Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. BÖLÜM

@kelebeginekseni

 

 

6.BÖLÜM

 

Ulaş bir süre annesine baktı. Kimsenin hayatına karışmak onun haddine değildi. Hele hiçbir şey hissetmediği bir kızın hayatı onu asla alakadar etmezdi.

"Bize ne anne," derken bir tık sinirliydi. Hoş Ulaş hep sinirli biri şu son zamanlarda ekstra sinirli. "Bizi alakadar etmiyor anne. Kim kiminle görüşüyor, konuşuyor ne yaparsa yapar bize ne!" Son sözlerinde siniri kat ve kat arttı. Nermin hüzünlü bir bakış attı oğluna. Oysa Gökşin'i çok istiyordu.

"Ulaş," dedi buruk bir sesle ama oğlu Nermin'i hiç duymadı ve hızla odasına ilerledi.

Odasına geçtiği anda sırtını geriye yaslayıp soluklandı. Neden şu an sinirliydi kestiremedi hatta siniri o kadar fazlaydı ki bir an önce evden dışarı çıkmak istiyordu. Havalar git gide soğumaya başladığı için pek dışarı çıkası da yoktu ama evde durmak ona iyi gelmeyecekti. Odasından çıkıp direkt banyoya girdi ve duş almak için suyu ayarladı.

Duş aldıktan sonra biraz sakinleşmişti. Annesinin Gökşin'i bu kadar abartması ve onu evlendirmeye çalışması sinirlerini bozuyordu. Sürekli evde kalmış muamelesi görmesi onu epey geriyor. Üzerini giyindikten sonra anne ve babasının yanına geçti. Odaya girdiği anda Nermin oğluna baktı.

"Açım," derken masaya geçti. "Sadece yemek yiyeceğim anne. Moralimi bozma lütfen." Nermin sessizce olduğu yere çöktü. Ne vardı bir kez konuşsalar diye geçirdi içinden. Hatta sadece Nermin değil Sema da çok istiyordu. Musa ise tüm olanlara karşı sessizliğini korudu. Nermin ondan ters bir cümle duyarsa hemen sinirini ondan çıkarırdı.

Yemek boyunca kimse konuşmadı bu sadece Ulaş'ın işine geldi. Biraz olsun sakinleşmiş ve sessizliğe bürünmüştü. Şu evlilik muhabbeti epey canını sıkıyordu. Bir kez sevgi konusunda yara almıştı ve bir yara daha almak istemiyordu hele hiç sohbet dahi edemediği biri ile düşünemiyordu.

Ömer'in halini düşündü bir an, Ömer de en az onun gibi yara almıştı ve şu an mutlu bir evliliği vardı. İnsan belirli bir yaşa gelince gerçekten sevilmek istiyor. İliklerine kadar hissedeceği güzel ve huzur veren bir sevgi gerekiyor gibi.

"Anne," dedi en sonunda. "Samet'e mi söylemişler?" Nermin gülümseyerek oğluna baktı. Sonunda dedi içten içe. Oğlunun sorması bile yeterdi.

"Evet, ama Emin amcan hiç sıcak bakmamış." Ulaş'ın kaşları şaşkınlıkla havalandı. Acaba Gökşin ne düşünüyor diye geçirdi içinden.

"Neden?" dedi birdenbire ve bu Nermin'i daha çok sevindirdi.

"Bilmiyorum daha Sema ile konuşmadım." Ulaş annesinin sözlerinden sonra sadece başını olumlu anlamda salladı ve önüne döndü.

🌠

Hayata nereden başladım bilmiyorum ama sanki gözlerimi aklı başında biri olarak açmıştım. Hayatta hata yapma fırsatım vardı ama ben hata yapamayacak kadar aklı başındaydım. Ne ilkokul zamanında ne ortaokul ne de lise de resmen bütün yaşlarım sakin ve aklı başında geçmişti. Bu elbette güzel bir şey ama bende biraz vurdumduymaz olmak isterdim. Ne bileyim bana da öğüt versinler...

"Baban pek istemiyor," saçlarımı tararken aynadan anneme baktım. Bende istemiyorum. Ben gerçekten istemiyorum hani bu öyle diğerleri gibi geçiştirmek için söylediğim bir şey değil. Tüm kalbimle istemiyorum. İçim hiç ısınmadı hatta merak dahi etmiyorum.

"Bende istemiyorum anne." Annem bana baktı. Yanıma yaklaşıp elimden tarağı aldığında ne yapacağını izledim.

"Benim gönlüm Nerminlerden yana kızım." Şaşkınlığım kat kat artarken anneme bakmayı sürdürdüm. O ne demekti şimdi. Nerminlerden yana ne demek ya!

