Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm "Kalbe Batan Dikenler"/1

@kendimeyazarim00

Bölüm Şarkısı: Cihan Mürtezaoğlu - Bir Beyaz Orkide


*Korhan yara mıydı, yaralı mı?*


Karşımdaki silüete dikkatlice baktım. Gece gibi siyah saçları, morarmaya yüz tutmuş dudakları ve bembeyaz teni olan bu kız kimdi?


Benim saçlarım sarıydı. Dudaklarım yanaklarımdan rol çalmışcasına pembe ve tenim, tenim hiçbir zaman bu kadar cansız olmamıştı. 


Karşımdaki kızla baktığımda benzer bir tarafımız yoktu. O hâlde neden bu kadar ben gibiydi?


Kızın gözlerine dikkatle baktım. Onda beni çeken bir şeyler vardı. Anlayana kadar baktım. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama gözlerinde bir şeye rastladım. Görmek istemediğim, unuttuğumu sandığım bir şeye. 


Yedi yaşındaki Betül karşımdaydı. Yatağın köşesinde duran boşluğa yerleşmişti. Dizlerini karnına çekmiş, sırtı duvara yaslı bir şekilde oturmuştu. Küçük elleri gözyaşlarını saklamak istermişcesine yüzüne kapanmıştı. Gözyaşları yer bulamamış da saçlarından akıyormuş gibi bir yol izlemişti, alnından boynuna doğru. Saçları ıslaktı Betül 'ün. Bal rengi saçları ölü toprağına bulanmış gibi ölüm karası rengine boyanmıştı. O küçücük yaşında düştüğü duruma mı ağlıyordu Betül?


Annesi Betül 'e kızmıştı. "Saçların" demişti annesi Betül 'e. "Bu lanet olası saçlarından kurtulacağız." Anlamamıştı Betül annesini. Saçlarını sevmediğini biliyordu. Yasemin'den duymuştu bir keresinde. Yasemin'in annesi saçlarını tararken öpüyormuş. Onun annesi saçlarını taramazdı. O hâlde sevmiyordu saçlarını annesi. Fakat nefret edecek kadar mı sevmiyordu? Yedi yaşındaydı henüz Betül. Babası, annesi ve Korhan abisi dışında kimseyle iletişim kurmazdı. Hoş onlarla da pek konuştuğu söylenemezdi. Daha çok onlar konuşur Betül dinlerdi. Bir de Yasemin vardı tabi. Yasemin evin emektarı Nermin teyzenin kızıydı. Kendisinden iki yaş büyüktü Yasemin. Konuşkan, kıpır kıpır bir kızdı. Yaşının enerjisi gözlerine yansırdı Yasemin'in. Kendisinden farklıydı. Yasemin sevilirdi, Yasemin görülürdü, saçlarını tarardı annesi Yasemin 'in. 


Küçük Betül 'ün hıçkırıklarını bastıran bir gürültü vardı Arkas köşkünde. Betül neye ağlayacağını şaşırmış vaziyette çığlıklarının duyulmaması için ağzını kapatmaya çalışıyordu, saatlerdir hareketsizce oturduğu duvar kenarında. Korhan abisi birkaç saat önce gelmişti. Bazen gider, gelmezdi abisi. Kaç gün, kaç ay sonra geleceği belli olmazdı abisinin. Tıpkı babası gibiydi abisi de. İkisini de evde çok az görürdü. Korhan ona karşı tepkisiz olurdu çoğu zaman ama bazen gözlerindeki nefrete tanık olurdu Betül. Nedenini bilmezdi fakat abisinin gözlerindeki nefreti görürdü. Küçük yaşta tanışmıştı nefretle. Yedi yaşındayken bunu diğer duygulardan ayırması zor değildi onun için.


Sabah annesi yine saçlarına lanet okumuş sonrasında makasla kesmişti kızın bal rengi saçlarını. Uzun saçları kulaklarının altına gelecek kadar kısalmıştı. Annesi keserken dikkat etmemişti pek. O yüzden eşit olmamıştı. Bu onun için annesine kızacak kadar önemli bir sebep değildi. Annesi saçlarını sevmiyorsa kesebilirdi. Belki artık sever ve tarardı saçlarını. Tıpkı Yasemin 'in annesi gibi.


