@kireina
|
MEDYA: BENİM KEDİM ŞEFTALİ 🍑 😁😁 Zühal lavaboya doğru koştu arkasından ona doğru yetişmeye çalışıyordum. Bir eliyle gözlerini silerken ağladığını anlamıştım. Beni yanıltarak yangın merdivenlerine doğru girdi. Merdivenin bir köşesine oturup ağlamaya başladığında ona sımsıkı sarıldım sadece. siyah saçlarını okşayarak -Şiişt! Tamam canım sakin ol lütfen. İçli içli ağlıyordu, ne yapacağımı bilemedim o an ilk defa bu kadar savunmasız duruyordu karşımda. -Kardelen, of ya of! Neden böyle oldu ki? -Zühal! Dedim burnunu çekiyordu sesli sesli. -Bak ne güzel Emre itiraf etti gerçekten sevmiyor musun onu? Üç yıldır bu anı beklemiyor muydun zaten? Ağlayan yeşil gözleriyle baktı bana, çok masumdu. -Kardelen, sevsem de bu şekilde ani bir itiraf beklemiyordum anladın mı? Emre ısrar ettikçe sinirlenip öfkeme yenildim zaten artık bir anlamı da kalmadı baksana çocuğa neler neler söyledim. -Hemen gidip düzeltiriz, ya ağlama hadi kalk gidip düzgünce anlatalım, az önceki davranışının sinirden olduğunu söyleriz. Hayatında bir kere belki de gerçekten aşık olduğun çocuğu sinirden kaybetmek mi istiyorsun? -Hayır ben yapamam utanıyorum. -Ben gidip söyleyeyim Zühal. Dediğim an kapıya yöneldim ama Zühal birden engelledi beni. Kafasını hala ağlarken hayır anlamında sallıyordu. -Yapma, istemiyorum. Kardelen bak farkındayım mutlu olmamı istiyorsun ama ben hazır değilim. Emre gerçekten çok iyi bir çocuk ama ben onun yanına yakışacak kadar zarif biri değilim anladın mı? yanında sanki ayrık otu gibi dururum o kadar zıttız. İstemiyorum, böyle daha uzaktan bile üzüyorken onu yan yana gelip huylarımla hayatını mahvetmek istemiyorum. Böylesi daha hayırlı. Sitemle baktım ona. Nasıl böyle güzelken, zarifken kendine has olmasını bu şekilde saçma sapan yorumlayabilirdi. -Sen mi yanında ayrık otu gibi duruyorsun? Ya sen salak mısın? -Evet Diyerek güldü. -Zühal zaten aşk dediğin farklı iki insanın ortak duyguları etrafında oluşur ya sen kendine has tavırlarını zarif olmayarak tanımlayabilirsin ama ben her şaka yapman da, her İremle dalaşmanda Emrenin sana sadece aşkla baktığını gördüm. Lütfen ileride pişman olursun gel zaman varken düzeltelim bu durumu. Züha hayır anlamında diretiyordu, asi bir çiçek gibiydi, gururu sevgisinin önüne bir duvar çekmişti ve ulaşamıyordu ilerisine. Çaresizce kabullendim onu ne kadar zorlarsam zorlayayım olmayacaktı, gururunu bir kenara bırakmayı öğrenene kadar olmayacaktı. Birden sildi gözyaşlarını ve eski ruh haline büründü tekrar, kalbinin sesini dinlemeyi bıraktı. -Hadi yeter bu kadar zil çalıyor zaten gidelim sınıfa. -Emin misin? -Yok Zühalim hahaha! Diyerek kahkaha atıyordu, ani duygu değişimleri ile eski Zühal olmuştu. Sınıfa girdiğimizde Emre sessizce oturuyordu, Zühal bakmadı bile yüzüne sessizce sırasına oturduğunda o gün de aralarında geçen son konuşmayı yapmışlardı. O andan itibaren Zühal sanki Emre hiç yokmuş gibi davranmaya başladı. Aşık olduğu Emreye kör diğer herkese açıktı gözleri kaç kere söylemek istesem de yemin ettirmişti Zühal annemin üzerine. Çaresizce izliyordum ve