Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. BÖLÜM

@kireina

Sevgili okurlarım ✨ uygulamaya ara sıra giremiyorum sizde de öylemi veya bunun bir çözümü varsa lütfen yorumlarda belirtir misiniz?

​​​​​ Biri beni şiddetle dürtüyordu ama gözlerimi açacak kadar bile gücüm yoktu. Bütün bedenime iğneler batıyor gibiydi. Sesli bir şekilde inlediğim de bir ses duyuyordum. Ses netleştikçe yükseliyordu.

"Başımıza iş aldık, kız duyuyor musun yoksa öldün mü? Cevap ver!"

Dudaklarım öyle kurumuştuki ıslatamıyordum bile, boğazım acıyor, başım ağrıyor du resmen bitik bir haldeydim bunun aşağısını düşünemiyordum bile. Gözlerimi araladığımda annemin sinirli bakışları ile karşılaşmıştım ama uyandığım an uzaklaşmıştı. Baş örtüsü ile ağzını kapayarak konuşuyordu.

"Allah'ın cezası seni! Şimdi de hasta olup hepimize bulaştıracaksın dimi. Kalk kız git eczaneden bir ilaç al gel iyileş hemen. Eğer bana bulaştırırsan seni gebertirim."

Hiçbir şey diyemedim konuşmaktan geçtim parmaklarımı bile kıpırdatamıyordum. Yutkunurken boğazımdaki acı yumru ile çaresiz ve ilgi bekleyen bir evlat gibi bakıyordum ama annem artık benim annem değil de bir düşman gibi bakıyordu bana. Kahroluyordum, öz annem sanki sokaktan bulduğu bir köpek gibi bakıyordu, ses tonu sanki tükürür gibi çıkarıyordu kelimeleri.

"Anne, hareket edemiyorum çok canım acıyor."

Dünkü yediğim dayağın ağrıları ile resmen katlanılaz bir hale gelmişti acılarım ama annem acımasız bir şekilde omuz silkti

"Umurumda değil, bugün gidip ilaç alıp düzelttin düzelttin kendini yoksa babanın dünkü dayağını yine yersin bana bulaşırsa."

"Anne yok ben bulaştırmam. Gerekirse odadan asla çıkmam iyileşene kadar."

O an öksürdüm, annem daha da uzaklaştı benden sanki vebalıymışım gibi bakıyordu.

"Bugün gideceksin ve ilacı alacaksın o kadar ben çekemem seni böyle."

"Anne, bana nane limon kaynatırsan hemen iyileşirim." Amacım gerçekten karşımda ne kadar bana kızsa da eskiden en azından içinde biraz olsun şefkat olduğunu gördüğüm annemden bir iz bulmaktı ama yoktu annem sanki kendisine küfretmişim gibi iri iri gözlerle baktı.

"Zaten işin gücün hazıra konmak, hazır avcısı olmak için bilerek hasta oldun dimi. Zıkkım iç. Hamile halimle bir de sana hizmet mi edeceğim? İyileşmeden mutfağa falan adım bile atamazsın git bugün ilaçlarını al. Yeter ya Allah bana seni ceza olarak mı verdi anlamıyorum ki, ne günahım vardı?"

Annem odadan çıkarken hala benimle ilgili kendi kendine söyleniyordu canım yanıyordu bu evde sanki gün geçtikçe doğan kardeşime yer varken benim yerim azalıp yok oluyormuş gibi hisseddiyordum. Hareket etmeye kendimi zorladığım an ağrım artıyordu okulun yolundaki kavşağa yakın caddede eczane vardı ama oraya kadar nasıl gideceğimi düşünüyordum. Yatağımda zorda olsa kalktığımda saat çoktan öğleden sonra olmuştu bile annem birkaç saat önce beni uyandırı azarladığı anda bilinçsizce geri uyuyakalmıştım ama annem sandığımın aksine beni uyandırmamıştı ya da kıymetli kardeşime hastalık bulaşmaması için gelmemişti. Pencereden baktığımda odam tam kapının önündeki sokağa bakıyordu o sırada tam karşımdaki binanın ikinci katındaki kiralık yazısı kaldırılmıştı. O kadar saçma bir ayrıntı idi ki hastayken saçma sapan bir kişiliğe bürünüyordum zaten düzgün düşünemiyordum ama sarhoşta olsam, hasta da olsam zihnim bir tek Kuzey hocayı düşünmeyi bırakmıyordu. Dün yaşadıklarımızın dışında onu görmek istiyordu gözlerim mavilerine bakıp bir girdap gibi içine çekilmek istiyordum. Özlemiştim kalbim sanki çok önceden beri tanıyormuş gibi hişseddiyordu. Dün beni korkutmuştu ama hala yakışıklı ve çekici olduğu gerçeği değişmiyordu.

