@kireina
|
Şok içerisinde idim, kulaklarım doğru mu işitiyordu? Hastalığımdan ötürü kesinlikle uyduruyor olmalıydım ama kuzey hoca, sert ve öfkesinden hiçbir şey kaybetmemiş gibi duruyordu, sinirden alnına düşen sarı saçları, çatık kaşlarının altındaki öfkesi ile ciddi bir şekilde bakıyordu bana. -Ne diyorsunuz hocam siz? Hocam kelimesini duydukça öfkesi artıyor gibiydi ama ben daha çok korkuyordum sokakta yalnız olsak da yanımızdan geçenler bazen dönüp bakıyordu. Çok korkuyordum bir komşumuz görse çok yanlış anlaşılır annemlere söylerlerdi ondan sonrasını düşünmek bile istemiyordum ama Kuzey hoca resmen delirmiş gibi yoluma duvar olmuştu. -Sana hocan değilim demiştim değil mi? Üzerimde geldikçe bende geriye doğru gidiyordum ama ağrıyan bedenim bana yardımcı olmuyordu. Korkuyla ellerimi hayır anlamında salladım. -Olmaz öyle şey hocam siz matematik hocamsınız, dedikleriniz etik kurallara aykırı ben öğrencinizim. Diye saçma sapan bir açıklamaya girdiğimde gözlerinde hafif bir şaşkınlık belirdi. -Yarın istifa edeceğim. Eğer beni sevmendeki engel buysa yarın istifa edeceğim anladın mı ama önce bana sana bunu kimin yaptığını söyleyeceksin. Dedi öfkesinden hiçbir şey kaybetmeyerek o an korktum, istifa etsin istemiyordum ama söylediklerini de algılamakta güçlük çekiyordum, konuştukça bedenim ağırlaşıyordu her şey çok hızlı gelişiyordu daha bir hafta bile olmamışken neler yaşıyordum böyle. -Mesleğinizi bırakmayın lütfen hocam ve yine söylüyorum hastayken rüyamda korktuğum için uçuk çıktı dudaklarımda. Lütfen izin verin eve gideyim çok yorgunum ve hastayım, anlaşılan sizinde sinirleriniz iyi değil söylediklerinizi bilmiyorsunuz. Gitmeliydim artık, yeterince zaman kaybetmiştim. Biri görecek diye ödüm kopuyordu. Burası diğer şehirler gibi değildi en azından oturduğum mahalle değildi. Anlamıyordu biri bile adımı yanlış bir cümlede kullansa hayatım mahvolacaktı ama hala direten gözlerle bakıyordu. Bir anda beni kabaca kendine çektiğinde ne olduğunu bile anlamadan peşinden sürükleniyordum. -Ho-hocam lütfen bırakın. Ne yapıyorsunuz? Birkaç adım attığımızda park etmiş olduğu aracının ön kapısını açtı ve oturmam için bekledi, kirpiklerimi sürekli kırpıştırıp bakıyordum ona. Gözüyle açık olan koltuğa işaret yaptı. -hastasın, daha fazla hasta olmanı istemiyorum seni eve bırakayım. Konuşmamıza arabada devam edelim. -Gerek yok hocam, lütfen bakın biri görse yanlış anlar lütfen. Dedim yalvarır bir tonda. -Korkuyor musun benden? Dedi bir anda gücenmiş bir şekilde. Şaşkınca baktım ne demek istiyordu? -Hayır ne korkması? Dedim ama dün korkmuştum. Kuzey hoca ilk kez kırılmış bakıyordu. Bir elini yumruk yaparak kırgınca baktı bana. -Sana zarar vermemden korkuyorsan korkma Kardelen ben sapık değilim ve bu dünyada sana kimsenin zarar vermesine izin vermem. Daha fazla hasta olacaksın bin arabaya kafandaki tüm soru işaretlerini yok edeceğim. Konuşmaları her saniye garipleşiyordu, güvenmek istiyordum o kadar güzel bakıyordu ki, kırılmış gibi baktığı için kendimi kötü hissediyordum ama çok korkuyordum etrafıma baktığımda beni tanıyan birini görmemiştim. Ne anlatacağını da merak ediyordum. Kalbim sadece onunla kal diyordu. Mantığım binme dese de kalbim bin ve anlatacaklarını dinle diyordu. Derin bir nefes alıp arabaya bindiğimde Kuzey hocanın gözlerindeki parlaklığı görmüştüm. Hemen kapımı kapatıp şoför koltuğuna geçtiğinde artık kaçışlarım kısıtlıydı. Binmiştim bir kere. Arabayı çalıştırdığında hareket etmedik sadece klimanın sıcak kısmını açıp bana baktı, kahretsin o kadar yakışıklıydı ki kalbim birazdan benden kopup gidecek gibiydi, arabanın