üzülüyordum resmen onların yerine ben dertlenmiştim. Okul çıkışı Zühal ile yollarımız ayrıydı, bütün okulun dağılmasını bekledim bir köşede artık yavaş yavaş öğretmenlerde çıkarken sakinleşen ortalığı fırsat bilip çantamdaki minik kedi mamasını açtım. Okulun arka kısmındaki yol kenarındaki çalılıklara doğru yürüdüm. -pisi pisi, gel pisi pisi. Çalılıkların arasından minik bir tekir yavrusu sesimi duyunca fırlayıp gelmişti. Bana bir selam vermeden yere koyduğum mamayı yemeye başlarken güvenle bitirmesi için başında çömelerek bekliyordum. Hayatta en sevdiğim hayvan her zaman kediler olmuştu. Çok seviyordum mırıltıları şifa gibiydi ama annem evde tüyünden ötürü asla besletmiyordu bende sürekli bana verilen harçlıklarla çantama mama alıp nerde aç bir kedi görsem ona veriyordum sırf bu yüzden kendime yeni kıyafet alamaz olmuştum ama zaten ihtiyacım yoktu çok dışarı çıkmama izin vermezlerdi. Öyle bir iştahla yiyordu ki üç yıldır okulun bu tarafı mevsim fark etmeksizin yavru kedilerle doluydu. Bugünde yanıltmamışlardı. Yemeğini bitirdiğinde sevmek istedim ama baya zaman kaybetmiştim annem gidince yine azarlayacaktı. Beni okuldan almak için fırsat kolluyordu. Hemen çöpe attım mama kabını ve hızla okulun ön tarafından kavşağa doğru yürümeye başladım. Kuzey hoca elindeki telefona bakarak okuldan en son çıktığını görünce ayaklarım kendiliğinden durmuştu. Hareket ettikçe saçlarının uçları sallanıyordu, saçları gerçekten sarıydı, yabancılara benziyordu, sanki biraz egolu gibiydi. Dudaklarımı sarkıtıp matematik hocamı dikizliyor üzerine bir de haddimeymiş gibi yorum yapıyordum. Utanmıştım bugün en rezil anlarımı görmüştü. Gümüş rengi arabasının kapısını aralarken elindeki telefondan başını kaldırdı ve onu izlediğimi hissederek tam karşı kaldırımda öylece dikilen bana baktı. O an gözlerim irileşerek elim ayağıma dolandı ne yapacağımı bilemeden hafifçe başımı eğip selam verdim ve yürümeye başladım ama aptal olduğum için önüme bakmıyordum bile utançtan. Ayağım taşa takıldığında yeri öpmek üzereyken dengemi son anda düzeltip devam ettim. O kadar utanıyordum ki hala bana baktığını hissediyordum. Saçlarımı düzeltip hızla kavşaktan dönüp koşmaya başladım. Yüzüm ateşler içinde yanıyordu. Terliyordum. Eve geldiğimde annem şüpheyle saate bakıp terden nefes nefes kalmış bana döndü tekrar. -Nerde kaldın kız? Saat kaç? Yoksa okula gidiyorum deyip sokaklarda mı sürtüyorsun? Dudaklarımı araladım, ilk kez bana düşmanca bakıp söylediği sözlerin sahibinin annem olup olmadığını çalışıyordum. Hayır anlamında başımı iki yana salladım. -Yürürken dalmışım hızlanınca terledim anne. Okuldan sonra kalabalık oluyor ya yollar. Annem, beni doğuran öz annem bana artık farklı bakıyor gibiydi evet çok sevgiyle yaklaşmazdı ama bu yıl daha farklıydı bakışları bir açığımı yakalamaya çalışıyor gibiydi, düşmanına bakar gibi nefretle bakıyor gibiydi. Tükürür gibi konuşuyordu benimle. Bir hata mı yaptım diye düşünüyordum ama yapmamıştım ki? Neydi o zaman bu davranışının sebebi? -Bu yılda oku da gelecek sene gidemezsin o okula. -Ne? Annem hiç