Pencereden bakarken okuldan dağılan öğrencileri gördüm telefonum bile o an gelmişti aklıma yatağın yan tarafına bıraktığım sessizdeki telefonumdaki mesaj ve aramaları gördüğümde beni arayan tek kişi tabii kide Zühaldi. Beni gerçekten merak etmişti. Annemin kızmasın dan korkup hızlı bir ses kaydı atarak ona iyi olduğumu söyledim hala pencereden dışarıyı izliyordum tam o anda bakışlarımı odağına goren araba ile durdum. Ses kaydı kendiliğinden gönderilirken bana bir yerden tanıdık geliyordu. Kuzey hocanın arabası da buma benziyordu. Araba karşımdaki binanın tam önünde durduğunda içinden çıkan kişi ile gözlerim irileşti.

Hayal mi görüyorum? Yoksa gerçek mi? Kuzey hoca arabanın içinden çıkıp bizim eve doğru baktığında tülün arkasında Sanki gözlerimiz kesişmişti. Belki beni görmüyordu ama benim burada olduğumu hisseddiyor gibi dikkatle bakıyordu pencereme. Heyecandan ateşim yükselmiş gibiydi. Bedenim zaten geceden beri yanarken şimdi volkan gibi olmuştum. Hastalıktan hayal görüyor olmalıydım. Kuzey hocanın burada ne işi olabilirdi ki? Yoksa gerçekten sapık mıydı? Okuldan arta kalan zamanlarını böyle genç kızları Takip etmekde mi harcıyordu. Kendi aptallığıma söverken Kuzey hoca karşımdaki binanın kapısını cebinden çıkardığı anahtar ile açarken bakışlarım ne kadar irileşirse o kadar irileşmişti. Hayır hayır tahmin ettiğim şey olamaz değil mi? Evi burada değil ki her okul çıkışında arabası ile başka yere gidiyor. Burada yaşasa kesin fark ederdim. Kuzey hoca binadan içeri girince acaba karşı binadakiler akrabası falan olabilir mi?

Cengiz amcalar ve hatice teyzeleri düşündüğüm de eğer genleri bu kadar güzel olsa gelen torunları da güzel olmalı ama Allah affetsin hepsi Afrikalı gibi kapkaralar. Kuzey hocanın mükemmel genleri ile uzaktan yakından alakaları yok.

Hemen ayaklandım ama yine aptal olduğum için hızla kalktığım gibi hızla yerime yapışmıştım. Daha yavaş hareketler ile kalktığım da dolabımın önüne geçtim. Bir anda Allah tarafından bir güç gelmişti bana hala her yerim sızlıyordu ama zorluyordum kendimi. Belki eczaneden geri dönerken Kuzey hoca ile karşılaşırdık. Tekrar pencereden baktığımda kiralık yazısının kaldırıldığı pencereden pencereme bakıyordu. Kalbim duracak gibiydi o kadar hızlı atıyordu ki resmen patlayacak sanıyordum. Dünkü yediğim dayağı hatırladım o an. Aynaya bakmaya ancak akıl ettiğimde durum birazcık kötüydü. Dudağımın iki kenarıda patlamış ve kan kurumuştu. Hızla banyoya gidip elimi yüzümü temizledim. Merhem sürdüğüm dudaklarım sanki uçuk yarası gibi duruyordu eğer biri sorarsa rüyamda korktum uçuk çıktı diyebilirdim ama yine de moralim bozulmuştu. Kuzey hocanın beni bu şekilde görmesini istemiyordum. Makyaj malzemem yoktu ihtiyaç duymazdım ama ilk kez yüzümdeki izlerin kapanmasını istiyordum. Merhemi hemen geçsin diye dudaklarımın etrafına resmen sıva yapmış gibiydim. Üzerime hafif kalın bir swet, altına da siyah pantolonumu giydim. Saçlarım mahvolmuştu tarakla tarayıp elimden geldiğince düzeltmeye çalıştım. Duş almak istiyordum ama annem bir eczane için süslendiğimi düşünürse babama söyler ve yine dayak yerdim bir de üstüne okuldan alırdı bu yılda okuyamazdım. Süslenmeden normal bir şekilde giyinmiştim bence. Odadan çıktığımda ayak uçlarında yürüyordum annem oturma odasında mide bulantıları ile uğraşırken başımı eğerek cüzdanımıda alarak oturma odasının kapısına geldim

"Ben ilaç alıp geleyim anne tam ayağa kalkabilmişken"

Annem, baştan aşağı süzdü beni. O an iyi ki makyaj malzemelerim yoktu olupta yapsam kesin şüphelenirdi. Gözlerini kısarak bir iş çevirip çevirmediğimi anlamaya çalışıyordu. Ne zamandır bana bu kadar güvensiz ve açığımı arar olmuştu annem? Bu hali kırıyordu beni bu yüzden başımı eğdim bakmak istemiyordum

"İyi git, hızlı gel. Yollarda sürtme." Dedi.

Başımı kaldırdım hızla şaşkındım, bu sözleri hak etmiyordum ama annem hadi cevap verde yine baban göstersin sana gününü der gibi bakıyordu. Dilimin ucuna gelen kelimeleri yutkunarak geri yolladım ve sadece onaylayarak başımı salladım.

