Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm: Duvarın İki Yüzü

@kendimeyazarim00

O zaman bir tarih bıraksak :)


***


Titreyen ellerini durduramayacağını anladığında çabasını boş vererek ellerini cebine soktu. Attığı her bir adımda arkasındaki koruma ordusuna rağmen geçmişin hayaletlerinin topuk seslerini duyuyordu. Ruhunu kemiren hayaletler ilk kez ona bu kadar yaklaşmıştı. Birkaç adımın ardından hayaletlerle göz göze gelebilmek amacıyla başını arkasına çevirdi. Onun durmasıyla her an bir saldırıyla karşılaşacakmış gibi tedirgin olan korumalar; ellerine hızlı bir şekilde bellerindeki silaha uzatarak bakışlarını sertleştirip etrafa baktılar. Birkaç kez kafalarını farklı yönlere çevirseler de herhangi bir tehlike sezmediler. Adam ise yanındakileri zerre umursamadan karşılaşamadığı hayaletin üzüntüsünü arkasında bırakarak tekrar önüne döndü. Aslında buraya gelirken farkındaydı olacakların, yine de bu yüzleşmeye kaldıracak gücün kendinde olup olmadığından emin değildi.


Adamın hemen sağında; adımlarına sessizce ayak uyduran Güven, babasının ne kadar zor bir sınavdan geçtiğinin farkındaydı. Yanında olduğunu belli edebilmek için Emin Bey'in omzuna hafifçe dokundu. Bu dokunuş onun gibi iri bir adamdan beklenmeyecek kadar hafifti. Emin Bey böyle bir desteğe ne kadar ihtiyaç duyduğunu oğlunun temasıyla hissetti. Buradayım diyordu oğlu. Buradayım baba, seni asla bırakmam her ne olursa olsun...


Eski koridorun duvarları burada yaşanmış ve muhtemelen yaşanmaya devam eden vahşetin izlerini taşırmışcasına çatlamış fakat hâlâ içeride canlılığın olduğunu gösterircesine gürültülüydü.


"Buradan efendim. "


Emin Bey, sağ kolu aynı zamanda da oğlum dediği adamın yönlendirmesine göre karşısındaki kapıdan geçti. Tam o anda karşılaştığı manzara, buraya gelirken karşılaşmamayı umduğu manzarayla aynıydı. Karşısında oturan kişi aleme girdiği günden beri canıyla başıyla savaştığını şeylerin tamamını yasallaştıran Harun'dan başkası değildi.


Harun, Emin'le göz göze gelince sinsice gülümsedi. Bu gülümseyişin ben kazandım demek olduğunu oradaki herkes anlamıştı.


"Ooo misafirlerimiz de gelmiş."


Alp, gevşek gevşek sırıtıp amcasına bakarak oturduğu yerden kalktı. Onunla birlikte kalkan Harun Bey'de -altmışlarına çoktan gelmiş olmasına rağmen- kucağındaki kızı kaldırmak zorunda kalmıştı.


İkili hâlâ ayakta dikilen misafirlerine hoş geldiniz demek için tam karşılarına kadar yürüdüler. Harun, baş düşmanı Emin ile karşı karşıya geldiğinde elini uzattı.Güven ve Altay yanlarında dağ gibi duran adamın Harun'un elini sıkarken nasıl yıkıldığını gördüler. O an burada olmalarının bir nedeni olmasaydı, silahlarına uzanıp bu adamı öldürecek karaktere sahip olmaları durumu yumuşattı.


"Eski düşmanlar artık dost."


Bu cümle çıkar çıkmaz herkes sesin sahibi Alp'e baktı. Bu bakış samimiyetten uzak, avının ölmesini bekleyen bir akbabanınkine benzer bir bakıştı. Güven'in gözlerinde, buradaki işleri bittiğinde Alp'i öldürecek kişinin kendisi olduğunu gösteren bir ışıltı geçti anlık olarak. Bunu yalnızca Altay görmüştü. Eyvallah dedi dostuna içinden.


