@kireina
|
O akşam yemeğinde babam sonunda beklediğim sözcükleri hiçbir duygu kırıntısı barındırmadan söylemişti yüzüme. -Bu yıldan sonra gitmeyeceksin okula. Annem gülüyordu gerçekten mutluydu ben sessizce ağlarken annem o kadar mutluydu ki kalbim kırılıyordu bu haline neden böyleydi? Zühalin annesi kızına her konuda destek oluyordu. kendini savunsun kimse ezemesin diye kick boks kurslarına yollamıştı, kendi kaderini kendi çizsin Mardin de benim kaderim kızımın kaderi olmasın demişti. Okuyacaktı belki de dünyanın en iyi veterinerlerinden biri olacaktı bende istiyorum. Bende veteriner olup sokaktaki yaralı hayvanları bedavaya iyileştireceğim bir klinik açmaktı hayalim ama bunu için önce doktor olup para biriktirip ikinci okuduğum veterinerlik bölümüyle taçlandıracaktım, aileme bakacaktım ama hepsi ailemin sözleriyle, tutumuyla bir bomba gibi yüzümde patlamıştı. Hiçbir şey demedim babama kaşık elinde kafamı dürttüğünde. -Tamam herif söyledim ben ona zaten biliyor hadi sen keyfini bozma sana kahve yapayım yemekten sonra da içelim. Her lokma boğazımı acıtıyordu zar zor yutarak kalktım sofradan, ruhum çekilmiş gibi bomboş dolanıyordum evde. Annem hamileydi iş yapmaması gerekiyordu o gün omuzlarıma yüklenen sorumlulukla eğildi belim, bulaşıkları yıkadım annem o kadar keyifle seyrediyordu ki beni acıyordu kalbim, yerin dibine girip bu hayattan kaybolmak istiyordum. Odama girdiğimde kapıyı ardımda kapatıp ders kitaplarımın olduğu masaya yöneldim, Zühallerin durumu bizden daha iyiydi o kadar iyi bir dosttu ki ailemin bana olan tutumunu bilmesine rağmen kendisine alınan her hazırlık kitabından bana da almıştı. Üniversiteye hazırlanacaktık, Zühal o kadar sevmese de benimle çalışıp aynı üniversiteye gitmek için çabalayacağına söz bile vermişti. Burnumu çektim ve kaybolan kaderime baktım, kitapları atmaya gönlüm asla el vermiyordu, üst üste dizmiştim özenle, ailem gördüğünde okuldan veriyorlar bedavaya diyerek yalan bile söylemiştim. Kızdım işte bu hayata kız doğarak zaten bir sıfır geriden başlamıştım, ikinci sıfırımsa doğduğum yerin bir şehir olmasına rağmen yaşadığım mahallenin hala kızları hor görüp gelecekte sadece evlenmek için kullanmasıydı. Okula mı gidiyordum “Kızı okutup ne yapacaksın? Evlendir de torun sahibi olun” derlerdi babama ama babaannemdi beni herkesten, kendi ailemden bile koruyan. On üç yaşındayken evlendirmişlerdi onu evlendiğinde kayınvalidesinden gizli gizli sokakta oynar yakalanınca kendinden on yaş büyük kocası dövermiş hep. Okumak istermiş ama o zamanlar daha da karşılarmış kızın okumasına sözü bile geçmemiş, kuran bilirdi bana öğretir oku derdi. Ölürken bile amcama da babama da nasihat etmişti kızlarınızı okutmazsanız sütüm haram olsun demişti. Korkarlardı ana baba hakkında. Büyüklere saygı burada kanun gibiydi hala. Babamın beni sevdiğini düşünerek büyüdüm. Göstermese de sever dedim hep. Babaannemin sözüyle okutmuştu beni, istemese de “Anamın sözüdür, onu çiğneyemem.” Derdi hep ben ise bu sözlere öyle inanıp güvenirdim ki hakkım olan hayali bile elimden almışlardı söke söke. Daha doğmamış bir çocuğa nefret besliyor gibiydim, nefret ediyordum kendimden. Onun ne suçu vardı ki? Bu zihniyeti o mu getirmişti? Kitaplarımı görmeye dayanamıyordum hepsini çekmecede bulduğum büyük poşetin içine koymaya başladım. Odadan çıktığımda mutfaktan bir çakmak alıp cebime koydum. Elimdeki siyah poşeti kızarmış gözlerle keyif kahvesi içen annemlere gösterdim. -Anne bu çöpü hemen atıp geleyim. -akşam akşam ne çöp atması yarın atarsın. Diye hemen kızdı babam. -Baba yarın unuturum hemen atıp gelirim kapının önünde zaten çöp kutusu. -Bırak gitsin, hemen at gel. Diyerek savdılar başından