Yeni Üyelik
3.
Bölüm

2-Bastırılmış Duygular

@kelimelerinruhu

Mutluluk, hüzün, kin, öfke, heyecan, korku gibi birçok duygu hissediyoruz. Her duyguyu hissederiz. Her duygu güzeldir ama hissedilmesi kadar, yaşanması gereken kadar hissetmeliyiz. Her şey olması gerektiği kadar olunca güzeldir. Fazlalık insanoğlunun en yakın düşmanıdır. Açgözlülüğü beraberinde getirir. Açgözlülük sadece maddiyat değildir. Manevi olarak da açgözlü olabilir insan. Mutlu iken daha çok ister.

  

Aşk ve nefrette ise istese de istemese de daha çok olur. İnsan aşık olduğu kişinin her zerresine her hareketine aşık olur. Sevmediği bir şeyi o kişiyle sever. Bir müziği, bir yemeği bazen bir kelimeyi bile aşıkken o kişi için sevebiliriz. Aşk güzeldir. Aşk doğru kişiye aşık olunca güzeldir. Aşk doğru kişiye karşı ise bir rüyadır ama yanlış kişiye aşık olduysanız hayatınız kabusa çevirilir. Her gün ölümü tadarsınız.

 

Yanlış kişiye olan aşk bir süre sonra pişmanlığa, pişmanlıkta nefrete dönüşür. Nefret dönüşü olmayan bir uçurumdur. Ya kendinizi uçurumdan aşağı atarsınız yada o kişiyi. Bazen o kişi size karşı çok iyi rol yapar oda seviyor, oda özlüyor sanırsınız ama her şey bir tiyatro perdesinden ibarettir. Bir mesajı, bir sözü, bir bakışı, bir gülüşü yada adında geçen tek bir harf bile yünüzde tebessüm yaratabilir iken her şeyin yalan ve rol olduğu anladığınızda o aşk nefrete dönüşür. Nefret ettiğiniz kişinin bir mesajı, bir sözü, bir bakışı, bir gülüşü yada adında geçen tek bir harf bile midenizin bulanmasına veya öfkenizin artışına neden olur.

 

Aşk tehlikelidir hemde çok tehlikelidir. Ben bunu biliyorum daha önce hiç aşık olmasamda ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorum. Daha önce hiç aşık olmamıştım şu ana kadar. Bu çocuğun adını bile bilmiyorum ama onda bir şey vardı. Beni kendine çeken bir şey. Dağılan saçlarını eli ile daha da dağınık hale getirmişti. Çok yakışıklıydı, çok iyi kalpliydi, ses tonundan bahsetmiyorum bile.

 

Tam gözlerine dalmışken bi anda "Çok mu güzeller" dedi. "Ha- ne çok şey ne?" "Gözlerim diyorum, çok mu güzeller sabahtan beri daldın" dedi yarım bir gülümseme ile. "Yani güzeller de insan gözü işte dalmışım. Neyse onu boşver de sen soruma cevap verecek misin?" dedim merak ve utançla. "Ne sorusu?" dedi alayla. "Dalga mı geçiyorsun kimsin sen ve niye beni korusun benim gibi bi kızı Cedric söylediklerinde haklıydı. Hemde çok haklıy-" "Sakın kendini ezdirme sarı kafa ve ayrıca kendini saklamaya çalışma alnında ki yarada gerçek saç renginde çok güzel. Sen farklısın ama bu farklılık çok güzel. Sen çok güzelsin o kız haklı. O kız ilk kez haklı." sinirlenmişti sanırım. :)

 

"Ha bu arada sakın ama sakın..." ne diyecekti? Birden durmuştu. Söyliyeceği şey önemli miydi? Sakince yüzüme bakıyordu, beni yine düşüncelerden o kurtarmıştı ama bu sefer o dalmıştı. "Hey! İyi misin?" diye seslenerek onu düşüncelerden ayırdım. "Evet, iyiyim sadece sana aşık olduğumu falan sanma. Sadece yardım sever bir insanım, insanlar mutlu olsun istiyorum. Tek amacım insanları mutlu etmek ve bu sana özel bir şey değil." dedi net bir sesle.

 

Aşktan yana şansım en fazla bu kadardı. Biz konuşurken etraftaki insanların garipseyen bakışlarını hissedebiliyorum. Bu çocuğun yanında bu kız ne alaka diye düşünüyordur hepsi. Haklılar aslında. Bi bana bir de şuna bakın. O okulun neşe kaynağı, ben okulun utanç kaynağıyım.

 

"Bir şey söylemeyecek misin? Nastya iyi misin? Gözlerin doluyor. Bak sen daha iyi insanlara layıksın. Nastya, hey!" duyuyodum onu cevap verirsem ağlarım. Ağlamak istemiyorum. Hayır, ağlamicam. İyiyim, Nastya sakin.