Kısalığı önemli değildi fakat annesi saçlarını kestikten sonra kafasına yapışkan bir şey dökmüştü. Ne olduğunu bilmiyordu küçük kız. Onu döktükten sonra saçlarının rengi değişmişti. Siyah olmuştu. Tıpkı Korhan abisinin saçlarının rengindeydi ipekleri. Annesi Korhan abisini severdi. Korhan abisinin saçları siyahtı. Artık Betül 'ün ki de siyahtı. O hâlde annesi artık Betül 'ü de severdi.


Bu fikirle sustu kız. Yüzünde kaybettiği oyuncağını bulmuşcasına bir gülümseme belirdi. Artık ağlamasına gerek yoktu. Sessizleşti. Birkaç saniye derin derin nefes aldı. Elleri hâlâ yüzündeydi fakat ağlamıyordu artık.


Birden odanın kapısı gürültüyle açıldı. Olduğu yerden sıçradı küçük kız. Kimin geldiğini bilmiyordu. Babası gelmezdi. Korhan'da gelmezdi. Annesi?


Odanın içi birden aydınlandı. Gelen kişi her kimse ışığı açmış olmalıydı. Elini yüzünden çekmedi küçük kız. Tepkisizce olacakları bekliyordu. Korhan abisi eve geldiğinde kendisini görmüş ve annesine bağırmıştı. Babası onu odasına yollamıştı ama aşağıdaki gürültünün sebebinin kendisi olduğunu biliyordu Betül. Şaşırmıştı da... Babası ve abisi onunla ilgili konulara dahil olmazdılar ki. Şimdi neden annesi ile tartışıyordu Korhan? Acaba saçları onunki ile aynı renk oldu diye mi kızmıştı annesine? 


"Betül"


Sesi tanıdı kız. Abisi gelmişti. Abisi odasına gelmezdi hiç. Kızmak için mi gelmişti? Kafasını kaldırmalı mıydı? Genelde abisi ona bakmasından hoşlanmazdı. Üstelik sadece kendisinin de değil, kimsenin doğrudan bakmasından hoşlanmazdı abisi. İkilemde kaldı küçük kız. Başını kaldırıp bakmalı mıydı, yoksa başını hiç kaldırmadan dinlemeli miydi? 


Adım seslerini duydu. Korhan hareket ediyordu. Adımları görünüşünün aksine oldukça yumuşaktı. Sanki korkutmamak, incitmemek ister gibiydi. Korhan 16 yaşında bir gençti fakat yaşından büyük cüssesi ile kimse onun 16 yaşında olduğuna inanmazdı. Babasının gözünde evlenecek yaşa gelmişti Korhan. Kendini bildi bileli babasının işlerinin içindeydi. Şu sıralar ise birçok şeyin başında kendisi yer alıyordu. Genç olmak için şansı olmamıştı Korhan'ın, o yüzden çocukluğunda öğrenmişti adam olmayı. Babasının mevkisi bu oğlanın omuzlarına çok küçük yerleşmişti, birkaç beden büyük bir ceket gibi. 


16 yaşında elinde kalem yerine silah tutan biriydi Korhan. Okulda matematik işlemi yapması gerekirken kumarhanede hesap defterini tutar. Ödev teslim etmek yerine uyuşturucu teslimatları ile ilgilenirdi. Çocuk olmamıştı ki genç olsun.


Betül hâlâ sessizlik içinde bekliyordu olacakları. Adım sesleri durdu. Elinin altından yere baktığında Korhan'ın ayakkabılarını gördü. Kendi küçük ayakları ile ağabeyinin ayakkabıları arasında bir adımdan daha az mesafe vardı. 


İrkildi. 


İlk kez bu kadar yakındılar. Gözlerini birkaç kez kırptı Betül. Tam o sırada abisinin ellerini kollarında hissetti. Abisi onu kollarından tutarak oturduğu yerden kaldırdı. Şimdi ikisi de ayaktaydı. Betül kalkarken ayağı beyaz elbisesinin ucuna takılmış düşecek gibi olmuştu ama Korhan buna izin vermemiş tek seferde kaldırmıştı kızı yerden. Betül şaşkındı. Abisi ile karşı karşıya duruyordu. Fakat ikisi de konuşmuyordu. 


Yedi yaşındaki Betül 'ün boyu on altı yaşındaki Korhan'ın karnına geliyordu. İkisi de ne olması gereken boyda değildiler. Biri bu sınırı çoktan geçmiş, diğeri sınırın altında kalmıştı. 