beni. Annem babamla keyif kahvesini bitirmiş televizyon izliyorlardı. Aralarındaki aşkı tekrar harlıyorlar gibi babama işveli cilveli konuşuyordu. Utanıp başımı çevirdim. Hiç böyle görmemiştim onları. Yeni çocuk geleceği için annem aşırı mutluydu belli babamla bunu kutluyorlardı. Çöp kutusunun içine ağlaya ağlaya tüm kitapları atıp en son kitabımın ucunu yakıp attım çöp tenekesine, yavaş yavaş dumanlar çıkarken sonunda gözlerime yansıyan turuncu alevlere bakarken hayallerimin yanışını izledim. Gözyaşlarım yağmur gibi üzerimdeki bluza damlıyordu. Yanımdan sarhoş olan birkaç genç durup bana bakınca aceleyle hayallerimin yanışını tamamen izleyemeden binaya attım kendimi. Ben daha kapı önüne inemezken erkekler sarhoş olup şehrin tüm sokaklarında özgürce dolanabiliyordu. İçimden küfür etmek geliyordu ama yapamıyordum. terbiyesizce yetiştirilmek istemiyordum ama artık bir önemi var mı? yok ama günahtı işte. Eve tekrar çıktığımda boş masaya baktım. Sinirle gülmeye başladım kendi kendime. -İşte geleceğim. Dedim. Boş bir gelecek. Annemin kaderi bir nesil daha yaşayacaktı tabii ki kutlardı. Yatağa yattığımda ağlamaktan başım ağrımış, karnım kasılıyordu ama gözlerimi her kapatışımda Kuzey hocanın gözlerini görüyordum daha çok ağlamaya başladım. Bilmiyordum ama bir kere bakınca esiri olmuştum onun gözlerini görmeden geçecek bir ömür garip ve uzak geliyordu. Yine kendime kızdım hocamdı o benim. Etik değildi böyle şeyler ama kalp benimdi işte ve kahretsin ki ben hep imkansızlıklarla sınanırdım. -Ver gazı coştur lazı. Diye çığırdı Zühal. Dünkü üzüntüsünün yerinde yeller esiyordu. Elindeki telefonda oynadığı savaş oyunuyla her öldürdüğü kişi için dans ediyordu salak. Emre bugün gelmemişti Zühal eminim şu an onu düşünse de kimseye umursamadığını, hayatına kaldığı yerden devam ettiğini gösteriyordu. Gururdan burnu düşse eğilip almazdı bile. -Ya Zühal bıraksana oyunu. -Dur, dur şunun tam götünden vurayım bırakacağım, ahahaha! Bak götünde kocaman bir delik oluştu. Ya senin ananda mı nişancıydı be?. Sonunda telefonu bırakıp bana baktı ağzını yaya yaya. -Ne oldu sarı şeker? Bak Kuzey hocayı görmeden diye üzülüyorsan üzülme yarın yine matematik dersi var görürsün. -Ya Zühal dalga geçme hocam o benim. -Hocan ama yakışıklı bir afet, resmen şey gibi Yunan Tanrıları gibi ama ben esmerleri daha beğenirim. Kuzey hoca tam bir sarı bomba. Dabulyu dabulyu dabulyu nokta, Bomba bomba bir güzel bekler burada o dudaklar, bal yanaklar birde bir bak daha neleri var? Doksan altmış doksan vücudum var, doya doya bitmez tadım var, kendime arkadaş arıyorum aradım bana uyacak dediğimi yapacak. Doksan altmış dok… Zühal yine konudan kopup kendi kendine klip çekmeye başlarken ciddi bir şekilde dürttüm onu kız bir dakika ciddi olsa ikinci dakika şeytan dürtüyordu. -Seneye okulu bırakıyorum Zühal. Zühal anında kaşlarını çatarak bana baktı, doğru duyup duymadığını kontrol etmeye çalışıyordu. -Nasıl bırakıyorsun? -annem hamileymiş Zühal, yeni kardeşin gelecek ikinizin masrafını karşılayamayız, kardeşine bakmam da bana yardım edeceksin dedi. Zühal sinirlenmişti, gözleri karamıştı yumruklarını sıranın üzerine koyarak sıkmaya başladı. -Yok valla senin bu anan beni delirtecek, sanki ne masrafın var ya sırf paraları gitmesin diye yürüyerek gidip geliyorsun okula. Verdikleri parayı bile harcamıyorsun asla ne masrafından bahsediyor? Bakamayacaksa yapmasaydı ya! Bu ne saçmalık ben bakarım ya sana, ben karşılarım senin masrafını okumamak ne demek ya? Hallederiz sen canını sıkma kanka kusura bakma ama sevinemiyorum bile kardeşin olacağına. Resmen seni kurban seçmişler gibi tüm talihsizler sana geliyor. Halledeceğim ben. Zühale gülümsedim