Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3.Bölüm Kaybedilen Zaman

@kim_buasli13

Emrick öfkeyle Elara'ya doğru yürüdü, gözleri kızgınlıkla parlıyordu.

. Bu deneyler yasa dışı ve ahlak dışı. Sen de bunu çok iyi biliyorsun. İnsanlar da yaşamaya hakkı olan varlıklar," Elara'nın sesi öfke ve hayal kırıklığıyla doluydu.

Emrick, yüzü sinirden kıpkırmızı bir halde, ona doğru iki adım daha attı. "Senin görevin belliydi, Elara. Biz burada hükümetin göz yumduğu işler yapıyoruz. Senin duygusal patlamaların kabul edilemez!"

Elara, Emrick'e doğru eğilerek, göz göze geldiler. "Seninle aynı genleri paylaşıyor olmam, senin bu korkunç işlere bulaşmama sessiz kalacağım anlamına gelmez. İnsanları kobay olarak kullanıyorsun. Ben bu suça ortak olmayacağım," dedi, gözlerinden yaşlar süzülürken.

Emrick, masaya yumruğunu vurdu, "İdealist saçmalıklarınla bizi tehlikeye atıyorsun! Şimdi nereden gittiler, söyle! Yoksa ikimizin de sonumuzu hazırla."

Elara derin bir nefes aldı, "Onlar güvende. Ve evet, ben onları saldım. Çünkü bu, yapılması gereken doğru şeydi."

"Bu ihanet, Elara! Ve ihanetin bedeli ağır olacak,"Emrick, soğukkanlılıkla karşılık verdi, sesinde bir baba olarak değil, bir komutan olarak emir tonu vardı.

Elara omuzlarını dikleştirerek, "O zaman bedelini ödemeye hazırım. Ama unutma, bir gün sen de yaptıklarının bedelini ödeyeceksin," dedim ve dönüp laboratuvarın kapısına doğru yürüdüm. Her adımımda kararlılık ve cesaret vardı; bu sadece bir başlangıçtı.odadan bir hışımla çıkmıştım. Bu duygu, gerçekten fazlaydı; o kadar büyük bir duygu karmaşasına girmiştim ki, bu kadarı ağır geliyordu. Buradan kurtulmak istiyordum, artık burada kalacak tek bir takatim bile kalmamıştı. O kadar düşünmüştüm ki, gözlerimden yaşların geldiğini bile fark edemiyordum. Boğazım öyle bir düğümlenmişti ki, boynumdaki prangalar artık beni sıkıyordu; artık yaşayan bir ölüden farkım yoktu. Derin bir nefes almaya çalıştım ama başaramadım, tekrar denedim. Nefes alamadığımı fark ettiğim bu olayı hayatımda ilk defa yaşamıyordum, daha öncekiler bu kadar ağır değildi. Ceal, bende bir değişiklik olduğunu fark etmişti çünkü daha önce onun yanındayken de olmuştu ama hiç bu kadar ağırını görmemişti.


"Elara, iyimisin?" dedi. Bu ses, benim ağlamamı daha da körüklemişti. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Yavaş yavaş duvara yaslanıp yere oturdum. Ceal, benim arada sırada böyle krizler geçirdiğimi biliyordu. Ceal'in gözlerine baktığımda, kısa bir an sanki pişmanlık, acı ve endişe gördüğümü düşündüm ama sadece kısa bir süreliğine; gözlerim kapanıyordu. Birazdan bilincimin kapanacağının farkındaydım.