"Saçlarını sevmedim" dedi Korhan. Betül gözlerini kapatıp açtı. Abisi saçlarını sevmemişti. Tahmini doğru çıkmıştı o hâlde. Bakışlarını gelecek tepkiden de çekinerek yere indirdi. Karşısına bakmasının bir faydası yoktu. Kafasını kaldırıp abisinin gözlerine de bakamıyordu o hâlde en iyisi yere bakmaktı. Korhan kızın geri çekilmesinden anlamıştı korktuğunu. Amacı onu korkutmak değildi. Hiçbir zaman da olmamıştı. Onun amacı Betül 'ü kendisinden uzak tutmaktı. Korhan belaydı, kirliydi. Nasıl bulaştırırdı ellerindeki kanı Betül 'e.


 Kıyamazdı ki...


 Korhan'ın ellerine henüz altı yaşında bulaşmıştı kan. On altı yaşında Betül 'e dokunamamasının sebebi buydu. Temiz olan temiz kalmalıydı. Her şeye rağmen bugün Betül 'e karşı sınırlarını ihlal ettiği ilk gündü. 


Korhan kızı tek kolundan tuttu ve yatağa oturmasını sağladı. Ardından kendisi odada bulunan banyoya doğru yürümeye başladı. Betül ise sessizce bekliyordu. Gerilmekten karnı acımaya başlamıştı küçük kızın. Tek elini karnının üzerine koydu, diğer eli ile de gözünün önüne gelen kısa tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. O bunları yaparken Korhan eline aldığı havlu ile banyodan çıktı. Betül şaşkınlık içinde baktı abisine. Ne yapacaktı havlu ile?


O sırada Korhan yatağın başına kadar gelmişti. Elinde havludan başka bir de tarak vardı. Betül henüz tarağı fark etmemişti. Kafasını kaldırıp dikkatle bakamıyordu ki. Abisi kızacak diye ödü patlıyordu. 


Burnunun nemlendiğini hissetti Betül. 


Ağlayacak mıydı?


Korhan sadece kızın saçlarına odaklanmıştı. Dişlerini sıkmaktan çenesi acıyordu. Korhan fazla gururluydu. Nevin ile girdiği tartışma sonucunda babasından aldığı sert yumruk yüzünden değil, dişlerini sıktığı için acıyordu çenesi. O böyle düşünüyordu. 


Yine de öfkesini belli etmek istemedi. 


Elindeki tarağı yatağa bıraktıktan sonra küçük havluyu iki eli ile tutarak nazikçe kızın saçına değdirdi. Amacı Betül 'ün nemli saçlarını kurutarak hasta olmasını engellemekti. Hem belki saçlarını yeterince kurutursa kötülüğün rengi Betül 'ün saçlarından akardı. Küçük kız yine o eski, bal rengi saçlarını kavuşturdu. 


Sert elleri ile olabildiğince nazik olmaya çalışıyordu. Betül 'ün tek bir teli bile kendisi yüzünden zarar görmemeliydi. Yalnızca silah tutmaya alışmış elleri pamuğu kıskandıracak kadar yumuşak tellere değdikçe ellerinin kiri akıyormuş gibi hissetti Korhan. Havluyu geceye bulayan kızın saçından akan boya değil de onun günahlarıydı sanki. 


Betül ise anın tadını çıkarıyordu. Bugün belki de hayatının en güzel günüydü. İlk kez biri saçlarını kurutuyordu. Demek ki böyle hissettiriyordu, saçlarına bir başkasının dokunması. O kadar sessiz nefes alıyordu ki Betül. Dışarıdan birisi odada sadece Korhan'ın olduğunu düşünebilirdi. Betül korkuyordu. Korkusu bu mutluluğunun kısa sürmesindendi.


Sanki...sanki abisi sesini duyarsa bırakıp gidecekti. 


Henüz doyamamıştı mutlu olmaya. 


Bitmesin istedi.


Korhan yarım saat boyunca kuruttu kızın saçlarını. Ara ara balkondan gelen rüzgarla Betül 'ün saçlarının kokusu Korhan'ın burnuna geliyordu. Sevmişti bu kokuyu. Masumiyet kokusunu. Yeterince kurulduğunu düşündüğü an elindeki havluyu bıraktı yatağa. Sonra boşta kalan eline tarağı alarak yavaşça değdirdi kısa tutamlara. Tarak saçlarının arasından kayarken nefessiz izledi Korhan bu görüntüyü. Sonra odağını başka yere çevirdi. Önündeki küçük dakikalardır kıpırtısız duruyordu. Merak etti bu hareketsizliğinin nedenini ama duygularını belli etmeyecek kadar uzmandı artık. Üstünde durmadı pek bu durumun.


