@kireina
|
MEDYA: KARDELEN “Günaydın çocuklar” Dediğinde “Günaydın hocaaam” Diyerek tüm tiz sesiyle sınıfı inletti İrem. Kuzey hocam resmi bir gülümseme ile karşılık verdiğinde kaçamak bir şekilde bana bakıp çantasına bakmaya devam ediyordu, kaşları çatılmaya başladığında ne olduğunu anlayamadım. Gözlerini sınıfta gezdirdi. “Çocuklar biri benimle birinci dönem için hazırladığım fotokopileri almaya gelsin biraz fazla.” Herkes el kaldırırken kızlar resmen sıraları istekten öne itiyorlardı ben öylece saf saf bakarken Zühalde sınıfa girip şirin şirin “Hocam özür dilerim” Şu an resmen avrupa yakasındaki burhana benziyordu. Kuzey hoca eliyle geç yaparken dişleri ile gülümsemek yerine birbirine yapıştırıp özürlü gibi duruyordu bu halini komiklik olsun diye yapardı genelde işe yarardı Kuzey hoca da hafif güldü hızla yanıma gelirken. Kuzey hoca birden beni işaret etti. “Kardelendi değil mi?” “Hıh?” Dedim şaşkınlıkla gülecek gibi olsa da hemen kendini toparladı resmi bir şekilde konuşuyordu. Eliyle bana gel işareti yaparken Zühal resmen eliyle saçma sapan zafer işaretleri yapıyordu daha konuyu anlamadan. Kızını zengin adamla evlendiren kadın gibi iteliyordu beni Kuzey hocaya. “En sessizi sensin sen yardım et.” “Ya hocam o inek zaten taşıyamaz ben geleyim.” “Arkadaşınla nasıl konuşuyorsun İrem? Kendine gel benim dersimde labualikten hiç hoşlanmam.” İçimden gülüyordum oh diye beni rezil etmişlerdi ama bakmamıştım. Sınıftan çıkarken Zühalin en son “Bana bak deniz anası senin saçını başını yolarım” İle başlayan senfonisi geliyordu kulağıma o an sesli bir şekilde bir ses çıkınca Kuzey hoca bana baktı ben dondum kaldım. İki elimi dudaklarıma götürdüğümde “Özür dilerim.” “Dileme.” Dedi beni eriyip bitiren bir ses tonuyla. Resmi konuşurken şu an öyle değildi ama o an bana bakan mavilere dalacak iken dün geldi gözümün önüne dudağımı dişleyip yürürken öğretmenler odasına girdik. Belki kaderdi belki de tesadüf ama bu kez de Betül hocanın boş dersine denk gelmiştik, bugün giydiği kısa kollu tişörtünün üzerine kot bir tulum giymişti. Saçlarını açık dalgalı bir şekil vermiş, makyajını ise biraz daha normale göre abartı yapmıştı. Elinde kahvesi ile telefona bakarken açılan kapıdan beni gördüğüne değil ama Kuzey hocayı gördüğüne gizlemediği memnun bakışlar ile bakıyordu. Kuzey hoca başı ile sessiz bir selam verdiğinde bende aynısını yaptım. Dün Kuzey hoca ile oturdukları koltukta idi bizde tam girişin solundaki fotokopi makinasına doğru ilerlemiştik. Kimse konuşmuyordu. Kuzey hoca baya kalın olan fotokopilerin birazını bana vererek bazılarını yatay, bazılarını da dikey koydu karıştırmamak için, ben utanıyordum bu sessizlik beni çok fazla geriyordu ama kuzey hoca arkası Betül hocaya dönük bana bakıp duruyordu sürekli, o an sadece refkleksle kuruyan dudaklarımı ıslatmak istemiştim ama bakışları dudaklarıma kayıp geri bakışlarıma çıkınca yutkunmuştu, gözlerim sadece hareket eden adem elmasına takılmıştı. Of şu an yaptığım çok ayıptı ama Zühalin sözlerine güveniyordum hep. Ben bir bireydim kalbim ona karşı hayranlık evet hayranlık besliyor geçecek diye kandırıyordum ama geçmiyordu, karnım daha önce olmadığı bir şekilde kasılıp göğsümü de sıkıyor gibiydi, sessiz odada kalbimin