"Nerminler derken?" Tarağı saçlarıma götürdü ve çocukluğumdaki gibi usulca saçlarımı taramaya başladı. Annem küçükken de böyle yapardı daha çok onun isteklerini dinlememi bekler ve saçlarımı incitmeden tarardı.

"Nerminler işte Gökşin. Bana kalırsa Ulaş ile bir görüşmeni isterim." Şaşkınlığım artık son demlerindeydi. Ulaş ile mi? Ulaş ile? Ben ve Ulaş? Annemler herhalde delirmiş başka bir şey düşünemiyorum.

"Delirmişsiniz," derken oturduğum yerden kalktım. "Cidden delirmişsiniz. Ulaş diyorsun anne?" Anmem tepkime kaşlarını çatarak karşılık verdi. "Ben onunla diyalog bile kurmam. O görgüsüzün teki."

"Hiç oturup sohbet ettin mi?"

Hayır tabii ki!

"Etmedin değil mi? O zaman bilemezsin. Hiç kimse dışarıdan göründüğü gibi değil." Annemin her zaman beni ikna etme mekanizması aktif olduğu için bir an önce evden çıkmak istiyorum. Yatağa bıraktığım çantamı aldım ve hızlıca odadan çıkmaya niyetlendim ama annem izin vermedi. "Anne sözü dinle," derken kapının önüne geçmişti. "Samet ile görüşmen konusunda belki hata ettim ama Ulaş ile görüşmenden yanayız. Baban bile biliyor o dahi sessiz kaldı." Gözlerim şaşırdığım için büyüdü. Babam da mı ya!

"Anne evde kalmadım ve yaşım daha 24 yani, artık şu olaylardan vazgeç lütfen. İki senedir aynı şeyler sıkıldım artık." Kapı koluna uzandığım anda elimi tuttu. Oflayarak anneme baktığımda gerçekten ciddi olduğunu anladım.

"Ben senin için diyorum kızım."

Sabırsızca kapı kolunu tuttum ve kapıyı açtım. "Lütfen bu konular kapansın anne." Başka bir şey söylemedi bende hızlıca odadan çıktım.

Kendimi evden dışarıya attığımda kafam epey doluydu. Bugün görüşmek istemediğim bir adam var ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. Hiç görüşesim yok ama tanımadığım biri hakkında önyargılı davranmak istemiyorum. Lakin tüm bu düşünceler görüşmek istemediğime engel değil.

🌠

Bir gün önce:

Tekin çayını içerken camdan dışarıya bakmayı sürdürdü. Bugün epey iş vardı ve yorulmuştu. Oğlu Batur ona yardım ediyordu ve biraz olsun işi hafiflemişti. Tam çayını yudumlayacağı anda dükkânın kapısı aralandı.

"Selamın aleyküm Tekin." Hemen bardağını önündeki küçük tahtanın üzerine bırakıp ayaklandı.

"Aleyküm selam Emin amca," el sıkıştılar ve Emin ellerini arkasında birleştirdi. Tekin yavaş yavaş Emin amcasını inceledi. Sanırım sinirli gibi diye düşündü. Evet, kesinlikle sinirliydi.

"Sana bir şey soracağım evladım."

Tekin merakla kaşlarını çattı. "Buyur Emin amca, hayır olsun." Emin içli içli nefeslendi. Sema söylediği andan beri böyleydi. Bir tane kızım var diye söylenip duruyordu.

"Şu mahalledeki Samet," dediğinde Tekin tepkisizce söylendi. "Hangi Samet?"

"Yav şu Demir var ya, Samet Demir."

Tekin'in kaşları daha çok çatıldı. "Bir sorun mu var Emin amca?" Usul usul başını aşağı yukarı salladı. Tekin kaşlarını epey çattı. Biraz sinirlendi sonuçta babası yaşında adam neye sinirlenmişti acaba dedi kendi kendine. Samet'i pek sevmezdi ne yapmış diye düşündü içten içe.

"Annesi haber göndermiş bizim kıza talipler." Tekin'in yüzündeki çatık ifade hemen dağıldı. Bu muydu dedi kendi kendine. Bunun nesi sinir bozucuydu anlamadı. Fakat hemen aklına babası geldi. Büyük ablasına görücü gelince kafayı yemişti hatta nişana kadar evde terör estirmişti.

"Bu Samet nasıl biri?" dediğinde Tekin düşündü. Samet'i az çok tanıyordu pek de sevilmezdi. Küçükken az cinlik yapmamıştı mahalledekilere ama o anlara değil geçen seneyi düşündü. Kız kardeşini dövdüğünü sonra mahalledekilerin zorla elinden almasını en önemli detaylardan bir diğeri ise Samet öğretmendi. Böyle eğitimci mi olur anasını satayım dedi. O gün Ulaş dayanamayıp Samet'i bir güzel dövmüş sonra polislere beraber ifade vermek zorunda kalmışlardı.