 Tekrar kendini işine verdi. 


Tarak kızın saçlarına değdikçe bağışlanmayı diledi genç çocuk Tanrı 'dan. Bugün için, dün için, yaptıkları için ve tabi yapmak zorunda kalacakları için. 


O an da kızın her bir saç teli Korhan için bağışlanma kartı olmuştu. Kendi kendine söz verdi. Bu kartların azalmasına izin vermeyecekti. 


İşi bitmişti Korhan 'ın. Dokunmuştu bile elleri kıza. Yeterdi, daha fazla burada kalmasına ve kızı kirletmesine gerek yoktu. Tarağı da havlunun yanına koyarak arkasını döndü. Tam kapıya doğru gidecekti ki eline dokunan küçük parmaklar buna engel oldu.


"Abi, beni seviyorsun öyle değil mi?"


Genç yaşta adam olan Korhan kalbinde bir sertlik hissetti duydukları ile. Betül ilk kez kendisi ile zorundalık hissetmeden konuşuyordu. Ne demişti kız? Beni seviyorsun mu? Dişlerini sıktı Korhan. Böyle mi hissetmişti gerçekten? Onu sevdiğini mi düşünmüştü? Durumunun farkına vardığında elini sertçe çekti kızın parmaklarından. Sıkı da tutamamıştı Betül üstelik. 


"Bunu da nereden çıkardın kelebek?"


Korhan için Betül sadece kozasını şaşırmış bir kelebekti. O küçük kızın masumiyetini seviyordu. Betül 'ü değil!


Betül ise korkmuştu. Küçük yaşından sebep aklına gelen her şeyi bir anda yapıyordu. O yüzden de tutmuştu abisinin elini. Düşünse tutmazdı. Yasemin yüzündendi hepsi. Onunla bir daha konuşmamaya karar verdi. Tek arkadaşı oydu. Yasemin Nevin Hanım evde yokken kendi odasına gelir ona bazı şeyler anlatırdı. Anlattıklarına kanmıştı. Yalan nedir bilmiyordu ki Betül. Doğru olduğunu düşünmüştü. 


Elinde bir ıslaklık hissetti. Gözlerini eline indirdiğinde gördü ıslaklığın sebebini. Kan bulaşmıştı minik ellerine. Başını az önce tuttuğu abisinin eline çevirdiğinde gördü Korhan'ın avcundan sızan kanı.


Abisinin sertçe solumasından cevap beklediğini anladı. Ne demeliydi? Ağzını açmadan önce başını kaldırdı. Korkuyordu ama şimdi yapmazsa bir daha cesaret bulup abisine bakamayacağını biliyordu. Tam o sırada bir şey daha fark etti. Abisinin dudağında da kan vardı. Dudağı titredi küçük kızın. Canı acımıştı. Minik kalbi abisinin canının acısına duyarsız kalmamıştı. Ne olduysa o an da oldu. Küçük kız oturduğu yataktan yere indi. Şimdi abisi ile karşı karşıya duruyordu. Korhan'a doğru bir adım attı ve hiç düşünmeden genç adamın elini kavrayarak avcuna yakın bir noktaya dudaklarını bastırdı. Yarasının iyileşmesini ister gibi.


Tam o sırada ikisinin de kalbinden masumiyet aktı. 


İlk kez çocuk gibi hissetti Korhan. 


"Çünkü insan sevdiği kişinin saçını tararmış. Sen de benim saçımı taradın. O hâlde beni seviyorsun."


Bakışlarımı bir an için karşımdaki kızdan uzaklaştırdım. Derin bir nefes aldım ve ona tekrar baktığımda  gördüğüm kız tanıdıktı. Bal rengi saçları, saçlarından rol çalan gözleri, al al yanakları ve pembe dudaklarıyla bu kız bendim.  


İrkildim. 


Anılarım şu anımla karışmıştı. 


Çocuk Betül için o günden sonra birçok şey değişmişti. Korhan artık onunla daha ilgili gibiydi. Soğuk tavrı devam etse de koruyordu Betül'ü birçok şeye karşı.  Beni seviyorsun, demiştim Korhan'a. O ise bir şey demeden odamdan çıkmıştı. Tabi o zamanlar bahsettiğim sevgi ne onun için, ne de benim için şu an ki ile aynı değildi.


