@kireina
|
MEDYA: ZÜHALİN TEPKİSİNİ TEMSİLEN 😂😂😂
Öylece yavru kediler gibi sokağa atılmış hissediyordum kendimi.yolunu kaybetmiş gibi sarsak adımlarla kavşağa ilerledim ama o kadar büyük bir utanç vardı ki üstümde resmen imkansızlıklar bir taş olup ayaklarıma takılıyordu, Betül hoca resmen uzaktan ezikleyerek geçip gitmişti yanımda peki ben neden Kuzey hocaya bu kadar kırgındım? Geçici bir lise hayranlığı gibi gelmiyordu bana. Gözleri koca bir ummandı adeta sırlarla dolu, fark etmemek imkansız sanıyordum ama sanki sadece ben görebiliyor gibiydim. Evin kapısına geldiğimde derin bir nefes aldım, işte okulda ki kısıtlı olan özgürlüğüm de buraya kadardı, içeriye girdiğimde annem bir koltuğun üzerine uzanmış midesini tutuyordu. Bulantısı o kadar fazlaydı ki gözlerini açamaz haldeydi “Kız sen mi geldin?” “Evet anne.” “Topla şu ortalığı, başımın dönmesinden açamıyorum gözlerimi.” “Tamam üzerimi değiştirip geliyorum.” Oturma odasına döndüğümde sabah babamla yaptıkları kahvaltı bile öylece ortada duruyordu, sessizce ortalığı toplayıp evin odalarını süpürdüm, bulaşıkları yıkadığımda annem için nane limon kaynatıp götürdüm. Yüzünü ekşitip tiksinti ile baktı. “Bu ne kız götür bunu?” “Anne internetten baktım mide bulantına çok iyi gelirmiş, limonu fazla koydum biraz seni rahatlatır iç hadi.” Dediğimde annem elimdeki bardağa baktı hafifçe elimden alırken tek kalını kaldırıp. “Zehir koymadın dimi içine” diyerek güldü. O an gözlerim sonuna kadar açıldı. Nasıl böyle bir şey düşünebilirdi. Dilim tutulmuş bir şekilde baktım ben kardeşime, anneme zarar verebilecek birimiydim. Daha da şaşırdığım ise annem ilk kez bana gerçekten düşmanmış gibi bir sesle sormuştu. Tereddüt ediyordu içerken. “O nasıl söz anne? Hiç öyle bir şey yapar mıyım?” “Bilmem, kardeşin doğacak diye okulunu bitiremedin bize düşman gibi susuyorsun beklenir yani” “Yok ben sadece biraz yoruluyorum ondan, gerçekten aşk olsun böyle düşünme anne kardeşim doğacağı için gerçekten mutluyum ben. Sen iç hadi anne merak etme içinde zehir yok istersen ben ilk yudum alayım sende devamını içersin rahatlıkla.” “Laf mı sokuyorsun kız sen o bacak kadar boyunla” “Yok anne sen iç hadi rahatlatsın seni bende biraz odama gideyim yemek saatinde gelir ben yaparım yemeği sen dinlen.” Ayağa kalkıp arkamı döndüm ama yürümek için baya bedenimi zorlamam gerekiyordu. Annem hala arkamdan. “Yok bir de ben yapayım bu halimle.” Dediğinde kaşlarımı çatıp bir an zihnimi yerine getirmeye çalıştım. Hangi ara odama gelip yatağıma yatmıştım onu bile hatırlamıyordum. Annemin sözleri çok ağrıma gitmişti ben ki küçükken karıncaların üzerine bassam oturup günah diye ağlarken annem beni katil olmayı yakıştırmıştı. Hamilelik annemde ciddi bir asabilik yaratıyordu onu anlamaya çalıştık süreci zorluyordu, daha başında böyleyse çocuk doğduğunda bütün hayatımı bu odalarda kardeşimle annemin siniri, babamla edecekleri kavgaları düşünmek git gide boğuyordu beni. Betül hocanın beni bakışları ezmesi de buna eklenince resmen tuzu biberi olmuştu. Gözyaşlarım infilak eden bir bomba gibi yapıyordu