Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm Part 1: Saklı Gerçekler

@kendimeyazarim00

Ben buradayım. Peki ya siz? 


Durumdan hoşnut olmayan Kolva farklı bir meydan okuma sundu:


"Pekala, bu genç adamın kazanacağını tahmin edecek kadar fazla maç izledim. Farklı bir bahse ne dersin? Kızın ile Alex'in maçını öneriyorum. Ben bu gece bu masaya sahip olduğum her şeyi koyuyorum. Peki ya sen kızını ortaya koymaya hazır mısın?"


***


Kolva'nın deli cesaretiyle oraya koyduğu bu fikrin ateşi orada bulunan bütün masaların üzerine yıldırım gibi düşmüştü. Pars hızla olduğu yerden kalkarken yanında bulunan Eva'nın sendelemesi ve tam düşecekken Alp tarafından yakalanmış olması kimsenin umrunda olmamıştı. 


"Sen kim olduğunu zannediyorsun lan orospu çocuğu?" 


Pars konuşurken aynı zamanda Kolva'nın yakasına yapışmıştı bile.


"İz'in adının bile senin ağzından dökülmesi beni deli ederken neyine güvenip onu bu masada bahis malzemesi edebiliyorsun?"


"Kardeşin konusunda epey korumacısın anlaşılan evlat" dedi. 


Kolva yakasını Pars'ın pençe gibi yakasını ellerinden kurtarmaya çalışırken. Fakat çabası etkisiz kaldı çünkü Pars milim hareket etmemişti bile. 


Tam o sırada Harun Bey ayağa kalktı ve oğlunun kolunu yakaladı. 


"Kolva, oğlum kardeşi konusunda hassastır. Bu meydan okumayı kabul ediyorum fakat başka bir güne çünkü bugün burada özel bir ortaklığa tanık olmak için davet edildiniz. Birlikte yapacağımız ilk sevkiyatın ardından kutlamak için buradaki herkesi tekrar misafir edeceğim. İşte o zaman Alex'i değil, en iyi adamını getir. Kızım İz'e karşı senin getireceğin adam. İz ölürse ne âlâ fakat yaşarsa her şeyini alacağım. Canını bile."


***


Eva içeride kendisine dokunmuş olan Alp'ten kaçabilmek için hızlıca çıkmıştı alandan. O an aklını kaybetmişti. Alp'in kendisine dokunmasını bırak, göz teması kurmasını bile istemiyordu. Ondan ölesiye korkuyor, tiksiniyordu. Fakat ondan ölse bile kutulamayacağının farkındaydı. Eva' ya göre kurtulmanın yolu ölümden değil, yaşamaktan geçiyordu. 


Alp'in bile korkacağı biriyle yaşamaktan.


Bunun için kardeşini kaybetmeyi göze almış, bütün umudunu kendisinden nefret eden adamın kollarına bağlamıştı.


Pars 


Pars onun kurtuluş anahtarıydı. 


Şu an kendisinden başka kimse bilmiyor olsa da Pars onun özgürlüğüydü. 


Ve Eva sonucu ne olursa olsun ruhunu özgür bırakmaya kararlıydı. Bedeni yeterince kirlenmişti, biraz da Pars'ın kirletmesi yaşadıklarının yanında görünmeyecek kadar küçük bir  lekeydi. 


Eva topuklu ayakkabılarına rağmen olabildiğince hızlı adımlar atıyordu. Adımları çığlığa dönüşmüştü. Çığlıkları da adımları da kimse tarafından fark edilmiyordu. Ya da o öyle sanıyordu. Çünkü Pars ayağa kalktığı andan beridir Altay'ın gözleri Eva'yı takibe almıştı. Ve Alp'in Eva'yı düşmesin diye kolundan tuttuğu anda kızın bakışlarının nasıl buz gibi olduğunu fark etmişti. Şimdi ise kızın arkasından kalkan Alp'i takip ediyordu. Alp, avını sokmayı bekleyen bir yılan gibi takılmıştı Eva'nın peşine. Ardı sıra giden bu üçlünün simasını gizleyen ise üzerlerine örtülmüş olan kaos perdesiydi 


Eva arkasındakilerden habersiz odasına doğru giderken son koridoru geçtiğinde bir el tarafından yakalandı ve karanlığa doğru çekildi. Her şey o kadar ani olmuşu ki çığlık bile atamadı. Korkuyla çığlık atacağı anda çirkin bir el ağzını kapattı ve sırtını duvara yasladı. Eva, iki duvar arasında sıkışıp kalmıştı. 


