@kelimelerinruhu
|
Bazen bazı şeyler, bazı hisler, bazı duygular ağır basar ve bir şeyden şüphelenmeye başlarsın. Bir şeyden şüphelenmek çoğunlukla yarı yarıya ihtimal verir. Benim hayatımda durum hiç böyle değildi. Ya gerçektir, ya değildir. Bazen bir şeye o kadar inanırım ve olmasını isterim ki hep o olmuş gibi düşünüp, hayal kurarım. Hayata inanmaya gelmiştim ben, inanmaya ve başarmaya. Annem böyle yetiştirmişti, babam böyle anlatmıştı. Bu aile de bir şeyi istersen elde etmek zorundasındır. Bu ailede kusursuz olmalısın. Böyle anlatınca ailem kafanızda nasıl canlandı bilmiyorum ama benim annem ve babam benim hayattaki en büyük şansım ve tek arkadaşımdı. Babam Türk, annem ise Rus.
Annem Natalie Martinez. Rus, kimya mühendisi ve 27 yaşında. Babam Tan Yaman. Türk, kimya mühendisi ve 29 yaşında.
Annem ve babam üniversitesi de tanışmışlar ve birbirlerine aşık olmuşlar. İlk başta dedem William Martinez bu ilişkiye karşı çıksa da sonradan en büyük destekçisi olmuş. Büyükannem ben daha doğmadan önce bir yangında hayatını kaybetmiş. Babamın ailesi zaten yokmuş. Babam yurtta büyümüş. Annem ve babam işe girdikten ve bir düzen kurduktan sonra evlenmişler. Dedem Rusya'da çok iyi tanınan bir iş adamı. Annem ve babama maddi ve manevi açıdan çok yardımcı olmuş. Şu an bende Rusya'nın en iyi kolejinde okuyorum. Daha 14 yaşındayım ve bundan 7 yıl önce yüzümdeki bir yara sonucu hayatım mahvoldu. Neredeyse haftanın her günü hastanede idim. Doktorlar ısrarla bunun genetik bi rahatsızlık olduğunu söylüyordu. Anneden geçmiş meğersem ama annemin yüzünde değil yara en küçük bir sivilce bile yok. En iyi doktorlara göründüm, en iyi hastanelerde yattım ama ne fayda.
~7 yıl önce ~ (Yazarın anlatımıyla)
Anastasia daha yedi yaşındaydı ve bu yaşına kadar hiç dadısı olmamıştı. Ailesi onu hiç yalnız bırakmıyordu falan sanmayın. Annesi ve babası hep yurtdışına yada uzak yerlere gidiyorlardı. Anastasia'ya annesinin en yakın arkadaşı bakıyordu. Anastasia Stella'yı teyzesi olarak görüyordu. Büyük ihtimalle annesinin bir öz kardeşi olsa bile bu kadar samimi olmazdılar. Annesi ve Stella arasında çok büyük, kardeşlikten bile daha öte bi samimiyet, yakınlık vardı. Anastasia Stella ile birlikte büyüdüğü için ona bağlanmıştı ve çok güveniyordu.
Annesi ve babasının yine bir iş gezisine gittiği günlerde Anastasia her zamanki gibi Stella'nın yanında kalıyordu. Anastasia sabah kahvaltısını yaptıktan sonra oyuncakları ile oynamaya başladı. Anastasia güneşi kıskandıracak sarı saçları camdan vuran ışık yardımı ile parlıyordu.
Bir anda odanın içinde bir çocuğun ağlama sesi yükseldi. Bu ses Anastasia'ya aitti. Stella hızla Anastasia'nın yanına gitti. Nolduğunu sorduğunda ise Anastasia alnını göstererek "Çok kaşınıyor, çok acıyor" diyip ağlamaya devam etti. Stella onu sakinleştirmek için elinden geleni yaptı ama çok fazla işe yaradığı söylenemez. En son Stella, Natalie'yi arayıp durumu anlattı ve gelmesini söyledi.Natalie ve Tan ilk uçağa bilet aldılar.
Stella odaya geçtiğinde televizyondan bir çizgi film açtı ve Anastasia'nın alnına buz koydu. Anastasia ilk başta kaçsa da sonradan buzun alnını rahatlattığını hissetti. Anastasia yavaş yavaş sakinleşmişti.
