. "O uğursuzun adını anma kızım. İnşallah evlenmiştir." Aslı usulca geriye yaslandı. Buket onun yakın arkadaşıydı ve olanlara kendisi de epey şaşırmıştı. Buket ve Ulaş'ın evleneceğine herkes çok emindi lakin birdenbire nişanın bozulması hepsini şaşırmıştı.

"Allah o kızı bildiği gibi yapsın." Aslı sessiz kaldı. Nermin ne derse desin haklıydı. Buket onlara çok zarar vermişti ve şu an annesinin söylenmesine hiçbir şey demedi.

"İyi akşamlar," içeriye giren oğluna baktı. Aslı hemen ayaklanıp eşine yaklaştı.

"Hoş geldin Uğur."

Önce annesine sonra eşine baktı ve gözlerini kıstı.

"Hoş buldum, hayırdır ne oldu?"

Nermin yüzünü asarak koltuğa oturdu.

"Çok sinirliyim oğlum. Ulaş'a kız bulmuştum ama Gülten sinsisi ona söylediğim gün gidip kıza talip olmuş."

Uğur kaşlarını çattı. "Kim için talip olmuş?"

"Kim için olacak, o fena oğlu varya,"

"Samet için mi?"

"Evet," annesi sinirlenmekte gerçekten haklıydı. Samet epey ters biriydi. Uğur ve Ulaş ondan hiç haz etmiyordu. Memur olduktan sonra epey değişmişti.

"Allah kıza yardım etsin." dediğinde Nermin bağırdı. "Sus öyle konuşma. Ben gelinimizi onlara bırakmam." Uğur gülerek annesine baktı.

"Acaba Ulaş''ın bundan haberi var mı?"

"Aha ben buraya yazıyorum," derken elini koltuğun koluna koydu. "Ben o kızı gelin olarak alacağım."

"Yav anne, sen bir karşıma Allah aşkına. Çocuk ne zaman istenirse evlenir." Uğur'un annesine söylenirken, Nermin hemen gözünü doldurdu.

"Niye öyle diyorsun kardeşin? Hepinizin kurduğunuz yuvasını, o da kursun bir yuvasını. Bak yaşı yirmi altı olacak."

Uğur eşine geri döndü. "Elimi yüzümü yıkayacağım yemek yiyelim." Aslı hemen ayaklanıp eşinin ardından odadan çıktı.

Nermin, Uğur ve Aslı'yı evlerinde tek evden çıktı. Yemek başlangıcında ve Ulaş'ın devam etmesi bekleniyor. Musa mevcut ve oturma odasındaki haberleri izliyordu. Dış kapının sesi duyulduğunda ürünün geldiği anlaşılıyor. Yavaş adımlarla delik çıktı. Ulaşıp yorgun bir şekilde ağaçların arasında annesine geri döndü.

"Hoş geldin oğlum."

Ayakkabılarını annesine geri döndü. "Hoş buldum anne."

"Nasılsın oğlum?" Annesinin yanında yaklaştı. Gidip direkt duş almak istiyordu.

"İyiyim anne, sen nasılsın?"

"Bende iyiyim oğlum." Ulaş tam annesinin yanından geçerken Nermin kolunu tuttu. Bakışlarını önce koluna sonra annesine döndü. "Sana bir şey yapıyorum?" Kaşları çatladı ve annesinin sakinliği merak uyandırıyordu.

"Hayır olsun", Nermin'in içinden çıkması.

"Gültenler, oğlu Samet için Gökşin'e talip olmuşlar."

Annesinin söyledikleri bir kulağından girip diğerinden çıktı. Samet'i tanıyordu ve bu onu biraz sinirlendirdi. Yavaş yavaş yutkunup Nermin'e baktı. Annesi ise oğlunun ne diyeceğini merakla bekledi.

Loading...
0%