Yeni Üyelik
44.
Bölüm

44. BÖLÜM

@kireina

Araba durduğunda ayaklarım benden bağımsız olarak hareket ediyordu. Arabadan çıktığımda nereye gideceğimi bilemeden sarsak adımlarla acilin girişine doğru adım attım.

"Salak kız bizi bekle şimdi Kuzeyi aldık derken sana bir şey olacak"

Zühal bana yetiştiğinde ben ben olmaktan çıkmış gibiydim. Ayaklarımı hala nasıl taşıyordu bedenim? Aklıma Kuzeyi dövdükleri o an geldikçe çıldırıyor gibi ağlamaya başladığımda Zühal bana sıkı sıkı sarıldı. Beraber ilerlerken hala irkiliyordum.

"Kuzeyi acile almışlardır hızlı olalım bu gece bittiğinde burada olmamanız lazım."

Dedi serkan. Ona baktım her zaman neşeli olan yüzü sıkıntılı idi gerçi hangimiz iyiydik ki? Bugün hepimiz on yıl yaşlanmışız gibiydik.

"Bir şey olmamıştır değil mi?" Çaresizce sorduğum soruyla Serkan saçlarını karıştırdı.

"Yok yenge ya o şerefsize bir şey olmaz. Acile gelirken bile uyandığımda ağzına sıçacam Serkan diyordu. Şimdi çoktan ayaklanmış ağzıma sıçmayı bekliyordur."

Beni güldürmeye çalışıyordu ama arkadaşına ciddi bir güveni vardı ama doğru Kuzey güçlüydü. He zaman güçlüydü.

Acilin kapısından içeri girdiğimizde Serkan, Kuzeyin yerini öğrendi, kırmızı alana geçtiğimizde duyduğum gürültü ile korkudan bir an çığlık atacaktım. Cihan geldi sanmıştım. Serkan göz devirerek hastaları birbirinden ayıran mavi perdeyi araladığında yüzü sargı bezleri, yara bantları ile kaplı bir şekilde kolundaki serumu takmaya çalışan hemşireyi engellemeye çalışan Kuzeyi gördüm.

Dudağı patlamış, her yeri morarmış bir haldeydi ama hala dağ gibi güçlü bir şekilde "Bırakın, gideceğim." Diye hastaneyi inletiyordu.

"Oğlum hastalar var biraz sakin ol."

Kuzey Serkanın sesi ile ona döndüğünde gözlerinden lavlar akıyordu. Tam arkasında ona olan özlemimle ağlayarak beni gördüğünde lavları döndü sanki. Ona koşmaya başladığım da patlayan dudağına rağmen gülümseye çalışarak karşıladı beni. Bedeninde de morluklar vardı çok tekme atmışlardı bir an sarılmam ile bedeni kasılmasına rağmen karşılık verip saçlarımı okşuyordu, öpüyordu.

"Ağzına şıçacam Serkan bekle sen."

Diyerek ona ağlayarak puslu gözlerle bakan bana döndü.

"Geç kaldım affet beni güzelim, kendime gelmem Biraz uzun sürdü. O ite göstereceğim gününü. Şu arkanda duran gevşege de göstereceğim."

Zühal Kuzey ile Serkanın arasına girdiğinde yanaklarıma dolan yaşları bile umursamadım. Burdaydı, birlikteydik film gibi bir gece yaşıyorduk.

"Sana bir şey olacak diye delirmek üzereydim ama Serkanın çektiği video sayesinde Cihan şu an nezarethane de gidebiliriz. Omdan çok uzağa. Sana yaptığı iğrençliğin illaki bir gün karşılığını alacak."

Morarmış mavi gözleri parladı.

"Gideceğiz güzelim, sana ne dedim bizi asla ayıramazlar. Gidiyoruz buradan en uzak yere."

Hemşire öylece bizi izlerken Serkana işaret verdi Kuzey ve elimi sıkı sıkı tutarak çıkışa doğru ilerlemeye başladık.

İki dakika sonra çıkıştaki aracın önünde Serkan ile Zühal geldiğinde Serkana baktı Kuzey ve ikisi bir süre sonra gülerek sarıldılar. Serkan bilerek biraz sert sarıldı Kuzey inleyip Serkanın ensesine vurdu. Geri çekildiğinde minnetle gülüyorlardı.

"Gevşeksin ama dostumsun, sağol Serkan sayende şu an Kardelenle beraber sağ bir şekilde gidebileceğiz."

"Ne demek oğlum, sen benim dostumsun, hadi ama gitmeniz gerek o şerefsiz Cihanın ne yapacağı belli olmaz bu yüzden bu arabayla gidin İstanbul'a oradan da pasaport işlemlerini halledip yurt dışına. Yerleştiğinizde sizi ziyarete geleceğiz."

Zühal bana sarıldığında ağlıyordum.

"İyi ki varsın Zühal, sen olmasan ne yapardım ben? Geleceksin değil mi bizi görmeye geleceksin?"

Zühal sırıttı ama gözleri doluyordu.

"Tabii ki geleceğiz, Serkan tek başına yol bulamaz bensiz. Hep mutlu ol unutma insanın başına çok nadir gelecek bir aşkı buldun bunu bırakma ve her zaman mutlu ol."

"Sende öyle, sizlere minnettarım."

"Bunları ziyarete geldiğimizde yüz yüze rahat rahat konuşuruz ama artık gidin. O itin ne zaman çıkacağını bilemeyiz"

Arabaya binerken hala ağlıyordum, Zühal kendini kontrol edebilirken Serkan Zühalin omzuna elini koyarak el salladı gururla. Kuzey belli etmese de acısı vardı bu yüzden belli belirsiz gülümsedi.

Arabayı çalıştırdı Kuzey ve son kez el salladım pencereleri indirip daha sonra ise soğuk yüzüme çarparken araba hareket etti. Ayrılıyorduk, sonunda bu yerden Mardinden bir daha gelmemek üzere ayrılıyorduk bu şehirden. Pencereyi kapattığımda yüzü, bedeni morluklarla dolu olsa da hala bana dağ olan bu adama, aşık olduğum adamla ayrılıyordum doğduğum bu yerden. İçimdeki tek pişmanlık benim yüzümden yediği dayaktı. Suçlu hissediyordum ama bana bakıp tuttuğu ellerimi öpmesi bile beni her şeyden uzaklaştırıyordu. Mardin sınırından çıktığımızı belirten tabelayı gördüğüm an içim git gide hafifliyordu. Kurtuluyorduk rabbim sonunda tüm üzüntülerimin kefaretini ödemiş geriye mutluluğumuzu yaşamak kalmıştı.

Loading...
0%