yanaklarıma, ne kadar süre ağladım bilmiyorum ama merak belirdi içimde birden acaba nereye gitmişlerdi beraber, Kuzey hoca sadece evine mi bırakmıştı? Yoksa şu an beraber miydiler? Merak sadece içimi kemiren bir kurt gibi büyüyordu. Telefonu elime alarak İnsagram hesabına bakmaya karar verdim sanki gizli bir iş yapıyormuşum gibi yakalanma korkusu ile boş odaya baktım kendi salaklığıma sinir bozucu bir şekilde sırttım. Arama yerine Kuzey Yükselen yazdığımda daha küçücük profilinde bile beni delip geçen mavilerini tanımıştım. Profiline girdiğimde hesabı herkese açıktı bu durum yine saçma bir şekilde kızdırmıştı beni. “Sen öğretmensin neden hesabın açık ki?” diye kendi kendime şikâyetlerinken gözlerim 50 bin takipçi ile küçük bir şok yaşadı. Fotoğraflarına baktığımda sadece 20 fotoğrafı ve bir videosu vardı. Birkaç fotoğrafına bakmak istedim, her birinde gözleri ve yapılı vücudu göze çarpıyordu ve yaz tatilinde gittiği tatilde bir yatta üzerinde sadece şortla çekildiği fotoğrafını görünce dumura uğradım. Resmen kaslarını sergiler gibi eline aldığı limonata tarzı içeceği ile ini gibi dişlerle kameraya gülümsüyordu “tövbe tövbe” ben daha dizilerdeki öpüşme sahnelerinde odadan utançla ayrılırken bu çok fazlaydı. Aşağı doğru kaydırdıkça tarihler eskiyordu. Gençken benim yaşlarımda bir fotoğrafını gördüm, şu an ki halinden eser yoktu o kadar cılız duruyordu ki bir an sesli güldüm. O an bir hikaye paylaştığı için bir an elim ayağım titredi. Derin bir nefes alarak bastım hikayeye. Bir kafede elinde kahvesiyle erkeksi bir gülümseme ile gülüyordu. Üzerinde bugün okulda giydiği kıyafetler vardı demek ki üzerini değiştirmemişti. Betül hocayı görmediğim için bir an çok mutlu olmuştum. İçli içli nefesler alırken Kuzey hocanın resimdeki tüm renkleri solduran mavileri bir kara delik gibi içine çekiyordu beni. Gökyüzü gibiydi, deniz gibiydi ama daha derindi daha gizemliydi ama neşeyle birleşince tam bir şölen gibiydi. O an beynime dank eden bir düşünce ile durdum. Fotoğraf karşıdan ve yakından çekilmişti. Eee eğer tek değilse fotoğrafı kim çekti. Oflayarak tahminlerimi doğru çıkmasın diye dua ederek Betül hocanın hesabına girdim o da bir hikaye paylaşmıştı. Elim titreyip “Bimillah!” diyerek bastım. Gördüğüm görüntü beynimden vurulmuş etkisi yaratıyordu. Aynı kafedelerdi ve az önce Kuzey hocanın oturduğu koltukta yan yana idiler. Betül hoca da bugün giydiği elbisesi ile askılarını kollarına indirmiş, makyajını daha belirgin yapmış ve neşeyle kameraya bakıyordu. O an gerçekten utansam da Zühale hak vermiştim sanki bilerek yapıyor gibiydi. Sinirden ne yapacağımı bilemeden tekrar Kuzey hocanın hesabına girip aynı fotoğrafta tek çektirdiği koltuğun genişliğini ölçüyordum. Resmen fotoğraf bahanesi ile küçücük koltuğa oturmuştu. Takip ettiği kişiler ile takipçileri neredeyse kızdı aşağı indikçe bir şok daha geçirmiştim. Okulun tüm kız öğrencileri takip ediyordu gerçekten azimleri inanılmazdı. Moralim bozulsa da Kuzey hocanın hikayesini ekran görüntüsü aldım zaten bir sürü takipçisi vardı beni bulması imkansızdı. Tüm