Ceal yanıma geldi ve hemen benimle yüzünü aynı hizaya getirdi. "Elara, şimdi bana bak, tamam mı?" diye sordu. Sesli bir şekilde nefes almaya çalışırken Ceal'a döndüm. "N-nefes alamıyorum," dedim. Tam gözlerimi kapatacakken, Ceal bana seslendi ve ona odaklandığımı fark ettikten sonra konuşmaya başladı. "Bak, şimdi ne yapacağız; küçükken oynadığımız oyun vardı ya," dedi. Ben de gülerek ona baktım. "Düşün ve hayal et oyunundan mı bahsediyorsun?" dedim. Gözlerime bakarak, "Evet, o oyundan bahsediyorum. Gözlerini kapat bakalım," dedi şaşırarak. "Şimdi mi oynayacağız?" dedim ama artık istem dışı gözlerim yorgunluktan kapanıyordu. Onun söylediği şeye uyarak gözlerimi kapattım derin derin nefes almaya çalışırken Cealın sesini duydum “Şimdi kendini buradan uzakta bir deniz kenarında hayal et”dedi artık yavaş yavaş dediklerini yapıyordum nefesim düzene girmeye başlamıştı artık kendimi iyi hissetmiyordum yorgunluktan gözlerim kapanıyordu bilincimi kaybetmek üzereydim ve son kez Ceala soru sordum"Neden, Ceal? Sen benden nefret etmiyor muydun?" dedim, gerçekten merak ediyordum. Daha az önce benim yerimde olsaydı, o iğneyi benim koluma saplayacağını söylüyordu; şimdi ne değişmişti peki? Ceal soğuk ve duygudan yoksun sesiyle, "Sana yardım etmem seni sevdiğim anlamına gelmiyor," diyerek güldü. "Ah Elara, sen küçükken de böyleydin, hep kanardın. Benim sevgime bile kandın. Sence benim gibi duygusuz bir çocuk arkadaş edinebilir miydi? Sen sadece benim için bir yoldun, o yoldaki kaldırımdın, bana zarar

"Gelmesini engelleyen bir bariyerdin, sen hiçbir zaman benim arkadaşım olmadın, Elara." Zaten son duyduğum sözler bunlardı. Açıkçası, bu sözler beni üzmemişti; Ceal

için üzülecek bir kız değildim, zaten hiçbir erkek için üzülmezdim. Gerçi duygularımın kaldığından da emin değildim; bu, bizim için yazılan kader olmamalıydı. Kader

değişirdi, her şey gibi. Bu yolda, boynumdaki prangaları sökebilecek miydim? O kısım meçhuldu, artık bilincim tamamen kapandı ve yavaş yavaş hissetmemeye başlamıştım,

tıpkı geçmişte yaşadığım gibi. Benim gerçekten bir ölüden farkım yoktu. Ama o gün kendime bir söz vermiştim; andım olsun ki Ceal ve

Emrick'ten intikamımı almadan, buradan bir adım bile atmazdım


İlahi Bakış

Ceal kucağındaki kızla ne yapacağını asla bilmiyordu bu kıza dışardan baksa o kadar masum olduğunu düşünürdü ki asla katil olduğun anlayamazdı pamuk gibi simsiyah saçları bu renk kesinlikle ceal için kömür siyahı derdi her gözlerine baktığında gözlerinde boğulmak istiyordu kaydırak gibi burnu bembeyaz teni gerçekten o kadar kusursuz yaratılmıştı ki aynı bir sanat eseri gibiydi ama Cealin gözünü öyle bir intikam hırsı bürümüştü ki asla ama asla onunla aralarında bir bağa olmayacaktı Ceal intikamını alıp burdan defolup gidecekti bakalım bu yol onları nereye götürecekti


Gözlerimi açmak benim için o kadar zor bir eyleme dönüşmüştü ki, artık her şey için o kadar çok güç sarf etmem gerekiyordu ki, yaşamak bile bir mücadeleydi. Peki, yaşam benim için ne ifade ederdi eskiden? Mesela bir kafede oturup kitap okumayı çok isterdim, arkadaşlarımla gezmeyi de... Ama yaşam sadece bu mu demekti? Bu beş harf, bunları yaparak mı yaşanıyordu? Benim için yaşam, boynumdaki prangalardan kurtulmak, sırtımda taşıdığım bütün yükleri yere bırakmaktı; kısacası benim için özgürlüktü yaşam. Belki de bu dünyaya geldiğimden beri boynumdaki prangalar yüzünden yaşam anlayışım böyle şekillenmiştir. Bu düşüncelerin beni daha da dibe sokacağını bildiğim için, daha fazla bunları düşünmemeye çalışarak yatağımdan kalktım. Telefonuma saati kontrol etmek için bakacakken, Emrick'ten gelen bir bildirim gördüm.