Annesi ve babası geldiği gibi hastaneye gittiler. Doktor bunun genetik olduğunu ve yüzde doksandan çok daha fazla ihtimalle anneden geçtiğini söyledi.
Anastasia'nın ne annesinde ne de dedesinde bir sivilce, bir iz, bir yara yada en ufak bir leke yoktu.
Yara gitgide büyüyordu. Yara artık alnında tamamen belirgin bir hale gelmişti ama Anastasia hâlen yedi yaşındaydı.
Yara bir iki ay içerisinde bu kadar büyümüştü. Anastasia'nın canı çok yanıyordu ve alnı kaşınıyordu. Her günü hastanede geçiyordu.
Anastasia dışarı da oynayan çocukları sadece balkondan izleyebiliyor idi. Yanlarına gittiğinde insanların garip bakışlarına maruz kaldığı için çok üzülüyor ve kendini ötekileştirilmiş hissediyordu. Annesi onun üzülmesine dayanamadığı için onun dışarı çıkmasını yasaklamıştı.
Bir gün babası evde yokken annesi ile evde tek kalan Anastasia her zamanki gibi dışarıda oyun oynayan çocukları izliyordu. Onun tek arkadaşı hastanedeki o çocuktu. Her hastaneye gidişinde o çocukda gelirdi. Birlikte oyun oynar, sohbet eder ve gerçekten mutlu bir şekilde zaman geçirirdiler.
Annesi televizyon karşısında uyuya kalmıştı. Anastasia annesinin uyuduğunu fark ettiğin de annesi için bir battaniye getirdi ve annesinin üzerine örttü. Sonrasında dışarıdaki çocukları izlemeye devam etmek için balkona çıktı.
Anastasia ve ailesi birinci katta oturuyordu. Dışarıda ki çocukların çok eğlendiğini ve mutlu olduğunu gören Anastasia yavaşça balkon mermerine tırmandı ve aşağı atladı. Evleri yere çok yakın olduğundan dolayı bu atlamayı canı acımadan gerçekleştirdi.
Anastasia mutlu bir şekilde çocukların yanına gideceği sırada herkesin ona acıyarak ve korkarak izlediklerini fark etti. Üzülmüştü ama şimdilik vazgeçmeye niyeti yoktu.
Çocukların yanına gitti "Bende sizinle oynayabilir miyim?" diye sordu çekingen ama sıcak bir sesle.
Çocuk hiç beklemediği bir şekilde gülümsedi ve alaylı ama gerçekçi bir sesle "Tabii oynayamazsın sen kendini ne sanıyorsun uzaklaş burdan bücük hem küçük hem iğrençsin sen hiç bir zaman bizim gibi olamicaksın anla bunu!" Gözleri dolmaya başlayınca "Anca ağla zaten bebek ağlamaktan başka hiçbir şey yapmıyorsun" diye ses yükseltince Anastasia ağlayarak hemen oradan uzaklaştı. Bu sözler çok ağırdı ve o daha yedi yaşındaydı... Eve döndüğünde annesi onu çok kızgın bi şekilde karşıladı. Anastasia içeri ağlayarak girdiği için ona kızmak yerine onu teselli etmişti. Babası bu gece gelmemişti. Annesinin telefonlarını da açmıyordu. Anastasia yedi yaşında olmasına rağmen babasının onun dışarı çıktığını duyduğunda ne kadar kızabileceğini hayal edebiliyordu.
~Anastasia 15 yaşında iken (Anastasia'nın anlatımı ile)~ Sabah kalktım bu gün okulun ilk günüydü ve ben yeni okuluma gidecektim. Taşınmıştık Stella'nın ve oğlunun oturduğu sitede ki başka bir binaya. Stella'nın oğlunu hiç görmemiştim. Aynı okuldaymışız ama kesin oda çok kötü biridir. Stella çok iyi biri ama oğlunun öyle olduğunu sanmıyorum. "Anastasia hadi geç kalıcaksın ilk günden!" uyarıcı ve telaşlı bir şekilde annemin sesi evde yankılandı. "Tamam hemen geliyorum" diye karşılık verdim alnımdaki yarayı fondöten ve kapatıcı yardımı ile kapatmaya çalışırken. Evet, annem odaya girmişti. Elimdekileri görüp yaptığım şeyi anlayınca "Anastasia ben daha kaç kere söyliyeceğim acaba yarana bir şey sürme diye bu tarz şeyler daha çok büyütüyor. Yüzünü yıka hemen sonrada aşağı kahvaltı yapmaya.
