@kireina
|
Sınıfa doğru sessizce elimde paspas ile girdiğimde sınıf tam bir hayvan bahçesini aratmayacak şekilde az önce yaşanan olayın analizini yapıyorlardı. Bu olayın ana karakteri olan ve şeytanın bile şu an önünde diz çöktüğünü hayal ettiğim Zühal ise Mustafa ile kendi aralarında olayı tartışıyorlardı. -Ya ne kadar ayıp ya. Zühale bakarken o kadar zorluyordu ki kendini birazdan kahkaha atacaktı ama konusunun başka olması gerekiyordu. Mustafa bana baktığında öğretmen masasına doğru ilerledim ama Zühal hemen elimdeki paspası kaparak bana göz kırptı. Kimsenin duymayacağı bir şekilde. -Söylemiştim bu işte sen yoksun. Ben temizlerim şekerim. Mustafa bana bakarken biraz gergindim, az önce gerçekten Betül hocanın tehdidine maruz kalmıştım. -zühal, Betül hoca az önce bana kameralara bakacağını ve benim bu işte bir parmağım varsa bana haddimi bildireceğini söyledi, dahası seni kurtaran bir Kuzey hoca da olmayacak dedi. Zühal durdu ve sinirle baktı. -Götü boklu karı, gücü sadece sana mı yetiyor. Tabii ki ölüyor, kuduruyordur şu an kıskançlığından. O gün Kuzey hoca seni savununca ölmüştür kıskançlığından ee senin güzelliğinle kıyaslanamayacak çirkinliğini de hesaba kattığımızda resmen rakip görmüş seni ama korkma hiçbir şey bulamayacağı gibi sana hiçbir şey de yapamaz. -Çok garip baktı, sanki düşmanmış gibi ama ilk kez böyle gördüm onu gerçekten bana kinlenmiş gibiydi. -Çok normal, çok güzelsin Kardelen, gerçekten çok güzel ve güzelliğin karşısında Kuzey hocanın senin için. O an telaşla sözünü kestim biri duyarsa rezil olurduk. İrileşmiş gözlerle bakarken Zühal güldü. -Tamam be, sakin ol. Yani demek istediğim kıskançlıktan ne yapacağını şaşırmış sana vurma gibi bir hakkı olmadığı için kendini havalı sanarak hak etmediği statüsünü kullanmaya çalışıyor boşver sen. düşünme bunları. Ne kadar düşünmek istemesem de içimde garip bir his vardı. göğüs kafesimde bir huzursuzluk sızı şeklinde kendini gösteriyordu. -Bak iki dersimiz boş. Ne demiştim iyi bir plan her zaman özen gerektirir. Başımı salladım umutsuz vakasın dercesine. O an Zühalin gözleri bir noktaya takıldı istemsizce o tarafa baktığımda Emre, İremin saçlarını okşuyordu. Gerçekten yaptıkları sanki samimiyetsiz bir gösteri gibi geliyordu, Zühalin kalbini kırmak için yapıyorlardı. Emre bilerek parmakları İremin saçlarında iken Zühale baktı ama kibirli bir gülümse ile. Zühal çekti gözlerini ve paspası bırakmak için hızla sınıftan çıktı. Yerime oturup çantamdaki telefonuma baktığımda iki mesaj vardı ve kalbimin sadece ismini görmemle hızlandıran adamdan dı. Ya bu Kuzey hoca büyücü falan mıydı acaba? Kalbimi öyle hızlandırıp tüm kötü hisleri ile bir mesajı ile siliyordu resmen. Kuzey hoca: Seni özledim güzelim. İstemsizce gülümsemiştim, biri görecek diye ödüm kopuyorken resmen duvara doğru bütünleşmiş bir şekilde mesaja bakıyordum. Ya bende özlemiştim işte sabahtan beri onu görmek istiyordum korkumdan telefonla mesaj atmaya cesaret edememiştim okulda ama Kuzey hocanın cesaretinin yanında bile geçemezdim. Kuzey hoca: Sende özledin dimi beni. İlk randevumuzu haber vermek için yazıyorum. İlk randevumu mu? Ne demek istiyor? *Anlamadım ne randevusu?