Emrick: "Sana her hatanın bir bedeli olduğunu söylemiştim, çabuk odama gel."


Hiçbir şey yazmadan Emrick'in odasına doğru adımlamaya başladım. Umarım denekleri bulmamıştı. Allah kahretsin, ummaktan başka hiçbir şey yapamıyordum; bir kapana kısılıp kalmıştım. Göğsümdeki kalp bile sanki onlara aitti; bedenim, her şeyim onlarındı. İstedikleri her şeyi alabilirlerdi. Emrick'in odasının önüne geldiğimde içime bir korku düşmüştü. Ne kadar acımasız olduğunu biliyordum ama ben onun kızıydım, belki o kadar sert davranmaz diye düşünüyordum. Ne kadar aptal bir insandım! Bu adam, kızının küçüklüğünden beri zaten acımasızca davranıyordu. Elara, kafasındaki düşünceleri bir kenara attı ve Emrick'in odasının kapısını çalmadan içeri girdi. Bağıran bir ses tonuyla, "Sen daha ne kadar hata yapacaksın, Elara? Yeter, burada senin duygusal tavırlarını çekmek için kurulmadı. Senden utanıyorum. Benim yetiştirdiğim çocuk böyle olmamalı," dedi. Bunun üzerine kafam iyice attı ve bağırarak, "Beni sen yetiştirmedin, duydun mu? Ben senin gibi bir adamın aciz çocuğu olarak büyümedim. Beni kimse büyütmedi; ben kendimi büyüttüm ve ben kendimle gurur duyuyorum, duydun mu? BEN KENDİMLE GURUR DUYUYORUM!" dedim. "Sonuç olarak, senin gibi bir psikopatın elinde büyümek asla kolay bir iş değil." Emrick sinirden.Yerinde duramıyordu. Aşırı duygusal karmaşa içindeydim; hislerim beni boğuyor

Kaçmak istediğim bu yerde kalmak için değil, kaçmak için bile gücüm kalmamıştı. Farkında olmadan gözlerim yaşarmış, boğazım düğümlenmişti. Odadan çıkmak için kapıya doğru ilerledim, kapı kolunu açacakken Emrick durdu. "Canım kızım, cezanın bu mu olduğunu sanmıştın?" dedi. Arkamı dönerek onun safir gözlerine nefretle baktım, derin bir nefes aldım ve tüm cesaretimi toplayarak ona daha da yaklaştım. "O çeneni kapat, Emrick. Ben senin ne kızınım, ne de sen benim babamsın."


Emrick telefonunu çıkarıp birini aradı. "Getir," dedi. Kimi getireceğini merak ediyordum. Bir dakika sonra kapı çalındı ve içeri Ceal ile Emika girdi. Emrick'e şaşkın ve korku dolu gözlerle baktım. "Hayır, Emrick, ne olur yapma. Ne istersen yaparım," dedim gözlerim dolarken. O daha çok küçüktü, bunu yapmaya hakkı yoktu. "İstediğim her şey mi, güzel kızım?" dedi. Su içmiş gibi derin bir nefes aldım. "E-evet, Emrick, gerçekten istediğin her şeyi yaparım," dedim ve gözlerimi kapattım. Onun yanında ağlamak istemiyordum.


