@kelimelerashkina
|
Kar kalkmasına rağmen bulutların kasvetli grisi yer yeryüzüne çökmüş, kışın soğuğunu devam ettiriyordu. Esen rüzgâr yapraksız ağaç dallarını sallıyordu. Aden, okul binasının dördüncü katındaki koridor penceresinin önündeydi. Arkasını duvara vermiş, bir eli de kaloriferin üstündeydi. Ders zili yeni çalmıştı. Sınıf kapısının tam önündeydi ama zil çaldığında sınıfa girmek için her hangi bir harekette bulunmadı. Çünkü aşağıda İlatun ve Bulut, okul bahçesindeki büyük çınarın altında konuşuyorlardı. Konunun ne olduğunu bir o bir de İlatun biliyordu. -Yoh! Göz ucuyla baktığı pencereden kafasını kaldırıp her zamanki gibi sade ve durgun bir şeklide karşılık verdi. - Yoh. - Ne yapıyorsun burada tek başına? İçeri girmeyecek misin? Ali Agâh bir eli cebinde bir eli de arkasındaki kapıyı gösterdiği için havadaydı. Onun da gözleri bir an camdan dışarı büyük çınara kaydı. Koridorda ders başlayacağı için küçük bir kargaşa vardı. Öğrencilerin hızla gelip geçmesine rağmen iki genç zaman durmuş gibi pencereden dışarı bakıyordu. - Ne yapıyorlar? diye sordu farkında olmadan. - İlatun…, dedi Aden çaresiz bir sesle, çıkma teklifi ediyor. -… Bilmek can yakıcı bir meseleydi. Hele olacağını bile bile engel olamamak çaresizliğin en son ve acılı evresidir. Ne bir adım ileri gidebilirsin ne de bir adım geri atabilirsin. Bedenin kastatı kesilir, olduğun yerde sıkışıp kalırsın. Önünde ve arkanda, sağında ve solunda seni engelleyen bir duvar da yoktur. - Hadi ne bekliyorsunuz, içeri girsenize! Öğretmen zili çaldı, hoca birazdan gelir. Doğan sınıf kapısında iki gence sesleniyordu. İlk tepki veren Aden oldu. Doğan’a “tamam” anlamında başını sallayıp sınıfa doğru bir adım attı. İkinci adımı atmadan Ali Agâh’ın koluna dokunarak onu da kendi ile sürükledi. Ali Agâh’ın camdan ayrılmadan son gördüğü İlatun’un uzattığı eli Bulut’un tutması oldu. Sanki son anda düşündüğü olmayacakmış gibi. İstemediğimiz şeyler olmayacağı varsa da sırf biz istemediğimiz için olurdu. Hayat bize, ne istersek onu vermezdi. Aksine istemediğimiz veya önemsemediğimiz ne varsa o olurdu. Bu hayatın, eğer bir şeyi istiyorsan onu serbest bırak dönerse senindir, dönmezse hiç senin olmamıştır deme şekliydi. Genelde de dönmezler. Çünkü biz bıraktığımızda da içten içe onu isteriz. Her şekilde kaybeden biz oluruz yani.
***
Genç kız okul çıkışı eve gitmemiş ders çalışmak için kütüphanede kalmıştı. Kütüphane genel olarak kilitlenmezdi. Öğrenciler ders çalıştığı için kilitlenmeye gerek duyulmazdı. Hatta okul iki saat daha geç kapanırdı. Önündeki deftere göz gezdirirken yanına birinin oturduğunu hissetti ancak bakmaya lüzum görmedi. Defteri kapatıp konusuna göz attığı dersin test kitabını açtı. Bacağında bir el hissettiğinde tam çığlık atacaktı ki ağzına bir el kapandı. Gözleri ardına kadar açılmış, gördüğü kişi ile titrek bir nefes bırakmıştı. İyi ki gözetmenden uzak, rafların arkasındaki masaya oturmuştu. Oğlanın eli hala kızın çıplak dizindeydi. - Ne işin var burada? diye sordu genç kız. Bulut diliyle dudaklarını ıslattı ve kısık sesle boğazını temizledi. - Hiç seni görmek istedim. Öylesine umursamaz, öylesine önemsiz cevap vermişti. -… Aden birkaç saniye Bulut’un gözlerine baktıktan sonra önüne döndü ve kaldığı yerden çalışmaya devam etti. Bacağındaki el her ne kadar içini