gerçekten onun gibi bir arkadaşı hak etmek için ne yaptım bilmiyordum ama Allahın bana en güzel hediyesi gibiydi. -Sağol canım ama saçmalama sen kendin okuyacaksın bir de bana mı bakacaksın, bir şey istemek için söylemedim bunu Zühal. Çocuk bereketiyle gelir derler ben kardeşimin haberini ilk duyduğumda bende üzüldüm ama geçti onun bir suçu yok, her zaman bir kardeşim olsun isterdim sana bu durumu söyledim çünkü bu yılımı en azından güzel anılarla bitirmek istiyorum. -Saçmalama Kardelen. İsmimle hitap ettiğinde ciddi olurdu ve şu an nadiren ciddi ve sinirli olduğu anlardan birindeydik. Böyle yapacağını tahmin ediyordum ne kadar gururlu olsa da fedakar bir arkadaştı. -Benim param yeter bize okuyacağız, hani veteriner olacaktık. Ben daha senle ilk kez ders çalışacağım diye kendimi motive ediyordum ne bırakması? -Zühal ne olur söylediğime mahcup etme beni, okulu bıraksam da her zaman arkadaş olacağız ve ben senin başarmanla kendim başarmış gibi gururlanacağım. Sen şimdi söylediğime kulak ver bu yılı diğer yıllar gibi geçirmek istemiyorum bir sürü güzel anımız olsun, her hatırlamamda güzel hatırlayım, pişman olmadan. -Aralıkta 18 oluyorsun, reşitsin okumana devam etsen kimse sana bir şey yapamaz yine anı biriktirelim ama sen okulu bırakmadan. -Zühal saçmalama reşit olsam ne olacak? Evden başka nereye gideceğim ki okuyacağım diyeyim? -Bize gel, ben annemle konuşurum gerçekten, bizim çocuğumuz olursun. Diyerek yanaklarımı sıktı. Ben şaka algıladım ama Zühal baya ciddiydi sesli bir şekilde güldüm. O an konuşmamız Edebiyat hocamızla bölündü, kendimizi toparlarken Betül hoca alımlı bir şekilde içeriye girmişti neredeyse Kuzey hoca ile yaşıttı ama bildiğim kadarıyla Betül hoca 28 yaşındaydı. Her zaman özenerek giyinirken bugün daha da çok özenmiş gibiydi. Üzerine giydiği uzun kollu ama omuzları açık ve vücut hatlarını belli eden zarif elbisesini düzeltti, elindeki mavi dosyasını karıştırmaya başladığında aradığını bulamamıştı. Sınıfta gözlerini dolaştırırken bende durdu. -Kardelen öğretmenler odasındaki masanın üzerinde Biyoloji 11. Sınıf ders notları yazan fotokopileri alıp getirir misin? -Tabi hocam. Diyerek sınıftan çıkıp ilk katta bulunan öğretmenler odasına girdim, etrafa bakmadan direk masanın üzerindeki Betül hocanın notlarını gördüğümde almak için uzandım. -Kardelen? Korkuyla yerimden sıçradığımda elimle üst damağımı ittirerek kapının yanında bana seslenen Kuzey hocayı gördüm. Elindeki siyak kupası ile siyah pantolon ve siyah tişörtle oturuyordu. Siyah ayakkabıları ile baştan aşağı yapılı vücudu ile orada heykel gibi duruyordu. Gözlerim irileştiğinde kalbim yine hızla kaburgalarımı dövüyordu, göğsüm hızla inip kalkarken dudaklarım kurumuştu. Yine bedenim bana ihanet ederek karıncalanmaya başlamıştı. Etrafıma baktığımda sadece Kuzey hoca vardı. -E-efendim hoca? Kekelemiştim lanet olsun! Elindeki kahvesiyle ayağa kalkıp birkaç adımda yanıma gelerek notlara baktı. Aramızda biraz mesafe vardı ama parfümü ciğerlerime doluyordu ve o kadar güzel kokuyordu ki kendimi kaptırmamak için zorluyordum. -Notları mı almaya geldin? -Evet hocam. Ben gideyim Betül hoca bekliyor. Gereksiz bir açıklamayla elime notları hızla alıp çıkışa döndüm ama Kuzey hocanın sorusu ile yerimde durdum. -İleride hangi bölüm üzerine okumak istiyorsun Kardelen? Diye beni mest eden bir tonda konuştu, adım onun dudaklarında daha güzel çıkıyordu. Başım dönüyordu, ne diyecektim? Ailem beni okutmayacak ki diyemezdim yutkundum ve bakmadan cevapladım. -Veteriner olmak istiyorum. Dedim ve hızla çıktım baksam kesin mavilerinden kurtulamazdım, esir gibi beni çekiyordu ve en önemlisi yalan söylemek istemiyordum gözlerine bakarak…
|
0% |