içi sessizdi ve yüzüme vuran klima ile o an ne kadar üşüdüğümü anlayabiliyordum. Bir şeyler anlatmasını beklerken gevşedikçe pelte gibi olmuştum. Bakışları sanki kalbimi delip geçiyor gibiydi. Doya doya bakıyor sanki zihnine kazımaya çalışıyordu yüzümü. Yutkundum anlatması için beklenti ile baktım. Heyecanlıydım ama sıcaklık bedenimdeki her kası gevşetiyordu. -Üç ay önce. Dedi bana bakıp, gözlerinin hep odak noktası dudaklarımın kenarı olsa da bu konuyu hafızasının bir kenarına not etmiş gibi çıkıyordu sesi. -Midyat İlçe milli eğitimde çalışan bir arkadaşım var Serkan. Üç ay önce burdaki bir okul için gönüllü olup ücretli öğretmenlik yapmamı teklif etti, okulunuzda açık vardı ve ısrar ediyordu. ilk başta gerçekten işlerimden dolayı görüşemiyorduk bu yüzden bana da iyi geleceği içindi bu teklif. Tabii ki reddettim he hiçbir şekilde kabul etmeyeceğimi söyledim ama Serkan öyle bir adam ki beni buraya gelip görmeye ikna etti. Sadece gezme amaçlı gelmiştim. Teklifi asla kabul etmiyordum ama sonra merkezindeki Avmye yemek için girdiğimizde seni gördüm. Kitap mağazasının önünde hayranlıkla fantastik kitaplara bakıyordun. O an kalbim bir sarsıntıyla uyardı beni. Bir arkadaşın vardı yanında Zühal, sürekli ona bir kitabı gösterip heyecanla bir şeyler anlatıyordun. Kardelen ben hayatımda hiç masumluğu bu kadar güzel temsil eden birini görmemiştim. Gözlerindeki heyecan sanki bana bakmasan da bana yansıyor gibiydi, ayaklarının üzerinde omuzlarını sallıyordun heyecanla. Küçüktün bana göre çok küçük ama sadece durmuş orada seni izliyordum. Kalbim, beynim tüm hücrelerim daha o an sen olmuştu. Bana baktın ama görmedin, yanımdan geçerken tek gördüğün gülerek baktığın arkadaşındı. Bir sevdiklerini görüyordu gözlerin diğerlerine kör. O an içimde sadece tek bir düşünce oluşmuştu. Önce seni araştıracaktım, hangi okula gittiğini, kaç yaşında olduğunu ve en önemlisi hayatında biri olup olmadığını, okulunuzda öğretmen açığı vardı Serkan sayesinde dediği okul yerine sizinkine geldim. Üç ay boyunca sadece seni görmek için her gün oturduğun mahalleye gelip seni bekledim. Bazen çöp atmak için çıktığın vakitlere denk geldiğimde günüm güzelleşiyordu, belliydi ailen tutucu insanlardı bu yüzden kısıtlı bir şekilde çıkabiliyordun. Pazara gittiğinizde ise elinde poşetlere yürürken sana gelip seni o sıkıntıdan kurtarmamak benim için çok zordu. Plan yapmıştım, ilk önce okulu bitirene kadar seni sevdiğimi belli etsem de karşılık vereceğin zamanı bekleyecektim, sana her şeyi o zaman anlatacaktım. Yavaş yavaş beni sevecektin bende yerime yeni bir öğretmen bulup işi bırakacak ve seninle rahatça görüşebilecektim ama olmadı, sana daha ilk günden o Mustafayı görünce delirdim ve bok gibi davrandım sana, kıskançlıktan kudurdum. Öfkeme yenik düştüm, sana bakmaya kıyamayan ben gülüşlerini başkasına sununca yandım. Kahroldum, Betül hoca sana saygısızlık yapınca da dayanamadım zaten. İlk haftadan berbat ettim her şeyi. Farkındayım benden korkuyorsun ama ben sapık değilim. Şimdi bana dudağını kimin yaptığını söyle. -Hıh? Söylediklerini sindirmem gerekiyordu, az önce sanki bir film mi dinlemiştim, Kuzeye hocaya baktım gözleri sıkıntılı ve anlattıklarında dolayı ne yapacağını bilemez ama hala dudaklarımdaki yaraya takılı kalmış gibiydi. Cevap veremiyordum. Karşımdaki adam benim için mi benim hocam olmuştu? O an nefes alamadım, klimanın sıcaklığı beni boğuyor gibiydi. Derin derin nefesler almaya çalışırken her şey fazla geliyordu. Kuzey hoca hızla bana eğildiğinde. -İyi misin kardelen? İyi misin? -Klimayı öhö öhö klimayı kapatır mısınız? Anında kapattı ben