gıdıklasa da bir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyordu. Aslında zorlandığı da söylenemezdi. Çünkü o el bir şeklide rahatlatıyordu onu. Bulut şimdiye kadar kimseye göstermediği tatlı bir gülümsenme ile sandalyesini biraz daha kıza yaklaştırdı ve dip dipe olmalarını sağladı. Önce Aden’in yüzünü kapatan saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Boynundaki üç ben ortaya çıkmıştı. Hafif eğilerek oraya bir öpücük kondurdu. Kızın elindeki kalem düştü. Yine de duruşunu bozmadı. Bulut daha sonra Aden’in yanağına öpücük kondurdu. Elini kızın çenesine çıkarıp yüzünü kendine döndürdü ve dudaklarını dudaklarına bastırdı. Genç adam bir iki santim geri çekildi. İki geçin gözlerinde de kıvılcımlar bir yanıp bir sönüyordu. Bulut olduğu yerde Aden’in dudaklarına küçük öpücükler kondurdu. Aden dudaklarını araladığı an küçük masum öpücükler derinleşti ve iki genci de nefessiz bıraktı. Ancak ikisinin de bırakmaya niyeti yok gibiydi. Artık durmaları gerekiyordu. Bulut çok az kendini geri çekerek alnını kızın omzuna dayadı. Birkaç dakika öyle kaldılar. Kalp atışları normale döndüğünde Bulut doğruldu ve kızın kulağına doğru fısıldadı. - Hadi gidelim. Genç adam ayağa katlığında, Aden de oğlanın söylediğini sorgusuz kabul ederek eşyalarını topladı. Bulut önde Aden arkada kütüphaneden çıktılar. Saat altıya geliyordu. Okuldan çıktıklarında hava kararmamıştı. - Evin nerede? Diye sordu Bulut. - ….. caddesinde. … numaralı otobüse biniyorum. - Durakta bekleyelim o zaman. - Sen… nerede oturuyorsun? - …. Caddesi… sokağı no:12 gelmek istersen, sempatik bir şekilde göz kırptı. Durağa geldiklerinde kimse yoktu. Okul çıkış vakti epey geçtiği için kimsenin olmaması çok normaldi. Okul da çok şehir içinde değildi zaten. Yan yana oturdular. Kış ayı yeni yeni kayboluyordu ancak soğuk kendini hissettiriyordu. Kız da oğlan da ellerini ceplerine sokmuş sıcak tutmaya çalışıyordu. - Aden… - hımmm… - İsmin… çok güzel… Biliyor musun, çocukken hep cennet rengi yeşildir derlerdi. Senin gözlerinde yeşil… İsmin gibi… Kız çenesini ceketinin yakasına sokarken cevap verdi - Hiç öyle düşünmemiştim. Birkaç dakika sessizlik oldu. - Sen… neden benimle ilgileniyorsun? Bulut ayağının ucuyla yerdeki toprağı eşeliyordu. - ımmm… Özellikle yaptığım bir şey değil. Sadece ilgimi çekiyorsun. Aden kafasını çevirip oğlana baktı. - Neden? - Nasıl neden? - Nasıl neden, neden? Neden işte? - O zaman bir nedeni yok. - Peki, yapmaya devam edecek misin? - Devam etmemi ister misin? - Seninle ben ilgilenmiyorum, sen benimle ilgileniyorsun! - Sen de karşılık veriyorsun! - Sen başlattın! Bulut bir anda kızın üstün eğildi ve onu kendi ile durağın arasına hapsetti. - Sen kaşınıyorsun ama! Aden’in kalbi hızlı çarpıyordu ki daha hızlı çarpmaya başladı. Vücudundaki kan artık daha hızlı dolaşıyordu. Dik dik ama masum bir ifadeyle Bulut’un gözlerinin içine bakmaya devam etti. Cevap istiyordu. - Sen çok tehlikelisin! diye fısıldadı Bulut. Aden kaşlarını çattı. İkisi arasındaki bu sonu gelmeyecek diyaloğu gelen otobüs bozdu. Aden acele etmeden kalktı ve otobüse bindi. İlatun ile ilgili hiçbir şey sormadı. Aslında ne alacağı cevaptan ne de yaptıklarından korkuyordu. Önemli değildi. Ne İlatun ne de başkası. Kötü de hissetmiyordu. Çünkü ilk defa ne yapmak istiyorsa onu yapıyordu.