"Ayakta kalmayın buyrun oturun beyler." Harun Bey düşmanını kendi safına çekmiş olmanın gururuyla kafese en iyi gören koltuğun yanına buyur etti ortağını. Ona burayı öyle iyi pazarlamalıydı ki bundan sonra asla karşısına çıkmasın Emin. 


Koruma ordusu ayakta dikilmeye devam ederken oturan adamlar, etrafı incelemeye başladılar. Mekân giriş kat ve bodrumdan oluşuyordu. Üst katta uyuşturucu ve kadın ticaretine ev sahipliği yapan bir bar, alt katta ise kafes dövüşlerinin yapıldığı bir salon bulunuyordu.


Altay ve Güven alanı incelerken Harun ise yeni ortağını sponsor iş adamları ile tanıştırıyordu. Kısa sohbetler ringe çıkan ve dövüşün başladığına haber veren kişinin sesiyle bölündü.


"Sıradan "


Dedi ilk kez gelen Kolva, henüz ringe çıkan ilk kişinin dövüşünü izlerken.Harun güldü. Alp ise tedirgindi.Yeni aralarına katılan bu adam onların Avrupa ile ayağı olacaktı. Herkes gibi onu da memnun etmek istiyordu.


"Acele etme genç adam, henüz hiçbir şey görmedin. "


Harun bunları derken bakışlarını aşağıda duran kişilere çevirdi. Eliyle bir işaret yaptığında ritim birden hızlandı. Ölümüne girilen ringdeki bu savaş sahneye dövüşçüleri destekleyen bahisciler tarafından atılan kesici aletlerle vahşete dönüştü.


Kolva güldü. Kana aç benliği boks maçının seyrinin değişmesiyle tatmin olmaya başlamıştı.Kendine engel olamayan sponsorlardan biri "İşte bu!" diye bağırdı.Kafası ikiye bölünen uzak doğulu adamın vücudu ringden çıkarılırken ikinci maç için güç dengesi değişmeye başlamıştı.


Böyle bir sahneyle ilk kez karşılaşan Güven babası ve Altay'ın rahatlığını fark ettiğinde iyice tedirgin oldu. O hiçbir şeyden korkmazdı ama kendi kanından iki kızın böyle bir ortamda yaşıyor olduğunu bilmek onu tedirgin etmişti.


Buradaki olay basitti. İlk olarak maç gönüllü katılımcıların ringe çıkmasıyla başlıyordu. Seyirci olarak yer alan sponsor ve bahisciler taraflarını seçtiklerinde ringe büyük paralar karşılığında hediye gönderebiliyorlardı. Bu hediyeler; kılıç, bıçak, jilet, zincir vs. oluyordu. Tam da bu noktada gücün bir önemi kalmıyor iş vahşet yarışına dönüyordu.


İkinci maç bitmeye yaklaştığında Güven 'in gözleri kolundaki kızla locaya giren Pars'a takıldı. Bir çift gözün kendisini izlediğini anlayan Pars gözlerin sahibine baktı. Bu iki zıt kutupta yer alan veliahtın ilk karşı karşıya gelişiydi. Fakat Pars henüz bilmese de karşısındaki kişiyi diz çöktürecek kadar değerli birine sahipti.


Pars'ın adımları sertti. Bakışlarıyla etrafı tararken yanındaki kızın adımlarını Pars'a yetiştirmek için gösterdiği çaba zerre umrunda değildi. Otuzlarının ortasına gelmiş adam, kimsenin karşısında durmaya cesaret edemeyeceği bir duruş sergiliyordu.


Harun kendisine doğru gelmekte olan oğlunu gördüğünde yüzünde gururlu bir ifade belirdi.


"Oğlum da geldi."


Babasının beklenti dolu sesine rağmen herhangi bir kelime söyleme zahmetine girmeyen Pars, yerine geçerken içeridekilere başıyla selam verdi.Loca şeklinde ringi yukarıdan gören bir masada oturuyorlar. Pars babasının yanındaki yerini almışken sarı saçlı, pembe bir elbise giymiş ve henüz yirmili yaşların başında olduğunu tahmin ettikleri güzel kızın da Pars'ın yanına oturmuş olmasını garipsedi, kızın kim olduğunu bilmeyen herkes.