Ceal, Emika'yı laboratuvara götürmelerini söyledi. "Hayır, hayır, hayır, Emrick yapma ne olur," dedim ağlayarak. Artık duygularımı saklamıyordum. "Ne dedim ben sana canım kızım, her hatanın bir bedeli vardır," dedi ve beni kolumdan tutarak laboratuvara götürdü. İçeri girdiğimizde, küçük kız bana ağlayarak baktı. Gözlerimden yaşlar damlıyordu. Yanına yaklaştım. "Abla, annem ve babam gelecek mi?" dedi. Gözlerimi kapatarak Emrick'e döndüm, ağzımdan bir hıçkırık çıktı. "Baba, yapma ne olur."


Emrick'in gözünde hafif bir şaşkınlık ve kurnaz bir sırıtış belirdi. "Bunu ben yapmayacağım ki, kızım, sen yapacaksın." Dedi. "Bunu asla yapmayacağım!" dedim bağırarak. Ağlıyordum ama acıyı hissedemiyordum. "Sen bilirsin küçük kız, senin yüzünden daha acılı bir ölüm çekecek." Ceal onu depoya götürmeye başladı.


"Tamam, Emrick, yapacağım," dedim. Kızı tekrar koltuğa oturttular, o da bana baktı. Yanıma geldi, tek elini yanağıma koyarak yaşımı sildi. "Annem ağlayan insanların yaşlarını silersem, kalplerinin kırıkları geçermiş derdi," dedi. Daha da ağlamaya başlamıştım. "Abla ağlama, bak sen çok iyi bir insansın, seni annemle tanıştıracağım," dedi. Gözyaşlarımı zorla durdurarak, "Tanışırız tabii," dedim zoraki bir tebessümle.

Konuşarak, "Abla bana ne yapacaksın?" dedi.

Derin bir nefes aldım. Emrick bağırarak, "Yeter, bu kadar hızlı ol, Elara," dedi. Vakit gelmişti, oysa ne kadar umutluydum, kurtarabileceğimi sanmıştım. Burada ne işe yarıyordum ki, daha küçücük bir konuşarak ‘’Abla bana ne yapacaksın.’’ Dedi derin bir nefes aldım Emrick bağırarak ‘’yeter bu kadar hızlı ol Elara.’’ Dedi vakit gelmişti oysa ne umutluydum kurtarırım sanmıştım ben ne işe yarıyordum burda daha küçücük bir kızı kurtaramamıştım Kızı tekrar koltuğa oturtum ‘şimdi ben bir şey yapacağım ama sakın korkma tamam mı sakın bana kızma tamam mı? özür dilerim.’’ Dedim anlamıştı kabullenmişti biliyordu bir daha ne annesini görecekti ne de babasını ‘’Abla ben anladım sana kızgın değilim ağlama sende.’’ Dedi kolundaki kazağı kıvırdı ben iğneyi hazırlıyordum hazırladıktan sonra koluna yaklaştırdım kız korkuyla kolumu tutu ‘’bana sarılırmısın bana bir de elimi bırakmasan olurmu?’’ artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum istediği gibi son kez ona sarıldım ve kulağına fısıldadım ‘’çok daha iyi bir yere gideceksin burda kalmaktan çok daha iyi bir yere’’ dedim kız bir şeyi unutmuş gibi cebinden bir kağıt çıkardı ‘’Abla birde şu kağıdı eğer burdan çıkarsan Anneme ve Babama verirmisin buraya gelmeden önce onları çizmiştim.’’ Sustum sadece sustum ve başımı salladım ve elini tutum ve iğneyi tireyen elim ile koluna yaklaştırdım bu işi acilen bitirmeliydim iğneyi yavaşça sapladım ve gözleri kapanana kadar elini bırakmadım gözleri kapandıktan sonra son kez küçük çocuğa baktım ve elimdeki kağıdı açtım bir kadın bir adam vardı Anneme ve Babama yazıyordu başımın dönmesiyle tutunacak yer aradım benim ellerimde artık kan vardı ben yapmıştım ben öldürmüştüm onu ve son olarak dizimin bağı çözüldü ve bilincim kapandı.

Loading...
0%