hızlı sesi sanki yankılanıyor gibi telaşlanmıştım çünkü şu an kulaklarımda çınlıyordu. Davullar çalar gibi göğsüm titriyordu bana baktığında. Betül hoca ayağa kalktığında hafif topuklu ayakkabısı zeminde yankılandığında irkilerek kendime geldim. Elindeki kahvesini bırakmadan Kuzey hocanın yanına geldiğinde Kuzey hoca işi ile ilgilendi sadece. Betül hoca elini hafifçe Kuzey hocanın koluna dokundurduğunda benim tüylerim diken diken olmuştu. “Hocam ne yapıyorsunuz?” “Birinci dönem için üniversite hazırlıklarında da kullanabilecekleri notlar oluşturdum da hocam onları ayıklamayı unutmuşum. Siz lütfen keyfinize bakın.” Ama Betül hoca elindeki kahvesini kenara koyarak sanki kendisinden yardım istenmiş gibi notlara uzandı. “Yardım etmemi ister misiniz hocam? Zaten işim yok.” Kuzey hoca resmi bir ses tonu ile “Gerek yok öğrencim tutuyor zaten sağ olun.” Gülmemeliydim ama dün bana olan bakışından beri kendimi kötü hissetmiştim böyle hareketler yaptığında belki de içimdeki kıskanç olan tarafım yüzünden hak ediyor diyordu. Öğretmen olması bize istediği gibi davranabileceği anlamına gelmezdi. Betül hoca hiç duymamış gibi eline kahvesini alıp bana baktı ve ilk kez içimde midemin bulandığını hissettim. Betül hoca sanki bana nefretini artırmış gibi bakıyordu. Yapmacık bir gülümseme ile dudaklarına kahvesini götürdü. “Kardelen, dün neden okuldan sonra çıkışta tek başına idin? Birini mi bekliyordun? Sevgilini falan” kendi kendine gülmeye başladığında benim ağzımdan sadece “Ha!” sözü çıkmıştı. Ne diyordu bu kadın kaşlarım istemsizce çatıldığında kafamı hayır anlamında salladım ama sanki Betül hoca bana olmayan bir ima ile yaklaşıyor gibiydi. “Hadi hadi gençsiniz tabii ki sevgiliniz olabilir bu yaşlarda çok normal ama okulun önünde buluşmak yerine bir kafeye gidin kafeye çocukları alıyorlar dışarıda görüşmek zor olur bizim yaşımıza geldiğinizde sizde aile izni olmadan geç saatlere kadar dışarıda dolaşabilirsiniz o zaman kafelerden daha eğlenceli oluyor sakince dolaşmak.” “Hocam yok benim sevgilim falan.” Diye telaşla atıldım resmen bana ilk okul muamalesi yapıyordu. Sinirlenmiştim gerçekten amacının ne olduğunu şu an anlayabiliyordum hafifçe bizim gibi derken Kuzey hocaya dokunmuştu beni çocuk görüyordu. Derin bir nefes aldım saygımı bozmadan karşılık verecektim. Resmen Kuzey hocanın karşısında rezil etmeye çalışıyordu. İnanılmaz dı herkese böyle mi yapıyordu? “Ben birkaç ay sonra 18 yaşına basıyorum hocam artık o kadar küçük değilim.” Kuzey hoca sessizdi ama benim son cümlemden sonra çok hafif tebessümle bakıp geri döndü işine ama Betül hoca ısrarla üzerime gelmeye çalışıyordu. “ah gençlik! bende sizin yaşınızda iken kendimi hep büyük sanırdım. Kendi yaşıtlarınca büyüksünüz tabii bizim gözümüzde demek istedim değil mi kuzey hocam?” Kuzey hoca elindeki kağıtları yatak bir şekilde elimdeki destenin üzerine koyduğunda uzun boyu yüzünde biraz kafamı kaldırarak bakmak zorunda kaldım ona. Betül hocaya buz gibi bakıyordu bana baksa üşürdüm Betül hoca da böyle baktığında bir tık gerilmişti. “Hocam okul içerisindeki davranışları dışında, okul dışında hiçbir öğrencinin özel hayatı bizi ilgilendirmez özellikle ilişki durumları gibi daha da özel konuları ve lütfen çocukların