"Oğlum ve yanındaki güzel kız da nişanlısı Eva" dedi, Harun Bey karşısındaki adamlara bakarken.


Eva ismini duyduğunda üç kişinin kalp ritmi değişmişti. Bunlardan biri Emin diğeri Güven ve sonuncusu da Altay'dı.


Emin Bey, gözleri ışıldayarak karşısındaki kıza baktı. İncecik vücudu, ipeksi saçları ve masmavi gözleri ile karşısında duran bu kız kendi kanındandı. Giydiği pembe elbise ile buraya zıt duran kızın başını bir an bile Pars'tan başka yere çevirmiyor oluşu kalbini sızlattı adamın. O sırada her şey silikleşmişti. Emin ise kızının kendisine bir kez bakması için geri kalan ömrünü feda etmeye hazırdı.


Güven ve Altay için ise durum oldukça garip bir hal almaya başlamıştı. Güven kardeşi olduğunu anladığı kızın ellerinin düşmanının üzerinde gezmesinden rahatsızlık duyarak korumacı abi içgüdüsünün kapanına kısılmışken Altay sakinliğini koruyup kafasında en az hasarla kızları buradan çıkarmanın yollarını arıyordu.


Altay düşündü iki kız olduğunu söylemişlerdi: Eva ve İz.


Eğer Eva buradaysa İz neredeydi?


"Düğün ne zaman Pars?"


Gereksiz bir merakla Pars'a soruyu soran Kendal'dı. Pars duymamış gibi yapıp içkisini yudumlamaya devam ederken Eva vücudunun yarısını Pars'ın üzerine yerleştirmiş kafasını Pars'ın kolundan kaldırarak "Çok yakında, değil mi babacığım?" dedi.


Bunu söylerken Pars yerine Harun'a bakıyor ve ondan destek istiyor oluşu oradakileri şüphelendirmişti. Yine de kimse başka bir soru sormaya cesaret edemedi. Fakat ortamda başla bir kelimeye takılan biri vardı.


Babacığım...


Henüz kendisine baba demeyen kızının can düşmanına baba diyor oluşu Emin'in yutkunmasına sebep oldu.


"Evet kızım, çok yakında."


Güven'in gözleri hâlâ Eva'nın Pars ile temas eden vücudundayken Altay aralarında mantığını kullanabilen tek kişi olarak Pars'ı incelemeye almıştı. Adam geldiğinden beri kimseyi umursamadan gözleriyle girişi takip ediyor ve elindeki kadehi yudumluyordu. Beklediği birinin olduğu açıkça belliydi ama yine de yanında evleneceği kız varken bu kadar ilgisiz oluşu Altay 'ın aklına bin farklı düşüncenin hücum etmesine neden oluyordu.Birkaç ceset daha ringden çıkarılırken Kolva Harun' a dönerek:


"Ben de dövüşçü çıkarmak istiyorum. Seninkiler fena değil ama merak ediyorum da Alex ile başa çıkacak bir adamın var mıdır?"


Tam o sırada arka tarafta heybetli vücudu ile göze çarpan iki metrelik bir adam öne çıktı. Harun bunu gördüğünde güldü.


"Bakıyorum da hazırlıklı gelmişsin Kolva. Bizde hiçbir meydan okuma geri çevrilmez. "dedi.


Amcasının cümlesi üzerine ayağa kalkan Alp, yanındaki adamın kulağına bir şeyler söyledi ve kendisini bekleyen adamların yanına döndü.


"Tamamdır, ring sizin Kolva Bey"


Bu meydan okuma locadakileri iki gruba ayırmıştı. Kimisi Alex'i desteklerken kimileri de çoktan Levye'ye bahislerini yatırmaya başlamıştı bile. 