Yarasını görmüştüm Korhan'ın. 


Yarasını görmüş, yarasından öpmüştüm onu.  On altı yaşındaydı Korhan o zamanlar. Beni sevmediğini, istemediğini düşünürdüm hep. Hâlâ bazı şeyleri yerli yerine oturtabilmiş değildim.  


O güne denk Korhan'ı yara sanırdım. 


Bugün düşünüyorum da Korhan yara mıydı, yaralı mı?


Saat akşam sekiz civarında olmalıydı. Bir saattir odamda oturmuş geçmişimle hesaplaşırken geçmekte olan dakikaları fark etmemiştim. Korhan ile en son kahvaltı masasında karşılaşmıştık. Kendisi yalnızca karşımdaki sandalyede oturup beni izlemişti. Amacının ne olduğunu biliyordum. Yediğimden emin olmak istiyordu. 


Sonrasındaysa bir daha karşılaşmamıştık. Korhan odasından hiç çıkmamıştı. Yoğun olduğunu biliyordum. Birkaç gündür ne olduğunu bilmediğim bir işle uğraşıyordu.  Akşam yemeğini yalnız yemiştim. Benim için böylesi daha rahat olmuştu. Yine de aç karnına çalışıyor olması kalbimde istemediğim bir duygu ağırlığına neden oluyordu. Ben karmaşık düşüncelerimin içinde kapana kısılmışken odanın kapısı üç kez tıklatıldı. Ardından da aşinası olduğum o  sesi duydum.


"Miel içeri girebilir miyim?"


Bu onun sesiydi.  


Ürperdim ve cevap vermem gerektiğini biliyor olmama rağmen sesimi çıkaramadım.  Bir yanım da şaşkındı. Miel"e yerleştiğimizden beri Korhan odama izin almadan girmiyordu. Ne değişmişti?


Önceden girerdi. 


"E..evet."


Uzun süre cevapsız kalmak onu rahatsız ederdi öyle değil mi? 


Makyaj aynamın önündeki minik pufun üzerinde otururken başımı ondan tarafa çevirdim. Kafamı kaldırıp bakmadım. Vücudumu ona çevirmiş olmam yeterliydi, onu beklediğimi göstermek için.


Birkaç adım daha yürüdü ve ben onu inceleme fırsatı buldum. Üzerinde siyah bir gömlek vardı. Altında da siyah bir kumaş pantolon ve onunla uyumlu klasik ayakkabılar. Bu onu görmeye alışık olduğum bir tarzdı. Zengin bir görünüme sahipti her zaman. Her şeyini özenle seçer ütüsüne dâhil dikkat ederdi. Fakat bu kez saatlerdir çalışmaktan olmalıdır ki gömleğinin düğmeleri açılmış, kolları onu çalışırken görmeye alışık olduğum şekilde katlanmış ve gömleğin uçlarından biri pantolonundan çıkarak özgürlüğüne kavuşmuştu. Dağınık bir görüntüsü vardı. İtiraf ettim: görüntüsü hoştu.


Korhan yatağımın kenarına oturdu. Tek kişilik küçük yatağıma büyük gelmişti. Yatağım onun iri bedeni altında bir minder gibi duruyordu. Kolunu kaldırarak gözüne gelen saçlarını hızla savuşturdu. O sırada saçının da en az gömleği kadar dağınık olduğunu gördüm.Sıkılan gözlerimin, gözleri dışında her yere bakıyordu. Gözlerine bakmaya henüz cesaret edememiştim. Üstelik merak da etmeye başlamıştım. Sessizce bana bakıyordu. Göz göze gelmemiştik ama hissetmiştim. O hep bana bakardı.


Normalde düşüncelerimde olduğu kadar cesur değildim. Mesela şu an ona sormak istiyordum. "Neden geldin?" diye. Lakin bu imkansızdı. Uzun süre sonra bir kez düşmüştüm çocukluktan gelen zararlı alışkanlığımın oyununa ve ona göğsüne adımı neden kazıdığını sormuştum. Aldığım cevaplar ise daha çok yakınlaştırmıştı onu bana. Sanki ona karşı kurduğum ilk engel o an çökmüştü. Daha fazlası olsun istemedim. Olduğumuz nokta güvenliydi.


"Sormayacak mısın Miel?"


Yutkundum. 