birkaç kere daha öksürdüğümde ciğerlerim dışıma çıktı sandım. Bana telaşla bakıyordu, kalbim boğazımda atıyor du ne diyecektim. Ben sustukça onun sıkıntısı da artıyor gibiydi, yerinde hareketlendi. -Ben, ben inanamıyorum. -Biliyorum şaşkınsın normalde ileride anlatmam gerekiyordu ama benden daha fazla korkmanı istemedim. -Siz hocamsınız. İşte yine tabu olan kelimeyi söylemiştim. Gözlerindeki sıkıntı alevlenen bir öfkeye dönüştü. -Hocan değilim diyorum. Bak yanında küfretmek istemiyorum beni zorlama, hasta olmana kıyamıyorum zaten. Ama artık bana hocam deme. -Ne diyeyim? Yorulmuştum, bedenim ağrıyorken bıkkın bir şekilde soluduğumda dudakları erkeksi bir şekilde kıvrılmıştı. -Bana kuzeyim diyebilirsin, gelecekti kocam da fena değil. İrileşti gözlerim, müzip bir tavırla bakarken öksürmem ile tekrar panikleşti. -Hastaneye gitmeliyiz, eczaneye ilaç için mi gittin? Olay bambaşka bir konuya dönmüştü ve az önce anlattıkları hastalığım yüzünden havada asılı kalmıştı. Ben evet anlamında başımı sallarken hızla arabayı çalıştırdı tekrar. -Hastaneye gidiyoruz. Arabayı hareket ettireceği anda hızla koluna dokunup durdurdum. -Daha on sekiz olmadım annem veya babam olmadan gidemem. -Ben seni götürecek hastane bulurum. -Lütfen eve gidip dinlenirsem geçer zaten çok geç kaldım lütfen ben eve gideyim. O kadar çok öksürmüştüm ki öfkeleniyordu. -Annenler neden götürmedi seni hastaneye? Sorduğu soru ile öylece kaldım, biz hangi ara yine hesap sorma haline bürünmüştük. Kapkara ummanlı gözleri beni ürkütüyordu şu an geceleri oluşan okyanus gibi lacivertti gözleri. -ben istemedim gitmeyi, lütfen ho, lütfen beni eve götürün. Yada ben ineyim kendim gideyim. -Hastaneye gitmen gerek. Tam hocam diyecekken bana bakışı ile yutmuştum o kelimeyi, bir bahane olsun diye -Tamam eve gidince annemle gideceğim. Lütfen artık eve gidelim biri görecek. -Söz mü? -söz. Dedim hızla. Şüphe ile evimin olduğu sokağa sürerken sokağın girişinde inmek için kapıya uzandım o an sözleri durdurdu beni. -Dudağını kimi yaptığını söyleyeceksin biliyorsun değil mi? bunu illaki öğreneceğim ama şimdilik iyileş sonra konuşalım. Cevap vermeden başka bir konuya geçtim hemen. -Giderken dikkatli olun, beni bıraktığınız için de teşekkür ederim. - bir yere gitmiyorum artık karşı binanda oturuyorum. Dedi keyifle ve ben kalbimin mutlu olmasına engel olamadan şok içinde baktım ona. Gözleri beni görmekten keyif alır gibi kıvrıldığında bu kadar yakışıklı olmasından etkilendiğim için kendime kızasım geliyordu ama yapamıyordum. sözleri zihnimde yankılanıyordu. Beni için gelmişti buraya, hala düşünüp sözlerini anlamam için zamana ihtiyacım vardı ve hala bu konuyu konuşmamıştık. Hastalığım tüm konuları askıya almamıza neden olmuştu ama artık içimde korku veya şüphe yoktu zaten oluşturmak bile kendimi kötü hissettirirken şu an bunun izi bile yoktu. -Buraya mı taşındınız? Kafasını salladı ve hafifçe yüzüme doğru eğildi, mavileri sanki gözlerimin arkasını görmek istiyor gibiydi. -Sana yakın olmadığım da kalbim ağrıyor sensiz. Dedi beni eritip bitiren erkeksi kadife sesi ile. Elini kalbine koyduğunda sanki oradaymışım gibi hissettim. Aynı depremler kalbimde ona baktıkça şiddetleniyordu ve benim ateşim git gide yükselirken bilincim sadece ona açık gibiydi. Sadece şaşkınca bakarken bir hızla kendimi dışarıya attım ve arkama bile bakmadan eve doğru ilerledim. Şu an biri bizi öyle gördü diye ödüm kopuyordu, binaya girerken ayaklarım birbirine karışıyordu. Zihnim allak bullaktı. Sakinleşmem gerekiyordu. Eve girdiğimde ise elimi boş gören annemin gazabı ile yüzleşeceğimi tamamen unutmuştum…
|
0% |