"Bütün gün gözlerini benden kaçırdın sevgilim. Hadi şimdi de kaçırmayı dene bakalım."


Alp'in içki kokan ağzı duvara sıkıştırdığı kızın şakaklarında gezerken söylemişti bunları.


"Benden kurtulabilmeyi diliyorsun öyle değil mi? Pars'ın altına yatarken tek düşündüğün benden kurtulmak. Onu sevmediğini biliyorum. Tıpkı onun seni değil, kardeşini sevdiğini bildiğim gibi." 


Eva  debelense de kurtulamayacağının bilincinde olarak sessiz sessiz ağlıyordu. Dışarıdan bakan herkes onu el bebek gül bebek yetilmiş bir kız olarak görse de içten içe mahvolduğunu bilen tek kişi karşısındaki adamdı. 


Eva'nın katili Alp.


Adam, kız çırpındıkça zevkten dört köşe oluyor. Eva'nın ağlaması onu gaza getiriyor , kızı daha fazla ağlatmak için çaba sarf ediyordu. Kızın sesini duymak için elini ağzından çekti ve ağzından çektiği elini Eva'nın kalçasına sabitleyerek okşamaya başladı. Durumdan memnun bir şekilde homurdanırken bir yandan da konuşmaya devam ediyordu.


"Seni o kadar özledim ki"


"Lütfen, lütfen dokunma bana! Ne olur... Ne olur Alp, söz veriyorum ne istersen yapacağım." 


"Ne istersem mi? İşte böyle sevgilim. İşte böyle yola geleceksin! Sahibinin kim olduğunu, kime ait olduğunu unutma. Bu seferlik ortamı da göz önünde bulundurarak küçük bir öpücük yeterli olur diye düşünüyorum. Ve öncesinde kime ait olduğunu söylemen de gerekir tabii."


"Peki." dedi kız çaresizce.  


Nefret etse de yıllardır o kadar alışmıştı ki Alp'in bedenini kullanmasına köşede çaresizce becerilmektense küçük bir öpücüğe razı gelebilirdi.  


Eva'da buydu işte. 


Bu kadardı.


"Ben seninim Alp"  dedi. 


Ardından nefret etse de dudaklarını Alp'in temasına hazırladı. Odasına gittiğinde tüm dokunuşları sökercesine kazıyıp atacaktı vücudundan ama şu an beklemeli, razı gelmeli ve daha fazlasını olmadığı için şükretmeliydi artık varlığını unuttuğu Tanrısına. 


"Evet bebeğim benimsin."


Alp ağzından kızı kahreden kelimeleri zirf gibi akıttığında hamlesini yapıyordu ki bir tıkırtı duydu. Ardından karanlık gecenin ortasından çıkan adamı gördüğünde Eva'dan uzaklaştı. 


"Ne yapıyorsun burada?" 


Alp yakalanmanın verdiği sinirle bağırarak söylendi birkaç saat önce tanıştığı adama.  Normal bir günde böyle bir durumla karşı karşıya kalsaydı  önce karşısındaki kızı adamın yanında becerir , ardından Altay'ı saniyeler içerisinde öldürür ve cesedini böceklerin bile bulamayacağı bir yere gömerdi.  Fakat bu adam işlerin büyümesi için önemli bir anahtardı ve istediklerini elde edene kadar yaşaması gerekiyordu. Sonrasında ise bu piç kurusunun icabına kendisi bakacaktı.