Yüzümü yıkadım sonrasına kahvaltı için aşağı kata mutfağa indim. Hemen bir kaç bişey atıştırdım ve evden çıktım. Okula giderken çok korkuyordum çünkü yaram apaçık ortada idi. Kesin herkes dik dik bakıcaktı. Okula varmıştım. İçeri giricektim ama bir şey beni geriye doğru çekiyordu. Ayaklarım gitmiyor gibiydi.
Her şeye rağmen okula girdim. Bahçe kalabalıktı kafamı önüme eğmeme rağmen bir çok kişi durmuş garip bakışlar ile beni süzüyordu. Okulun içine girdim. Koridorda yürürken gözüme biri çarptı. Kahretsin! Bu Cedric'ti. Off bunu hiç çekemezdim hele bu gün. Ne olur beni görmesin, görse bile tanımasın. İlk günden bütün okula rezi olmayı hiç istemiyordum. Ben bunları düşünürken "Çok güzelsin:)" dedi birisi sıcak ve gerçekten samimi bir ses tonuyla. İlk başta inanmamıştım ama sonra kızın bana nasıl baktığını görünce samimiyetine inandım. Ne kadar teşekkür edip o soruyu sormak istemesem de dilimden "Gerçekten mi?!" sorusu döküldü heyecanla. Birisi cevap verdi ama bu o kız değildi.
Cevap veren ve olaya atlayan kişi tabiki Cedric'ti "Tabikiii de değilsin. Sen çok çirkinsinn. Sen farklısın bücür ve bu farklılık iyi anlamda değil. Sen ötekisin anla artık şunu. Herkesin parmakla gösterip acıdıkları kişisin sen. Bizimle aynı şeyleri yapmayı dahil hak etmiyorsun. Senin yüzüne bakınca insanın midesi bulanıyo Yeşil Canavar anla bunu seni insanlar hiç bir zaman içlerinden biri olarak kabul etmedi, etmiyo ve etmeyecekler de. Ben sana gerçekleri söylüyorum bücür ben iyi biriyim aynı zamanda normal biri insanların iyiliğini istiyorum. Senin bu hallerin, konuşman ve iğrenç görüntün insanların gözlerini kanatıyo o yüzden git burdan terk et bu okulu ben gözlerimi seviyorum tekrar söylüyorum Bücür, sen çok çirki-" lafına devam edemeden sinirli bir ses tonuyla atıldı kim olduğunu bilmediğim biri. "TEK KELİME DAHA EDERSEN ONA SÖYLEDİĞİN SAÇMA SAPAN VE YALAN ŞEYLER ONUN KULAĞI YERİNE SENİN BAŞKA BİR YERİNE GİRECEK. UĞRAŞMA ŞU KIZLA AYRICA O ÇOK GÜZEL O YÜZDEN KES SESİNİ SENDE BURAYA GEL MİNİK" Korkarak yanına gittim. Onun yüzünü yakından incelemek mükemmel bir histi. Cildi pürüzsüzdü, saçları mükemmeldi, ses tonu ve nazikliğinden bahsetmiyorum bile. Yüzü çok tanıdıkdı. Ama kim olduğunu asla tanıyamadım. "Adın ne?" bi dakika ben ne dedim. Ben cidden bunu sordum mu? Off bi saniye de rezil olmadan dur be kızım. "Bu kadar utangaç olduğunu bilmiyordum Minik." dedi. "Utanmıyorum ki" yavaş salla be kızım. "Domates oldun ama yine de sen bilirsin;)" Göz mü kırptı o bana gerçekten yaşanıyor mu bu anlar. Tanrım sana geliyorum. Tekrardan konuşmaya başladı "Eğer tanışmak istiyorsan ben..." |
0% |