yaşları ile ilgili yorumlarınızı kendinize saklayın. Birkaç ay sonra 18 olduğuna göre aramızda sadece 6 yaş oluyor yani çokta küçük sayılmazlar bana göre hepsi genç ve kendine kararlarını verebilecek düzeyde gençler. Bunun dışında siz 28 yaşındasınız evet size göre daha küçük ve çocuklar şimdi izninizle işimi halletmek istiyorum.” Betül hoca konuşamadı bile. Kuzey hoca o kadar soğuk ve sert konuşmuştu ki Betül hoca resmen üflesem parçalanacak gibiydi, hiçbir şey diyemedi. “Ben..” Dedi ama gerisini getiremedi. Gözleri bana nefret ve kin dolmuştu. Resmen dişlerini sıkarak bakıyordu bana. Sinirlenmişti ama Kuzey hocaya kırgınlıkla bakmıştı. Dudaklarını birbirine bastırarak yanımızdan ayrılıp çıktı öğretmenler odasından. Sanki az önce bir savaştan çıkmış gibiydik ama dolaylı yoldan da olsa Kuzey hocanın beni savunması aşırı hoşuma gitmişti. “İyi misin?” “Evet teşekkür ederim hocam beni ve öğrencileriniz için söylediklerinizi için ama Betül hocanın kötü bir niyeti yoktu galiba.” İçim yalan diye bağırıyordu ama bir öğretmenim dedikodusunu yapamazdım. Kuzey hoca bana baktı, uzun, bir orman gibi gür olan kirpiklerinin arasında derin deniz mavisi gözleri çok anlamlı bakıyordu nefesimi kesiyordu bakışı.gözleri parladı o an bir sarsıntı oldu sanırım kalbimde bir deprem oluyordu. sanki okulun etrafında birkaç tur koşmuşum gibi nefesim genzimi yakarak hızlandı. Kalbim, o ufacık organ nereye kaçmaya çalışıyorsa bir boğazımda, bir karnımda, bir beynimde küt küt atarak saklambaç oynuyordu ama onun bakışlarına ebelenmekten kurtulamıyordu. Sonra mavi gökler açıldı, yağmur sonrasında gökkuşağı çıkmış, berrak bulutları yüreğime dokundu. Nakış nakış, satır satır bir şeyler işleniyordu kaderimin defterine. Bakarken bir maviye, boğulmak nasıl bir şeydi şu an anlıyordum. İlk kez birbirimize bu kadar net bakıyorduk. İlk bakışın adı mı olurmuş.. dokusu, tınısı, hissi mi olurmuş? Her şeyden önce mavinin sırrı mı olurmuş. Oluyordu işte sanki bana bakan gözleri sessiz bir şeyler fısıldıyordu kalbime. Öyle masum geliyordu ki bir yerde yüreğime dokunuyordu. Kimdiniz size hocam neden hırçın dalgalar gibi bakarken birden masum bir denize dönüşüyordu gözleriniz, nefesim genzimi yakacak kadar hızlanıyor size bakarken, neden dilimi gırtlağıma düğümleyip konuşmama engel oluyorsunuz? Ben düşünürken elindeki düzenlediği son desteyi de bıraktı kollarımın arasına. “Hayır yaptığı saygısızlıktı ve seninle veya öğrencilerle konuşurken haddini bilmesi gerekiyor. Sana çocuk derken kendisi çocukluk yapıyor.” “Hocam.” “Hocan değilim.” “Ne!” Çapkın bir şekilde ellerini kumaş ve dileklerine doğru hafifçe daralan pantolonun cebine koyduğunda bana çapkın bir şekilde güldü o güldü ben kalbimden vurulmuş gibi hissettim. “Ben öğretmenlik okumadım bilmiyor musun?” Hayır anlamında sadece başımı salladım. Düşünürmüş gibi yapıyordu ama müzip bir gülüş vardı dudaklarında. “Galiba sizin sınıfta anlatmadım. Ben matematik bölümünü bitirdim sadece, bu okula ise özel bir rica sonucu bir yıllığına gönüllü olarak geldim. Öğretmen açıkları vardı kıramadım. Aslında mesleğim daha farklı. Teknik olarak ben hocanız değilim. Sadece gönüllüyüm o kadar.” Resmen mal gibi kalmıştım karşısında sevinmem mi gerek yoksa üzülmem