Altay, henüz duyduklarının şokunu atlatabilmiş değildi. Eva'yı ilk gördüğünde gözünde o kadar basite indirmişti ki. Pars gibi bir adama aşık ve istediğini elde ederek büyümüş bir  kızdı, Eva onun gözünde.


Peki şimdi? 


Birkaç dakika önce yaşananlar da neyin nesiydi? 


Bu ufacık kız  nasıl bir  hayata maruz kalmıştı da Pars'ı kendisine kalkan yapmaya karar vermişti. 


Asıl şu an gözlerinde gördüğü çaresizliği nasıl saklayabilmişti yıllarca. Azraili ile aynı masaya oturmuş, aynı çatıda yaşamış ve asla kimseye hissettirmemişti yaşadıklarını. Peki kardeşim dediği Güven küçük kız kardeşinin başına gelenleri öğrendiği zaman ne olacaktı? Emin Bey?


Dişlerini sıktı Altay. 


O her zaman işlerini duyguların önüne koyan bir adamdı. Kızları bu delikten çekip alana kadar ortalığı bulandırmaması herkesin yararına olacaktı. Tam da bu nedenle hayatındaki en zor kararı verdi. Eva'nın sessiz çığlıklarına kulaklarını tıkayarak "Bunun açıklamasını yapmak için karşımda köpekten fazlasını görmeye ihtiyacım var." dedi.


"HAHAHAHA O hâlde cami duvarının önünden çekil de o köpek üzerine işemesin dostum."  


Eva, vücudunu Alp'ten kurtarmanın sevinciyle yüzüne mutluluk maskesini tekrar takarken acılı gözlerini son kez kendisi olarak Altay'a dikti. Altay  ise Alp'e cevap vereceği sırada Eva ile göz göze gelince kalbinde bir ağrı hissetti. Vücudu aniden gerildi. Bütün kalkanlarının bir bir yıkıldığının sesini yalnızca Altay duyarken diğer herkes ortamın sessizliğine alışkınmışçasına ifadesini bozmadan bekliyordu.


Altay dengede durmakta zorlandı. Kasları gerilirken aklı çoktan vücudunu terk etmişti. Bu Altay için ölümden farksızdı. Aklını ilk kez kaybediyor. Kalbinin sesiyle ilk kez başbaşa kalıyordu. Acizdi, çaresizdi ve işin en boktan tarafı hiçbir uzvunu kontrol edemiyordu. 


"Sikeyim." dedi içinden. 


"Oğlum Altay işte tam da şu an boka battın."


Altay henüz ne olduğunu tam olarak kavrayamadan Eva'nın bakışları değişti ve Alp'e yaklaşarak "Odama giderken bana eşlik ettiğin için teşekkür ederim Alp" dedi.


Alp sırıtarak kızın yanağından bir makas aldı ve gözleri Altay'ın üzerindeyken şu cümleyi kurdu:


"Zevkle güzelim.... zevkle."


Ve gözleri hâlâ Altay'ın üzerindeyken Eva'ya bir adım yaklaşıp kızın kulağına doğru eğildi ve Eva'nın oradan uzaklaşmadan önce duyduğu son sözler şunlar oldu:


"Öpücük için geleceğim."


Altay arkasından baktığı kızın Alp'in sözlerinden sonra nasıl gerildiğini uzaklaşırken yalpalayan adımlarından anlamıştı. Bu gece kızı buradan çıkarmanın yollarını ararken yumrukları sıkılı bir şekilde Alp'e bakıyordu. Onu burada öldürmemesinin tek bir nedeni vardı. O nedenin bu gece Eva'ya ölmeyi diletecek duruma düşüreceğini bilmeyerek arkasını döndü. Bu gece Altay'ın kalbi ilk kez yaşamak için bir neden bulurken Eva ise kendi ölümüne adım adım yaklaşıyordu. 


