@kireina
|
Hiç bir ses duymuyordum, gözlerimi açmak istesem de bir türlü yapamayacak kadar bedenimde bir ağrı hissediyordum, ama normal fiziksel bir ağrıya karışan bir zihin ağrısı çekiyor gibiydim. Kirpiklerim kurşun gibi ağırdı bu yüzden biraz zorladığım da en fazla aralayabilmiştim. Koyu, soluk ve kasvetli bir gri renk görüyordum ama ne olduğunu anlayamadım, renkler birbirine karışıyordu, biraz daha zorladım kendimi sonunda sadece gözleri açık bir robot gibi tavana bakıyordum. Rahatsız edici eski bir yatakta yatıyordum ve ayağımda bir ağırlık hissediyordum ama bakacak kadar bile enerjil yoktu. İlk olarak eski ve karanlık olan odaya baktım, pencereleri tahtalar ile iki taraftan da çivilenmiş odaya güneş ışığının girmesini engelliyordu ama tabii ki amacı bu değildi, odada başka hiçbir şey yoktu, rahatsız edici bir yatak, kasvetli bir ahşap odada yatıyordum. Başım sanki bir balyoz ile vurulmuş gibi ağrırken hala ne olduğunu anlayamıyordum ama zaman geçti, zihnim yerine geldikçe dehşete düşmeye başladım. Gözlerime oturan dehşet gözyaşları yanaklarıma ve üzerime hala duran okul üniformalarıma akarken hemen yataktan kalkmaya çalıştım, çantam yoktu. Ne zamandır buradaydım. Hava kararmıştı Aman yarabbim! Ailem, Kuzey? Ayağa kalkmaya çalıştığımda bir zincir sesi ile durdum sol ayağıma takılı kocaman bir pranga vardı, ne yapacağım diye düşünürken daha hareket ettirmekte zorlandığım bu prangayı açmak için bir şey aradım odada yoktu. Lanet olsun! Burdan çıkmam lazım. Yataktan kalktığımda ayağımdaki pranga beni sadece en fazla iki metre ilerlememe izin veriyordu o an duyduğum ses ile dondum kaldım. Biri geliyordu, ağlamam artarken odanın kapısı açıldığında içeriye iğrenç gülümsemesi ile Cihan girmişti. Midem bulanıyordu onu gördükçe içimdeki canavar onu öldürmek istiyordu ama dumura uğramış gibi kaskatı kesilmiştim, bana baktı iğrenç, taciz eden gözleri ile eğlenerek. Ellerim ile bedenimi kapatma ihtiyacı hissettim o derece edepsiz bakıyordu gözleri. Beni baştan aşağı süzdüğünde odanın dışarısına baktım ama loş ışıkta yanan bir koridora açılıyordu. "Uyanmışsın güzelim." Kuzeyin ağzından çıktığında mutluluktan havalara uçtuğum kelime bu Cihan denen itin ağzından çıktığında kulaklarımı tırmalıyordu. Havalı tutmaya çalıştığı ses tonu iğrençti, her şeyi iğrençti. "Ne yaptın bana?" Kahretsin sesim titremişti, sorumu es geçerek bana yaklaşmaya çalışırken o yüzündeki keyif gülümsemesini silmek için her şeyi yapabileceğimi fark ettim bu iğrenç ötesi yaratık resmen benim içimdeki en kötü insanı çıkaracak kadar şeytandı. "Daha hiçbir şey yapmadım güzelim, burada bu eski yerde yapmam en azından." Suratına tükürmek istedim, boyu uzundu, kasıklarına tekme atmak istedim, kaçmak istiyordum bedenim titriyordu o konuştukça. "Bırak beni, evime gitmek istiyorum. Kaç saatir buradayım ailem, nişanlım beni merak eder. Bırak beni." Ne kadar nefret etsem de sesim çaresiz çıkıyordu. Ayağımdaki pranga olmasa bir şekilde kaçabilirdim ama Cihanın gözleri parlıyordu sanki çaresizliğim den keyif alır gibiydi benim titremem yüzünden bedenimi zar zor ayakta tutuyordum. "Artık bir nişanlın yok Kardelen, artık nişanlın benim." Şok içinde ona bakarken pantolonun cebinden çıkardığı yüzüklerimi gösterdi. O an bana huzur veren yüzüklerin yerinde yeller estiğini ancak idrak edebilmiştim o an gurur, onur ne varsa unutmuş delirmiş gibi Cihana saldırmaya çalışmıştım ama hepsi boşa bir