@kireina
|
MEDYA: KUZEY Sonunda okulun olduğu kavşağa geldiğimde rahatlamıştım sanki bu ana kadar biri beni elimden tutup kapalı odaların ardına çekecekmiş gibi hissettiriyordu. Okula adımımı atarken etrafımdaki yaşıtlarımla beraber şu an daha rahat nefes alıyordum. "Oh be!" Dedim kendi kendime en yakın arkadaşım olan Zühal okulun bankında yine tüm neşesi ile okulu inletiyordu bu kız gibi olsam gerçekten hayat daha yaşanılabilir olurdu. Beni gördüğünde yerinden kalkıp resmen üzerime doğru uçmuştu, bütün yaz çok fazla görüşememiştik çünkü annem ve babam kızların çok fazla arkadaşının olmamasına inanıyordu eğer çok arkadaşım olursa beni doğru yoldan çıkartır gibi aığ bir düşünceye sahiptiler. Onlara karşı çıkma gibi bir gücüm yoktu, beni okuldan alırlar diye o kadar çok korkuyordum ki tabii buna babamdan ve annemde yiyeceğim dayaklarda eklenince sadece susup arada izin aldığım anlarda bize davet edebilmiştim Zühali. Sürekli beni dışarı çağırsa da ona bir şey çaktırmadan sürekli bir bahane uydurmuştum. "Kardelennnn!" Bana sımsıkı sarıldığında ona karşılık verdim. "Günaydın, günaydın." "Günaydın Zühal. Afyon'un patlamış gibi bu ne enerji?" "Hadi kanka bugün lisenin en güzel yaşlarını yaşıyoruz. Hayatta bir kere lise üç olursun tadını çıkar, hem belki bu yıl çok yakışıklı bir sevgilin de olabilir." "Şiişt!" Diye dürttüm onu o kadar sesli bağırıyorduki çevredeki öğrenciler durup durup bize bakıyordu sürekli. "Zühal ne sevgilisi oturup düzgünce geleceğin için ders çalışsana." "Canım o işi zaten sen yapıyorsun. Senin çalışman ikimize de yeter biliyorsun." "Bak bu yıl valla kopya vermem otur çalış." Dudaklarını büzdü. Benden daha güzeldi ama kabul etmiyordu, simsiyah uzun saclari ve kemikli yüz yapısı ile çok alımlı duruyordu genç kızlık gerçekten Zühalde baya iyi ilerliyordu onun aksine bense ne kadar güzel deseler de inanmıyordum çünkü bana güzel dedikçe annemler beni dışarıya yollamak istemiyorlardı. İstemiyordum çirkin desinler istiyordum. "Verirsin verirsin bana kıyamazsın sen sarı şekerim." "Zühal ya" diye utandığım da ilk ders zili çalıyordu. Bütün öğrenciler yılın geleneksel konuşması haline gelen müdürü dinlemek için bahçede toplanırken tüm hocalar da arkamızda veya etrafımızda dağılmışlardı o an gördüm. Müdürün arkasında ellerini göğsünde bağlamış bir şekilde etrafı seyrediyordu. Yutkundum gözleri tüm öğrencileri süzerken benimle kesişti. Sanki elektrikler çarpıyordu öyle karıncalanmıştı bedenim. Masmavi gözleri vardı derin derin bakıyordu buradan bile görebiliyordum mavi olduğunu. Gözlerini üzerimden çektiğinde sanki bedenim alttan beni yakmaya başlamıştı bile. Kimdi bu adam? Ögretmen olamayacak kadar gençti acaba müdürün bir akrabası mıydı? Müdür konuştu ama sesini duymuyordum, her şey silinmiş sadece adını bile bilmediğim beni kendisine çeken mavilere bakıyordum. Zühal açılan dudaklarımı alttan eliyle düzenlediğinde utançtan yerin dibine girecektim resmen. İnşallah beni bu halde görmemiştir. Şaşkınca Zühale baktım o da benim ağzı açık baktığım yere baktığında bir o harfi oldu dudakları "KANKA! valla hızlı çıktın ve turnayı gözünden değil resmen götünden vurdun. Bu ne be! İlah mısın? Silah mısın be adam! Tamam kanka ilk sen gördün senindir git yürü be hatta koş." Hayretle baktım arsızdı Zühal utanmadan nasıl boyle söylerdi biri duysa codden beni abaza biri sanacaktı. "Zühal saçmalama tanımadığım bir adama ne diye yürüyeceğim dalmışım sadece." "He he ondan kanka ama zaten baksana okulun yarısı müdürü değil adamı izliyor acaba kim? Müdürün akrabası falan mı?" Hepimiz aynı düşünüyorduk öğretmen olma ihtimalini çoktan elemiştik bile. |
0% |