"Valla Emin amca biz pek sevmeyiz," dediğinde Emin kaşlarını daha çok çattı. Anlamıştım dedi huysuz huysuz kendi kendine. Oğlanı görür görmez ısınamamıştı zaten.

"Bir şeyi varsa söyle Tekin, başka kimseye sormayacağım ben seni ve aileni az çok tanıdım iyi insanlarsınız." Tekin minnetle tebessüm etti. Böyle güzel cümleler duymak onu sevindirdi. Mahalledeki herkes onları sever, sayardı. Haklarında kötü konuşan kimse yoktu. Hatta içlerinden en sevilen kişi Tekin'di zaten.

"Eğri otur ama yine de doğru konuş demişler Emin amca. Ahlakını pek sevmem Samet'in. Geçen sene kız kardeşini mahallede dövmüştü." Emin'in kaşları epey çatıldı. Şu an tek düşündüğü eve gidip karısına söylemek ve gelmemelerini iletmeleri.

"Tamam evladım," dedi daha fazlasına tahammül etmeden. "Ben duyacağımı duydum. Bacısını döven adam yarın bir gün karısını da döver." Tekin sessiz kaldı. Doğruydu. Kardeşi ne hata yaparsa yapsın şiddet çözüm olmamalıydı. Cinsiyet farketmezsizin şiddet çözüm değildi.

"Haklarında hayırlısı olsun." Diye söylendi. Emin kısaca tokalaştı ve hızla dükkândan çıktı. O kadar hızlıydı ki adımları, kendisi bile şaşkındı. Kızını vermek istemiyordu hatta büyümesini bile istemiyordu.

Evine varır varmaz üst üste zili çaldı. Sema tedirgince üst kattan alt kata inip kapıyı açtı. Emin'i çatık kaşlarla görünce şaşırdı.

"Hayrola Emin?" Eşinin açtığı kapıdan içeriye girdi ve ayakkabılarını çıkardı.

"Haber gönder şunlara gelecekleri varsa da gelmesinler. Ben kızımı o aileyle görüştürmem." Sema o kadar şaşkındı ki çıtını çıkaramadı. Ne demekti bu anlayamadı. Aile daha gelmeden bu neydi böyle halbuki gelsinler demişti.

"Ne oldu Emin Allah aşkına?" Beraber oturma odasına ilerlediler.

"Gökşin zar zor kabul etti." Çatık kaşlarıyla eşine baktı.

"Ara Gökşin'i de hiç konuşmasın. Araştırdım ben oğlanı, hakkında hiç iyi şeyler duymadım." Sema duraksadı. Böyle bir şey beklemiyordu çünkü oğlan akıllı uslu işten eve, evden işe gidiyordu.

"Dur bir Emin, kızı hemen vermiyorsun kimseye be adam. Sadece konuşacak." Emin sinirle oturduğu yerden kalktı ve evden çıkmak için hareketlendi.

"Emin," dedi en sonunda Sema. "Gökşin zaten istemiyor. Sende bende Ulaş ile konuşmasını istiyoruz fakat kızımız ona da yanaşmıyor."

Emin sinirle eşine döndü. "Ne bu çaban Sema? Kızımız evlenmek zorunda değil. Ne zaman ve kimi isterse onunla hayatını birleştirir. Biz neden buna dahil olalım! Biz neden kızımızı evlendirmeye çalışıyoruz?" Sema buruk bir tebessüm sundu. O sadece kızının mutlu olmasını istiyordu. Kızı bu zamana kadar kimseyi ona anlatmamıştı biraz da bu yüzden biriyle tanışıp görüşmesini istiyordu. Bunu abarttığını fark etmemişti şimdi ise ne kadar abarttığını anladı.

"Ben çok ısrar ettim," diye kısık bir sesle konuşan Sema eşine baktı. Emin ise sadece başını sallayarak onayladı. Eşi bu konuda aşırı ısrarcıydı bu yüzden çok sinirlenmişti. "Tamam canım," derken oturduğu yerden ayaklandı. "Ben Gökşin'e söyleyeceğim." Daha fazla durmadı ve hemen odadan çıktı.

🌠

Her şeyin aksi mümkündür. Ben sevmenin ve sevilmemenin eşiğini biliyorum. Sevmenin ne demek olduğunu ise anlayabiliyorum. Şu an karşımda oturan adama bumbuz gözlerle baktım. Gelmemesini defalarca dile getirmiştim oysa.

"Gökşin," dediğinde çatık kaşlarım mümkünmüş gibi daha çok çatıldı. "Sen bir şey sormak istemiyor musun?" Sırtımı yavaşça geriye yasladım.