çaba idi. Ağlıyor yüzüklerimi geri vermesini haykırsam da Cihan rahatlıkla benden kurtulabiliyordu. Zincirlerin izin verdiği son noktadan biraz daha geriye gittiğinde ona ulaşamadım. Vahşi bir hayvan gibiydim sadece ağlıyor yüzüklerimi istiyordum bana alayla baktıkça çileden çıkıyordum. "Artık boşa direnme, o çok sevdiğin nişanlın yok artık. Sana iyilikle yaklaştım ama sen beni buna mecbur Bıraktın kardelen. Sınırlarını zorladın, yapmak istemediğim şeylere mecbur bıraktın beni. Şimdi uslu bir kız ol ve artık daha fazla yapmak istemediğim şeyler yaptırtma bana." Sanki çocuk kandırır gibi iyi bir adam ses tonu takınmış ama üzerinde emanet duruyordu bu tavırlar. "Bırak beni, asla seninle evlenmem anlıyor musun beni? Pislik! Ben kuzeyi seviyorum anladın mı? Hastasın sen başka birinin nişanlısına yan gözle bakıp kaçıracak kadar edep yoksunusun ama göreceksin Kuzey beni kurtardığında bu yaptıklarının bedelini çok ağır ödetecek sana." Kendimden emin ses tonum ağlasam da kararlı idi ta ki cihanın beni bastıran kahkahasına kadar. Birden tekrar ciddileşerek bana yaklaşıp boynumu sıktığında gözlerimiz kesişmişti. İşte işte gerçeği buydu. O beyefendi, aptal iyi adam rollerinin arkasındaki caniyi görüyordum bakışlarında. Boğazım acısa da korkmadan bakıyordum gözlerine. Onunla evleneceğime ölürdüm korkmadan. " Çok sevdiğin Kuzeye bir daha asla dönemeyeceksin, böcek gibi ayağımın altında ezeceğim o adamı. Bana bir şey yapması için değil bence onun yaşaması için dua et. Ne dersin bana karşı geldiğin her an Kuzeyin canı yanacak ama o da yakında seni unutacak, unutmak zorunda kalacak." Dedi, her kelimeye bastırarak öfkeyle. İğrenç nefesi yüzüme vururken dişlerimi gıcırdatıyordum. "Asla, Kuzey beni asla unutmaz. Boşa hayal kurmuşsun. Beni asla bırakmaz o." Güldü, samimiyetden uzak rahatsız edici bir gülümseme idi. "Unutacak, bırakacak, hem de öyle bir unutacak ki seninle evlenirken çaresizce izlemekten başka bir şey yapamayacak. Şimdi uslu bir kız ol yoksa dediklerim de ne kadar ciddi olduğumu sana kanıtlamak zorunda kalırım. Nikah işlemlerini halledene kadar uslu uslu otur güzelim." Saçlarımı okşamaya çalıştığında başımı yana yatırdım, boğazımı gevşettiği ellerinden kurtararak direk ondan uzaklaştım. "Asla, asla seninle evlenmem." Tükürür gibi söyledim kelimeleri ama psikopat gibi gülüyordu kesinlikle hastaydı. "Cesur hallerin beni tahrik ediyor ama fazlası senin için acı olur. Eğer bana karşı gelmeye devam edersen canı yanan sadece kuzey olmayacak sende ona ortak olacaksın. Göreceksin benimle evlenmek için yalvarır hale geleceksin." "İstemiyorum işte istemiyorum. Ailem merak eder beni bırak bırak kim bilir kac saattir eve gitmediğim için arıyorlardır beni." "Saat gecenin üçü artık seni aramayı bırakmışlardır güzelim ama korkma müstakbel kocanın yaninda uslu bir kız olduğun sürece güvendesin."
Odanın kapısını arkasından şiddetle kapattığında, zincirler yüzünden kapıya bile ulaşamıyordum. Haykıra haykıra ağlıyordum arkasından hayir diyerek. Dizlerim artık beni taşınıyordu bir kabusun içine düşmüştüm. Delirmiştim. Kendime tokatlar atarak bu kabustan uyanmaya çalıştıkça tek hissettiğim yanaklarımdaki ısınan acıydı. Hayır ben Kuzeyden başkasına asla yar olmayacaktım. Kaç saattir beni arıyordu kesin delirmiştir şimdi oda eminim. Hayır benim sevdiğim adam beni kurtaracak eminim. Gözlerim sel olurken sevdiğim adama güvenim sanki ayakta tutuyordu beni... |
0% |