umursamadan mutfağa doğru yürüdü arkasından çantamı kenara koyup takip ettim daha bu sabah liseyi bitireceğimi söylemişlerdi, üniversite yoktu ama liseyi bitirecektim. -Anne ama bu sabah dedi ya babam liseyi okutacağım, diplomamı aldıktan sonra gitmeyecektim. Annem umursamıyordu bile bana göz ucuyla bakıp. -Değiştirdi kararını anasına söz verdiği için lise üçe kadar okuttu işte daha ne istiyorsun? Büyüdün artık yaşıtların evleniyor sen anca kalem kağıt peşinde koşuyorsun. Gözlerim doldu istemsizce, babam okutacağım demişti işte ne değişmişti? Annem o an anlamıştım ben gittikten sonra babamın fikrini değiştirmişti. Yanaklarıma düşen iri tanelerle yalvarır gibi baktım anneme o an ağladığımı gören gözlerinde sinsi bir zevk gördüm ama umursamadım. -Anne! Ne olur en azından liseyi bitireyim yapma kurban olayım! Çok emek verdim en azından diplomamı alayım ne olursun! Annem bir eliyle itti beni, gözyaşlarım, üzüntüm onun için hiçbir şey ifade etmiyor gibiydi. Sanki ben yokmuşum gibi yemek hazırlamaya devam ediyordu. Ben sesli bir şekilde ağlamaya başladığımı görünce o en alindeki bıçağı hızla tahtaya vurdu bıkkın bir nefes vererek baktı bana. -Ben hamileyim Kardelen İkinci bir şokta bu haberle yüzüme çarpmıştı. tamam annem beni benim yaşımda doğurmuştu kardeşim olsun isterdim hep bunun için sevinmem gerekiyordu ama annem bu haberi bana sanki zorunda kalmış gibi söylüyordu. -Tüm imkanlar senin olsun istiyorsun dimi, bak her zaman bir kardeşin olsun istiyordun ve oluyor anlamıyor musun? Hem senin okuluna hem de gelecek kardeşine bakamayız babanın gücü yetmez anladın mı? biraz olsun bencillik yapacağına kendinden başklarını da düşün. Bu yıl okula gideceğine dua et. -Ne zaman söylemeyi düşünüyordunuz bana? -Bende bu sabah öğrendim baban duyunca öyle kararını değiştirdi ona kalsa bu yılda gidemeyecektin ama yine benim gönlüm el vermedi bu yıl git diye babanı ikna ettim. Babadan kalma eski bir evimiz var ona kira vermiyoruz diye bizi zengin mi sandın. Bu yıl bittikten sonra evde kardeşine bakacaksın ya da güzel bir kısmetin çıkarsa ona vereceğiz anladın mı? şimdi git üstünü değiştir gel yardım et bana. Sevinmem gerekiyordu her zaman bir kardeş hasretiyle büyümüşken istediğim şey için geleceğimi feda ediyordum. Ağlayarak odama geçtim, üzerimi değiştirirken tüm hayallerim daha bu sabah üniversiteye gitmeyeceğimi sindirememişken şimdi de liseyi bitiremeyecek oluşumu sindirmeye çalışıyordum. Nefesim daralıyordu bu ev yine bana cehennem oluyormuş gibi bunaltıyordu ama haklılardı babamın eti ne kemiği ne ki hepimize yetebilsin? Çalışmama da asla izin vermezlerdi biliyordum. O an mavi okyanusların sahibi geldi gözümün önüne ben ancak ulaşılamayan hayalleri kurardım ama bu yıldan sonra onu bile yapamayacaktım. Ağlıyordum kaderime, isyan etmek istiyordum ama korkardım yaratandan…. Burnumu çeke çeke girdim mutfağa annem yüzüme bile bakmıyordu. Tebrik ederim bile diyemiyordum, başka zaman olsa sevinçle annemin boynuna atlardım kızsa bile sarılırdım ama şu an kollarımdaki derman kalmamış gibi hissediyordum….
|
0% |