@kireina
|
GÖRSEL: CİHAN Heyecandan ölecek gibiydim, bugün on sekiz oluyordum içimdeki şeytan bırak her şeyi arkanda kaç git Kuzey ile uzaklara diyordu. Artık reşit olduğum için annemlee üşenmeyip Muge anlı ya da çıkarlarsa ben kayıp değilim derdim. Kendi kendime saçmalarken. Soğuk ve kar yüzüme değiyordu usul usul, öyle güzeldi ki bu yaşıma kadar hiç kutlamamıştık annem günah, babam gereksiz demişti ama hissediyordum Kuzey unutmamıştı, ondan hiçbir hediye istemiyordum sadece sarılsa ve iyiki doğdun dese bile bana yeter. O mavi gözleriyle baksın aşkla ben Allah'tan başka ne isterim ki? Biraz hızlanmıştım gerçekten soğuk olmaya başlıyordu, aşkın sarhoşluğu yine benim aklımı başımdan almaya yetmişti. Okulun kavşağından yukarı doğru ilerledim ve hafifte olsa içim burkulmuştu. Zaman ne kadar hızlı akıyordu böyle altı ayım kalmıştı ama onda bile kokrmuyordum kuzeyle iken emindim o beni okuturdu, yanımda dimdik durur evlenince bitirirdim okulu her zaman pozitif olacağım artık, bugün doğum günüm Kardelen kendine gel ve tüm olumsuzluklardan uzaklaş. Okula girdiğimde telefonum titredi hızla binaya girdiğimde yüzümde yine güller acıyordu. Kuzey Hoca🧭: günaydın minik güzelim. Üşümüş görünüyorsun, çantanı bırak bodrum kattaki depoya gelsene sarılayım. Her ihtimale karşı değiştirmemiştim adını sadece sonuna bir pusula eklemiştim. Kalbimin gittiği tek yön oydu çünkü, onun mavileri benim gideceğim tek yoldu. Gülerek merdivenlere ilerledim. "Maşallah neşen yerinde!" Gülümsemem Betül hocanın bana olan küçümseyici gülüşü ile dondu dudaklarımda hemen ekrano kapatarak bana doğru gelişi ile durdum ve yutkundum bu kadın günden günde görünmez bir yılana dönüşüyordu. Kola şakasında parmağım olmadığına bir türlü inanmamış ama kanıt bulamadığı içinde bir şey yapamamıştı. Suçlu yoktu ama Betül hocanın gözünde ben suçluydum. O günden beri sürekli dikkatle beni izliyordu bir açığımı bulmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu ama özellikle dikkat ediyordum. "Anlamadım hocam." İstemsem de saygımı bozmadım. Yan taraftaki öğretmenler odasının kapısı açıktı, dışarıdan biri görse sanki gerçekten öğrencisine selam veren neşeli bir öğretmen sanırdı ama öyle değildi gerçek bakışları sahteliğin ardında gizlenmişti. Agir ağır ilerlerken topuklu botları zeminde değil kulaklarımda yankılanıyordu. Tam önüme geldi ve ellerimin arasına sıkı sıkı tuttuğum telefonumu işaret etti. "Okulda telefonların kapatılması gerektiğini üç yılda öğrenmiş olman gerekmiyor mu KARDELEN?" adımı bastıra bastıra söylerken aramızdaki gerilim sanki bir adımla beni çarpacak gibiydi. Gözlerinde şimşekler çakıyordu. "Bakıyorum neşende yerinde, eskiden bu kadar gülmüyordun ama bu yıl baya neşen falan arttı Kardelen, ne güzel." "Birazdan kapatacağım hocam birde, Büyüyoruz hocam artık eskisi gibi çekingen olmak yerine Zühalin sayesinde daha sosyal biri oldum. Gülmek aslında sandığım kadar utanılacak bir şey olmadığını anladım." "Artık yeni insanlar ile daha aktifsin