Mekan sahibi konumundaki Levye ringe çıktığında üzerindeki tişörtü başından çıkardı. Çıkarırken ağzından parçalanarak saçılan hırıltı adeta bir aslanın kükreyişini andırıyordu. Alex ise sakin ve kendinden emindi. Burada olma sebebinin gösteriş değil, cinayet olduğunun farkındaydı. Sarı uzun saçlarını bileğinden çıkardığı toka ile toplayan Alex, rakibinin hırıltısına aldırış etmeden Kolva'nın işaretini bekliyordu.


Dövüşçülerinin yerlerini aldığını gören patronların birinden beklenen işaret geldi. Herkes nefesini tutmuş güç savaşının galibini beklerken Pars'ın gözleri hâlâ alt katta insanlarla çevrilmiş ringin köşesinde yer alan kapıdaydı. 


Pür dikkat kapıyı izleyen Pars bedenen orada olsa da geldiğinden beri yaşadığını gösteren bir ifade takınmamıştı.  Altay ise ringde değil ama hayatta karşısında duracak  rakibini izlemeye devam ediyordu.  Tam da o an da Altay, Pars'tan beklediği reaksiyonu aldı.  Pars, kolundaki kızın varlığını umursamadan olduğu yerden dikleşti ve vücudunu tamamen kapıya çevirdi.  Altay ise onunla aynı anda kapıdan giren kişi ile buluşturmuştu gözlerini.


Alt girişten önce 1.90 boylarında vücudu dövmelerle kaplı iri bir adam girdi. Ardından da adamın aksine minik bir kız... Altay kızı incelerken ilk dikkatini çeken siyah bol kapüşonu oldu. Yine siyah kamuflaj bir pantolon üzerine giydiği kapüşonun şapkasından kızın yüzüne dair hiçbir tahminde bulunamıyordu. Giydiği kıyafetler içerisinde kendisini gizleyen kızın yüzünü merak ediyordu. Kimdi Pars'ın gözlerindeki değişikliğe neden olan kız?


Kızı bir anlık bocalama ile kaybettiğinde gözleriyle onu tekrar arasa da bulamamıştı. Başını Pars'a çevirdiğinde Pars'ın yalnızca yere baktığını gördü. Bir şeyler seziyordu ama henüz varsayımda bulunmak için yeterli delili olmadığını biliyordu. 


"Hadi!"


"Gebert onu!"


"Saplasana!"


"Gözlerini oy!


"Öldür!"


Etrafın sesi Altay'ın düşüncelerinin sesini bastırdığında dedektifcilik oynamak için uygun yerde olmadığını anladı ve ringdeki savaşı izlemeye başladı. Her iki adam da karşısındakinin insan olduğunu unutmuşcasına vuruyorlardı birbirlerine. Alex muhtemelen biri tarafından kendisine hediye edilen yaklaşık iki metrelik dikenli zinciri Levye'nin boynuna dolamıştı. Levye ise elindeki bıçağı çoktan yere düşürmüş parmaklarını boynunu kesmek üzere olan zincirin arasından geçirmişti.  Ama bu Levye için yanlış bir adımdı ki sağ elinin parmakları koparak yere düşmeye başlamıştı bile. Yaklaşık iki saattir birçok kana ev sahipliği yapmış zemin bu defa Levye'nin kanına bulanıyordu. 


Emin Bey kana alışık bir adam olarak gördüğü ölümlere soğukkanlılıkla cevap verse de Güven için durum pek de normal sayılmazdı. Öyle ki Eva'yı bile unutmuştu. 


Levye kopan parmaklarının acısıyla bağırmaya başladı. Yine de ona şu an kendisinden başka kimsenin fayda sağlayamayacağının bilincindeydi. Yalnızca baş parmağı kalan sağ eli gevşeyip zincirin arasından çıkarken baş parmağıyla Alex'in zaferden sarhoş olan gözlerinden birini hedef aldı. Levye istediğini alıp gözünü çıkaramamış olsa da Alex'in anlık boşluğundan yararlanarak kurtulmayı başarmıştı. 