Cevap vermem gerekiyordu. İstemiyordum ama vermeliydim. Belli ki bu gece benimle konuşmak niyetindeydi.


"Neyi?"


Sesimin gür çıkmasını istedim ama bunu başaramadım. Ürkek çıkmıştı sesim. Keşke dedim. Keşke düşüncelerimdeki kadar cesur olabilseydim.


"Neden geldiğimi?"


Bunu söylerken gülümsedi. Kahretsin! Yine ona bakmıştım. O bunu fark etmiş gibi daha da büyüttü gülümsemesini. Korhan gülebiliyordu, benimleyken. Tam o sırada istemediğim bir şey oldu. Bu aralar ne çok istemediğim şey başıma geliyordu.


Göz göze gelmiştik.


Gözlerimi çekmem mi gerekiyordu?


Gözlerimi çekmemem mi gerekiyordu?


Bakmayı sürdürdüm.


Bu kez geri adım atan ben olmamak istedim. Okyanusları bana bakarken daha parlak bir renge dönüştü. Bir an için ellerini nereye koyacağını bilemezmiş gibi gezdirdi dizlerinin üzerinde. Ya da bana öyle geldi. Okuduğum kitaplar sayesinde olmasını istediğim şeyleri görüyordum sanırım.


"Seni özledim."


Derin bir nefes aldı, gözleri hâlâ gözlerimdeyken devam etti:


"Sana bakmayı, bana bakmanı özledim."


Duyduklarımla yanaklarımın ısındığını hissettim. Bir türlü alışamıyordum onun duygularını bu kadar rahat ifade edebilmesine. Özellikle de duygularının kaynağının ben olduğumu söylerken. Başımı hızla ayaklarıma çevirdim. Rahatladım. Artık gözlerine bakmama gerek yoktu. Böylesi daha az utanç vericiydi. Hem kızaran yanaklarımı da görmemiş olurdu.


"Çekmesen ya gözlerini. Baksan sadece... Yemin ederim başka bir şey istemem. Konuşmasan da olur. "


Sonra fikrini değiştirmişcesine sert bir nefes aldı.


"Hayır! Söylediklerimi unut. Konuş güzelim."


Durdu.


" Konuş Miel. "


Devam etti:


"Konuş Betül."


Uzun süre sonra adımı ondan ilk duyuşumdu.


"Konuş ki kurtulayım günahlarımdan. Senin sesin bana şifa. Senin kokun bana ömür. Senin varlığın bana yaşam. Sen susarsan dünya susar benim için. "


Korhan cesurdu. Söyledikleri kalbimi hızlandırmaya yetmişti. Hatta sadece kalbim hızlanmamış bir ara nefes almayı kesmiş unutmuş olmalıydım ki öksürmeye başladım.Elimi ağzıma kapatıp birkaç kez öksürdüm.Tam yeni bir öksürüğe hazırlanıyordum ki Korhan elindeki su dolu bardağı dudaklarıma değdirdi. Ne zaman ayağa kalkıp yanıma geldiğini, bana bu kadar yaklaştığını sorgulamadım.


Bardaktaki ılık su dudaklarıma kavuşurken ellerim refleks olarak Korhan'ın bardağı tutan elinin üzerine kapanmıştı. O an fark edememiştim fakat şimdi nefesim düzelmişti ve içinde bulunduğum durum parmaklarımın hızla Korhan'ın elinden uzaklaşmış.


"B..ben özür dilerim" dedim sessizce. 


Ona dokunmak istememiştim. Bu onu rahatsız etmiş olabilir miydi? Sanki iki farklı Betül vardı. İlki alacağı tepkiden korkuyordu. İkincisi ise korkulacak bir şey olmadığını söylüyordu. Sanırım Betül çocukluğu ile gençliği arasına sıkışmıştı.


"Bana dokunduğun için özür dileme!"


Korhan'ın sesi sertleşmişti. Belli ki kızmıştı. Bir an neye kızlığını algılamakta zorlandım. Kısa bir süre de olsa ona dokunduğum için kızdığını düşündüm. Sonra kendi aptallığıma güldüm.


"T.. tamam dilemem."


Sesim yine çıkmasını istediğim gibi gür çıkmamıştı. Korkum sesime yansımıştı.


 "Neden beni yanlış anladığını hissediyorum kelebek?"


"Yanlış anlamadım."