görüyorum zaten." "Nasıl yani?" Betül hoca sanki bir sır verecekmiş gibi öne doğru eğildi. Gözlerindeki alev sanki beni yakmak istiyor gibiydi ürktüm. "Dikkat et diyorum Kardelen çünkü bu aralar hava baya soğuk ve karlı bir an dikkatsizlik ile ayağını kaydırabilirsin." "Hocam." "Betül hocam." Kuzey seslendi ikimizde ona doğru döndüğümüzde Betül hoca hayranlığını gizlemeye çalışıyordu ama ellerini bilmişçe göğsünde bağladı. "Buyrun kuzey hocam" Kuzey bir an ne diyeceğini bilemedi, anlamıştım seslerimizi duymuştu be Betül hoca bilerek bağırarak konuşuyordu. Çok fenaydı gerçekten. Gözleri alev alevdi. "Hocam kahve almaya gidiyorum sozde ister misiniz?" En uygun bahaneyi bulmuştu ama Kuzey bile farkındaydi bu kadın gerçekten tehlikeli ve şüpheli yaklaşıyordu. Sevimli, yapmacık bir şekilde güldü. Sevgilimi, beğeni ile süzmesi hiç hoşuma gitmese de susmak zorunda kalmıştım. "Teşekkürler hocam, çok incesiniz." "İzninizle." Diyerek merdivenlere giderken içimden. 'töşökkörler höcöm çök öncösönöz.' diye taklid ediyordum sinirle, kıskançtı kendisinin olmayan sevgilimi sahiplenmiş hayır doğru kelime yapışmıştı resmen. Sınıfa girdiğimde yerler kar ve soğuktan ıslaktı, Zühal benden önce gelmişti yanına oturduğumda yine Serkanla konuşuyordu. "Günaydın" Zühal hiç cevap vermedi ve telefonu bırakıp çantasından minik bir hediye paketi ile bana bakıp haylazca güldü. "İyi ki doğdun kardelen, iyi mi doğdun kardelen, iyi ki doğdun iyiki doğdun, mutlu yillar sana." Gözlerim dolmuştu her yıl ilk oluyordu bu yıl da öyleydi, Kuzey daha kutlamamıştı. Dostuma sımsıkı sarıldım. "Zühal, canım benim ne gereği vardı? Teşekkür ederim." "Olur mu öyle şey sen benim en yakın arkadaşımsın tabii ki sana hediye alacağım da bir şey mi oldu?" Moralimin bozuk oluşunu bile heme anlamıştı. "Betül hoca yine girerken bana imalı imalı sözler söyledi, değişik bir şey yok." "O sokak karısını bir gün alıp pavyona satacaksın görecek anyayı, konyayı." "Boşver zaten sonrasında Kuzey geldi hemen dikkatini dağıttığı anda kaçtım" "Boşver, Kuzey hoca hiç yüz vermiyor ya ona ölüyor, kuduruyor sadece köpek gibi." Dudaklarımı büzdüm ve aldığı hediyeyi açmaya başladım. Düşündükçe sinirlerimi bozuyordu, daraltıyordu beni. Zühal bana çok zarif bir kolye hediye etmişti. Yıldız ve ay şeklinde taşları ile çok zarifti. Minnetle baktım, yanaklarımı sıktığında Zühal gelen mesaj ekranını sırıtırarak bana çevirdi. "Bakar mısın bana aşık bu çocuk." "Serkanla baya ilerlediniz. Neden karşılık vermiyorsun." "Sevgili olunca değişir diye korkuyorum yoksa bir şansı gerçekten hak ediyor. Emre yavşağı gibi değil." "Bence serkan değişmez asla" "Biraz daha böyle gitsin şu an çok iyiyiz öyle kalsın." Tam önümüzden sinirle İrem ve Emre geçtiğinde Emre Zühalin yüzündeki gülümsemeye odaklanmıştı. Zühal görmemişti ama ben görmüştüm herkes gerçekten hak ettiğini buluyordu işte. Kızgın bakıyordum ona hiç beklediğim gibi çıkmamış hırsları ile insanların duyguları ile kolayca oynayabiliyordu. Mustafa'nın