Yeni Üyelik
42.
Bölüm

42. BÖLÜM

@kireina

Öldür beni Allah'ım al yanına ne olur al. Ben ne yaparım Kuzeysiz, saatlerdir ağlamaktan ölüyor gibiydim, odadan çıkmak için hamle yaptığım da annem kapıyı kilitlemişti. Kuzeye gitmek istiyordum, ona gitmem lazımdı ama çıkarmıyordum. Odanın dışında sürekli ayak sesi gelirken amcamlar da gelmişti seslerini duyuyordum.

" Ben sana demiştim kardeşim, bu kızı okutursan bak başımıza iş açacak demiştim al bak! Namusumuzu yine iki paralık etti, verecek sadakanız varmış ki o Cihan denen adam bu kızı alacak yoksa alemin yüzüne bakamazdık."

"Haklısın abi, bilemedik anamın sözünü tutmaya çalıştım ben."

"Anam artık mezarda kardeşim, bak ben kızımı yaşı gelince evlendirip yuvasını kurdum. Okutmak da neymiş anam şu rezilliğimizi görse kahrından ters döner mezarında."

Nasıl da kibirle anlatıyordu amcam sanki bilmiyorduk kızını 16 yaşında evlendirip her gün koca dayağı yediğini bilmiyormuşuz gibi konuşuyordu. Yengemin cırtlak sesini duydukça delircek gibi oluyordum.

Saat kaçtı onu bile öğrenemiyordum ama amcamın iğrenç seslerini duymak istemiyordum beni diri diri suçsuz yere mezara gömmek istiyorlardı. Asla evlenmeyecektim ama intihar etmek günahtı. Allah'tan korkuyordum rabbime sığınmaktan başka ne geliyordu ki elimden?

Sesler git gide azalırken annem bana tepside yemek getirip sokak hayvanlarının önüne atar gibi koyup hiçbir şey demeden gözleri ile hakaret ederek çıkmıştı odadan. Gözlerim dolmuştu, yaşadığım kötülük ruhumu ağırlaştırıyordu yemek yiyemez bir haldeydim. Perdeyi araladığımda kuzeyin odasının ışıkları kapalıydı, canım yanıyordu bana olan bakışlarını hatırladıkça kalbime hançerler saplanıyordu. Halbuki emindim beni gördüğü gibi gelip kurtaracak diye ben ona dönebilmek için kendi hayatımdan bile vazgeçecek kadar severken o bana hüzünlü ve şüphe içinde bakmıştı.

Yutkunamadım bile, kalbimin ağrısından nefes bile alamaz haldeyken nefeslerim kesik kesik boğazımda takılı kalıyordu.

Saatler ilerledikçe mahalledeki ışıklar teker teker söndü. Babamlarda odasına doğru gidip kapıyı örtmüşlerdi. Ağlayarak dua ediyordum Allah'ıma ne olur beni bu durumdan kurtar diye. Belki de yaklaşık bir saat sonra ya da iki gerçekten zaman algımı yitirmiştim yatağımda öylece uzanmış ağlamalarım eşliğinde sabah olmaması için yakarır haldeyken pencereme atılan bir taş ile korkudan yerimde sıçradımm. Kalbimdeki korku yerini heyecan bırakıyordu, hissediyordum daha onu görmeden, duymadan varlığını hissetmiştim. Yavaş yavaş kalbim boğazımda atarken bir taş daha çarptı pencereme. Tülü hafifçe araladığımda mahalledeki direkte yanan lambalar sönmüştü ama yine de korkmamıştım. Zifiri karanlık olmasına rağmen pencereme doğru koyduğu merdivenden tırmanan o siyah silüete rağmen en karanlık anda bile aydınlanan mavileri gördüğüm anda kalbim birazdan ayaklarımın dibine düşecekti.

Hemen pencereyi açtığımda hızla yana kayıp içeri girmesine izin verdim. Üzerinde tamamen siyahlara bürünmüş bir halde olsa da kapüşonlusunun altındaki sarı saçları ve mavi parlayan gözleri ile bana baktığı anda kıyamet kopmuş gibi kalbim titremişti.

Bana sımsıkı sarıldığı anda sanki beni terk eden ruhum geri dönmüştü bedenime. O sıcaklık, hissettiğim o sevgi, ona olan özlemim sanki günler değil yüz yıllar sürmüş gibiydim alışkın olduğum, bağımlısı olduğum kokusunu derin derin içime çektim, beni saran kollarındaki güveni hissederken beline sarılıp ağlamaya başladım.

"Şist! Güzelim!"

Saçlarımı okşuyordu, daha sonra saçlarıma kondurduğu öpücükler ile benim ağlamam şiddetleniyordu ama annemlee duyacak diye ödüm kopuyordu. Kuzey geri çekildiği anda hasret kaldığım yüzüne dokundum, kalbimin bir yanı onsuz kalmış olduğu için acı içinde iken diğer yanı kavuşmanın verdiği bir mutluluk ile çicekleniyordu.