* Anında mavi tik olduğunda gülümsedim gerçekten mesajıma bakması bile içimi kıpır kıpır yapıyordu. Kuzey hoca: Ne demek ne randevusu güzelim? Biz seninle olmak sevgili bu yüzden çıkmak randevuya. Anlatabildim mi? Güzelim dedikçe kalbim kanatlanıyordu, bir kelimeyle yakıyordu içimi anka kuşu gibi sürekli ateşinde yanıp geri küllerimden doğuyor gibiydim ama öyle korkuyordum ki birine bir şey çaktıracağım diye mimiklerimi kontrol altına almak çok zor geliyordu. *Ya her şey çok hızlı değil mi? hani biraz daha zaman geçse olmaz mı?* Of yazar yazmaz pişman olmuştum. Aptal gibi hislerim ile bedenim ters orantılı işliyordu onunla zaman geçirmeyi, tanımayı her şeyden çok istiyordum ama aptal gibi korkum her şeyi mahvediyordu. Kuzey hoca: beraber vakit geçirerek geçireceğiz zamanımızı, yoksa hala benden korkuyor musun? Haklıydı benim gibi bir aptalla olduğu için her şeyi yanlış hissettiriyordum. *Hayır, ben sadece biraz heyecanlandım ondan.* Resmen sıçıp sıvamış gibiydim şu an. Kuzey hoca: o zaman randevuya çıkmamızın bir sakıncası yok güzelim. Bunu senden istediğim için gerçekten kötü hissediyorum ama hafta sonu ailenin izin vermemesi ihtimali var, hafta içi de okuldan sonra zaman kalmaz ailen kızar bu yüzden boş günümde diyorum bir güncük okula gitmesen olur mu? Gözlerimi kırpıştırıp birkaç saniye yanaklarımı dişleyerek mesajı anlamaya çalıştım, o an gerçekten seslice salak gibi ekrana bakarak gülümserken beni kötü yola sürükler gibi okula gitmememi isteyen matematik hocamla tezat bir durumun içerisinde gibiydik. -Neye gülüyorsun bakayım? Mustafanın sesi ile telaşla ekranı kapatırken cevap verememiştim yanaklarım kızarırken yanımda ayakta duruyordu. Görmemiştir inşallah diye dua ederken merakla bana bakıyordu. O mesafeden gözleri kartal, şahin ve tüm iyi gören hayvanlar gibi değilse imkansızdı. Derin bir nefes alarak normal durmaya çalıştım. -Komik bir mesaj atmışta arkadaşım ona bakıyordum. Mustafa izin almadan yanıma oturduğunda aklım hala Kuzey hocaya veremediğim mesajda idi. -Kedileri son zamanda tek başıma besliyorum. Ah kediler gerizekalı Kardelen onları nasıl unuttun. -Çok özür dilerim ve teşekkür ederim Mustafa son zamanlarda hastaydım tamamen aklımdan çıkmış. Gülümsedi. -Şaka yapıyorum evet hastaydın. Şu an iyisin değil mi? Başımı salladım. -Evet gayet iyiyim. Aramızdaki sessizlik rahatsız hissettiriyordu. Bilmiyorum ama sanki ikimizde de bir şeyler değişiyordu ben Kuzey hocanın yanında kendimi hiç olmadığım kadar rahat hissederken şu an sanki daralıyor gibiydim ama sebebi sadece benden kaynaklı değildi. Mustafa da bir huzursuzluk vardı sanki biraz keyifsiz gibiydi. Aklıma sürekli mesajı görüp görmediği şüphesi geliyordu. İstemsizce utanarak dudaklarımı dişliyordum sürekli. Anlamam gerekiyordu. -İyi misin Mustafa? Sanki biraz keyfin yok. Keyifsiz demem ile sanki daha kötü olmuş gibiydi. Morali daha da bozulunca yanlış bir şey söylediğimden korktum. Mustafanın başı öne eğikti bana döndüğünde gözleri dolmuştu. O an merakım artarken kaşlarımı çattım. -Kardelen, annem galiba kansere yakalandı. O an yutkunamadım, bu sabaha kadar gülüşleri ile hepimizi ısıtıyorken şu an gülüşleri çekilmiş gibi acı içinde bakıyordu. Gerçekten üzülmüştüm ama utanarak da olsa mesajlarımızı görmemesine rahatlamıştım. Yine de destek olmak amacıyla koluna dokundum. -Çok üzüldüm Mustafa Allah şifa versin ama emin değil misiniz? -Bugün biyopsi sonuçları çıkacak. -Sorulmaz ama ne üzerine kanserden şüpheleniyorlar? -Basit bir sağlık taramasında iken göğsünde bir kitleye rastlamışlar hemen biyopsi