da morali bozuktu annesinin hastalığı ilerliyordu ama Zühal kolumu deler gibi dürttüğü için ona dönmek zorunda kalmıştım. "Ne oldu Zühal?" "Kanka, bugün doğum gününü kutlayalım mi, okuldan sonra bir pasta yeriz." Buruk bir hüzünle baktım. "Annemin artık karnı belli olmaya başladı biliyorsun canım, en ufak bir sorunda katlanılamaz bir sinirle karşılık veriyor, eve geç gidersem mahveder beni. " Zühal otuz iki diş sırıttığında aklına çoktan bir şey gelmişti. “”Kanka peki ya daha öncesinde kutlasak nasıl olur” Yine aklındaki tilkiler çalışmaya başlamıştı anlatsın diye devamını bekliyordum. “Bak şimdi son iki ders gidelim zaten devamsızlığımız neredeyse çok az. Senin sayende bende hiç gelmemezlik yapmadım altı üstü bir gün yoktuk bir de yarım gün yok oluruz.” “Saçmalama Zühal nasıl gideceğiz okulda güvenlik var?” “Hihihih, sen gerçekten kankanı hiç tanımamışsın bir kaçmayacağız ki kendileri gönderecekler.” “Nasıl yani?” Zühal planını anlattığında yine gözlerimi irileştirerek bakıyordum ona. Aklındaki tilkileri biraz olsun derse kullansaydı NASA’ dan kendisine teklif bile alırdı. “Zühal, saçmalama bir doğum günü pastası için resmen proje yapmışsın, ben anlamıyorum ki sen hangi ara düşünüyorsun bunları?” Zühal başını işaret ederek. “Kanka burdaki çarklar asla durmuyor ya kanka ne olur lütfennn? Baksana çok güzel kar yağıyor. Hem serkan da yardım edecek.” “Zühal asıl amacını şimdi belli ettin. Serkanla görüşmek için beni kullanıyorsun.” “Ya kanka valla yok. Biz Serkanla konuşurken bugün doğum günün olduğunu söylediğimde kendi teklif etti hadi ya şu güzel kar manzarasında oturup ders mi işleyeceğiz hani güzel anılar birikterecektik.” Yavru kurbağalar gibi bakarken başımı iki yana sallayarak güldüm. “Kuzeye haber vereyim bari, her okul çıkışı aynı yerde görüşüyoruz beklemesin beni.” “Ver ver, oh be ayyy valla midem çatladı seni ikna edene kadar.” “Salak!” Coğrafya dersi başlarken hızla Kuzeye mesaj attım ama doğum günümü kutlayacağımı söylememiştim sadece derse girmek istemediğimi söyleyerek yazmıştım. Kendi hala kutlamamıştı ve moralim bozulmuştu ama çaktırmamaya çalışıyordum. İkna olduğunda bile sormamıştı kalbim kırılsa da belli etmedim ama galiba unutmuştu. Son iki derse kadar Kuzeyi bir kere görmüştüm ama hala kutlamamıştı zaten sinirli duruyordu, okulda olduğumuz için ve gardiyan gibi sürekli her yerde dikkatle bakan Betül hocanın yüzünden de soramıyordum. Matematik sorusu götürmeye çalışmıştım ama Kuzey gerçekten sinirliydi hızla soruyu çözüp elime kitabı iliştirirken şaşırmıştım. Kötü bir şeyler olmuştu ve sebebini öğrenmem gerekiyordu. Son iki derste ise Zühal çok kötü rahatsızlanmıştı, midesi o kadar ağrıyordu ki Müdürün odasından hastaneye gitmek için velisini aramıştı. Ah unuttum tabii ki bunlar Zühalin üstün oyunculuk performansı ile olmuştu. Serkan kendisini kuzeni diye tanıtırken Zühal tuttuğu elimi asla bırakmıyordu. Müdüre benimde yanında gitmemi istemişti. Annesi şu an şehir dışında