Oturdukları masada en az Alex kadar şaşıran Kolva, Harun'u hedef alarak:


"Gözünü oymamıştır umarım. Alex'in gözüne ihtiyacım var." dedi.


Alp ise bunu komik bulmuştu. Hoş buluşmanın başından beri etrafta gülen yalnızca o vardı. 


"Dostum üzülme, eğer maçın sonunda hayatta kalırsa ona yeni bir göz alırım." 


Alp yine işin şakasındaydı. Yapılan kirli işlerden keyif alan yalnızca o gibi görünüyordu fakat Emin farkındaydı ki masada maskesiz olan tek kişi Alp'ti. Diğerleri maskelerini çıkarttıklarında işlerin herkes için acı bir hâl alacağını biliyordu. 


Masadaki gerginliği yanlarına ulaşan bir adamın sesi böldü. Siyah bir takım giymiş adam, Harun'a yaklaşarak:


"Geldi efendim." dedi. 


Beklediği bir diğer haberi alan Harun, seyretmekte olduğu ölüm oyununu boş vererek "Tamam" dedi. Yanlarından geldiği gibi sessizce uzaklaşan adamdan sonra bu defa içecekleri tazelemek için masaya birkaç kadın yaklaştı. Üzerlerinde iç çamaşırına benzer değişik fantezi kıyafetleri bulunan kadınlar, masadakilere "alfa" olduklarını hatırlatacak temaslarla içecekleri tazeledi. Adamlardan biri ne amaçla orada olduklarını çoktan unutmuş yanında içeceğini tazeleyen kadını kucağına çekmişti bile. Emin ve Güven bu görüntüden hoşlanmayarak Eva'ya döndüler. İkisi de kendi gördüklerini kızın görmesini istemiyorlardı. Eva'nın yıllarca bundan daha fazlasını görmüş olma düşüncesi Emin Bey'i kahrederken Güven Eva'nın umursamazlığı karşısında şaşkındı. Kız geldi geleli Pars'tan başka bir yöne dönmemişti bile.


"Bundan da ye sevgilim."


Her defasında uzandığı masadan farklı bir atıştırmalık alan kız. Kendi ağzına götürmeden önce Pars'a veriyordu. Sanki o dudaklarını dokundurmazsa kendisi yiyemezmiş gibi. 


"Baba" 


Altay hangi ara yanlarına kadar geldiğini anlamadığı  masanın başında dikilen kızın varlığıyla gerildi.  Kız insanların arasına saklanmış bir hayalet gibiydi. Yalnızca kendisini göstermek istediği kişilere görünen bir hayalet.


Emin Bey karşısındaki siyahlara bürünmüş ufak tefek kıza baktı.  Başındaki kapüşondan dolayı yüzünü göremediği bu kız onda farklı duygular hissettirmişti. 


"İşte geldin. Beyler sizi kızımla tanıştırayım; İz, kızım."


İz.


Emin karşısındaki kızın adını duyduğunda yine bir sancının gögsüne girişine engel olamadı. 


Kızı...


Etraftaki kalabalıktan bazıları kızla çoktan tanışmışlardı ama bazıları bu gece ilk kez geldikleri için henüz yeni görüyorlardı kızı.


"Bize bir kızın olduğunu söylememiştin." dedi Kolva.


"Aslında bir değil iki kızım var."


"Nasıl yani?" 


Kolva duruma şaşırmıştı. Yalnızca bir oğlu olduğunu bildiği adamın iki kızı daha mı vardı?


"Kızlarım İz ve Eva" dedi Harun. Altay hâlâ yüzünü göremediği kızdan farklı bir enerji alıyordu. 


"Dostum bunun yasal olduğundan şüpheliyim." 


Adamlardan biri kırık Türkçesiyle dile getirmişti cümleyi. 


Ortalık sessizleşti. 


Pars bugün ikinci kez dikleşti. Bu kıpırdanışı Eva'dan başka hisseden üç adam daha vardı. 


"Beyler, bu kadar meraklı olmayın. Ayrıca Ivan, seni bilmesem yasalara önem verdiğini düşünürdüm."