Ve Alp ilk kez sakin kalmanın ve düşünerek hareket etmenin bir bedeli olduğunu çok yakında anlayacaktı. İşte o zaman kabir azabının yalnızca mezarda değil, dünyada da çekilebileceğin görecekti. Ölene denk çekeceği vicdan azabının fitilini az önce ateşlemişti bile. İşin kötü tarafı bunu anlamamış olmasıydı.


"Hey! Seninle gerçekten dost olabilirdik." Diye bağırdı Alp, giden adamın arkasından. 


"Eğer gölgeni benim olanın üzerine düşürmeseydin." dedi dişlerini sıkarak.


Sonrasında ise Eva'nın gittiği yöne doğru adımlarını hızlandırdı. Sevgilisinin borcunu ödemesi gerekiyordu. Gecikmenin karşılığını faizi ile birlikte alacaktı ebette ki.


Kimileri bir adam tarafından sevilmeyi bekler: Bu sevgi onların ödülüdür. Kimileri de bir adam tarafından sevilmemeyi bekler: Bu sevgi onların lanetidir. 


Bazı sevgiler lanetlidir. 


Alp'in hastalıklı sevgisi Eva için öyle büyük bir lanetti ki ne yaşamasına ne de ölmesine izin vardı. 


***


Saatler sonra


Üzerinde yalnızca pantolonu olan Alp, sigarasından son nefesini alırken başını yatakta hareketsizce yatan kıza çevirdi. Sarı saçları siyah çarşafa serilmiş,  bembeyaz teninde gecenin saklı gerçekleri hapsolmuş bir vaziyetteydi. Kendi izlerini de kızın vücuduna işlemiş olmanın gururuyla gözleri ışıldarken karşısındaki görüntünün güzelliğiyle büyülenmişti.


"Buna alışmış olman gerekiyor ama sen hâlâ debelenip duruyorsun. Senden başka kimse zarar görmüyor anlamıyor musun? Hâlâ bomboş hayaller kurup benden kurtulmayı umut ediyorsun."


Alp kızın zevk dışında aldığı darbelerden pek de memnun sayılmazdı. Evet onun çırpınışları hoşuna gidiyordu ama durdurmaya çalışırken kıza verdiği zarar da açıktı.


"Güzelim, bensiz bir dünyada var olmana izin vermem. Artık bunu aklından çıkar ve olduğun yerde kal. Çabalama, çünkü çaban boşuna. Ne bensiz yaşamana, ne bensiz ölmene izin veririm. Biz birbirimize aitiz. Bunu ikimiz de biliyoruz."


Kızın tepkisizliği Alp'i korkutmaya başlamıştı. Normalde bağırır, çağırır, ağlar ve teslim olurdu. Bu defa sessizdi. Sessiz gibiydi sanki...


"Peki, ben çıkıyorum. Duş al, elini yüzünü toparla ve kendine gel."


Gömleğini düğmelerken son kez kıza baktı ve kapıdan çıkmadan önce odada şu sözler yankılandı:


"Seni seviyorum."


Eva, Alp'in odadan çıkmasıyla kahkaha atmaya başladı. Öyle ki yatak sallanıyordu. 


"Beni seviyorsun ahaahahaha beni seviyorsun öyle mi?" 


Eva'nın kahkahaları çığlıklara dönüşürken kendi yaralarını bu gece de ayağa kalktı ve kendi sardı. Duşunu aldıktan sonra yırtılan elbiselerini çöpe attı ve pembe pijama takımını giydi. Eline tarağını alıp saçlarını kurutmadan ezbere bildiği yolu yürümeye başladı.


Hayatının anahtarı olarak gördüğü adamın kapısına geldiğinde kapıyı bir kez tıklattı ve "Gir" sesini duymadan odaya girdi. Pars kıyafetlerini çıkartmadan yatağa uzanmış, içkisinin son birkaç yudumunu içiyordu.


"Pars saçlarımı tarar mısın?" dedi.