misafirlikte idi yanında refakatçi kalmamı istemişti. Müdür ilk başta şüphe ile yaklaşsa da Zühal öyle bir oynuyordu ki sonunda yanında refakatçi olarak okuldan çıkmıştık. Arabaya binene kadar ağrıdan belini doğrultamayan Zühal arabaya bindiği anda yeniden doğmuş gibi kahkaha atarak Serkan ile çak falan yapıyordu. Zühal Serkanın yanına geçerken arkada tek kalmıştım. Aklımda sürekli Kuzey vardı. sinirinin sebebini öğrenmek istiyordum mesajlarıma bakmıyordu, önemli bir şey olmuş olmalıydı onu öylece bırakıp gelmek hiç içime sinmemişti. Serkan bizi yine arkadaşının lüks restoranına doğru götürürken Zühal ile kahkahaları arabanın içinde yankılanıyordu. Onlara bakarken normalde eğlenmem gerekiyordu ama sessizlik içinde etrafı izliyordum. Araba durduğunda yakamdaki öğrenci kimliğimi çıkarıp elime aldım. Çantalarımızı arabada bırakırken kimliğimi dalgınlıktan elimde unutmuştum. Zühal koluma girerek girişe ilerlerken gülerken beni sarstığı için sert bir bedene çarptım. Gözlerim irileşti utançla. “Çok özür dilerim.” Adam yüzüme bakarken çarptığımda elimden fırlayıp yanına düşen kimlik kartımı aldı ve sessizce bana uzattı. “Önemli değil.” Sesi soğuk ve mesafeliydi o an daha çok utanmıştım. Zühale sitemle bakarken beni yumuşatmak için tatlı tatlı gülüyordu. Serkan içeriye girmişti çoktan. Arkasından giderken adamın bakışlarını hala sırtımda hissediyordum ama utançtan birazdan yerin dibine girmemek için acele ile içeriye girmiştik. Oturduğumuz masaya doğru ilerlerken gözlerim elinde yanan mumlarla süslediği pastası ile bana mavi ummanları ile bana Kuzeyi görmüştü. Sinirinden eser kalmamış, aşkla ve karizmatik gülüşü ile bakıyordu. Kalbim heyecandan yarışa girmiş bir şekilde iken gözlerim yine sadece onu görmeye başlamıştı, ona ilerlerken heyecanlı ve şaşkındım. Tam önünde durduğumda duvar kenarında sakin bir masa olduğumuz için mutluydum, etrafımdaki herkesi çoktan unutmuştum bile. yanan mumların ışığında daha yakışıklı duruyordu. Pastayı bana doğru eğdiğinde üzerinde “Kışın açan en güzel çiçeğime” Yazıyordu, gözyaşlarım yanaklarıma doğru yol alıyordu bile. o an Serkan ve Zühale baktığımda sanki önceden haberleri varmış gibi gülüyorlardı. O an gözlerimi kıstım, beni kandırmışlardı. Tekrar mavi gözlerine döndüm. “Unutmamışsın.” Çapkınca kıvırdı dudaklarını. “senin gibi bir güzelliğin doğup hayatıma girmesini nasıl unutabilirim ki?” “Ama sinirliydin.” “Sadece anlama diye seni kandırdım.” “Ya!” “Hadi bir dilek tut ve üfle. Özür dilerim sana daha büyük bir kutlama yapmak istiyordum ama ileride, herkese özgürce bizi gösterdiğimde bunların hepsinin telafisini yapacağım.” “Hayır bu hayatımda geçirdiğim en güzel doğum günü. Bunun fazlasına gerek yok. En büyük kutlama bile senin yanımda olmanın mutluluğunu veremez bana.” “Seni çok seviyorum güzelim, hadi dilek tut ve üfle.” “Her zaman Kuzeyimle olmak istiyorum, onu sevmek istiyorum, beni sevmesini istiyorum.” Dedim içimden ve üfledim, bilseydim daha detaylı dilek tutardım……..
|
0% |