İstemeden de olsa onunla bir savaşa girmiştim. Aklım idrak etmekte zorlanıyordu ama vücudum benden bağımsız bir şekilde bu savaşa girmişti bile.


"Anladın işte, itiraf et."


"Anlamadım dedim ya."


"Neyi anlamadın peki?"


"Anlamadığımı söylediğin şeyi."


"O şeyi duymak istiyorum."


Yutkundum. Tuzağa mı düşmüştüm?


"B..en"


"Sen ne Miel?"


Ne zamandır göz gözeydik? En son başımı yere indirdiğimi hatırlıyorum. Anın getirisi olarak bakışlarımız buluşmuştu. Buna takılmam gerekirdi öyle değil mi?


"Konuşmak istemiyorum."


Sesim kendinden emin çıkmıştı. Gözlerimi gözlerinden çekmemiştim. Bugünlerde neler oluyordu böyle? Vücudumu kontrol edemiyordum. Bakmak istemiyordum ama bakıyordum. Utanıyordum, yanaklarım da kızarıyordu yine de çekemiyordum gözlerinden gözlerimi. Mavilerinde bir şey vardı. Rahatlatıcı bir his oluşturuyordu bende .


Ne zamandır?


Kendime karşı dürüst olmayı seçtim. Onu sevmiyordum ama gözlerine bakmak hoşuma gidiyordu.


"Kelebek, öyle masumsun ki... Seni yalnız kendime saklamak istediğim hayvani yanıma karşı koymanın ne kadar zor olduğunu bilsen. Bu his, bu düşünce... Senin sayende oluşan bu duygulardan yine sana gelerek saklanıyorum. Ben aciz bir adamım. Şu hâlime bak! Kocaman adam oldum. Yemediğim bok kalmadı. Bazen diyorum ki kendime Korhan, senin günahların cehenneme sığmaz. En büyük günahımı biliyor musun peki? "


Durdu. 


Derin bir nefes aldı. 


Soruyu  cevaplamak bunları söylemekten daha zormuş gibi devam etmedi. Merak etmiştim. Onun en büyük günahı neydi ki? Merakım kısa sürdü. Söyledikleri kalbimi sızlatmıştı. Gözleri kızarmıştı. Doğru düzgün bir şey de yememişti. Bir seferlik beyaz bayrağı kaldırsam sorun olur muydu?


"Ş..şey sen aç mısın? Eğer bir şeyler yemek istersen senin için hazırlayabilirim."


Ona kıyamayan bir yanım vardı. Her şeye rağmen...


"Açım." 


Başka bir şey söylememişti. Söylemesine gerek yoktu. İkimiz de içinde bulunduğumuz durumun uzun zamandır farkındaydık.


Ayağa kalktım. Benimle birlikte o da adımlarını kapıya yönlendirdi. 


"Aslında seninle konuşmak istediğim bir mevzu var."


Benimle mi?


Kalbim hızlandı. Benimle o ne konuşacaktı ki? Az önce yeterince konuşmamış mıydık?


Başımı korkarak kaldırdım. Korhan ile yan yanaydık. Gerildiğimi fark etmiş olmalıydı ki konuşmama izin vermeden devam etti.


"Ama şimdilik durabilir. Miniğim bana bal elleriyle yemek hazırlayacak hiçbir şeyin bu anın önüne geçmesine izin vermem."


Bunları söylerlerken gözlerinin içi gülmüştü.  Fakat mutluluğu uzun sürmedi. Anı Korhan'ın çalan telefonu bozdu. 


"Sikeyim ben böyle işi!"


Korhan böyleydi. 


Benimleyken başka bir karaktere bürünüyordu,  bu benim için alışılagelmişti fakat aramıza üçüncü bir kişi girdiği an karşılaştığım Korhan; işte o beni asıl korkutandı. Korhan aslında kimdi? Beni korkutan şey bu sorunun cevabıydı.


"Konuş!"  dedi sadece emrederek.


"Orospu çocuğu oraya geldiğimde seni kulağından sikmezsem bana da Korhan demesinler lan!"


MERHABAAAAAA   :)


Biliyorum burada kesmemeliyim ama birkaç bölüm karakterleri size tanıtmak istiyorumm. O yüzden bu bölümü iki part halinde yayınlamaya karar verdim. 


bölüm soruları:


Korhan hakkında ne düşünüyorsunuz??


Betül ve Korhan arasında tam olarak nasıl bir ilişki olduğunu düşünüyorsunuz?


Loading...
0%