***
İlatun karşısındaki kadının sözlerinin bitmesini iple çekiyordu. Çok sıkılmıştı. Kadın ne kadar anlatırsa anlatsın artık beyni almıyordu. Şimdiye kadar iyi dayanmıştı. Hep kendini buna mecbur olduğunu söyleyerek dayanmaya çalışıyordu ama artık sınırına ulaştığını hissediyordu. Aden’e her zaman çalışmadan yüksek notlar aldığını söylerdi ki bu doğru olmamakla birlikte Aden’in ve herkesin öyle bilmesini istiyordu. Şimdi de bu dersten sonra kimya hocası gelecekti. Ara verdiklerinde kendisine acı bir kahve yaptı. Annesi kim bilir neredeydi. Eve uğradığı yoktu. Babası ise o iş senin bu iş benim çalışır dururdu. Bu koca evde hep yalnızdı. Bu ev çok sessizdi. Ne zamanki Çetin amcası ile tanışmış o zaman mutluluğun ne olduğunu ve asla kendinin olamayacağını anlamıştı. Ancak bu, o mutluluğu çalmayacağı anlamına gelmiyordu. Yalnızlık mutsuzluk demekti. -Geçmiş anı- Küçük kız nereye gideceğini bilmiyor, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Uzun kıvrımlı merdivenleri indi ve bir kapıdan geçti. Keşke hiç babasını bulmaya çalışmasaydı. Sadece onu görmek için gelmişti babasının iş yerine. Şimdi toplantıdaydı. Onu yanına gitmek istemişti. O yüzden babasının odasında çıkıp onu aramaya başlamıştı ancak kaybolmuştu. Sürekli önüne çıkan kapıları açıyor ama hiç birinde babasını bulamıyordu. En son bir duvarın dibine çömelmiş, kollarını dizlerine etrafına sarmış ağlıyordu. - Hey! Yakından gelen ve yumuşak ses ile kafasını kaldırdı ve kendisine tatlı taktı gülümseyen ama yaklaşmaya çekinen bir adamla karşı karşıyaydı. Adam diz çökmüş, sevecen bir şekilde gülümseyerek kendisiyle konuşmaya çalışıyordu. - Ne yapıyorsun bakayım burada sen? İlk başta cevap vermek istemese de çaresiz olduğunu bildiğinden, babasını ararken kaybolduğunu söyledi. - Kimmiş bakalım sesin baban? - Giray Beyoğlu. Adam duyduğu isim karşısında şaşırsa da belli etmeden konuşmaya devam etti. - Bak şimdi, ceketindeki rozeti göstererek, ben burada güvenlik görevlisiyim. Senin baban da benim patronum. İstersen seni ona götürebilirim. Küçük kız ayağa kalkan adamı şüpheli gözlerle baştan aşağı süzdü. Nedense kanı kaynamıştı. Kafasını olumlu anlamda sallayarak ayağa kalktı. Adam ona elini uzattığında tereddütle adamın en küçük parmağını tuttu. Babasının odasına gittiklerinde babası hala gelmemişti. O adam, babası gelene kadar kendisi ile beklemiş hatta onunla oyun bile oynamıştı. Bu çok hoşuna gitmişti. Artık babasının şirketine daha sık gitmeye başlamış bu adamı bularak kendince onunla oyun oynamıştı. Kendi de onun gibi görevli oluyor ve adam ne yaparsa aynısını yapıyordu. Beraber aynı yemekleri yiyor arada adamın kendisini yedirmesini istiyordu. O zamandan beri Çetin beyde İlatun ile aynı yaştaki kızını işe getirip götürmeye başlamış, İlatun da Çetin beyin evine sık sık gidip gelmeye başlamıştı. Aden ve İlatun ilk tanıştıklarında İlatun, Çetin beyin kızı olduğu için Aden’i kıskanmış ancak zamanla bununla yaşamayı öğrenmişti. Hatta Çetin ey en çok onu sevsin diye çok çalışmaya bile başlamıştı. Hoş İlatun çalışsa da çalışmasa da bir şey değişmezdi. Çünkü İlatun patronun kızıydı ve zengindi. Çetin beyin, Giray Beyoğlu gibi bir serveti olmadığı için kendi çocuklarına iyi şartlar sunamıyordu ve onlarında iyi şartlarda yaşayabilmeleri için çok çalışıp iyi meslekler edinmeleri için zorluyordu. Yaşlı adam içten içe bunu bilse de hiçbir zaman kendine itiraf edememişti. Aden’i çalışması için zorlaması da hep bu yüzdendi. Dışarıdan bakıldığında İlatun’a daha yumuşak ve nazik davrandığı söylenebilirdi ancak kendi kızının iyiliği için onu zorlaması gerekiyordu. İlatun ise Çetin beyin bu düşüncelerinden habersiz elindeki tek mutluluğu kaybetmemek için kimseye belli etmeden canla başla çalışıyordu.
Yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayınnnnn!!!!!!! Küçük spoilerlar için instangramdan beni de takip edebilirsiniz;) @ygt.senaa
|
0% |