Ortamda biraz gergin, biraz atışmalı farklı bir sohbet peydah olurken Harun İz'in yanındaki adama baktı. Raskol çocukluğundan beri İz ile birlikteydi. Birlikte ölmüş, birlikte öldürmüştü bu iki çocuk.  Harun bazen bu ikisi arasında farklı bir duygu sezse de işlerde bir aksaklık olmadığı sürece umrunda değildi. Raskol, Harun'a döndü ve "Malları aldık efendim. Lakin küçük bir sorun çıktı. Dönüşte geçeceğimiz güzergaha pusu kurmuşlar. Orayı temizlememiz gerekti. Biraz oyalansak da malları yerleştirdik." dedi. Haberden memnun kalan Harun, Raskol'un omzuna babacan bir tavırla iki kez vururken ringin yakınlarından ayrılmamalarını söyledi.


İz ise geldiği andan beri kaldırmadığı başını, yönünü bulmak  için ilk kez kaldırdığında Pars ile göz göze geldi. Konuşmaktan nefret eden İz, insanlarla göz teması kurmaktan da hoşlanmazdı. İnsan ile mekanik bir silah arasındaki ince çizgide sıkışan İz'i bu durumdan kurtaran tek şey ikizinin varlığıdı. Ve iz onu mutlu etmek için her şeyi yapar; herkesi çiğnerdi, kendisini bile.


İz ve Raskol ring katına indiğinde Pars bu durumdan hoşlanmamıştı. Sabahtan beri görmediği kızın kendisi yerine Raskol ile yakınlık kurması dengesini kaybetmesine neden oluyordu. Ona bir söz vermiş olmasına rağmen, verdiği sözü bozmamak için son adımı kaldığının farkındaydı. 


Güven bu üçlü arasındaki gerilimi fark eden bir diğer isimdi. Henüz konuşacak yetkiyi kendisinde bulamasa da kalbinde oluşan hisler onu korkutuyordu.


Sesler tekrar yükselmeye başladığında Güven bir şeylerin değiştiğini anladı. Ringe döndüğünde ise başı gövdesinden ayrılmış Levye'yi gördü. Alex yendiği rakibinin şevkiyle yumruğunu havaya kaldırmışken Levye çoktan yokluğa ulaşmıştı.


"En iyi adamın bu muydu Harun? Alex'ten kaçtığı dakikaları atarsak kaybetmesi iki dakika sürdü."


Harun sinirlenmişti. Ev sahipliği yaptığı mekanda bu ilk kaybedişiydi. 


"Henüz kazandım deme, biliyorsun bir kişi kalana kadar maç devam eder. Süre henüz dolmadı"


Amcasının sözünün ardından bunu bekleremiş gibi harekete geçen Alp ayağa kalktı ve az önce İz ile Raskol'un gittiği yöne doğru yürüdü. 


Birkaç dakikanın ardından Kolva ve diğerleri ringe Raskol'un yaklaştığını gördüler. Acımasız duruşa sahip adam son adımını atarken üzerindeki deri ceketi çıkararak birkaç adım arkasındaki İz'e uzattı. İz'in henüz üzerinde Raskol'un ısısını taşıyan cekete dokunuyor olması Pars'ın elindeki kadehi masaya çarpmasına neden olmuştu. 


Durumdan hoşnut olmayan Kolva farklı bir meydan okuma sundu:


"Pekala, bu genç adamın kazanacağını tahmin edecek kadar fazla maç izledim. Farklı bir bahise ne dersin? Kızın ile Alex'in maçını öneriyorum. Ben bu gece bu masaya sahip olduğum her şeyi koyuyorum. Peki sen kızını ortaya koymaya hazır mısın?"


Bir hevesle buraya kadar gelmiş olan herkese merhabalar :)


Karanlık temanın hakim olduğu bu kurgu umarım beklentinizi karşılar. 


Bir hevesle yazmaya başlıyorum.  Umarım bu serüvenine beni yalnız bırakmazsınız.


O zaman hepimize hayırlı olsun diyorum ;)


Loading...
0%