 

"Anastasia! İyi misin? Cevap ver. Lütfen. Korkutma beni."

 

"İyiyim. Sadece senin ne kadar komik ve acınası olduğunu düşünüyorum. Sen öyle her senle konuşan kızı kendine aşık mı sanıyorsun? Cidden mi komiksin."

 

"Bak seni kırmak istememiştim. Amacım seni üzmek veyahut kırmak değildi. Hiç olmadı olmayacakta. Kim olduğumu merak ediyordum ben Steve. Steve Jonathan Zakharov."

 

"Sen Stella'nın oğlusun. Sen ben hastanede olduğum süre zarfında hep yanıma gelen çocuksun."

 

" Evet, Nastya ben o çocuğum. Sen de benim tek çocukluk arkadaşımsın."

 

"Hıhı öyleyim. Malesef sen de benim tek çocukluk arkadaşımsın."

 

"Malesef mi niye malesef. "

 

"Öyle, her kızı kendine aşık sanıyorsun. Bu bir psikolojik hastalık. Doktora görünmeni tavsiye ederim." Evet, ona aşıktım. Ama olmamam gerekir. İmkansız peşinde koşamam. Boş yere kendimi yormamam. Yapamam, kendime bu kötülüğü yapamam. Bazen bazı şeyler çok istenir.

 

"Hayır." dedi net bir sesle. "Her kızı kendime aşık sanmıyorum sen sadece öyle bir izlenim verdin."

 

"Öyle mi? İzlenim vermişim. Egoya bak.!" ağzımdan çıkanlara ben de inanmıyorum ama bunları ben söylemiştim. Hatta net ve düz bir sesle. Tuvalete gitmek için arkamı döndüm çünkü onun yanında biraz daha durursam ağlıyacağıma fazlası ile emindim. İlerlediğim sırada yavaşça kolumu kavradı.

 

"Cidden mi? Hemen kaçıcak mısın?"

 

Bazı şeyler yok sayılmalı. Onunla konuşmayı çok istiyorum. Onunla konuşmamak için direniyorum çünkü onun benle konuşmak istemediğini düşünüyorum. Benim gibi bir kız ile kim ne için konuşur ki. Bir çıkarı olmadığı sürece kimse benimle konuşmaz. Bu yüzden bazı duygular bastırılmalı şu an gitmem lazım ama kolumu tutuyor. İstersem kolumu çeker yine giderim ama yapamıyorum. Gitmek istemiyorum.

 

"Kaçmıyorum!" demeyi başardım sadece. "Kaçıyorsun." diye karşılık verdi. Sesi netti. Gözlerimin daha fazla dolduğunu hissettiğim sırada kolumu çektim. Arkamı dönüp bir kez bile bakmadım. Etrafı umursamıyordum. Tuvalete gittiğimde içeri girdiğim anda büyük bir ağlama bastırdı.

 

Kendimi tutamadım. Göz yaşlarım akarken ses çıkarmamak için ellerimin yardımı ile ağzımı kapatıyordum ama ne fayda. Hayır, olmamalıydı. Bunlar olmamalıydı. Daha ismini bilmeden aşık olmuştum. İsmini öğrendiğim zaman çocukken sahip olduğum tek arkadaşımın o olduğunu öğrendim. Bana daha iyilerine layık birisin diyor. Bilmiyor ki benim için ondan daha iyisi yok. Ona verdiğim değerden haberi yok. Yıllardır ondan bir haber beklediğimden haberi yok. Hastanede onun gelmesi için gün saydığımdan haberi yok. Onun hiçbir şeyden haberi yok. Alnım acıyordu. Ellerimi ağzımdan çekip alnındaki yaranın üzerine götürdüm ve bastırdım. Acısı arttıkça ben de ellerimi bastırdım. Bastırınca uyuşuyor gibi oluyor ama bunu yapmak kalbimi acıtıyordu.

 

Gözlerimi kapattım, ellerimi çektim, acıyı unutmaya çalıştım. Bir anda gözlerimde ki karanlık yavaş yavaş bir gökkuşağına dönüşmeye başladı. Neler olduğunu anlayamıyorum. Çok ağladığım için miydi? Ellerim uyuşmaya başladı ve bir anda karın boşluğuma sanki bir bıçak saplanmış kadar acıdı. Acı ile inledim. Neler oluyordu? Aynı yer bir kez daha acıdı. Bu seferki acı diğerine göre daha fazlaydı. Gözlerimi açtım. Ayağa kalkmaya çalıştım ama ne fayda. Ayaklarım ve ellerim tamamen uyumuştu. Bunların üzüntüden olma ihtimali yoktur herhalde. Başımın dönmesi gitgide artıyordu. Buna göz kararması da eklendi. Gözüm iki de bir kararıyor ve deli gibi başım dönüyordu...