moralim alt üst olmuştu. O akşam yemekten sonra bulaşıkları yıkadım. Saat on bir gibi annemle babam yattığında ne kadar uyumaya çalışsam da içimdeki kurtlar fıkır fıkırdı acaba şu an ayrıldılar mı. saat geç oldu bencede artık ayrılsınlar ama yine aptaldı yine. Boğuluyordum artık balkona çıktığımda Allahım sanki içimdeki bunalmayı hissetmiş gibi serin bir rüzgar vardı bu gece. Derin derin içime çekerken şeytan yine dürttü beni ve Büşra hocanın hesabına bir kez daha baktım. Kırmızı hikaye simgesini görünce sazan gibi atladım direk. Hikayeyi paylaşalı daha kırk saniye olmuştu “0f” dedim ama çok geçti eğer şu an takipten çıkarsam tekrar istek atmam gerekecekti, takipçisi azdı ve kesinlikle anlardı bu da onu daha çok şüpheye düşürürdü. Mardinin taş evlerini izlemek için yapılan seyir tepesinde biri kendi, diğer ise bir erkek eli olan iki fincan kahve fotoğrafı vardı üzerinde ise ‘ Kırk yılı devirdik galiba’ yazan utangaç bir emoji de vardı o an cidden sinirden, kıskançlıktan kanım hırsla kaynamaya başlamıştı. Resmen Kuzey hoca ile aralarında bir şey mi oluyordu. meraktan ölecektim ama yapacağım bir şey yoktu. O gece gözyaşlarım istemsizce aktı soğuk geceye. Ertesi gün sınıfta Zühali beklerken boğazım hafif acıyordu, dün gece kendimi kemire kemire resmen duvarları ısırmıştım meraktan aralarında bir şey olma ihtimali bir ürkütüyordu beni, kıskançlık bedeni ele geçirmiş gibiydi sürekli derin derin nefes alıp boğazımda düğümlenen soluklarımı ciğerlerime ulaştırmaya çalışıyordum. Zühal kulaklıkları ile şarkı söyleyerek sınıfa girip, sıradan birkaç sıra önce çantasını sıraya fırlatıp oturud. “Güno sarı şeker naber” dedi İremin taklidini yaparak ağzını yaya yaya normalde olsa bu esprisine cidden gülerdim ama hem boğazım acıyor hem de moralim bozuktu. Zühalin kaşları çatıldı “Ne oldu kız bak valla yine eğer cadı anan bir şey dediyse bak bu kez birbirine mahalle kavgalarında çiş fırlatan çingeneler gibi kavgaya tutuşurum.” Yüzümü buruşturdum tiksinti ile ama Zühal cidden böyle şeyler izleyip gülüyordu. “Ya yok Zühal annem değil de lütfen öyle şeyler izleme artık. Hem kadında haklı imkan yoksa ne yapayım.” “Birincisi izlediğim şeyler saçma değil kavgada kullanılacak taktik gelişimleri. Kadın sırf çişini eline yapıp karşı tarafa atabilmek için kavgaya iç çamaşırsız gidiyor tam teçhizat. İkincisi o zaman problem ne? Zaten annen olamaz ben okuturum seni konuşurum annemle.” “Zühal lütfen valla çok üzülürüm sen böyle yapınca çok mahcup oluyorum bu konuyu kapattık bir daha açmayalım.” Morali bozulsa da sessiz kaldı konuşsa engelleyecektim. Konuyu değiştirip gergin havayı daha da gergin yapmak amacıyla Betül hocanın hesabına girip hala duran hikayesini gösterdim Zühal resmen ağzı yere değecek açtığı ağzı ile ilk önce şok geçirdi( Zühalin halini temsil eden medyayı bölümün başına ekleyeceğim) “Oha! OHA!” Öyle bir bağırmıştı ki tüm sınıf dönüp Zühale merakla baktığında Zühal hala fotoğrafa bakıyordu. Mustafa bize doğru gelirken “Kızım ne oha oha sınıfı inletiyorsun?” Zühali dürttüğümde hemen Mustafaya gelme diye