aldılar bugünde çıkacak biraz endişeliyim. Doktor biraz umutsuz konuştu., -Hayır ya Allahın izni ile bir şey olmaz dua edelim. -Sağol Kardelen, sorunlarımla seni de üzmek istemem ama desteğini hissetmek bile çok güzel hissettirdi. -Ne demek her zaman biz sınıf arkadaşıyız sonuçta birbirimize destek olmamız normal. Mustafa kalkarken yanımdan moralim bozulmuştu gerçekten, Kuzey hocanın mesajına bakarken birkaç mesaj daha atmıştı. Kuzey hoca: Güzelim orda mısın? Kuzey hoca: Bir şey mi oldu? Geleyim mi? Yok artık, kendi kendime seslice sorarken cevapladım. *Arkadaşım gelince cevaplayamadım özür dilerim.* Mustafa baktım arkadaşları ile gergince sohbet ediyordu. üzülmüştüm gerçekten dünyada çok fazla dert vardı ve biz yaşadığımızın her zaman en büyük olduğunu sanıyorduk. Kuzey hoca: O zaman cevabın nedir güzelim? Zühal sinirinin geçmesi için birkaç dakika ayna ile bakışmıştı. Kendisini sakinleştirip lavabodan çıktığında duvarın köşesinde bekleyen Emreyi gördü, hiç umursamadan yanından geçerken. -Ne oldu moralin bozuldu değil mi? Zühal anlamaz bakışlarla bakarken Emre kendisine zafer gülüşü ile bakıyordu. Hiç tanımadığı bir Emre gibiydi şu an gülüşü yabancı olan bu kişi. -Sen neden bahsediyorsun be? -Anlamamazlıktan geliyorsun, işte bende beni reddedip herkesin içinde onurumu kırdığında böyle hissetmiştim ama şu an görüyorum ki her şeyin bir karşılığı var. Yaşattığın her hissi yaşamadan ölmeyeceksin. Zühalin gözleri sinirden tekrar dolsa da saçlarını arkaya doğru savurup inat bir gülümseme ile baktı. Bu karşısındaki yeni yetme de kim oluyordu. -Biliyor musun? İyi ki seni reddettim yoksa nasıl bir piç olduğunu asla göremeyecektim. Şimdi Emre de sinirlenmişti. Zühalin üzerine yürürken asla bir adım bile gerilemedi Zühal. Korkmuyordu ondan kimseden korkmazdı. -Doğru konuş. -Ne oldu o küçük egon yoksa incindi mi doğruları duyunca? Bana bak Emre senin bu sert, kendini bir bok sana havan bana sökmez o havanı alır içinde şişirir şişirir sonra sönük bir osuruk balonu olana kadar seni ezerim. O orospu İremle olan ilişkinle gözümde azıcık olan değerini de tamamen sildin bir daha sakın ama sakın bana ahkam kesmeye kalkma yoksa pişman olursun. Emrenin yanından cevap bile vermeden ayrıldı Zühal resmen sinirden titriyordu. Hadiz köpek bir de kendisine ahkam kesiyordu. Gerçekten nasıl bu çocuğa karşı bir şeyler hissetmişti. Birinden soğuduğu an buz gibi oluyor ve onlara karşı beslediği hislere şaşıyordu ama Emre sanki gözlerinin önünde çift kişilikli gibiydi. Kendine hayret ve sitemle sınıfa girerek hemen yerine oturdu. Sınıftan çıkarken keyifle çıkmış ama şu an sanki üzerine bir atom bombası atılacakmış gibi sinirli ve tedirgindi. Elleri titriyor ayaklarını sürekli yere vuruyordu. O Emreyi dövemediği için şu an duvarları kemirip bir köstebek gibi her yere delikler açmak istiyordu. -ne oldu sana? Şaşkınca bakan arkadaşına döndü. -Ne olsun götü boklu veletlerle uğraşıyorum. O Piç Emre varya bana ahkam kesmeye kalktı. Sözde ben ona yaşattığım duyguları yaşayacak mışım falan. Ya ben bu iti nasıl beğendim ya. Kendini bir bok sanan, iğrenç hamam böceği, klozet suratlı herif. Kardelen arkadaşının sinirini görünce aklına bir fikir gelmişti. O an bundan Zühalin bile haberi yoktu ama Kardelen bu fikir için kendini içten içe tebrik etti. O an aklına gelen fikir Zühalinde kaderinin değiştiği gündü….
|
0% |