 

 

 

 

 

~2 Saat Sonra Hastane~

 

"Ah, başım" diye inleyerek açtım gözümü. Neredeydim ve burası nereydi? Bir anda elimde bir sıcaklık hissettim. Biri elimi tutmuştu. Bu el anneme aitti. "Nastya, bebeğim! Tanrıya şükürler olsun." dedi mutlulukla.

 

"İyi misin? Neler oldu? Bir anda mı oldu? Biri mi yaptı? Birisi bir şey mi dedi? Kafanı mı çarptın? Aç mıydın? Düştün mü? Ben sana diyorum ama Nastya düzenli yap kahvaltını diye. Şekerin düştü değil mi?" haydi başlıyoruz annem ve eşsiz soruları.

 

"İyiyim annecim. Neler oldu hatırlamıyorum en son..." bunları anlatmakta emin değildim.

 

"En son koşarak tuvalete gittin" dedi çok tanıdık bir ses. Evet, bu sesin sahibi Steve idi.

 

"Sakin olun. Birisi bana da neler olduğunu anlatacak mı artık?"

 

"Benle konuştuktan sonra tuvalete gittin." diye karşılık verdi Steve.

 

"Onu bende hatırlıyorum. Şu an neden hastanedeydim?"

 

"Hastanedesin ve yine ben varım." ses tonu o kadar rahatsız edici ve imalıydı ki anlatamam.

 

"Neden hastanedeydim!"

 

"Senden sonra tuvalete ben geldim, baygın olduğunu gördüm ve o sırada kapının önünde Steve vardı. Steve'in yardımı ile seni revire götürdük. Sonra ambulans çağırdık. Bayıldığın için hastanedesin. Eğer neden bayıldığını sorarsan doktorlar da bilmiyorlar. Büyük ihtimalle üzüntüden olduğunu söyleyerek geçiştiriyorlar." dedi sabah okulda bana çok güzelsin diyen kız. Ses tonu çok narin ve kibardı.

 

Dönüp şaşkın gözlerle Steve'i inceledim. Etrafa çok düz bakıyordu asla ne düşündüğünü veya ne hissettiğini anlayamıyorum.

 

"Sana bakmak için gelmiştim. Yanımdan ayrıldığında iyi görünmüyordun. İçerde biri ile konuştuğunu duydum ağlıyordun sonrasında Linda'yı gördüm. Konuştuğum kişi bir erkek olduğu için içeri girip sana bakmasını istedim. Linda içeri girdiğinde sen tektin ve baygındın. O seslerin kaynağını bulamadım. Kimle konuşuyordun?" ben biri ile mi konuşmuştum. Steve bunları söyledikten sonra hatırladım. En son bir erkek ve kız kavga ediyorlardı sanki ama dışardan geldiğini düşündüğüm için çok fazla umursamamıştım.

 

"Dışardan gelmiştir büyük ihtimalle çünkü ben kimseyle konuşmadım." dedim. Sesim gayet netti. "Ayrıca..." diye devam ettim. "Sakın senin için üzüldüğümü sanma. Sakın. Bir erkek için hele ki senin gibi bir erkek için asla üzülecek biri değilim. Anladın mı?" söylerken sesim titremişti. Ona aşık mıydım? Olmamalıydım. Bir şey hissetmemeliydim. Aşık olmak bana yasak olmalı. Hayır, Nastya aşk aptallıktır, aşk ağlatır. Nastya sakın.

 

 

"Bana üzülmediğini biliyorum tatlım. Sakin olabilirsin:)" yüzümdeki yarım gülümseme alay mıydı yoksa samimiyet miydi? Asla çövenicektim. Bi dakika o bana tatlım mı dedi? Evet, dedi ama o herkese diyor o yüzden kes şu düşünceleri.

 

"Öyle mi? Ego tanrısı!"

 

"Öyle bücür. Ayrıca bana bir daha öyle söyleme. Egoist değilim. Ben mükemmelim, sen de öylesin. Herkes kendine göre mükemmel olmalı. Kendini sevmeyi dene."

 

"Senden tavsiye alacak değilim."

 

Tam bir şey söylemek üzere ağzını açtığı sırada odanın kapısı açıldı. İçeriye giren doktordu.

 

Endişeli ve garipseyen bir sesle "Anastasia'nın bayılma nedenini bulduk." dedi. Annem hemen soruları dizmek için ağzını açtı fakat babam onu tutarak "Bırak da doktoru dinleyelim" dedi.

 

Herkes sorgulayıcı bakışlar ile doktoru inceliyordu. "Bayılma nedeni..."

Loading...
0%