Gözlerim dolmuştu binanın kapısından hızlı çıkıp başımı eğerek mahallenin çıkışına doğru ilerlemeye başlamıştım. Ara sıra gözlerimi elimle silerken sanki başım dönüyordu. Sürekli yalpalıyordum daha şimdiden pişman olmuştum geldiğime. Her an bayılacakmışım gibi hisseddiyordum.bedenimde bir alev vardı ve hisseddiyordum ateşim vardı ama annem bakmaya tenezzül bile etmemiştim havale geçirmedigim için kendimi şanslı sayarken duvarlara tutuna tutuna ezcaneye varabilmiştim ama ezzacı maalesef doktor reçetesi olmadan antibiyotik veremeyeceğini söylemişti.

"Acilen doktora gitmelisiniz hanımefendi iyi görünmüyorsunuz bir ağrı kesici ile iyileşecek bir soğuk algınlığına benzemiyor"

Dedi karşımdaki orta yaşlardaki adam. Nasıl bir halde isem o bile acımıştı halime. Elim boş dönerken nereye gideceğimi bilmiyor gibi salak salak etrafıma bakıyordum. Bütün vücudum hassastı ve her yerime yine iğne batırıyorlardı. Yüzümü buruşturup ilk adımı attım. En yakın hastane buraya yarım saat uzaklıkta idi ama on sekizimden küçük olduğum için ailemden biri olmadan gidemezdim tek başıma. El mecbur yine eve gitmem gerekiyordu. Bir adım atıp birkaç dakika dinleniyordum öyle bir haldeydim ki her saniye ayaklarım ağırlaşıyordu ve ölüm gibi geliyordu yürümek. Tam ara sokağa girdiğimde artık serinleyen havalar ile polarıma daha sıkı sarıldım. Başım eğik bir şekilde yürürken gözlerimin odağına siyah bir ayakkabı girdi birinin yoluna çıktığımı düşünerek yana doğru kaymaya çalıştım ama siyah ayakkabılar benimle aynı yöne gidiyordu. Diğer tarafa gitmeye çalıştım ama beni takip ediyor gibiydi. Başımı kaldırdığımda kuzey hoca tedirgin ve endişeli gözlerle yolumu kesmiş beni izliyordu.

"Hocam!" Dedim korkuyla, endişeliydim. Bir an nefesim sıklaşırken gözleri yüzümde dolaşıyordu. Dudaklarımın yanına baktığında gözleri karardı. Elleri yumruk olup anında aramızdaki tüm mesafaleri sıfıra indirip bir eli ile dudaklarımın kenarına dokundu. Dokunuşu yakıyordu beni.

"Ne oldu sana? Kim yaptı bunu?"

Sesi öyle ciddi ve sinirli idiki gerçekten korkmuştum. Ne diyecektim babam dövdü diyemezdim. Üstelik bana dokunmasına hazir değildim dahası gerçekten öğretmen olmasa da benim derslerime giriyordu hocamın bana dokunaması uygun değildi. Belliydi kim olsa sorar merak ederdi ama anında kendimi geri çektim. İşte simdi nefes alabiliyordum. Dokunuşunun sıcaklığı yüzünden dudaklarım kurumuştu.

"Hiç kimse yapmadı hocam, uçuk çıktı sadece hastayım." Bakışlarımı başka yere çektiğimde hiçte ikna olmayan bir tutuşla tekrar kendine çevirdi. Nazikti tutuşu beni canlı canlı yakıp ateşimi yükseltiyordu ama galiba şu an nefes almayı unutuyordum. Bakışları o kadar endişeli ve öfke doluydu ki. Gözleri koyu ve karanlık bir maviye dönüşmüştü.

"Uçuk ile yaranın arasındaki farkı anlayacak kadar akıllıyım ben Kardelen. Şimdi bir daha sormayacağım, kim yaptı bunu?

Dedi öfkesini kontrol etmeye çalışan bir tonda ama her kelimesinde hiddetini iliklerime kadar hisseddiyordum. İlk defa sinirli halini bu kadar net görüyordum ama sebebini anlayamıyordum neden bana karşı böyle davranıyordu. Bir kez daha elinden kurtulup geriye çekildim ama ben çekildikçe Kuzey hoca üzerime geliyordu.

Elimle aramıza duvar yapar gibi koydum. Bu kadari fazlaydı. Bir erkeği yanıma asla bu kadar yaklaştırmazdım ve şu an kuzey hoca iznim olmadan mahremiyetime giriyordu. Utançtan yerine dibine girecektim.

"Hocam neler oluyor? Ne yapiyorsunuz?"

Kuzey hoca çok cüretkardı yüzünde utancın izi bile yoktu. Derin ve öfkeyle bakarken gözlerinde farklı bir duygu daha görüyordum. O baktıkça ben erirken aramızdaki elimi yok sayarak yaklaştı ve yalnız kaldığımız sokağı sözleri ile inletti.

"Sevdiğim kadına bunu yapandan hesabını sormak için adını öğrenmeye çalışıyorum." Dedi korkusuzca. Bir itiraf değildi, kalbimi yerinden oynatan bir soruydu sadece ve ben sözleriyle yanıyordum. Şok olmuştum ve ıssız sokak benim kalbimi yandıran bu adamla şahitimiz olmuştu.

Loading...
0%