mi? bilememiştim gidecek miydi yani bir yıl sonra? Sormak istediğim o kadar çok soru vardı ki sıralamak zaman alırdı zaten Kuzey hoca da hadi gidelim diyerek sınıfa doğru yürümeye başlamıştık. Tüm bunları sindirmem gerekiyordu, zühale anlatmalıydım yoksa bir balon gibi patlayacaktı beynim. Hocam değilse şansımız vardı okulun bitmesini beklemeden sevsem bile etik kurallar artık beni etkilemiyordu ben zaten bir yıl sonra yoktum. Ne garip o gidecekti ben içimde yine imkansızı sevip okulu bırakacaktım belki de hiç haberi bile olmayacaktı geldiği gibi hatıralarında bir iz olacaktık ve daha sonra bu izler bile silinecekti ama benim için öyle olmayacaktı. O kalbimin ritmini değiştiren beni bir anda göklere çıkaran bu adama hissettiklerim bir hayranlıktan daha güçlü duygulardı ama her ikisi de imkansız diye gizli diye belki de kabullenebiliyordum… bakamıyordum yere bakarken gülüyordum saçma sapan bana yine faydası olamayacak bilgilerdi sevindirici ama onca kadın varken beni sevmeyeceği gerçeği hevesimi tıkıyordu boğazıma. Demişti onun için gönüllü de olsa biz öğrencileriydik sadece ve bundan ilerisi olamayacağım diye yine moralim bozulmuştu…. Kuzey hoca sınıfın olduğu koridora girdiğimizde bana baktığını hissettim. “Dün hikayeme bakmışsın.” Dedi sanki çok normal bir şeyden bahseder gibi. Yakalanmıştım nasılll? Çok takipçisi vardı nasıl benim baktığımı görmüştü ki. Aceleyle kaldırdım bakışlarımı. Yüzüm ateş gibi yanıyordu. Kuzey hocanın dudağının bir kenarı kıvrılmıştı. Adımları yavaşlamıştı ama durmamıştı. “Nasıl gördünüz?” diyerek kendimi tamamen ele verip rezil etmiştim dişlerini göstererek gülüşünü artırdı. “Hikayeyi attığımdan bir dakika sonra bakarken gördüm seni adın ile soy adın tanıdık gelmişti. İsim hafızam güçlüdür. Birçok öğrencim de bakar ama birçoğu zaman geçince bulmam zorlaşıyor seni baştasın diye gördüm.” “Ben, ben bakmadım.” Dedim mal gibi arkasını düşünmeden. Kuzey hocanın dudakları düz bir çizgi halini aldı. “Nasıl yani?” “Kuzenim bakmıştır hocam o da bu okulda size hayran, yani ben baktım ama o. O da baktı yani benleydi.” O kadar rezildim ki nefes nefese kalmaktan konuşamayarak susmuştum. Kuzey hoca gülmemek için kendini zorluyordu. Yalanım o kadar belliydi ve inanmadığı da öyle. Sınıfın kapısının kolunu tuttuğunda hala gülüyordu. “Bir çok öğrencim bakıyor senle kuzenin bakması da normal ben konu olsun diye söyledim. Korkma bu kadar gir hadi.” Dudaklarımı dişlediğimde çapkın gülüşüne vurulmuştum. O nasıl bir gülmekti ben çoktan esir kalmıştım o gülmelere. Aptalken hikayenin zamanına bakmayarak rezillikten tüm ders kıpkırmızı idim. Zühal sürekli ne oldu diye soruyordu ama resmen bedenimden buharlar çıkıyor gibi hissediyordum. Kuzey hocaya bakmamaya çalıştıkça keyifle ders anlatırken bana attığı kaçamak bakışlarına yakalanıyordum. O kadar keyifli idiki sürekli gülüyor bizi bu cennet gülüşüyle ödüllendiriyordu. Sesi ilahi gibiydi resmen.. tüm ders sadece sesine ve gülüşüne o kadar odaklanıyordum ki bana bakmadığında ara sıra yakalansam da çekmiyordum bakışlarımı gidecekti bir yıl sonra zaten göremeyecektim, teknik olarak hocam da değilse gönüllü hocama da bakabilirdim yani… zühalin çimdikleri bile baktığım yerden alıkoyamıyordu beni…..
|
0% |