"Hakkında hiçbir şey merak etmiyorum. Hatta gelmemen için defalarca kez hem annene hem sana mesaj attım." Yüzündeki ifade donuklaştı. Babam arayıp kardeşiyle arasında geçenleri ve mahallede yaşanan birkaç olayı daha anlatınca hepten soğudum. Belki yanlış yapıyorum ama karşımdaki insanı istemiyorum bu konuda eminim. Ulaş, kim bilir belki o olsa diye düşünmeye başladım ama hemen düşüncelerime kilit vurdum.

"Direkt kestirip atman çok gereksiz." Kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Biri karşıma geçip benimle konuşmak istemediğini dile getirse yerin dibine girmek isterim lakin karşımdaki adam fazla ukala. Ben bunu çok net anladım.

"Gereksiz gelen taraf ne? Seninle görüşmek istemiyorum demem mi? Daha fazla konuşmanın anlamı yok size iyi günler, kapıyı göstermeme gerek yok bence." Hızla masadan kalktım ve arka tarafa ilerledim fakat bir ses beni durdurdu. Onun sesi kafede duyulurken ayaklarım yere çakıldı.

"Gökşin,"

Adım onun dilinden dökülürken titredim. Adımı seslenmişti. Onun burada olduğunu sorgulamayı bırakmış adımı seslenişini düşünüyorum. Bir tuhaflık bedenimde yayılırken arkamı döndüm. Gözlerim kehribar harelerine daldı. Bir süre ona baktım.

"Efendim," bana bir süre baktı ve hala masada oturan Samet'e döndü. Yüzündeki katı ifade artarken derin bir nefes aldı.

"İyi misin?" Bana soruyor. Bana nasıl olduğumu soruyor. Şaşkınlığım sürerken yutkundum.

"İyiyim." Hafifçe başını eğdi birkaç şey mırıldandı ama asla anlamadım. Tekrar başını kaldırdı ve bana doğru yaklaştı. Aramızdaki mesafe azalırken nefesimde bu doğrultuda azalıyordu.

"Biraz dışarıya gelir misin?" Ondan hiç beklemediğim bir kibarlıkta konuştu. Bu hali şaşkınlığıma şaşkınlık eklerken sadece başımı olumlu anlamda salladım.

Samet hala masada otururken, ben Ulaş'ın ardından dışarıya çıktım. Havanın soğu yüzüme vururken ürperdim. Havalar epey soğumuş.

"Ben," derken hala sırtı dönüktü. Ne konuşacağını sabırsızca bekliyorum. "Ben Samet'i çocukluğumdan beri tanıyorum. Annenler onunla görüşmek istemediğini söyledi onunda buraya geldiğini görünce merak edip geldim." İtirafı karşısında derin bir nefes aldım. Sessizliğim sürerken o hala sırtı dönüktü. Merak etmişti. Ulaş merak etmiş. Onun merak etmiş olması bile beni şaşırttı. "Aslında," bana doğru döndü. "Seninle hiç sakim konuşmadık." Başımı olumlu anlamda salladım. "Bence birbirimizi tanımıyoruz." Bir kez daha başımı olumlu anlamda salladım. Benim bu halime hafifçe güldüğünde daha çok şaşırdım. Hiç güldüğüne şahit olmamıştım.

"Ö-öyle mi olmuş?" Kekelemiştim. Bütün bedenime hâkim olan şaşkınlık elbette yüzüme yansıyordu. Sesim soluğum çıkmazken o bir şeyler söylemem için yüzüme bakıyordu.

"Gökşin," dedi beni bugün bir kez daha şaşırtırken. Kendimi toparlamak adına derin bir nefes aldım.

"Neden geldin ve bana ne diyeceksin." Yüzüme bir süre baktı. Bana uzun gelen bir süre zarfıydı. Evet, kesinlikle uzun bir süre zarfıydı.

"Samet'e güvenmediğim için geldim." Aramızdaki mesafeye baktım sonra gözlerimi yüzüne diktim. Koyu kahverengiydi gözleri. Harelerinin kuşandığı koyuluk dikkatimi çekerken derin derin nefeslendim. Gerçekten tanımama değer bir adam mı? Onu tanımıyorum. Karşımda bana bir şeyler söyleyen adamı gerçekten tanımıyorum.

"Ben seni hiç tanımıyorum." Kollarımı yavaşça göğüsümde topladım. "Ve seni tanımak istiyor muyum bilmiyorum." Kaşlarımı çattım. Onu tanımak istiyor muydum bilmiyorum ama bu onun bana önceden davrandığı halininde var olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.

"Gökşin," dedi bilmem kaçıncı kez. "Bence bir kahve içmeliyiz." Başımdan aşağıya buz gibi su dökülmüş gibi titredim. Kahve içelim. Bana kahve içelim demişti. Karşımdaki adamdan asla beklemediğim bir davranış. Kahve içmek. Ulaş ile kahve içmek. Ben ve o kahve içeceğiz. Kahve. Ulaş ile kahve.

 

 

 

 

 

Loading...
0%