işaret yapıp onu durdurdu. Bilmiş bir şekilde gülümsediğinde bir an fotoğrafı söyleyecek sandım ama Zühal yine beni şaşırtmamıştı. “Millet bugün öyle bir şey öğrendim ki inanamazsın?” Herkes merakla bakarken ben acaba ne saçmalayacak diye bekliyordum sınıftakiler ise hala onu tanımadan ciddi ciddi dinliyorlardı. “Deniz anaları beyinleri olmadan yaşayabilen dünyadaki ikinci canlılarmış” Sınıfta resmen bir ölüm sessizliği olurken sessizce gülen sadece bendim. Hepsi garip garip anlamaya çalışırken İrem konuşmuştu. “birincisi hangisiymiş?” Zühal resmen piç bir şekilde gülerek “Sen!” Diyip anıra anıra gülerken sınıftaki ciddiyet dağılmış herkes gülmeye başlamıştı. İrem sinirle yerinden kalkarken Zühal ciddi haline geri dönerek. “Şimdi bir işim var çoluk çocukla uğraşamam geç yerinde yoksa valla günah benden gider beni kışkırttığın için kendimi tutmam.” “Sen bana hakaret ediyorsun yelloz.” “Küçük bir şaka bu arada şaka ile hakaret arasında ki fark şu yelloz senin anandır” İremin siniri duydukları ile orantılı bir şekilde artarken Zühal gıcık bir gülümseme ile. “Desem bu hakaret olur ama ben medeni bir insanım küçük bir güno şakası tatlım hadi oyalama beni.” Diyerek bana doğru döndüğünde İrem sinirden yerinde duramasa da geçen yediği yumruktan sonra Zühale diklenmeye cesaret edemiyordu. Zühal yine FBI ajanları gibi tüm hesapların içinden geçerken sinirle bana baktı. “Vay orospu yememiş, içmemiş gitmiş adamı tapulu malı gibi üzerine zimmetlemiş ya hiç utanmadan kendinden kaç yaş küçüklere nispet yapar gibi kırk yıl yazmış üstüne ayy ben orada olsam o fincanı ona seramikleriyle yedirirdim ama çok gıcık oldum bu kadına artık küçük bir şakayı hak etti bu kadın.” “Zühal küfür etme günah zaten bize ne iki meslektaş buluşmuşlar kahve içmişler.” “Saçmalama yüzünden düşen iki bin parça salak mısın sen? iyice kurallar, yok hocalar kadın resmen okulun minik ergenlerini kendisine rakip belleyip benim yaklaşırsanız köpek gibi ısırırım diyor sen hala meslektaş falan. Bak! Genç olmamız ve öğrenci olmamız bize sırf eğitim fakültesi okuyarak ders verme yetkisini elinde bulunduran ama saygıyı karşılıklı şekilde öğretmesi gerek kadını ne yaparsa yapsın el üstünde tutmamızı gerektirmez. Zaten küçük bir şaka diyorum kanka eğlenelim diye sen bana bırak ben hoca gelmeden bir kantine gidip malzemeleri alıp geleyim. Hoca sorarsa tuvalette de.” Zühal ayağa kalktığında durdurmaya çalıştım ama nafile kafasına koymuştu bile. “Ya zühal valla başımıza iş alacağız lütfen bak bu kez müdür bile kurtaramaz bizi.” Zühal yine sinsi bir şekilde gülüp öpücük attı bana. “Sen merak öyle bir şaka olacak ki suçlunun kim olduğunu bile bulamayacaklar relax ya bana güven.” Zühal sınıftan koşarak çıktığında iki dakika sonra Kuzey hoca girmişti. Hiç hakkım yoktu ama kırgın bakıyordum. Gözleri direk beni bulduğunda diğer öğrencilere bakıp tekrar bana bakarak masasına doğru ilerledi nazlı nazlı saçlarımı arkaya doğru ittiğimde sarı saçlarıma odaklandı tekrar bakışları yeşillerime takılırken kırgınlığım gözlerine çekilip alınıyor gibiydi.
|
0% |