Pars kızın vakitsiz gelmelerine alışmış ve son derece bıkmış bir şekilde cevap verdi:


"Ben de diyordum Eva nerede kaldı? Tasmanı babamdan ancak kurtarabildin sanırım."


Eva Pars'ın söylediklerini duymazdan gelerek yüzündeki mutluluk maskesiyle gülümsedi. 


"Lütfen Pars, hadi saçımı tara!" 


"Kızım defol git başımdan. Zaten aklım yerinde değil, bir de seninle uğraşmayayım." 


Pars'ın aklı karışıktı. Bugün o Kolva denilen adamın canını alamamanın verdiği sinir bedenini terk etmiyordu. Bu saatten sonra ikisinden biri ölmedikçe Pars'ın siniri yok olmazdı. Plan basitti. Yarın Kolva denilen itin canını alacaktı peki ya o zamana kadar bu sinirle nasıl yaşayacaktı. Bir de Eva çıkmıştı. Gün içerisinde yeterince katlanmıyormuş gibi bazı geceler elinde tarağı ile odasına gelip saçımı tara diye tutturuyordu. Eva'nın çocukluğunu bilirdi. Bebeklerle oynamayı seven, sessiz sakin bir çocuktu. Ergenliğe girdiğinde Eva birden değişmiş gözü Pars'tan başka kimseyi görmeyen erkek düşkünü bir kadın olup çıkmıştı. Eva'nın renkli bir kelebekten çiğ etin peşine düşen sineğe dönüşmesi Pars'ın Eva'ya arşı olan tüm kardeşlik bağlarını yok etmişti. Geriye keskin bir nefret kalmıştı. 


"Pars benimle evlenemez misin?" 


"Eva, neden sustuğumu ve sana rağmen sana katlandığımı en iyi sen biliyorsun. Belan olmayayım gece gece, defol git."


"Lütfen evlen benimle, yalvarırım lütfen. Kim olmamı istersen o olurum. Ne olur Pars. İz olmamı mı istiyorsun? Yemin ederim öyle bir İz olurum ki Eva olduğumu unutursun. Lütfen babamın seni yurt dışına yollayacağını biliyorum. Birlikte gidelim. Tüm geçmişimizi ve buradaki herkesi geride bırakalım. Gidelim buradan Pars. Yeter ki gidelim" 


Eva bunları söylerken Pars'ın sinirleri daha da gerildi ve  eliyle kızın çenesini tutup


"Ne saçmalıyorsun kızım sen? İz mi olacaksın? Senin gibi ucuz birisi İz olabilir mi? Ağzından bir daha böyle bir şey duymayayım yoksa sonun olurum senin. " 


Dedi ve kızı yatağa itip kapıyı öfkeyle çarparak odadan çıktı. Eğer kalsaydı Eva'ya zarar verebilirdi. Herkesin bir saklısı olurdu. Pars'ın saklı gerçeği ise İz'di. Ve Pars, ne olursa olsun saklı gerçeğini herkesten koruyacaktı.


Geride kalan Eva ise yıllar önce İz sanıldığı için başına gelenlerden ilk kez İz olarak kurtulmak istedi. 


İşte kardeşine olan nefreti de buradan geliyordu. 


Pars'ın kendisini ittiği yatağa uzanan Eva, cenin pozisyonu aldı ve her gece olduğu gibi bu gece de gecenin karanlığına sığındı. Kendisini yargılamadan kabul ede tek kişi oydu çünkü.


Her şeyi örten gece...


***


Evetttt işte saklı gerçeklerle dolu ikinci bölümümüz. 


Umarım bu bölüm sizi tatmin etmiştir.


 Ve işte bölüm sorular:


İkizlerden hangisini daha çok benimsediniz?


Eva'nın yaşadıklarını tahmin ediyor muydunuz?


Sizce bu gece yaşananlar nelere yol açacak?


Altay hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bugün yaşananları öğrendiğinde sessiz sakladığı için pişman olacak mı?


Pars?


Veeeeeee Alp?


Loading...
0%