"Bunu ne zaman kazıdın?"
Bir anda ağzımdan çıkanlara ben bile inanamadım. Nasıl dökülmüştü dilimden bu cümle? Korkmadan... Ben ona soru sormazdım ki. O benden soru beklemezdi. Nasıl olmuştu da bir anda onunla diyalog kurmak için ilk adımı atmıştım? Gözlerimi korkarak yukarı kaldırdım. Korhan'ın gözleri kapanmıştı. Dudakları belli belirsiz yukarı doğru kıvrılmıştı. Soru sormamı beklemiyor olmalıydı? Tıpkı benim gibi. "Kalbime söz geçiremeyeceğimi anladığım anda kazıdım. Belki dedim...belki acıtırsa unuturum. Kanatırsa bırakırım. Ama olmadı. Daha çok yerleştin kalbime" Duyduklarımla ne yapacağımı şaşırmıştım. Ne bir adım geri gidebiliyordum ne de ileri. Ben hâlâ ona bakarken birden açtı gözlerini. Okyanusları ballarımla buluştu. O an bir şimşek çaktı kalbimde. Bu onun okyanusları ile giriştiğim ilk korkusuz mücadeleydi. O an yüzünde öyle bir ifade belirdi ki. O güne kadar Korhan'ı tanıdığımı düşünürdüm. "Sen bugün bana baktın ya... böyle... korkusuz... ballarını okyanusumla buluşturdun ya" Derin bir nefes aldı. Yüzündeki gülümseme daha da büyüdü. Gözlerine yayıldı. Onu ilk kez böyle masum gördüm. İlk kez benim için masumdu. Yüzünde yeni doğan bir çocuğun ışığı vardı. "Ben güzelim... Ben şu an, şu dakika senin için hayatımın geri kalanını Azrail'e, ruhumu ise Şeytan'a verebilirim." |
Bunları da beğenebilirsiniz
|
0% |