"Kuzeyim!"

Dedim fısıltı ile ağlarken, kuzeyin gözlerindeki özlemi görürken kendimi suçlu hissediyordum yorgun bakıyordu benim yüzümden böyleydi. Kırıktı.

"Güzelim! Benim güzelim, miniğim."

Hala gözyaşlarımı silerken telaşını görebiliyordum

 

"Ben bir şey yapmadım kuzey valla o beni kaçırdı."

Ağlayarak açıklama yapmaya çalışıyordum. Kuzey tekrar bana sarılıp kafasını saçlarıma gömüp bir öpücük bırakıp geri çekildi ve bakışlarını sabitledi özlem dolu bakışlarıma.

"Biliyorum güzelim, biliyorum küçüğüm merak etme bunun hesabını verecek."

"Ama ama beni görmeye gelmedin, neden? Kuzey neden? Neden eve girerken beni kurtarmadın? Neden beni görmeye gelmedin? Yüzüğümü aldılar zorla vermek istemedim ama zorla aldı yüzüklerimi, zorla neden neden?"

Kuzeyin gözleri dolmuştu ama ben ağladığım için puslu görüyordum. Kuzey sımsıkı sarılıp kokumu içine çekerken hala bu anın gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Kuzey alnıma onun olduğumu hissettiren bir öpücük koydu kokumu içine çekerek.

"Ben seni asla bırakmadım güzelim. O cihan iti seni kucağına aldığı anda anlamıştım seni kaçırdığını ama ters ve ani bir hareketle tekrar seni kaçıracağını anlamıştım bakışlarından. Gelmedim mi sanıyorsun? Kaç kere geldim annenler almadı beni içeriye. Telefonun da yoktu bu yüzden serkan ve Zühal ile planlı bir şekilde hareket etmek için ayarlama yapıyordum. O it bunun cezasını verecek güzelim. Beni bıraksan da seni bırakmam."

"Ben seni asla bırakmadım asla, o beni zorla kaçırdı, hapsetti."

Hareket edeceğim sırada bileğim acıdığı için inledim o an beni kolları arasına alarak düşmemi engelledi bir an sessizlik oldu aramızda ama benden vazgeçmemişti. Sevgimize bana ihanet etmemişti onu çok seviyordum kalbimdeki ağrı bir nebze azalsa da ondan ayrı kalmak bir cehennem gibiydi.

"Bana dokunmadı."

Yutkunarak söyledim, mavi gözleri koyulaşmıştı.

"Umurumda değil, sana dokunsaydı onun parmaklarını keser yedirirdim ona ama ne olursa olsun sen benim için bu dünyadaki en masum kişisin ama dokunmamış olsa da Cihan bu yaptığının bedelini ağır ödeyecek."

Sesi o kadar vahşi çıkıyordu ki karanlıktı, ilk kez duyuyordum. Sonra tekrar bana baktı ve odanın içinde gezdirdi bakışlarını.

"Gitmemiz gerek güzelim, buradan çok uzağa. Benimle evlenmek istiyorsun değil mi?"

"Evet evet, sadece seninle olmak istiyorum, sen hariç kimsenin bana dokunmasına dayanamam."

"O zaman gidiyoruz, serkanla Zühal bizi mahallenin çıkışında bekliyor oradan da orduya gidecegiz, nikah işlemlerini halledip pasaportu da halledip yurt dışına gideceğiz. Bir daha sana kimse dokunamayacak."

"Gidelim. Sen nereye gidersen benim yerim yanın."

Kuzey alnımı öptüğün de hemen bazamın altından bir çanta bulup birkaç parça eşya ve en önemlisi bana aldığı hediyeyi de koyup pencereye yaklaştık. Kuzey ilk merdivenden inmeye başladığında son kez baktım odama bu oda bu ev bana cehennemden başka ne yaşatmıştı ki? Ailem zaten benden nefret ediyordu döndüğüm de iyi misin demek yerine dövmüş küfür etmişlerdi onlar için fazlalıktım ve gitmek içimde en ufak bir üzüntü hissetmiyordu. Kuzey haklıydı bazı aileler zehirliydi ve benim ailem ile ben gül ile zehirli sarmaşık gibiydik onlar beni yaşarken öldürmeye çalışmışlardı ben ait olduğum yere gidip çiçek gibi açmak istiyordum. Kuzeyin ardından çantamı ona fırlattım kuzey tuttuğu anda sessizce merdivenden inmeye başladım.

Nefesim boğazımda atarken titriyordum. Sonunda son adımı attığımda kuzeyin elini tutarak zifiri karanlıkta mahallenin ezberlediğimiz çıkışına doğru hızla yürümeye başladık.

Loading...
0%